Karadeniz Arkeolojisi - Helenistik Dönem (II)
“İskender’in MÖ. 323’te Babil’de öldüğünde, Makedon
İmparatorluğu, Pers İmparatorluğu’nun kurumsal geleneğini neredeyse tamamen
koruyordu. Belki de bu sayede askeri harekâtlar hızlı ve sancısız bir şekilde
devam etmiş ve sonuçta devasa bir imparatorluk ortaya çıkmıştı. İskender’in
vakitsiz ölümü, yeni hükümdarı sindirmeye çalışan büyük imparatorluk
topraklarının kontrolü meselesini de gündeme getirdi.”[1]
Gerçekten de Ön Asya ve Anadolu’da esas etkileşim, sekiz yıl
süren İskender fetihleri sırasında değil, O’nun ölümünden sonra gerçekleşti. Büyük
İskender'in MÖ. 323'de ölümüne kadar Ünye'nin de içinde bulunduğu Samsun, Tokat
civarı otonom (bağımsız) durumda idi. Bu durum İskender fetihleri sırasında da
değişmedi. MÖ. 750-550 tarihinde Büyük Kolonizasyon döneminde kurulan bu
kentler, zaman zaman Pers hâkimiyetine girse de çoğunlukla otonom yapıda kaldı.
Pers Kralı III. Darius'la savaşmak
ve çabuk sonuç almak isteyen İskender,
Doğu Seferi sırasında Karadeniz kıyısına çıkmadı. Her ne kadar mitolojik
öykülerde İskender'le Amazon Kraliçesi Thalestris'in
Karadeniz'de buluşmalarından söz edilse de bazı kaynaklarda bu durum
reddedilmektedir.
İskender’in Rotası ve Karadeniz
Ankara’ya kadar gelen İskender’in buradan güneye yöneldiği ve
Tarsus’taki direnişi engellemeye gittiği bilinir. Buna rağmen bazı kaynaklar
İskender’in Karadeniz buluşmalarından söz eder. Hatta Mısır’da, Basra
Körfezi’nde kurduğu gibi Kafkaslar’da da bir Aleksandria kenti kurduğu söylenir.[2]
İskender ve Skyth (İskit) Buluşması
Rivayetlerden biri Amazon
kraliçesinin İskender’i ziyaretine ilişkindir ki, bu buluşmanın Karadeniz’e
yakın bir yerde gerçekleştiği rivayet edilir. Amazon efsanesinin İskit ordusundaki kadın savaşçılara öykünerek
yaratıldığı kabul edilir. Bu benzeşmeden hareketle Arrianos da benzer bir buluşmadan söz eder. İskender’in “barbar”
olarak nitelediği Skythler ile görüştüğünü nakleden Arrianos, buluşmayı şöyle
nakleder: “Homeros’un destanlarında övdüğü, yurtları Asya’da bulunan fakir ama
adaletli Skythlerin gönderdiği
elçiler İskender’in yanına geldi.”[3]
Ayrıca Arrianos, merkezi bir yapıya sahip olmayan Skythlerin
(İskit, Saka), İskender ordularıyla yaptığı savaşları anlatır.
İskender ve Sinoplu Diyojen
İskender’in rotası Karadeniz’e uğramasa da Sinopeli ünlü
filozof Diyojen’le Korint’te
buluşması hikâye edilir. Sinop’ta yaşayan Diyojen’in korsanlar tarafından
kaçırılıp Xeniades isminde bir adama satılarak Korint’e götürüldüğü ileri
sürülür.
Korint’e gelen Büyük
İskender, burada Diyojen’i ziyaret etmiş ve bir dileği olup olmadığını
sormuştur. O ise soruya “Gölge etme başka ihsan istemem.” yanıtını vermiştir.
Verdiği cevabın asıl hali işaret parmağıyla güneşi göstererek, "Benden
bana veremeyeceğin şeyi esirgeme" şeklindedir. Daha sonraları İskender bu
olay üzerine "İmparator İskender olmasaydım, 'Diyojen' olmak
isterdim" dediği rivayet edilir.
İskender’in rotasında Karadeniz’e en yakın nokta, Galatia’daki
Ankyra’dır (Ankara). Burada onu Paphlagonia
heyeti karşılar. Bu buluşma, İskender’in Karadeniz temasına ilişkin akla yatkın
en gerçekçi veridir.
Paphlagonia
Anadolu topraklarına MÖ 12. yüzyılda yaşanan Ege göçleri
çerçevesinde Phryg ve Bithynler ile birlikte geldiği düşünülen Paphlagonlar, bu tarihten Pers
egemenliğinin başladığı döneme değin Kuzey Karadeniz bölgesinde bağımsız bir
krallık altında yaşamışlardır. Anadolu Demir Çağında bölge Paphlagonia olarak ilk kez Homeros’un İlyada destanında karşımıza
çıkar.[4]
Hititlerin yıkıldığı dönemde (II. Şuppiluliuma MÖ 1210-1190),
bölge bir müddet Phryg hâkimiyetine
girer. Ardından, MÖ 7. Yüzyıl’da Kimmer
istilasına maruz kalır. Lydia kralı Alyettes’in Kimmer tehlikesini ortadan
kaldırmasından sonra Kroissos Dönemi’nde (MÖ 561-546), bölge Lydia egemenliğine
girmiştir. MÖ 546 yılından itibaren bölgede Pers hâkimiyeti başlar.[5]
Paphlagonia, Pers hâkimiyetinin ardından İskender
İmparatorluğunun yönetimi altına girdi. Büyük İskender, öncelikle, MÖ 334’teki
Granikos Muharebesi’ni müteakip Ionia, Karia, Lykia ve Pamphylia’daki şehir devletlerinin
kendisine bağlılığını sağladı.
Paphlagonialılar MÖ 334’te Ankyra’ya ulaşan Büyük İskender’e bir heyet gönderdiler. Paphlagon heyetinin
itaat sözüne karşılık Büyük İskender Paphlagonia’yı vergiden muaf tutarak
Hellespontos Phrygia valiliğine atadığı komutanı Kalas’ın idaresine verdi.[6]
Büyük İskender’in Pers satraplık sistemini yapısal olarak devam
ettirdiği dikkate alınırsa Paphlagonia’da Kral
Otys’den sonra kurulan düzenin bu dönemde
de muhafaza edildiği düşünülebilir.
Hellenistik Dönem siyasi tarihi açısından belirleyici niteliği
bulunan MÖ 301 İpsos ve MÖ 281 Korupedion
Muharebelerinde Anadolu’da ortaya çıkan güç boşluğu Pergamon, Bithynia ve Pontos krallıkları tarafından
dolduruldu.
MÖ 298 yılında Ktistes Mithridates,
Olgassis (Ilgaz) Dağları’ndaki Kimiata’da Pontus
Devleti’ni kurdu ve bölgeyi hâkimiyeti altına almaya başladı.
MÖ 75/74 tarihinde Roma egemenliğine giren Paphlagonia’nın aynı
dönemde Pontos ve Bithynia krallıklarının ve Galat kabilelerinin etkisine maruz
kaldığı görülmektedir.
Dönem içerisinde çeşitli yerel ve bölgesel krallıklar arasında
el değiştiren Paphlagonia, MÖ 71-70 yıllarında kıyı kentlerinin Roma Komutanı Lucullus tarafından alınması, MÖ 67-64
yılları arasında komutan Pompeius Magnus
tarafından tüm bölgenin ele geçirilmesiyle Karadeniz kıyıları ve iç kesimleri Roma
İmparatorluğu’nun sınırları içerisine girdi.[7]
İskender Sonrası Dönem: Diadokhlar
İskender’e en yakın olan komutanlar, imparatorluğun başına
geçmek ya da belirli bölgelerde yönetimi ele almak için birbirleriyle
mücadeleye başladılar. Çok geçmeden, “Diadokhlar”
(Diadokhoi; tekili diadokhos) adı verilen İskender’in
ardılları, yani ona yakın olan komutanlar, Babylon’da
bir Devlet Konseyi oluşturarak, imparatorluğun yönetim biçiminin nasıl olacağı
konusunu tartıştılar. İmparatorluğun başına vekâleten atanacak adaylar arasında
adı en çok geçenler Perdikkas, Ptolemaios, Seleukos, Lysimakhos, Antipatros, Krateros
ve Antigonos idi. İskender’in karısı Roksane’nin doğacak çocuğunun erkek olması
halinde, Konsey onu kral seçecekti.
İmparatorluk naibi Perdikkas
geçici olarak yönetimi devralsa da aralarında anlaşamadılar, kanlı bir savaşa
giriştiler.
Makedonya’daki Kassandros
da devreye girerek, MÖ. 311’de, İskender’in oğlu ile annesi Roksane’yi
öldürttü. Tahtın yasal vârisi ortadan kalkınca, Diadokhlar arasındaki mücadele
daha kızıştı.
Phrygia’mn batısında Ipsos’ta
Antigonos yenildi ve öldürüldü. Hâkimiyet alanı Lysimakhos ve Seleukos’un eline
geçti. Ancak onlar da aralarında anlaşamadı, Korupedion’da yapılan savaşta, Seleukos, 80 yaşındaki Lysimakhos’u
yenilgiye uğrattı ve öldürdü (MÖ. 281). Böylece,
“Diadokhlar Savaşı” sona erdi.
Seleukos, Anadolu’nun ve Indos’a değin Doğu’nun
egemeni oldu. Bu, hemen hemen Mısır ve Hindistan dışında, İskender’in
fethettiği topraklara eşitti.
Korupedion Savaşı galibi Seleukos, ertesi yıl (M.Ö. 280)
Ptolemaios Keraunos tarafından öldürüldü.
İskender İmparatorluğu’nun paylaşılan topraklarında şu
krallıklar oluşturuldu:
Mısır’da, Ptolemaioslar (I. Ptolemaios Soter’in yönetiminde)
Ön Asya’da, Seleukoslar (I. Antiokhos Soter'in yönetiminde)
Makedonya’da, Antigonoslar (I. Antigonos Gonatas’ın
yönetiminde)
Bu arada kuzeyden Kelt akınları başladı. Kekler (Galatlar) Orta Anadolu’ya (Galatia)
yerleştiler. Anadolu’da Seleukos egemenliğinin başlamasıyla birlikte daha küçük
bazı krallıklar da kuruldu: Bergama (Pergamon),
Bithynia, Pontos ve Kappadokia
krallıkları. Gerçekte bu krallıkların kuruluş yılları daha önceye gitmektedir;
ancak tarih sahnesinde belirgin bir şekilde yer almaları M.Ö. 3. yüzyılda
olmuştur.[8]
Kuzey'in satrapı Pergamon kralı Eumenes idi. Ancak Karadeniz'de hâkimiyet kuramadı. Bu tarihten
sonra Ünye ve çevresinde 200 yıl Pontos
Krallığı egemen oldu. Pontos kültürü, Klasik Yunan felsefesiyle Pers
kültürünün bir sentezidir.
Pontos Kralı VI. Mithridates’
in Romalı komutan Pompeius'a
yenilmesiyle birlikte tüm Karadeniz Roma hâkimiyetine girdi (MÖ. 67). Rum diye
bilinen Roma tebaası ve onların kültür birikimi, 1923-24 Mübadelesine kadar sürdü.
İskender sonrası ve Roma İmparatorluğu dönemi Anadolu ve
Karadeniz arkeolojisi açısından son derece önemlidir. Çünkü bu dönemde doruğa
çıkan antik mimari ve diğer sanat eserleri (özellikle Ege Bölgesi’nde)
Hellenistik Çağ’ın ürünüdür. Çağa damgasını vuran ise, sekiz yıl süren
saltanatıyla Makedon Kralı III. Alexandra
yani Büyük İskender’dir.
Kaynaklar:
Erbaşı, F.S., Doğancı, K.-Anadolu
Uygarlıkları, Paradigma Akademi Yay. Çanakkale, 2023
Arrianos, Flavius. İskender’in Seferi, 2005, Alfa Yay.
Murat Arslan, Arrianus’un Karadeniz Seyahati (Arriani
Periplus Ponti Euxini), İst. 2005, Odin Yay.
Tekin, O. Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay. İst.
2008
Işık, Adem. Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, Türk Tarih Kurumu
Yay. 2001
Dökü, F.E., Paphlagonia Bölgesi Kaya Mezarları ve Kaya
Tapınakları, Doktora tezi, Akdeniz Üniversitesi, Antalya 2008