Karain’den
Ünye Kalesi’ne…
Dört
buçuk yıl önce; 2019 Şubat’ında Karain
Mağarası’nı görme fırsatı buldum...
Konuyu
Ünye Kent sütunlarına taşırken, insanın insan olma serüveninde önemli buluntulara
sahip bu mağara için ‘tarihin sıfır
noktası’ dersek, yanılmış olmayız, demiştim.
O
dönem "tarihin sıfır noktası"
deyimi oldukça revaçtaydı. Göbekli Tepe için kullanılan bu deyimi Karain için
kullanmak bana daha doğru gelse de, bugün bir parça yanıldığımı düşünüyorum...
“İnsanlık
tarihinin sıfır noktası” deseydik, daha anlaşılır olurdu.
Karain Mağarası'nın öyküsü "ilk insan"
barınağı olarak kullanılan Paleolitik Çağ'ın (Eskitaş Devri) alt dönemlerinde başlıyor...
Yani
insanın yeni yeni insan olmaya başladığı dönem.
Sonra
sırayla Mezolitik, Neolitik, Kalkolitik ve Tunç Çağı insanları kullanıyor bu mağarayı...
Mağara
insanlar tarafından kesintisiz iskân ediliyor…
En
son Romalılar tarafından “kutsal alan” olarak kullanılmış.
“Tarih yazıyla başlar” diyorsak…
Neolitik ve daha önceki dönemleri Tarihöncesi Dönem (Prehistoria) olarak kabul etmek gerekir.
Tarihöncesi
ile tarih arasında kalan döneme Protohistorya
denir ve Kalkolitik Dönem’e denk
gelir. Bakır Çağı da denen dönem MÖ. 5.500-MÖ. 3.000 yıllarını kapsar.
Yazının
icadı MÖ. 4.000-3.500 yıllarına rastlıyor ve bu yıllar tarihin başlangıcı olarak kabul edilir.
Kronolojik
olarak Kalkolitik Dönemi, Tunç Çağı ve Demir Çağı takip eder.
Ardından
Anadolu’da Arkaik Dönem, Roma egemenliği ve Türk dönemi geliyor.
Karain
Mağarası bu zamanların tümünü kapsayan, kesintisiz bir yerleşim mekânı olma özelliği
taşıyor...
Bu
yönüyle Yarımburgaz Mağarasıyla
birlikte sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en önemli doğal mağaralarından
biri olma özelliği taşıyor.
Karain-Ünye Kalesi, ne alâka?
Birkaç ay önce Ünye Tarih Derneği grubuyla Ünye Kalesi’ni ziyaret ettik. Yeni haliyle kaleyi daha çok ziyaretçi gezebilecekti, üstelik kaledeki denetimler arttığı için defineci talanına daha az maruz kalacaktı.
Asıl
dikkatimi çeken, ziyaretçiler için kaleye bir ahşap bir merdiven döşenmiş
olduğuydu…
Karain
Mağarasını keşfeden bilim insanı Ünye kökenli İsmail Kılıç Kökten hocamızdan yıllar sonra Prof. Dr. Işın Yalçınkaya, Prof. Dr. Güven Arsebük, Prof. Dr. Harun
Taşkıran ve başka bilim insanları da burada arkeolojik kazılar yapmış ve
ziyarete açılırken uzunca bir merdiven inşa edilmişti.
Karain Mağarası Antalya'nın
Denizden
yüksekliği 430-450 metredir.
Zirvedeki
mağaraya 480 basamaklı bir merdivenle
tırmanılmaktadır.
Dört
yıl önce Karain’le ilgili yazımda şöyle demiştim:
“Merdivenlerin
orta yerinde durup, İ. Kılıç Kökten
hocamızı hatırlıyoruz. Üstelik o tarihte buraya böyle "şık" bir
merdivenle çıkılmıyordu, o dönem bu tepeye nasıl tırmanabildi? Aynı
merdivenlerden Ünye Kalesi için
yapılabilir mi.... Ergonomik, yormuyor!”
Aklın
yolu birdir, bu satırları yazdıktan yaklaşık dört yıl sonra benzer merdivenleri
Ünye Kalesi’nde görmek beni sevindirdi.
Projelendiren,
inşa eden ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
Ünye
Kalesi, Karain, Merdivenler ve Kılıç Kökten…
İşte
hepsi bir araya geldi şimdi.
Karain Mağarası 77 yıl önce Ünyeli hemşerimiz Prof. Dr.
İsmail Kılıç Kökten tarafından keşfedildi. Kökten burada öldüğü yıl olan
1974'e kadar araştırmalarda bulundu.
Karain
Mağarası
Karain Mağarası alt paleolitik’ten geç Roma dönemine kadar görülen kesintisiz yerleşim izleriyle Anadolu arkeolojik çalışmalarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Klasik dönemlerdeki kullanım daha çok Adak Mağara (tapınak) niteliğinde olup, mağara alnı ve dış duvarları üzerinde Grekçe kitabe ve nişler bulunmaktadır.
Yeryüzünde
bilinen paleolitik mağaraların çoğu sadece bir dönemi temsil ederken Karain
alt, orta ve üst olmak üzere kesintisiz bir katmanlaşma (stratigrafi) göstermekte
ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakın Doğu
arasındaki bağlantılar ve göç yolları hakkında fikir vermesi açısından önem
taşımaktadır.
Karain'den
ele geçirilen Anadolu'da bilinen en eski insan kalıntılarının yanı sıra
mağarada ortaya çıkarılan taşınabilir sanat ürünleri de Anadolu sanatının ilk
örnekleridir. (Karain'de bulunan stilize bir insan figürini, cilalanmış bir kaburga kemiğinden yapılmıştır ve
Anadolu sanatının ilk örneğini oluşturur.)
Özetle
söylersek, Karain’in 300 bin yıllık bir geçmişi vardır ve 10 bin yıllık geçmişe
sahip Göbekli Tepe’den çok daha eski bir zamana (alt paleolitik) aittir.
Prof. Dr. Güven Arsebük, bu mağarada 1999'da Neanderthal insan fosili bulmuştur. Ülkemizde ve bu coğrafyada şu
ana kadar bulunan ilk ve tek Neanderthal fosili olan bu kalıntı bilim
dünyasında epeyce tartışılmıştır.
Buna
rağmen insanlık tarihinin “Sıfır Noktası” değildir.
Uzağa
gitmeyelim, İstanbul’daki Yarımburgaz
Mağarası’ndaki buluntular daha eski bir zamana tarihlendirilmektedir.
Ünye Kalesi’ne gelirsek…
Kale
girişinde bulunan ve üzerinde kartal kabartmalı kaya mezarından ötürü bu
yerleşimi Pontus Dönemi’ne kadar
götürebilmekteyiz. (MÖ. II. YY.)
Daha
öncesi var mı, bilmiyoruz?
Pontus
sonrası ağır tahrip gören Ünye Kalesi’nin daha çok mezar alanı gibi (nekropol)
kullanıldığını, Geç Roma döneminde inşa edilen kiliseden dolayı “kutsal alan”
olarak kabul edildiğini ve Osmanlı Arşivlerinden bu kalenin askeri amaçla
kullanıldığını bilmekteyiz.
Daha
fazlasına ulaşmak için kalede ciddi bilimsel çalışmalar yapmak ve arkeolojik
kazılarda bulunmak gerekiyor.
Tıpkı
Karain’de olduğu gibi.