Karadeniz Arkeolojisi – Bizans Dönemi - VII
(Rönesans, Avrupa’da Kapitalizmin Şafağı)
1453’te Konstantinopolis’in Türkler tarafından fethi ve Doğu
Roma’nın yıkılması, sadece Osmanlı devletini bir imparatorluğa dönüştürmekle
kalmadı, Batı dünyasında önemli dönüşümlere neden oldu.
Orta Çağ kapandı, Yeni Çağ başladı. Avrupa’da yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans, hemen ardından Reform hareketleri ve Coğrafi Keşifler başladı.
Yeni bir çağa adım atarken,
Osmanlı coğrafyası da bu dönüşümden etkilenecekti. Karadeniz Bölgesi, bu
değişimden ne kadar nasibini alacaktı?
Yeni Çağ’ın değişimlerine kısaca bir göz atalım.
Rönesans, Reform ve Coğrafi Keşifler
Rönesans'ın Batı'da ve Okyanus ötesinde siyasi etkisi muazzam
olmuştu. Avrupa toplumları bilimde ve sanatta kendini yeniden şekillendirmiş, dinsel
alanda Reformlara ve Karşı-reformlara sahne olmuş, sonraki yüzyıllarda siyaseti
etkileyecek olan bir dizi entelektüel siyasi fikir türemiştir.
Rönesans hümanizmi, Batı medeniyetinin şekillenmesinde kilit
bir rol oynamıştır. Antik Dönem bilgisinin kullanımı toplumda yeni bir
odaklanma yaratmış, insan olmanın ne anlama geldiği sorgulanırken, sanatta
atılımlar ve dinde reformlar gerçekleşmiştir.
Katolik ve Ortodoks kiliselerine karşı Reform hareketleri 16. yüzyılda başlamış ve tüm Avrupa'yı etkilemiştir.
Katolik Kilisesi'nin aşırı zenginleşmesi ve yozlaşması, siyasetle ve dünyasal
etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamının tepkisini
çekmiştir.
Reform hareketleri önce Almanya'da başlamış, sonra Fransa,
İngiltere ve tüm Kuzey Avrupa ülkelerinde etkili olmuştur. Almanya’da Martin Luther, Fransa’da Jean Calvin’in başını çektiği Reform
hareketi Protestan mezhebini doğurmuştur.[1]
Coğrafi keşifler bu dönemde hızlanmıştır. İspanyol ve Portekizli
denizciler Okyanusa açılarak, Osmanlı’nın vergilendirdiği İpek Yolu’nu deniz
aşırı giderek aşmayı çalışmıştır. Kristof Kolomb, Ferdinand Macellan, Vasco de
Gama gibi denizcilerin öncülüğünde dünya yeniden keşfedilmeye başlandı.
İnsanlık dünyayı keşfe yöneldiği çağda Feodalizm ve ona ait kapalı ekonomi parçalanmaya başladı. Üretim
araçlarında yenilenme ve teknik gelişme, üretim güçlerin değişimini de
beraberinde getirdi. Üretim araçlarının gelişmesi ve teknik yenilenme sonunda güçlü,
merkezi krallıklar ortaya çıktı. Kentler yeniden büyümeye başladı; ticari ve
yönetsel anlamda önemleri arttı. Feodal birimler çözülürken, ulusal yapılar yükselmeye
başladı.
Feodalizmin bağrında yeni bir üretici güç doğuyordu. Tarımda
feodal serflerin yerini tarım işçileri alacak, kentlerde ise sanayi işçileri bu
yeni üretim tarzının üretici sınıfını oluşturacaktı.
Yeni Çağ’ın felsefesi, insan sevgisini benimseyen,
evrenselliği önemseyen ve insanı üstün bir varlık olarak gören hümanist felsefeydi.
Rönesans Sanatı ve Hümanizm
Hümanistler, Antik Dönem’in metinlerin yeniden ele alarak bu
eserleri tercüme edip yorumladılar. Bu fikirlerin çoğu -farklı aşamalarda-
teoloji, felsefe, bilim (doğa felsefesi) ve siyaset teorisi gibi birçok düşünce
alanına nüfuz etti ve zamanla yerleşik fikirlerin sorgulanmasına yol açtı.
Yahuda'nın Öpücüğü ya da İsa'nın Hümanizmi
Rönesans’ın başlangıcını imleyen "sanatsal diriliş”, Rönesans’ın
öncü ressamlardan Giotto Di Bondone
tarafından gerçekleştirdi. Giotto, döneme büyük katkısından dolayı modern Batı
resminin kurucusu olarak kabullenildi ve çağdaşı olan ressamları etkiledi.
Bu tabloda Hz. İsa'nın
hümanizminin insancıl bir tasvirini görürüz ve Rönesans'ın karakteristik
bakış açısı olan Tanrı ile insan
arasındaki ilişkiye tanık oluruz. [2]
Yahuda'nın Öpücüğü ( veya İsa'nın Yakalanması ), Giotto'nun 1303-1305 yıllarına tarihlenen bir freskidir (200x185 cm) ve Padova'daki Scrovegni Şapeli'ndeki fresk döngüsünün bir parçasıdır. Alt orta kayıtta, sunağa doğru bakan sağ duvarda, İsa’nın Çilesi Hikâyeleri’ne dâhildir.
Tüm döngünün en ünlü sahnelerinden biri olan bu sahne,
ihanet anını betimler, açık havada geçmektedir. Çok sayıda karaktere
rağmen, güç hatlarının (örneğin sahneyi yatay olarak kesen ve Kayafa'nın işaret
ettiği merkezde birleşen üç kol çizgisi) ve gardiyanların onu tanıyıp
tutuklayabilmesi için öne eğilip İsa'yı öpen Yahuda'nın cübbesinin geniş sarı
alanı sayesinde merkezi çekirdek mükemmel bir şekilde tanımlanabilir. Önceki
sahnelerde genç ve sakin olan Yahuda'nın yüzü, burada vahşi bir maskeye
dönüşmüş ve halesi kesinlikle kaybolmuştur. İsa ile haini arasındaki hareketsiz
ve yoğun göz teması, çevredeki silahlı adam kalabalığının telaşıyla tezat
oluşturarak şiddetli bir drama etkisi yaratır.
Ancak daha yakından baktığımızda, Petrus’un, Başkâhin’in
hizmetkârı Malkus'un kulağını bıçakla kesmesi, eğilmiş, arkadan görünen, başı
gri bir pelerinle örtülü bir adam tarafından pelerininden tutulması gibi diğer
eşlik eden sahneleri fark ediyoruz. Silahlı adam grupları, başlarının üst üste
dizilmesiyle (bir zamanlar miğferlerinde metalik renkler vardı, şimdi
karartılmış) ve her şeyden önemlisi, havaya kaldırılmış mızrak, teber, sopa ve
meşalelerin sayısıyla tanınabilen iyi bir şekilde organize edilmiştir. Sağdaki
gruptaki figürler biraz daha yapılandırılmıştır ve aralarında boru çalan bir
adam da vardır.
İkonografi çalışmaları Batı’da geleneksel olmasına rağmen bu
sahnede Giotto, içeriği derinlemesine yenilemiş, ona olağanüstü bir psikolojik
ve dramatik gerilim katmıştır.
Michelangelo ve Âdem’in Yaratılışı
Âdem’in Yaratılışı ( İtalyanca: Creazione di Adamo ), İnsanın
Yaratılışı olarak da bilinir, İtalyan sanatçı Michelangelo'nun Sistine Şapeli'nin tavanının bir
parçasını oluşturan ve yaklaşık 1508-1512 yılları arasında boyanmış bir fresk
resmidir.
Sistine şapelinin tavanını resimleyen Michelangelo, Âdem’in
Yaradılışı adlı çalışmasında Tanrı’yı insan biçiminde tasvir eder. Antik
dönem mitolojisinde olduğu gibi, tanrıların insan biçiminde tasvir edilmesi (antropomorfizm),
Rönesans’ın paganizmle bağlantısını yeniden kurduğu anlamına gelmektedir.
Da Vinci ve Erminli Kadın Portresi
Leonardo da Vinci (1452-1519), Rönesans döneminde yaşamış
İtalyan hezârfen, döneminin önemli bir filozofu, astronomu, mimarı, mühendisi,
mucidi, matematikçisi, anatomisti, müzisyeni, heykeltıraşı, botanisti, jeoloğu,
kartografı, yazarı ve ressamıdır.
Hezârfen ya da polimat,
pek çok farklı disiplinde engin bilgiye sahip olan kişidir. Özellikle antik
dönemin bilim insanlarının çoğu, günümüz standartlarında hezârfen kabul edilir.
Ancak bu günümüzde, tarihte olduğundan çok daha ulaşılması zor bir hedeftir,
çünkü günümüz bilim dünyası eskisinden, eklenmiş bilgilerin sayısının
yüksekliğinden dolayı, çok daha gelişmiştir ve o kadar bilgiye sahip olmak da
dolayısıyla gerçekleştirmesi çok daha güç bir şeydir.
Antik Yunan bilim insanlarından Aristoteles ilk homo universalis (Latince: evrensel veya bütün
insan) olarak biliniyor. Ancak homo universalis idealinin vücut bulmuş hâli
olarak bilinen kişi Rönesans hümanistlerinden İtalyan bilim insanı ve ressam Leonardo da Vinci'dir.[3]
En tanınmış yapıtları Vitruvius Adamı (1490-1492), Mona Lisa
(1503-1507) ve Son Akşam Yemeği'dir (1495-1497). Rönesans sanatını doruğuna
ulaştırmış, yalnız sanat yapısına değil, çeşitli alanlardaki araştırmaları ve
buluşlarıyla da tanınan, gelmiş geçmiş en büyük sanatçı ve dehalardan biri
kabul edilir.[4]
Erminli Genç Kadın Portresi: Yaklaşık 1492, ahşap üzerine yağlıboya,
Czortoryski Müzesi, Krakow. Saflığın ve erdemin simgeleştiği bu portrenin
ressamı ünlü Leonardo da Vinci’dir.
Bilimsel deneyleriyle tanınan da Vinci’nin çalışmaları, Rönesans hümanizmi
yanında sanat ve bilimi de aynı ölçüde önemsediğini ortaya koyar.[5]
15. yy.’da Karadeniz
Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi, bu dönem Karadeniz’in Trabzon
Rum İmparatorluğu ve Türk beyliklerinin egemenliğinden Osmanlı himayesine geçtiği
dönemdir. Bizans yönetimine son verilmiş
ancak yüzyıllardır bu topraklarda yaşamış Gayrimüslim unsurlar; Rum ve Ermeni
topluluklarının Türklerle bir arada yaşadığı çağ olmuştur. Bölgeye Kuzey
Doğu’dan gelen Lazki, Çerkez ve Gürcü toplulukları da eklenince, karşılıklı
sosyal ve kültürel etkileşim iyice renklenmiştir.
Ayrıca bu dönemde Karadeniz toplumunu dışa bağlayan deniz
ticareti sayesinde İstanbul’la, oradan da Batı’yla muazzam bir iletişim ağı
kurulmuştur. Buna rağmen bölgede feodal yapı kendi oluşumunu yeni
yapılandırmakta, Ayanlar Dönemi olarak adlandırılan 17. yy.’ın ortalarına kadar
gelişimini sürdürmektedir.
Kaynaklar:
Kaya, Murat. 2020, Protestan Reformunun Almanya’da Ortaya Çıkış Süreci, Anasay Dergisi, Sayı 11, Şubat 2020
Labno, Jeannie. 2013, Rönesans Ayrıntıda Sanat, İş Bankası Yay.
Oxford Dictionary of English 2e, 2003, Oxford University
Press.
Britannica, Encyclopædia. 2011, Ultimate Reference Suite,
Chicago.
[1] Kaya,
2020; 177
[2] Labno, 2013; 11
[3] Oxford
Dictionary, 2003
[4] Britannica,
2011
[5] Da
Vinci’nin döneme damgasını vuran en önemli eseri Milano’da Santa Maria delle
Grazie Manastırı’nın yemekhane duvarındaki Son
Akşam Yemeği’dir. Ancak ayrı ve daha detaylı bir makale konusudur.

.jpg)






-Erminli%20Kad%C4%B1n.jpg)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder