27 Kasım 2024 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi – Ünye (Oinoe) ve Mithrapolis (I)

 


Karadeniz Arkeolojisi – Ünye (Oinoe) ve Mithrapolis (I)

  

Mithrapolis: Mitridat Şehri anlamına gelen bu kentin, günümüz Ünye İlçesinin doğusunda, 8-10 km. mesafede Midrebolu diye anılan bir yerde olduğu tahmin edilmektedir. Bu mevkii Cumhuriyetin ilk yıllarında kayıtlarda; 1928’de Mitrapoli, 1933’te Yüceler köyü olarak geçmektedir. 6 Aralık 2012 tarihi itibariyle bu yerin adı “Yüceler Mahallesi” yapılmıştır. Çünkü Büyükşehir Belediyeleri Yasası gereğince “mahalle” statüsüne girmiştir. Ancak halk arasında bu mevkii halen Midrebolu adıyla bilinmektedir.

Pontus krallarının adını çağrıştıran bu yerin taşıdığı tarihsel gizem, değerli hemşerimiz arkeolog Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten’in de dikkatini çekmiştir.

1944 ve 1960 yıllarında Karadeniz’de araştırmalar yapan Kökten, Ünye ve civarına yönelmiş, Yüceler Köyü ve Cevizdere havzasında araştırmalar yapmıştır. Achelleen tipte el baltası, Eski Taş Çağı’na ait insan kalıntıları bulan değerli hocamız, bölge kronolojisini MÖ. 15. Yüzyıl’a taşımıştır.[1]  

 

Eski Yerleşim Adlarının Önemi

 

Yer adları günümüzde bir bilim dalı oluşturacak kadar önemlidir. Çünkü bir yerin ayırt edici özelliklerini, yerleşimcilerini ve tarihsel konumunu ifade eder. Herhangi bir yerin doğal, kültürel ve sosyo-ekonomik etkisiyle meydana gelmiş yer adları, bilimsel çalışmaların önemli inceleme alanlarından biridir. Yer adları bilimi (yeradıbilim: toponymie), herhangi bir coğrafi nesnenin adını inceleyen bilim dalıdır.


Tarihsel belgelerde geçen ama nerede olduğu bilinmeyen birçok yerin tespiti, yer adlarından hareketle bulunabilmektedir. Örneğin Homeros’un İlyada destanında sözü edilen Troya antik kentinin bulunması, bu şekilde olmuştur. 1870'lerde Alman define avcısı Heinrich Schliemann, Troya kentini destanda geçen Kaz Dağı’nın (İda) eteklerinde arar. Antik kent, Çanakkale merkez ilçesine bağlı Tevfikiye köyünün batısında, "Hisarlık Tepesi” denilen yerdedir. Hisarlık Tepesi'nde bir antik kentin varlığı bilinmezken, tepenin ismi duvar kalıntılarından dolayı "Hisarlık" olarak bilinmektedir.

Ünye Yüceler Mahallesi de Midrebolu olarak bilinmektedir. Bu deyiş, mevkiinin bağlı bulunduğu Ünye (Oinoe) gibi antik bir yerleşim adını çağrıştırmaktadır. Aynı çağrışımla, kıymetli hocamız, hemşerimiz arkeolog Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten, 1944-45 ve 1960’lı yılların başında bölgede bilimsel araştırmalara yönelmiştir.

Cumhuriyet Dönemi öncü bilim insanlarından Kökten, Türkiye’nin birçok yerinde başlatılan arkeolojik kazıların babasıdır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinin ilk öğrencilerinden olan Kökten, aynı fakültede asistanlıktan başlayarak Profesörlüğe kadar yükselmiştir. Aynı fakültenin Prehistorya Kürsüsü Başkanlığını yapan Kökten, Antalya'daki Karain Mağarası üzerinde yıllarca çalışmış, yepyeni buluntularla dünyaya tanıtmıştır. Anadolu'yu baştanbaşa, bazen katır sırtında, bazen yaya olarak dolaşan Kılıç Kökten, yüzlerce mağaranın yerini saptamış, onlarca höyük keşfetmiştir.

Bafra İkiztepe araştırmalarının ardından kendi memleketi Ünye’ye yönelen Kökten, Yüceler ve Cevizdere mevkilerinde önemli buluntular ortaya çıkarmıştır.

Kökten’in Kendi memleketi olması yanında, araştırma sahası olarak Ünye’yi tercih etmesinin en önemli nedeni yer adları olmalıydı; Oinoe ve Mithrapolis.



 

Ünye (Oinoe) Adının Kökeni

 

Ünye, kurulduğu tarihten bu yana ismi değiştirilmeyen nadir yerleşim yerlerinden bir tanesidir. Ünye adı, eski kaynaklarda Oinoie, Onea ve Unieh gibi çeşitli yazım biçimine sahiptir. Rumca ''Οινόη'' dâhil, okunuşu itibarıyla Ünye’yi çağrıştıran bu isimler, Luvi dilinde “bağ, üzüm, şarap” anlamına gelen “Oinos” sözcüğünden türemiştir ve “Şarap yöresi, şarabı bol yöre” anlamına gelmektedir.

Oinos, Hellen dilinde (Anadolulu Luvi dilinin “Bağ, üzüm, şarap” anlamlarındaki Wiana’sından alınmış olarak) “Şarap” demektir. Bundan türetilen Oinoe adı, “Şarap yöresi, şarabı bol yöre” anlamına gelir.[2]

Bugün Ünye’nin Antik adıyla aynı söylenişe sahip Yunan şehri bulunmaktadır. Birden fazla sayıda olan Oinoi adındaki bu yerleşimlerden birinin 1924’te Ünye’den giden Rum mübadillerce kurulduğu ileri sürülse de, bunu doğrulayacak bir bilgiye sahip değiliz.

Ancak İtalya’da Oinoe adında bir Şarap markası vardır ki, dünyaca ünlü bir şarap üreticisidir. Antik dönemden bu yana İtalya, şaraba ve Ünye adına aşinadır.   

Ünyeli gemicilerin seyahatlerinde Atina, Venedik, İskenderiye, Marsilya gibi limanlara giderken, pazarlayacakları mallar arasında bol miktarda kaliteli şarap götürmeleri, Avrupalı'ların beğenisine mazhar olmuş. Zaman içerisinde buharlı gemilerin keşfi, yelkenli gemilerin denizaşırı uzak sefere çıkmalarını engelleyince, şaraplarımız Avrupa pazarlarına götürülememiş; bunun üzerine şaraplarımızın kalite ve nefasetini bir başka ülke şarabında bulamayan Romalı şairler; “Artık gelmez oldu Oney’in şarapları diye yakınmışlardır.[3]

1071 Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu’ya hâkim olan Türkler şehirlerin isimlerine dokunmamışlar, olduğu gibi kullanmışlardır. Ancak bu isimleri kendi telaffuzlarına ve dil yapılarına göre yeniden biçimlendirmişlerdir.

 



Yer Adları Sözlüğü

 

Günümüz yer adlarının anlam ve kökeniyle ilgili birçok kaynak mevcuttur. Divanu Lugait’t-Turk ve Derleme Sözlüğü’nün yanı sıra Tarama Sözlüğü de bu tür kaynaklar arasında yer almaktadır. 1935 yılında ilk etapta 135 kitap taranarak başlanan TDK’nin ilk eserlerinden olan “Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü” ilerleyen dönemlerde taranan pek çok eserin eklenmesiyle ”Tarama Sözlüğü” adıyla yayımlanmıştır.

Büyük devlet adamları, hükümdarlar, komutanlar ve kahramanlar yaşadığı döneme damgasını vururken, bu insanların adı, olaylar ve efsaneler olarak karşımıza çıkar. İnsan ve doğa, tarihî yer adlarına kaynaklık eder. Dilbilimci Prof. Dr. Doğan Aksan, Anadolu’daki köy adlarından yola çıkılarak yaptığı araştırmasında Türklerin ad verirken önce çevreden daha sonra ise bireyden yararlandığını ortaya koymuştur.[4]

Bütün bunları arşivlerden tespit etmek ve gün yüzüne çıkarmak, bölge tarihinin yazılmasında etkin bir rol oynayacaktır.

Dil bir aynadır; milletin dilinde ve kültüründe olan değişiklikler o aynaya yansır. Yer adlarının değiştirilmesiyle dilin tarihi gelişiminde de bazı değişiklikler olmaktadır. Aslında yer adları değiştirilmeden muhafaza edilmelidir. Çünkü yer adlarının hepsinin bir hikâyesi vardır ve bu hikâye, yer adlarının değiştirilmesiyle unutulmaktadır. Zaten o bölgeye yerleşen topluluk, coğrafyayı yeniden adlandırarak oraya yeni bir kimlik kazandırmıştır.[5]


 

Mithrapolis / Yüceler Mahallesi

 

Yüceler, Ordu ilinin Ünye ilçesine bağlı kırsal mahalledir. Ordu Büyükşehir Belediyesi'nin sınırlarının Ordu ili sınırlarına genişletilmesinden önce idari açıdan köy statüsü taşıyordu.

Yüceler köyünün eski adı Mitrapoli veya Midrabolu'dur. Nitekim 1928 tarihli köy listesinde Mitrapoli (Osmanlıca; مترەپولی) olarak geçer.[6]

Ortodoks Rum Kilisesi'nin Niksar metropolitliğinin 12-19. yüzyıllar arasında Mitrapoli’de bulunduğuna dair bilgiler mevcuttur. Mitrapoli veya Midrabol adı, İngiliz tarihçi Anthony Bryer'a göre, bir ihtimal "metropolit" kelimesinden gelir.[7]

Mitrapoli köyü, 1642 tarihli Osmanlı avarız defterine göre, Çöreği kazasının köylerinden biriydi. Çöreği kazası, Cevizderesi, Fenaris ve İfraz kazalarıyla birlikte Ünye kazasına bağlıydı.[8]

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından topraklarından göç eden Gürcüler, Ünye kazası- Mitrapoli köyüne yerleştirildi. 1882’de Aşağı Acara bölgesinin Arsenauli (არსანაული) köyünden gelen, 35’i kadın, 37’si erkek; 72 kişi burada iskân edildi. Bu dönemde Mitrabolu adı kayıtlara "Zikribolu" şeklinde yanlış yazılmış veya yanlış okunmuştur. Arsenuali adı da "Ersine" olarak değişime uğramıştır. 1910 yılında yapılan nüfus sayımında Mitrapoli köyünün nüfusu, 79'u kadın ve 95'i erkek olmak üzere, 45 hanede yaşayan 174 kişiden oluşuyordu.[9]

Bu dönemde Mitrapoli köyü, Trabzon vilayetinin dört sancağından biri olan Canik sancağına bağlı Ünye kazası sınırları içindeydi.

Mitrapoli köyü, Batum göçünden elli yıl sonra, 1928’de Ordu vilayetinin Ünye kazasının merkez nahiyesine bağlıydı. Ünye kazası ise bu sırada merkez nahiye ile Karakuş nahiyesinden oluşuyordu.[10] 

Mitrapoli köyü, 1933 tarihli köy listesinde Yüceler adıyla kaydedilmiştir. Bu iki tarih arasında Mitrapoli adının Yüceler olarak değiştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.[11]

Yüceler köyü 1940 genel nüfus sayımında aynı idari konuma sahipti ve köyün nüfusu 349 kişiden oluşuyordu.[12]

6 Aralık 2012 tarihinde Ordu ilinin “Büyükşehir” yapılmasından dolayı, Büyükşehir Belediyeleri Yasası gereğince “mahalle” statüsüne dönüştürülen mevkii “Yüceler Mahallesi” adıyla kayıtlara geçmiştir.

Yüceler köyünün sahil (yalı) kesimi daha sonra Güzelyalı adıyla ayrı bir köye dönüştürüldü. Ordu il merkezine 86 km, Ünye ilçe merkezine 12 km uzaklıktadır.

 

Kaynaklar:

 

Kökten, İsmail Kılıç, Ünye'de Eski Taş Devri'ne (Paleolitik) ait yeni buluntular, 1962

Özsait, Mehmet, “Eskiçağ Tarihinde Trabzon ve Çevresi”, Trabzon Tarihi Sempozyumu, Trabzon, 6 – 8 Kasım 1998, Zorlu Grand Otel – Trabzon 1999

Umar, Bilge. Karadeniz Kappadokia’sı, İnkılap Yay. İst. 2000

Aksan, Doğan. Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yay. Ank. 1982.

Şenel, Mustafa Elazığ İli Yer Adları Üzerine Bir İnceleme, Manas Yay. Elazığ 2013.

Bryer, Anthony. The Byzantine Monuments and Topography of the Pontos, Cambridge, 2 cilt, 1985

Öz, Mehmet. Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VIII, Canik Sancağı Avarız Defterleri, 1642, TTK - Türk Tarih Kurumu, Ankara 2008

Kasap, Murat. 83 Harbi, Batum Muhacirleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. İst. 2018

 

27.11.2024, Ünyekent



[1] Kökten, 1962 ve Özsait, 1999

[2] Umar, 2000, s. 89

[3] Emekli Bankacı, rahmetli Yüksel Şen’e ait bu ifadeler 14.08.2003 tarihli Hizmet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. Ayrıca bkz. “Tarihi, Sarayı, Konakları ile Ünye”, s. 73 - 74 İst. 1999. Bu ifadeleri doğrulayabilecek bir kaynak maalesef yoktur. Ünye için Oney deyişi de Antik kaynaklarda mevcut değildir. 

[4] Aksan, 1974, s. 190

[5] Şenel, 2013, s. 43

[6] Son teşkîlât-ı mülkiyyede köylerimizin adları. Ankara: Türkiye Cumhuriyeti Dâhiliye Vekâleti Nüfûs Müdîriyet-i Umûmiyesi, 1928 (İstanbul: Hilâl Matbaası), s. 194

[7] Bryer, 1985, 1. cilt, s. 101

[8] Öz, 2008, tablo 122

[9] Kasap, 2018, s. 279-289

[10] Son Teşkilat-i Mülkiyede Köylerimizin Adları (Osmanlıca), İstanbul, 1928, s. 194

[11] "Köylerimiz”, Yayımlayan: Dâhiliye Vekâleti, İstanbul, 1933, s. 796.

[12] 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara, 1946, s. 524

20 Kasım 2024 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi – Pontus Dönemi Yerleşimleri (II)

 


Karadeniz Arkeolojisi – Pontus Dönemi Yerleşimleri (II)

 

 2010 yılında başlatılan Ordu-Kurul Kazısı, Ordu ilinin ve Karadeniz’in diğer antik yerleşimlerine olan ilgiyi yeniden artırdı. Aynı akademik camiadan bu defa Fatsa Cıngırt Kazısı başlatıldı. Ünye’ye ve diğer ilçelerdeki Pontus yerleşimlerine dikkat çekildi.

Aslında Pontus terimi etnik bir anlam ifade etmez, Karadeniz kıyılarında ikamet eden yerli halkların dillerinden Yunanca’ya geçmiş bir terimdir. Önceleri “deniz yolu” ya da “denizle ilgili yol” anlamında kullanılırken, zamanla “deniz” karşılığında kullanılmıştır.

Haliyle etnik-siyasi bir terim olmaktan çok coğrafi bir terimdir ve İskender sonrası Hellenistik dönemde hüküm süren Mithradates Krallığının hüküm sürdüğü toprakları kapsar.

Mithradates Krallığı Milattan sonraki yüzyıllarda Romalılar tarafından yazılan eserlerde Pontus Krallığı olarak anılmaya başlanmıştır. Bu Krallığın kendilerine ne ad verdikleri bilinmemektedir. Latin kaynaklarının da dayanağı, Karadeniz’e Homeros ve çağdaşı kaynakların verdikleri Pontus isminden dolayıdır. Böylece bu krallık, Pontus Krallığı olarak bilindi.[1]

 



Pontus Krallığı Kentleri

 

Yaklaşık 250 yıl hüküm süren Pontus Krallığı’nın hâkimiyet alanı ve kentleri, kuruluş ve genişleme dönemlerine göre çeşitlilik gösterir. 

İskender sonrası dönemde, Güney Marmara ve Bergama bölgesini yönetmeye namzet Baba Mithradates'in öldürülmesiyle aynı isimdeki oğlu I. Mithradates Ktistes (Kiuslu Mithridates III olarak da bilinir), babası gibi öldürülmemek için Kuzeydoğu Paphlagonia'ya kaçtı. Önceleri Paphlagonia ve Kappadokia coğrafyasında, daha sonra Orta ve Doğu Karadeniz havzasında bağımsız bir yönetim kurmayı başarmıştır. Yerli halkların yanında, İskender’in fetihleri sonrasında göç eden Yunan, Makedon ve diğer halklar da bu hanedanın hükümdarlığında Pontus milletinin unsurlarını oluşturmuşlardır.[2]

I. Mithradates önce Paphlagonia'daki Cimiata'ya ardından Kapadokya'ya geçerek Amaseia'ya gitti. I. Seleukos ile mücadeleye girişti ve MÖ 281 (veya 280) yılında kendini Kuzey Kapadokya ve Doğu Paphlagonia'nın kralı ilan etti. Ardından Karadeniz’in önemli liman kentlerinden olan Amastris ele geçirildi.[3]

I. Pharnakes zamanında MÖ 182'de Sinope alındı. Onun zamanında Cotyora (Ordu), Pharnacia (Giresun) ve Trapezus (Trabzon) gibi Yunan koloni kentleri ele geçirildi ve kıyı hâkimiyeti Pontus Krallığı'na geçti.

Pergamon’a ve Kapadokya Kralı IV. Ariarathes'e de savaş açan I. Pharnakes, önceleri başarılı olduysa da sonunda Galatia ve Paphlagonia'daki tüm topraklarını bıraktı, yalnız Tium şehrini alıp, Sinope’yi elinde tutabildi.[4]

Krallığın en büyük kenti, aynı zamanda ilk başkenti olan Amaseia idi. Kraliyet saray ve mezarları burada bulunurdu. Krallık Pontus Dağları ile Kıyı ve İç olmak üzere iki büyük bölgeye ayrılıyordu. Uzun vadiler de dağlar gibi kıyıya paralel uzanıyor ve verimli topraklar barındırıyordu. Kıyı bölgelerde Amastris ve fethedildiğinde başkent yapılan Sinope gibi önemli kıyı şehirleri bulunuyordu. Kıyı bölgeler kerestecilik, balıkçılık ve zeytin ticaretine elverişliydi. Yine kıyıda Pharnacia'nın güneyinde gümüş, Chalybia bölgesinde demir kaynakları zengindi. Bakır, kurşun, çinko ve arsenik de bulunuyordu.[5]

VI. Mithradates döneminde Pontus Krallığı, Bithynia (İzmit Bölgesi), Aşağı Ermenistan, Kolkhis ve Tauric Chersonesus şehirlerini fethederek en geniş sınırlarına ulaştı.[6]



Pontus Bölgesi’nin Tapınak Kentleri:

Komana Pontika, Zela ve Ameria  

 

Karadeniz kıyı şeridi dışında kalan İç Pontus Bölgesi, dağlarla izole durumdadır. Bu nedenle kolonizasyon hareketinin bir sonucu olarak yaygınlaşan Hellenizm'den etkilenmemiştir. Romalılardan önce bölgede hâkim olan toprak düzeni, kralın veya seçtiği soyluların toprağa sahip olduğu sistem tüm Anadolu'da olduğu gibi burada da devam ediyordu.[7]

Kralın ve soyluların güçlü bir şekilde tahkim edilmiş malikhanelerinin etrafındaki köyler ekonomik merkezlerdir. Bu toprakların dışında, büyük kutsal alanlara ait geniş alanlar mevcuttur. Pontus toprakları üç ana türe ayrılır: Kralın toprağı, şehir toprağı ve serfliğin yaygın olduğu tapınak toprağı.[8]

Kraliyet toprağını veya kutsal toprakları kullanan insanlar krala veya rahibe vergi ödemek zorundaydı.[9]

Anadolu’daki toprak rejimi, bu şekilde tapınak devletleri düzenini ortaya çıkarmış veya var olma koşullarını oluşturmuştur.


Komana Pontika Sikkesi


Karadeniz Bölgesi’nin iç kesimlerinde günümüz Tokat sınırları içerisinde, Hellenistik Dönem’de faaliyet gösteren iki tane tapınak devleti bulunmaktaydı. Bunlardan daha büyük olanı Komana, Ana Tanrıça Ma’ya ithafen yapılmış, Kapadokya tipi bir mabetti. Komana Pontika, Pontus'un iç kesimlerinde yoğun bir pazar yeriydi ve tapınak devleti kavramı hakkında önemli ayrıntılar veriyordu. Bu kent, Dazimonitis (Kazova) ovasının ortasında İris (Yeşilırmak) ırmağının iki yakasında kurulmuştu ve bir yandan Yeşilırmak'ın verimli alüvyonları sayesinde zengin bir ekonomiye sahip olmuş, diğer yandan da konumu ile ziyaretçilere görsel bir şölen sunmuştu. Komana bir kent olmaktan öteye bir din merkeziydi. Rahipler tarafından yönetiliyordu. Helenistik dönemde kral tarafından seçilmiş ve kraldan sonra en yetkin konuma sahip olan rahip, verimli toprakların işlenmesini sağlamış, gelirler tapınakta birikmiş ve yılda iki kere düzenlenen festivallerde (Exodus) konuklar, törenler ve şenliklerle ağırlanmıştı. Komana'nın Korint'i aratmayacak kadar baştan çıkarıcı bir ticaret ve din merkezi olduğunu söyleyen Amaseia'lı Strabon, kentle ilgili en önemli kaynaklardan biridir. Strabon, Comana'yı şöyle tanımlar:

“Şimdi Comana bir populus şehridir ve Ermenistan'dan gelen insanlar için önemli bir ticaret merkezidir ve tanrıçanın göç zamanlarında insanlar her yerden, hem şehirlerden hem de kırsaldan, festivale katılmak için kadınlarla birlikte orada toplanırlar. Ve ayrıca bir yemine uygun olarak her zaman orada ikamet eden, tanrıçanın onuruna kurbanlar sunan başkaları da vardır. Ve sakinler lüks içinde yaşarlar ve tüm malları asmalarla dikilir ve kişilerinden kazanç sağlayan çok sayıda kadın vardır, bunların çoğu tanrıçaya adanmıştır, çünkü bir bakıma şehir daha küçük bir Korint'tir, çünkü orada da, Afrodit'e kutsal olan çok sayıda fahişe nedeniyle, yabancılar büyük sayılarda uğraşır ve tatil yaparlardı. Ve oraya giden tüccarlar ve askerler tüm paralarını çarçur ettiler, öyle ki onlar hakkında şu atasözü ortaya çıktı: Korint'e yolculuk her adam için değildir.”[10]


Zela
'daki tapınak Anaitis'e adanmıştı ve muhtemelen MÖ 4. yüzyıl civarında geç Ahameniş döneminde inşa edilmişti. Tanrıça Anaitis'e tapınma, MÖ 6. yüzyılda resmi ve özel Pers gücü tarafından Küçük Asya'ya ilk kez tanıtıldı. Tapınağın zamanla Pontus kralları tarafından geliştirilmiş olması mümkündür. Strabon'dan, Pontus halkının en önemli konularda yemin etmek için buraya geldiğini öğreniyoruz.[11] Zela'nın ne tür bir tapınağa sahip olduğu hakkındaki bilgimiz, Korint tipi beyaz mermer bir parçanın kalıntıları ve Zela'nın Roma İmparatorluk döneminde basılan sikkeleriyle sınırlıdır. Bu sikke ayrıca bize MS 3. yüzyıla kadar burada var olan ateş kültü hakkında bilgi verir. Septimus Severus (193-211) ve Caracalla (211-217) dönemlerine ait bu sikkede, tapınağın alınlığı arkasında yükselen mazgallı avlu kapısı ve diğerlerinde, tapınağın kendisine ait olan sütunlu revak, dört veya altı sütunla stilize bir şekilde tasvir edilmiştir.

Ameria, Strabon’dan öğrenildiğine göre Hellenistik Dönem’de Pontos’ta yer alan Komana Pontika ve Zela ile birlikte üç önemli kült merkezinden biriydi. Günümüz araştırmacıları tarafından tapınak devleti olarak adlandırılan bu kült merkezleri, bugün Tokat il sınırları içerisinde yer almaktadır. Ameria Tapınak Devleti, ay tanrısı Men’e aitti ve bu tanrının kültünün buradaki kurucusu I. Pharnakes’ti. Bu yüzden söz konusu tanrı, Pharnakes’in Men’i ya da Men-Pharnakou olarak adlandırılmıştı. Bugüne kadar tanrı Men hakkında yapılan araştırmalar sayesinde bahsedilen tanrıya dair oldukça fazla bilgiye sahip olunduğu söylenebilir. Buna karşılık Pontos’ta Men’in tapınağının yani evinin nerede olduğuna ilişkin araştırmalarda aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Dolayısı ile Ameria’yı bir şekilde konu edinen yayınlarda daha çok tanrı Men veya Men-Pharnakou kültü ön plana çıkartılırken, Ameria’nın neresi olduğuna dair açıklamalar hep bu tanrının veya söz konusu kültün gölgesinde kalmıştır. Antik kaynaklar bağlamında, Ameria tapınak devletinin konumuna yönelik ilk ve tek açıklamayı yapan Strabon’dan elde edilen bilgiler doğrultusunda söz konusu yerin lokalizasyonuna ilişkin olarak yakın zamana kadar bilimsel düzlemde ortaya atılan öneriler Ameria’nın lokasyonu konusunda sağlam kanıtlardan yoksundur.

Mithrapolis: Mitridat Şehri anlamına gelen bu kentin, günümüz Ünye İlçesinin batısında, 8-10 km. mesafede Midrebolu diye anılan yerde olduğu tahmin edilmektedir.[12]

  

20.11.2024, Ünyekent


Kaynaklar:

Arslan, Murat. Mithradates VI. Eupator; Roma’nın Büyük Düşmanı, Odin Yay. İst. 2007

McGing, B.C. The Foreign Policy of Mithridates VI Eupator, King of Pontus, Leiden 1986

Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası, (Geographika: XII-XIII-XIV), Arkeoloji ve Sanat Yay.

İst. 1993

Magie, David. Roman Rule in Asia Minor to the End of the Third Century after Christ. Princeton. 1950

Varilci, A.D. Ünye'nin Kayıp Hikayeleri, 08.08.2018, Ünye Kent

 

Dipnotlar:

____________________________________ 

[1] Arslan, 2007: 3-6

[2] McGing 1986; 15-16

[3] Arslan, 2007, s. 56

[4] Polybius "Histories", XXIV. 1, 5, 8, 9 XXV. 2

[5] Strabon, 1993; 59

[6] Arslan, 2007, s. 526

[7] Magie, 1950:179

[8] McGing, 1986:8

[9] Magie, 1950:180

[10] Strabon XII.3.36

[11] Strabon XII.3.37

[12] Varilci, 2018