Karadeniz Arkeolojisi-Ünye Kalesi
Ünye Kalesi girişindeki kaya mezarının kime ait olduğunu yahut
kim tarafından yaptırıldığını anlamak için kalenin antik dönemde nasıl
kullanıldığına bakmak gerekir. Her şeyden önce bu kale, diğer kaleler gibi
savunma amaçlı bir askeri üs olarak tahkim edilmiş olması gerekir. Bölgede arkeolojik
bir araştırma yapılmadığından, kalede ilk tahkimatın ne zaman ve kimler
tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
Tahkimat veya istihkâm, savaşlarda kullanılmak üzere savunma
amaçlı inşa edilmiş askerî yapılar ve binaları tanımlar. 2008 yılında yapılan
yüzey temizliği sırasında açığa çıkan dört aşamalı surlardan, kalenin
kullanımını MÖ. 2. Yüzyıl’a kadar götürebilmekteyiz.
Araştırmaların derinleştirilmesiyle bu tespiti daha önceki
dönemlere kadar götürmek mümkündür. Binlerce yıl süren uygarlık tarihinin
çeşitli aşamalarında insanlar, farklı şekillerde savunma amaçlı yapılar inşa
etmişlerdir. Ünye Kalesi, Osmanlı Dönemi dâhil tarihin her döneminde yerleşim
görmüş ve bu sürecin bazı aşamalarında farklı inşa tarzıyla duvarlar örülmüş
yahut yenilenmiştir. En son en dıştaki sur kalıntıları 60’lı yılların sonunda
restorasyon amaçlı yeniden yapılandırılsa da aslını yansıtmaktan uzak kalmıştır.
2008 yılındaki yüzey temizliği esnasında, “eskitme” yöntemine başvurulmuş, yakın
dönemde inşa edilen bu duvarlar kalenin genel durumuyla uyumlandırılmaya
çalışılmıştır.
Mitridatların Ünye Kalesi
Savunma anlayışı, Hellenistik dönem tarihinde en çok karşılaşılan
konulardan biridir. Dönemin çalkantılı ve savaş odaklı doğası gereği, savunma
üzerinden toplulukların ekonomisi, sosyal yapısı ve askeri organizasyonu
hakkında birçok bilgiye ulaşmak mümkündür. Büyük İskender’in ölümünden sonra
komutanları arasında Anadolu coğrafyasını paylaşmak üzere gerçekleşen savaşlar
idari olarak boşlukların oluşmasına neden olmuştu. Bu karmaşayı fırsat bilen
bazı krallıklar güçlenerek tarih sahnesinde yerlerini almaya başlamışlardı.
Bunlardan bir tanesi de Orta Karadeniz Bölgesi’nin tek gücü haline gelen Mithradat Krallığı’dır. Greko-Pers
odaklı bir politika yürüten krallık kendine has bir yönetsel yapıya sahipti. Hellenistik dönemin diğer krallıklarından
farklı olarak Mithradatlar kentleşme politikası gütmemiş, kırsalın efektif bir
şekilde yönetilmesine dair bir düzenleme gerçekleştirmişti. Verimli tarım arazileri, bu arazilerden elde
edilen ürünü krallık ekonomisi için katkıya dönüştüren köy toplulukları ve
bunların içinde bulunduğu vadileri, önemli geçiş noktalarını koruyan gözeten
kaleler ile kült merkezleri, krallığın yönetsel organizasyon şemasını
oluşturmaktaydı.[1]
Kale Yerleşimi / Yerleşke Kavramı
Ünye Kalesi yerleşimi, öncelikle savunma amaçlıdır. Müstahkem mevki anlamına gelen kaleler;
sağlamlaştırılmış, tahkim ve istihkâm edilmiş, hasmın harekâtını güçleştirmek,
geciktirmek için stratejik yollar üzerine kurulmuş alanlardır. Ünye Kalesi de
ulaşımı güç, sarp bir kayalık alana kurulmuş, dört kademeli surlarla tahkim edilmiştir.
Kale, bölgede sadece savunma amaçlı yapılar olmayıp, üretimin organizasyonu
ve siyasi yönetim merkezleri olarak da işlev görürüler. Düşman akınları
sırasında bölge halkının sığındığı yerler olması yanında, üretimin düzenlendiği
ve bölüştürüldüğü alanlardır.
Oinoe/Ünye’nin böyle kilometrelerce uzağındaki bu kale, asla
Ünye’yi savunmaya yarayamaz, yalnızca iç bölgeden gelip Ünye’ye çıkan yolu
denetlemek için yapıldığı bellidir.[2]
Bilge Umar’a ait bu belirleme kalenin hangi dönemi
için söylenmiştir, belirtilmiyor. Ünye’nin kuruluşunu MÖ. 5. Hatta 7. yüzyıla
kadar taşırken (Kolonyal Dönem), söz konusu sarp kayalığın kale amaçlı
kullanılıp kullanılmadığı bilinmemektedir. Kimmer ve ardından İskit akınlarının
hüküm sürdüğü dönemde bölge tam bir bilinemezler yumağıdır.
Aslında Ünye Kalesi’nin
tarihi Anadolu’da Pers hâkimiyetinin sona erdiği dönemle birlikte başlamaktadır.
Bu dönem, Büyük İskender’in tüm bölgeyi fethettiği ve Hellenistik Krallıkların
kurulduğu dönemdir.
Bölgedeki idari boşluktan yararlanan Mitridat Krallığı, Karadeniz’de hâkimiyet kur5muş ve II. Mithridates zamanında (MÖ 250-MÖ
220 civarı) Orta Karadeniz kıyılarını ele geçirmiştir. Ünye Kalesi girişindeki
kaya mezarının da bu dönemde yapılmış olması muhtemeldir.
Bölgede egemenlik kuran II.
Mithridates’in Ünye Kalesi’ni
kurduğu yahut zapt ettiği biçiminde
bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Mithridat krallığının siyasi ve ekonomik yapısı
gereği bu kaleyi kullandıklarını söylemek mümkündür. Haliyle kale girişindeki
söz konusu kaya mezarı da Mithridatlar’a özgüdür, onlara ait olmalıdır.[3]
Ancak kral bu mezarı kendisi için değil de bir ittifak sonucu
evlendiği eşi "Laodice"
(gerçek adı bilinmiyor) adına yaptırmış olmalıdır. [4]
II. Mithridates’in mezarı, Amasya’da Harşena Dağı’nda “B” ile
işaretli mezardır. Bu dönem Pontus krallığının mezarları dağın güney yamacında
bulunmaktadır.[5]
En büyük kralları VI.
Mithradates ise, cesedinin Sinop’a getirilmesinden ötürü Sinop’taki
nekropole, bir başka kraliyet mezarlığına defnedilmiştir. [6]
Bir rivayete göre de VI. Mithradates altın heykeliyle birlikte
Sinop’ta bilinmeyen bir yerde gömülüdür.[7]
II. Mithridates (MÖ 250-MÖ 220)
Ünye Kalesi’ndeki antik
mezar araştırmacılar tarafından II. Mithridates’le ilişkilendirilir, buna
dair net bir belge olmadığı da vurgulanarak.[8]
II. Mithridates, Hellenistik Dönem’de Orta Karadeniz kıyı
kesiminde kontrolü sağlayan Pontos kralıdır. Bu nedenle hayat öyküsü üzerinde
biraz durmak gerekir.
II. Mithridates, babası Ariobarzanis'in ölümünün ardından
üçüncü Pontus kralı olarak tahta çıkmıştır. Babası öldüğünde küçük yaşlardaydı.
Tahta çıkışından kısa süre sonra krallığı Galatlar tarafından istila edilse de
bir süre sonra onları püskürtebildi. Büyük olasılıkla MÖ 240/239 gibi Seleukos
İmparatorluğu II. Seleukos'un kızı Laodike
ile evlendi.[9]
Bu evlilikle beraber Frigya bölgesinden bazı şehirleri çeyiz
olarak alırken, krallığında da Seleukos yanlısı dış siyaset izlemeye başladı. Bununla
birlikte kayınpederi II. Seleukos ile kayınpederinin küçük kardeşi Antiohos
İeraks arasında MÖ 237 yılında yaşanan Ankyra (Ankara) Muharebesinde Antiohos
İeraks'ın yanında yer alarak savaşın kazanılmasında rol aldı. MÖ 222'de kızı
Leodike'yi Seleukos İmparatoru III. Antiohos ile evlendirerek Seleukoslarla
ilişkilerini yeniden güçlendirdi.
MÖ 220'de dönemin güçlü şehirlerinden Sinop'a saldırsa da,
Rodoslulardan yardım gören şehri ele geçiremedi. Ancak Orta Karadeniz’de
egemenliğini güçlendirdi ve kıyı kesiminde kontrolü sağladı. Bu durumu Helenistik
dönemi ayrıntılarla ele alan antik Yunan tarihçisi Polibios, Yunanca adını taşıyan 40 ciltten oluşan ama günümüze
ancak ilk 4 cildi kalmış olan “Akdeniz Dünyası ve Roma’nın Yükselişi” adlı
eserinde anlatır.[10]
MÖ 220 tarihinden sonraki hayatı net bilinmemektedir. MÖ. 220
ile 2010 yılları arasında öldüğü ya da krallığını oğlu III. Mithridates’e
bıraktığı belirtilir.
Atmaca Kalesi Efsanesi
Boğaziçi Üniversitesi eski profesörlerinden John Freely (1926-2017), Ünye Kalesi’ni (dönemin derebeyinin adıyla Çaleoğlu Kalesi) anlattığı eserinde, edebiyat dünyasında yazılan ilk roman kabul
edilen bir yapıta atıfta bulunur. Fransız yazar/şair Jean d’Arras’ın yazdığı
on dördüncü yüzyıl romansı Mélusine adlı romanda geçen Atmaca Kalesi’nin Ünye Kalesi olduğu ileri sürer.
“Çaleoğlu Kalesi aynı zamanda efsanevi Atmaca Kalesi’dir, edebiyata ilk olarak, Jean d’Arras’ın yazdığı on dördüncü yüzyıl romansı Mélusine’de görülür. Mélusine, hem Kıbrıs’ı hem de Kilikia
Ermeni Krallığını yöneten hanedandan Lusignan kontu Raimondin’in
karısıydı. Efsaneye göre, Mélusine’in kız kardeşi prenses Merlier, kıyamete kadar bu
kalede mahpus tutulmaya mahkûm edilmişti. Gardiyanı bir atmacaydı ama aynı
zamanda kalenin etrafında şövalyeler de nöbet tutuyordu. Şövalyelerin görevi
atmacaları uyanık tutmak ve yemeden, içmeden, uyumadan, sohbet etmeden üç gün
boyunca kalenin dışında beklemekti. Ödül olarak mahpus prenses, ‘maddi’ olmak
kaydıyla, her dilekleri yerine getiriyordu ama ondan ‘vücudunu ya da evlilikle
veya başka yollarla aşkını talep edemiyorlardı’. Uygunsuz istekte bulunan
şövalyelerin dokuz nesli bahtsızlıktan kurtulmuyordu. Bir Ermeni kralı nöbetini
tuttuktan sonra prensesi istemiş, ceza olarak da o ve torunları kendilerini
bitmeyen bir savaşın içinde bulmuşlardı.”[11]
15. yüzyıl Fransız şair ve besteci Jean d'Arras’ın Roma de Mélusine Le Noble Hystoire adlı eseri roman
formatında yazılan ilk eser olarak kabul edilir. Şiir kalıplarından bir hayli
uzaklaşmış bir eser olması ve içeriği bakımından roman türünün prototipi
sayılır.[12]
Bir atmaca efsanesi üzerine kurgulanan eserde, bitip tükenmek bilmeyen savaşlar konu edilir. Savaşların geçtiği bölge ve Ünye kalesi üzerinde bulunan kartal figürü, efsanede sözü edilen Atmaca Kalesi’nin Çaleoğlu Kalesi olduğu kanaatini doğurur. Kaledeki kartal figürü Bijikşyan’dan Hamilton’a, Hommaire’den Vital Cuinnet’e kadar birçok gezgin ve yazarın dikkatini çekmiştir. Fransız seyyah Hommeire’in Ünye’de kalarak yaptığı araştırmalar, tarihçi Cramer’in Niksar’ın kuzeyinde “Coenon Chorion” diye anılan kalenin Ünye kalesi olması gerektiği sonucuna götürür.
Kaynaklar:
Sökmen, Emine. 2016, Mitridat Krallık Coğrafyasındaki Kalelerin Tanımlanması,
ODTÜ Doktora Tezi, Yerleşim Arkeolojisi Bölümü, Ankara
Højte, Jakob Munk. 2009, Mithridates VI and the Pontic Kingdom, Aarhus
University Press
Umar, Bilge. 2000, Karadeniz Kappadokia’sı (Pontos), İnkılap Yay.
İst.
Varilci, A.D. 12.02.2025, Amasya Kral Kaya Mezarları, Ünye Kent
Fleischer, Robert- 2005, The Rock-tombs of the Pontic Kings in Amaseia
(Amasya)
Özsait, Mehmet. 2008, Arkeolojik Verilerin Işığı Altında Ünye, 25.
Arş. Sonuçları
Polibios, 2022, Akdeniz Dünyası ve Roma’nın Yükselişi I-II, Alfa Yay.
Arslan, Murat, 2007, Mithradates VI. Eupator, Roma’nın Büyük Düşmanı,
Odin Yay. İst.
Freely, John. 2008, Türkiye Uygarlıklar Rehberi-2, Yapı Kredi Yay.
4. Baskı, İst.
Kabayel, A.-Varilci A.D.
2011, Gezginlerin Gözüyle Eski Ünye 26, (10 Haz. 2011 Ünye Kent)
[1] Sökmen,
2016, s. VI
[2] Umar,
2000, s. 92
[3] Daha
önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi Ünye Kalesi kaya mezarının mimari
tarzı ve Hellenistik Mitridat krallığına ait tarihsel belgeler bizi bu sonuca
ulaştırıyor. Yeni belge ve bulgularla bu durumun çürütüleceği ana kadar en
gerçekçi tespit bu olacaktır.
[4] Bir
başka tahmine göre mezar, VI. Mithridates’in gözde eşi Monime’ye aittir. Bir zamanlar Pharnakeia'da (Giresun) esir tutulan
Monime, daha sonra Ünye Kalesi’ne hapsedilmiş ve intiharının ardından Ünye
Kalesi girişindeki kaya mezarına defnedilmiştir. Plutarkhos (Luc. XVIII. 2) ve
Aelianus’a (Fr. 12 str. 2) göre, antikçağda güzelliği dillere destan olan
Monime, Miletos’luydu. Ancak Appianos (Mithr. 21; 27)’de, onun Stratonikeia’lı
Philopoimenos’un kızı olduğunu ifade etmektedir.(Bkz. Arslan, 2007, s. 361)
[5] Varilci,
2025, Fleischer, 2005
[6] Arslan,
2007, s. 510
[7] Sinop İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü web sayfası
[8] Özsait,
2008, s. 295-296
[9] Højte,
2009
[10]
Polibios, 2022, s. 44-46
[11] Freely,
2008, s. 114-115
[12]
Kabayel-Varilci, 2011