5 Kasım 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi – Bizans Dönemi - VII (Rönesans, Avrupa’da Kapitalizmin Şafağı)


Karadeniz Arkeolojisi – Bizans Dönemi - VII

(Rönesans, Avrupa’da Kapitalizmin Şafağı)

 

1453’te Konstantinopolis’in Türkler tarafından fethi ve Doğu Roma’nın yıkılması, sadece Osmanlı devletini bir imparatorluğa dönüştürmekle kalmadı, Batı dünyasında önemli dönüşümlere neden oldu.

Orta Çağ kapandı, Yeni Çağ başladı. Avrupa’da yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans, hemen ardından Reform hareketleri ve Coğrafi Keşifler başladı.

Yeni bir çağa adım atarken,  Osmanlı coğrafyası da bu dönüşümden etkilenecekti. Karadeniz Bölgesi, bu değişimden ne kadar nasibini alacaktı?

Yeni Çağ’ın değişimlerine kısaca bir göz atalım.



 

Rönesans, Reform ve Coğrafi Keşifler

 

Rönesans'ın Batı'da ve Okyanus ötesinde siyasi etkisi muazzam olmuştu. Avrupa toplumları bilimde ve sanatta kendini yeniden şekillendirmiş, dinsel alanda Reformlara ve Karşı-reformlara sahne olmuş, sonraki yüzyıllarda siyaseti etkileyecek olan bir dizi entelektüel siyasi fikir türemiştir.

Rönesans hümanizmi, Batı medeniyetinin şekillenmesinde kilit bir rol oynamıştır. Antik Dönem bilgisinin kullanımı toplumda yeni bir odaklanma yaratmış, insan olmanın ne anlama geldiği sorgulanırken, sanatta atılımlar ve dinde reformlar gerçekleşmiştir.

Katolik ve Ortodoks kiliselerine karşı Reform hareketleri 16. yüzyılda başlamış ve tüm Avrupa'yı etkilemiştir. Katolik Kilisesi'nin aşırı zenginleşmesi ve yozlaşması, siyasetle ve dünyasal etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamının tepkisini çekmiştir.

Reform hareketleri önce Almanya'da başlamış, sonra Fransa, İngiltere ve tüm Kuzey Avrupa ülkelerinde etkili olmuştur. Almanya’da Martin Luther, Fransa’da Jean Calvin’in başını çektiği Reform hareketi Protestan mezhebini doğurmuştur.[1]

Coğrafi keşifler bu dönemde hızlanmıştır. İspanyol ve Portekizli denizciler Okyanusa açılarak, Osmanlı’nın vergilendirdiği İpek Yolu’nu deniz aşırı giderek aşmayı çalışmıştır. Kristof Kolomb, Ferdinand Macellan, Vasco de Gama gibi denizcilerin öncülüğünde dünya yeniden keşfedilmeye başlandı.

İnsanlık dünyayı keşfe yöneldiği çağda Feodalizm ve ona ait kapalı ekonomi parçalanmaya başladı. Üretim araçlarında yenilenme ve teknik gelişme, üretim güçlerin değişimini de beraberinde getirdi. Üretim araçlarının gelişmesi ve teknik yenilenme sonunda güçlü, merkezi krallıklar ortaya çıktı. Kentler yeniden büyümeye başladı; ticari ve yönetsel anlamda önemleri arttı. Feodal birimler çözülürken, ulusal yapılar yükselmeye başladı.

Feodalizmin bağrında yeni bir üretici güç doğuyordu. Tarımda feodal serflerin yerini tarım işçileri alacak, kentlerde ise sanayi işçileri bu yeni üretim tarzının üretici sınıfını oluşturacaktı.

Yeni Çağ’ın felsefesi, insan sevgisini benimseyen, evrenselliği önemseyen ve insanı üstün bir varlık olarak gören hümanist felsefeydi.  

 

Rönesans Sanatı ve Hümanizm

 

Hümanistler, Antik Dönem’in metinlerin yeniden ele alarak bu eserleri tercüme edip yorumladılar. Bu fikirlerin çoğu -farklı aşamalarda- teoloji, felsefe, bilim (doğa felsefesi) ve siyaset teorisi gibi birçok düşünce alanına nüfuz etti ve zamanla yerleşik fikirlerin sorgulanmasına yol açtı.



 

Yahuda'nın Öpücüğü ya da İsa'nın Hümanizmi

 

Rönesans’ın başlangıcını imleyen "sanatsal diriliş”, Rönesans’ın öncü ressamlardan Giotto Di Bondone tarafından gerçekleştirdi. Giotto, döneme büyük katkısından dolayı modern Batı resminin kurucusu olarak kabullenildi ve çağdaşı olan ressamları etkiledi.

Bu tabloda Hz. İsa'nın hümanizminin insancıl bir tasvirini görürüz ve Rönesans'ın karakteristik bakış açısı olan Tanrı ile insan arasındaki ilişkiye tanık oluruz. [2]


Yahuda'nın Öpücüğü ( veya İsa'nın Yakalanması ), Giotto'nun 1303-1305 yıllarına tarihlenen bir freskidir (200x185 cm) ve Padova'daki Scrovegni Şapeli'ndeki fresk döngüsünün bir parçasıdır. Alt orta kayıtta, sunağa doğru bakan sağ duvarda, İsa’nın Çilesi Hikâyeleri’ne dâhildir.

Tüm döngünün en ünlü sahnelerinden biri olan bu sahne, ihanet anını betimler,  açık havada geçmektedir. Çok sayıda karaktere rağmen, güç hatlarının (örneğin sahneyi yatay olarak kesen ve Kayafa'nın işaret ettiği merkezde birleşen üç kol çizgisi) ve gardiyanların onu tanıyıp tutuklayabilmesi için öne eğilip İsa'yı öpen Yahuda'nın cübbesinin geniş sarı alanı sayesinde merkezi çekirdek mükemmel bir şekilde tanımlanabilir. Önceki sahnelerde genç ve sakin olan Yahuda'nın yüzü, burada vahşi bir maskeye dönüşmüş ve halesi kesinlikle kaybolmuştur. İsa ile haini arasındaki hareketsiz ve yoğun göz teması, çevredeki silahlı adam kalabalığının telaşıyla tezat oluşturarak şiddetli bir drama etkisi yaratır.

Ancak daha yakından baktığımızda, Petrus’un, Başkâhin’in hizmetkârı Malkus'un kulağını bıçakla kesmesi, eğilmiş, arkadan görünen, başı gri bir pelerinle örtülü bir adam tarafından pelerininden tutulması gibi diğer eşlik eden sahneleri fark ediyoruz. Silahlı adam grupları, başlarının üst üste dizilmesiyle (bir zamanlar miğferlerinde metalik renkler vardı, şimdi karartılmış) ve her şeyden önemlisi, havaya kaldırılmış mızrak, teber, sopa ve meşalelerin sayısıyla tanınabilen iyi bir şekilde organize edilmiştir. Sağdaki gruptaki figürler biraz daha yapılandırılmıştır ve aralarında boru çalan bir adam da vardır.

İkonografi çalışmaları Batı’da geleneksel olmasına rağmen bu sahnede Giotto, içeriği derinlemesine yenilemiş, ona olağanüstü bir psikolojik ve dramatik gerilim katmıştır.



 

Michelangelo ve Âdem’in Yaratılışı

 

Âdem’in Yaratılışı ( İtalyanca: Creazione di Adamo ), İnsanın Yaratılışı olarak da bilinir, İtalyan sanatçı Michelangelo'nun Sistine Şapeli'nin tavanının bir parçasını oluşturan ve yaklaşık 1508-1512 yılları arasında boyanmış bir fresk resmidir.

Sistine şapelinin tavanını resimleyen Michelangelo, Âdem’in Yaradılışı adlı çalışmasında Tanrı’yı insan biçiminde tasvir eder. Antik dönem mitolojisinde olduğu gibi, tanrıların insan biçiminde tasvir edilmesi (antropomorfizm), Rönesans’ın paganizmle bağlantısını yeniden kurduğu anlamına gelmektedir.

 


Da Vinci ve Erminli Kadın Portresi

 

Leonardo da Vinci (1452-1519), Rönesans döneminde yaşamış İtalyan hezârfen, döneminin önemli bir filozofu, astronomu, mimarı, mühendisi, mucidi, matematikçisi, anatomisti, müzisyeni, heykeltıraşı, botanisti, jeoloğu, kartografı, yazarı ve ressamıdır.

 Hezârfen ya da polimat, pek çok farklı disiplinde engin bilgiye sahip olan kişidir. Özellikle antik dönemin bilim insanlarının çoğu, günümüz standartlarında hezârfen kabul edilir. Ancak bu günümüzde, tarihte olduğundan çok daha ulaşılması zor bir hedeftir, çünkü günümüz bilim dünyası eskisinden, eklenmiş bilgilerin sayısının yüksekliğinden dolayı, çok daha gelişmiştir ve o kadar bilgiye sahip olmak da dolayısıyla gerçekleştirmesi çok daha güç bir şeydir.

Antik Yunan bilim insanlarından Aristoteles ilk homo universalis (Latince: evrensel veya bütün insan) olarak biliniyor. Ancak homo universalis idealinin vücut bulmuş hâli olarak bilinen kişi Rönesans hümanistlerinden İtalyan bilim insanı ve ressam Leonardo da Vinci'dir.[3]

En tanınmış yapıtları Vitruvius Adamı (1490-1492), Mona Lisa (1503-1507) ve Son Akşam Yemeği'dir (1495-1497). Rönesans sanatını doruğuna ulaştırmış, yalnız sanat yapısına değil, çeşitli alanlardaki araştırmaları ve buluşlarıyla da tanınan, gelmiş geçmiş en büyük sanatçı ve dehalardan biri kabul edilir.[4]

Erminli Genç Kadın Portresi: Yaklaşık 1492, ahşap üzerine yağlıboya, Czortoryski Müzesi, Krakow. Saflığın ve erdemin simgeleştiği bu portrenin ressamı ünlü Leonardo da Vinci’dir. Bilimsel deneyleriyle tanınan da Vinci’nin çalışmaları, Rönesans hümanizmi yanında sanat ve bilimi de aynı ölçüde önemsediğini ortaya koyar.[5]

 

15. yy.’da Karadeniz

 

Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi, bu dönem Karadeniz’in Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türk beyliklerinin egemenliğinden Osmanlı himayesine geçtiği dönemdir.  Bizans yönetimine son verilmiş ancak yüzyıllardır bu topraklarda yaşamış Gayrimüslim unsurlar; Rum ve Ermeni topluluklarının Türklerle bir arada yaşadığı çağ olmuştur. Bölgeye Kuzey Doğu’dan gelen Lazki, Çerkez ve Gürcü toplulukları da eklenince, karşılıklı sosyal ve kültürel etkileşim iyice renklenmiştir.

Ayrıca bu dönemde Karadeniz toplumunu dışa bağlayan deniz ticareti sayesinde İstanbul’la, oradan da Batı’yla muazzam bir iletişim ağı kurulmuştur. Buna rağmen bölgede feodal yapı kendi oluşumunu yeni yapılandırmakta, Ayanlar Dönemi olarak adlandırılan 17. yy.’ın ortalarına kadar gelişimini sürdürmektedir.   

 

Kaynaklar:

Kaya, Murat. 2020, Protestan Reformunun Almanya’da Ortaya Çıkış Süreci, Anasay Dergisi, Sayı 11, Şubat 2020

Labno, Jeannie. 2013, Rönesans Ayrıntıda Sanat, İş Bankası Yay.

Oxford Dictionary of English 2e, 2003, Oxford University Press.

Britannica,  Encyclopædia. 2011, Ultimate Reference Suite, Chicago.

  

 

Ünye Kent, 05.11.2025


Dipnot:

[1] Kaya, 2020; 177

[2]  Labno, 2013; 11

[3] Oxford Dictionary, 2003

[4] Britannica, 2011

[5] Da Vinci’nin döneme damgasını vuran en önemli eseri Milano’da Santa Maria delle Grazie Manastırı’nın yemekhane duvarındaki Son Akşam Yemeği’dir. Ancak ayrı ve daha detaylı bir makale konusudur.