Ünye Kalesi Projeleri ve Koruma Zaafı
Bilimsel yöntemlerle yapılan arkeolojik kazılarda bile
“tahribat” söz konusu olabilir. En son teknolojiyi kullansanız bile böyle bir
olasılık mümkündür. Çünkü her kazı, dönüşü olmayan bir işlemdir. Bu nedenle
arkeolojik araştırmalar, hata kabul etmeyen bir işlemler bütünüdür.
Tarihi kalıntılar söz konusu olduğunda, dikkatli-titiz bir
çalışma istenir. Hepsinden önemlisi, bu işte uzman bir kadro aranır. İlgili
kurum hangisiyse, işe o kurum seferber edilir.
Ne yazık ki, Ünye Kalesi’nde henüz bu duyarlığa ulaşabilmiş
değiliz.
Biz yine de duyarlığımızı koruyarak, Kale’de yapılacak bir
arkeolojik kazı ihtimali üzerinden hareket etmek istiyoruz.
Kazı tipleri, gerek ülkemizde, gerekse dünya genelinde legal (yasal) ve illegal (yasadışı) olmak üzere kabaca iki gruba ayrılır.
Yasal kazılar, ülkemizin çeşitli devlet kuruluşları
tarafından onay alarak gerçekleştirilen kazılardır. Bunlar, önceden
hazırlanarak sistemli bir şekilde yürütülen kazılar olabileceği gibi, rastlantı
eseri karşılaşılan ve gereklilik nedeniyle yürütülen kazılar da olabilir.
Ünye Kalesi gibi sit alanı ve anıtsal eserlerde Sistemli (Planlı)
Kazı Sistemleri önerilir.
Sistemli kazılar, önceden bir yüzey araştırması yapılarak
belirlenmiş bir alanda gerçekleştirilen, uzun soluklu kazılardır. Bunlar
ülkemizde genellikle üniversite veya
arkeolojiyle bağlantılı resmi bir kuruma bağlı kişilerce yürütülür.
Ülkemizin mevcut yasalarında kazıya başkanlık edecek
kişinin, şayet üniversite personeliyse, en az “Doçent” seviyesinde olması
istenir.
Buna göre bir kazı
ekibi; Kazı Başkanı, Kazı Başkan Yardımcısı, Müze Uzmanı, arkeologlar, mimarlar,
restorasyon ve konservasyon uzmanları, fotoğrafçı, çizimci gibi geniş katılımlı
bir gruptur.
Bunların yanı sıra, epigraflar, nümismatlar, jeologlar,
antropologlar, coğrafyacılar, arkeobotanik ve arkeozooloji uzmanları da ekip
içerisinde yer alır.
Kazı şayet bir üniversiteye bağlı olarak kazı yapılacaksa,
kazı başkanının en az Doçent seviyesinde olması beklenir. Kendisi T.C. Kültür
ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne karşı
sorumludur. Kazı çalışmalarının nerede yapılacağına o karar verir; tüm yönetsel
işlerden sorumludur. Çalışmanın tamamlanmasının ardından, varılan bilimsel
sonuçları hem bilim dünyasına, hem de Genel Müdürlüğe sunmak zorundadır.
Arkeologlar, uygun ve doğru teknikler kullanarak kazıyı
yürütürler. Bunlar kendi çalıştıkları alanlarda çıkan her türlü kültür
varlığını belgelemek, gün sonunda rapor tutmakla yükümlüdür.
Mimarlar, arkeolojik kazıda karşılaşılan mimari kalıntıların
belgelenmesi işlerinden sorumludurlar. Bunun yanı sıra, o kazı veya ören yeri
için restorasyon projeleri geliştirmek de mimarların sorumluluğundadır.
Restorasyon ve konservasyon uzmanları, kazılarda bulunan taşınabilir ve
taşınamaz kültür varlıklarının gerekiyorsa restorasyonu ve konservasyonunu
gerçekleştirirler. Ayrı bir uzmanlık alanı gerektiren bu iş, fakültelerin
ilgili bölümlerinden mezun kişilerce gerçekleştirilmelidir.
Kazılarda çıkan hemen her türlü malzemenin belgelenmesi son
derece önemlidir. Bunlar, işlerinde uzman fotoğrafçı ve çizimcilerle
gerçekleştirilir. Gerek fotoğraf çekiminde gerekse çizimlerde ölçek mutlaka
kullanılmalı, buluntunun her açıdan belgelenmesi yapılmalıdır. Arkeolojik
kazıların temel sorunlarından biri belgelemedir ve bu nedenle bu işleri yapan
kişilerin de alanlarında uzman kişiler olmaları tercih edilir.
[Buraya kadar olan belirlemeler, ülkemizde Arkeoloji üzerine
eğitim veren fakültelerde, kültürel miras ve turizm programı yürüten tüm
yüksekokullarda ders olarak verilmektedir.]
Şimdi yeniden Ünye Kalesi’ne dönelim.
Projeler ve Koruma Zaafı
45 yıl önce gerçekleştirilen Kale’nin Giriş Kapısı (propleia) inşaatı, yanlış bir uygulamaydı. Grekçe "pro" ön, "pule" kapı kelimelerinden türetilmiş; "ön‐kapı" anlamına gelen bu uygulama, aslına ve benzerlerine bakılmadan, rastgele yapılmıştır. Bu uygulamaya ilave olarak kaleyi kuşatan bir sur inşa edilmiştir. Sur inşası da teknik olarak yanlıştır. Hatalı sur inşası, 2008’deki yüzey temizliği sırasında “eskitilerek”, bir parça “Antik Sur” görünümüne dönüştürülse de, ne derece başarıldığı ayrı bir değerlendirme konusudur.
Öte yandan 2008 temizliğini üstlenen firma, Kale’de bir dizi
“yapılaşma” projesiyle birlikte gelmiştir. Mali gerekçeyle kabul görmeyen bu projede,
kalenin bir dönem yaşam alanı olarak kullanılan orta kat bölümünde “Gözlem Terası”,
bir başka noktada “kafe” ve benzeri ticari işletmelerin yer aldığı gözlemlenmiştir.
Projede yer alan bu işletmeler, kalede çeşitli kalıntıların bulunduğu ve en çok
tahrip gören bölümlerine denk gelmektedir. Örneğin hamam, tuvalet gibi eski
yapı kalıntılarının söz konusu olduğu yerleşim alanında “görünür” biçimde dururlarken,
temizlik sonrası kaybolmuşlardır.
Öte yandan Kale’de yapılan çalışmalar, yasadışı kazı yapan
definecilerin de iştahını kabartmaktadır. Gündüz yapılan yasal çalışmalar, gece
yasadışı kazılar biçimine dönüşmektedir. Kaçak kazı yapan definecilerin
tahribatı, kaleyi ziyaret edenler tarafından kolaylıkla tespit
edilebilmektedir.
Bu da göstermektedir ki, Kale’de çalışmaların sürdüğü dönemlerde
bile güvenlik zaafı mevcuttur. Sit alanı olmasına rağmen, sair zamanlarda Kale tamamen
korumasız durumdadır.
Haftaya: Koruma ve Sergileme
Ünyekent, 06.01.2021
http://www.unyekent.com/k41-canik-dergisi/h17894-unye-kalesi-projeleri-ve-koruma-zaafi.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder