Karadeniz Arkeolojisi-Pontus Sorunu III
Çanakkale’de kazandığı muhteşem zafere rağmen, I. Dünya Savaşı’ndan
(1914-1918) mağlup çıkan Osmanlı İmparatorluğu dört yandan işgal edilmeye
başladı. İmparatorluğun son döneminde örgütlenmeye başlayan Rum Cemaatleri, b u
defa işgal projeleri içinde kendilerine Trabzon merkezli bağımsız bir Rum
Pontus devleti oluşturma ve artan iç huzursuzluk nedeniyle silahlanarak çeteler
kurmaya başladılar.
Rusların özellikle 1916 yılı 16 Şubatında Erzurum ve Muş'u, 3
Mart'ta Bitlis'i, 8 Mart'ta Rize'yi, Nisan'ın 19'unda Trabzon'u, Temmuz ayında
da Gümüşhane, Kelkit ve Erzincan'ı işgal etmesi, Rum ve Ermeni çetelerin Rusya
saflarında harekete geçmelerine neden oldu. Her ne kadar bu kesim kendi
durumlarını katliamlar karşısında bir “direnme” biçimi olarak açıklasa da, Türk
Kurtuluş Savaşı’nın ateşi asıl Sevr Anlaşması (10 Ağustos 1920) sonrası kendini
belli edecekti.
Sevr Anlaşması, Türkiye’de ne imzalayanların ne de
imzalatanların hiç ummadığı bir tepki yarattı ve ulusal direniş, olağanüstü bir
ivme kazandı. Anadolu’daki Türk egemenliğine son verildiğini gören halk,
kitleler halinde direnişe katıldı; iç ayaklanmalar eridi, ayaklanmacılar Kuvayı
Milliye örgütlerine ve düzenli orduya yazıldılar. Sevr’e karşı duyulan tepki, ulusal
bir öfkeye ve kararlı bir direnme istencine dönüşerek ülkenin tümüne yayıldı.
Anlaşma maddelerinin ayrıntıları açıklanmıyor ya da yanlış bilgiler veriliyor
olsa da, halk karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi sıra dışı bir sezgi gücüyle
görmüştü. Ülke, “en tiksinti duyduğu” Ermeni ve Rumların da içinde bulunduğu
Batılı devletler tarafından paylaşılıyor, ata yurdu Anadolu elden gidiyordu.[1]
Kim Kimi Katlediyor?
1917 Ekim’inde Rus Devrimi patlak verdi ve 3 Mart 1918 Brest-Litovsk
Antlaşması sonrası Rusya işgal ettiği Anadolu topraklarını terk etti. Hamisiz
kalan Rum ve Ermeni kesimi, bu dönem itibariyle katliama, son dönem moda
deyişle Jenosit’e (Soykırım)
uğradıklarını iddia ettiler.[2]
1948'de Birleşmiş Milletler tarafından “İnsanlık Suçu” kabul edilen “Soykırım” eylemi, Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde (SSECS) hukuksal bir tanıma kavuşturuluyordu:
"Ulusal, etnik, ırksal
ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle
girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: Topluluğun üyelerinin öldürülmesi,
topluluğun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi, topluluğun
yaşam koşullarının topluluğun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel
yıkım hesaplanarak kasıtlı olarak bozulması, topluluk içinde yeni doğumları
engelleyecek yöntemlerin uygulanması, topluluktaki çocukların zorla bir gruptan
alınıp bir diğerine verilmesi."[3]
Buna karşın Yunan askeri, Rum ve Ermeni çeteler tarafından
katledilen, zulüm gören ve tecavüze uğrayan Müslüman ahali sayısı, dönemin
bilgi ve belgelerine dayanak gösterilerek verilmekteydi.
Son Cüret
adlı kitabında Yılmaz Özdil, Mondros Mütarekesi’nden sonra (30 Ekim 1918) İstanbul’da adım adım işgalin gerçekleştiği bu günlerde yaşanan acı olayları, sarayın teslimiyetini ve acizliğini anlatıyor.
İstanbul’da ve Anadolu’da halka yapılan zülüm ve katliamlar, tecavüz
olayları Özdil’in kitabında geniş olarak yer alıyor. Kıtlık ve yokluk
yaşanmakta, Anadolu insanı kendilerine uygulanan katliam ve tecavüzlerle baş
etmeye çalışmaktadırlar. Katliamı daha çok Yunanlılar yapmakta, kadınlara
tecavüz etmekte, çoluk çocuk demeden herkesi vahşice katletmektedirler. Yabancıların
yazdıklarına da yer veren Özdil, bir Yunan subayının hatıra defterinden hatıralarını
aktarmaktadır.[4]
Müslüman Ahalinin Katli ve Zulme Uğraması
Amerikalı tarih profesörü Justin
McCarthy'ye göre Kurtuluş Savaşı boyunca 640,000 Türk sivil Yunan ordusu
tarafından öldürüldü.[5]
Dâhiliye Vekili Ali Fethi Bey’in 29 Aralık 1921’de Büyük
Millet Meclisi’ne bilgi verir. İzmit, Adapazarı, Karamürsel, Kandıra, Yalova,
İznik ve çevresinde Yunan Mezalimi ile Rum ve Ermeni terörü sonucu resmiyete
intikal eden rakamlar şöyledir: Toplam 1.194 kişi Öldürülmüş, 151 kişi
kaybolmuş, 314 kişi esir veya kaybolmuş, 192 kız ile 530 kadın tecavüze uğramıştır.[6]
1908’de kurulan Rum Milli Müdafaa Cemiyeti’nin Karadeniz
kıyılarında ve iç kısımlarda şubeleri vardı. Ünye, Fatsa, Kırşehir, Kavak, İnebolu, Havza, Çarşamba, Bafra,
Sinop, Kayseri, Ürgüp ve Tokat en etkili şubeleriydi.[7]
Rum çetecileri, Rus ve Ermeni subaylardan silah ve bomba
eğitimi almaktaydılar.[8]
Pontus lideri olarak görülen Vasil Usta Sivas’a gidip Niksar,
Reşadiye-Tokat çevresinde genel ayaklanma başlatmak üzere 10 bin kadar gönüllü
toplamıştır. Rumlar, Müslüman ahaliye karşı çok büyük katliamlar yaptı. Yunan
kaynakları Vasil Usta başta olmak üzere diğer çete liderleri ve faaliyetleri
hakkında detaylı bilgiler vermektedir.[9]
Bölgede otorite eksikliği ve bir kısmının işgal altında
olmasından dolayı çetecilik olayları, 1917 yılında arttı. Canik Mutasarrıfı’nın
raporuna göre, Samsun Kazası’nda 15, Bafra’da 13, Çarşamba’da 15, Ünye’de 6, Terme’de 3, Giresun ve
Ordu’da birer çete mevcuttu. Bu çeteler köyleri basıyorlar, yiyecek ve
hayvanlara el koyuyorlar, insanları evlere doldurup evleri ateşe veriyorlar,
çocuklara ve kadınlara işkence ediyorlar, postalara ve askerlere de saldırıyorlardı.[10]
Rum çetelere karşı bölgede Teşkilatı Mahsusa veya yerli milis
örgütleri aracılığıyla harekete geçilmişti. En ünlüleri Giresunlu Topal Osman çetesiydi. Aynı zamanda bu
çevreden Rum sevkiyatı yapılmaktaydı. 1917 Ocak ayında Samsun’san 4.000 kişinin
önce Havza’ya sonra Çorum’a gönderildiği, aynı günlerde Bafra, Çarşamba ve Ünye’den toplam 30.000 kişinin
Ankara’ya sevk edildiği belirtilmektedir.[11]
Erkan-ı Harbiye Reisi Lütfi Bey tarafından verilen bilgiye
göre; Erbaa, Ünye, Çarşamba civarında eşkıyalık olayları devam ediyordu.[12]
1920 yılı sonuna kadar Samsun’da Rum çeteleri tarafından 699
Türk öldürüldü, 59’u yaralandı, 15’i dağa kaldırıldı, 13 kadına da tecavüz
edildi. Ayrıca 40 köy ve 27 çiftlik yakıldı, 111 köy yağmalandı, bir milyon
liralık büyükbaş hayvan ve 10 milyon liralık gayrimenkule de zarar verildi.
Aynı yıl Terme ve Çarşamba’da Rum çeteleri, 15 Türk’ü öldürdü; 335 ev, iki cami
ve iki okul da yakıldı.[13]
Saldırıların en korkuncu Bafra’ya 45 km uzaklıktaki Çağşur
köyünde yaşanmıştır. 500-600 kişilik Rum çete grubu 15 Ekim 1917’de Çağşur’a
saldırarak köyü yakmış ve karşılarına çıkan herkesi katletmişlerdir. 20 kadar
kadın ve çocuk ise doğrudan bıçaklanarak ve yakılarak vahşice öldürülmüştür.[14]
Hellenistik Kültür’le devam ettiğimiz tarih yolculuğu yine insanlık
dışı katliamlar, tecavüzler ve göçlerle kirlendi. Pontus Sorunu’nda son bölüme
doğru yol alırken, maalesef manzara bu...
Kaynaklar:
Tamer Çilingir, Pontos Gerçeği, 1914-1923 Yılları
Arasında Karadeniz’de Yaşananlar, Belge Yay. İst. 2016
Agos Gazetesi, 10.12.2016, Resmi tarihin unutturulan
sayfası: Pontos Rum Soykırımı
Adam Jones, Genocide: A Comprehensive Introduction.2006
Yılmaz Özdil, Son Cüret, Sia Kitap, İstanbul 2020
Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün Osmanlı Müslümanlarının
Etnik Kıyımı (1821 - 1922), Türk Tarih Kurumu Yay. Ank. 2015
Adnan Sofuoğlu, Kurtuluş Savaşı Döneminde Kocaeli,
Yalova, İznik Çevresinde Rum ve Ermeni Terörü, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, 2006, Cilt. XVIII. Sayı 54, s. 795-814
Mesut Çapa, Pontus Meselesi Trabzon ve Giresun’da Milli
Mücadele, TKAE Yay. Ank. 1993
Mehmet Aydın-Önder Duman, “I. Dünya Savaşı Yıllarında
Çarşamba/Samsun ve Çevresinde Rum Çete Faaliyetleri”, History Studies, V. 4,
July 2012
Stefanos Yerasimos, “Pontus Meselesi (1912-1923)”, Toplum ve
Bilim, 43/44, 1988
Ahmet Efiloğlu, Osmanlı Rumları Göç ve Tehcir 1912-1918,
Bayrak Yay. İst. 2011
Zafer Gölen, Rumların Bafra’da Gerçekleştirdikleri Çağsur
(Esençay) Katliamı (1917), Askerî Tarih
Araştırmaları Dergisi (ATAD), Yıl 2023, Sayı 35: 75-93
08.01.2025,
Ünye Kent
https://www.unyekent.com/kose-yazilari/karadeniz_arkeolojisi-pontus_sorunu_iii-5129.html
[1] Metin
Aydoğan, Kuramsal Aktarım
[2] Adam
Jones 2006, Tamer Çilingir ve 10.12.2016 tarihli AGOS Gazetesi; iddialara göre
2,5 milyonun üzerinde Ermeni ve Rum tebaa bu dönemde katledilmiştir.
[3] SSECS,
Madde, 2
[4] Özdil,
2020, s. 317-318
[5] McCarthy
2015, s. 17
[6]
Sofuoğlu, 206, s. 814
[7] Mesut
Çapa, 1993, s. 27
[8]
Aydın-Duman, 2012, s. 42
[9] Yerasimos,
1988, s. 36
[10]
Efiloğlu, 2011, s. 262
[11] Yerasimos,
1988, s. 363
[12] ATASE,
İSH, nr. 15/91, 15 Mayıs 1335 (15 Mayıs 1919).
[13] Türk İstiklal
Harbi: İstiklal harbinde ayaklanmalar (1919-1921), Ank. 1974, s. 287.
[14] Zafer
Gölen s. 86