YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK
“2014’le birlikte gitti düne ait ne varsa
demek gelir içimizden, tıpkı Mevlana gibi:
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."
ÜNYEKENT'TE BİR KÖŞE YAZISI...
Yeni Şeyler söylemek
2015’in
ilk yazılarından birini yazarken, geçen
yıl kaybettiklerimizin acısını taşıyoruz
yüreğimizde. Yeni yılda da o acılarla birlikte yol alıyoruz.
Geleceğe
umutla bakıyoruz her şeye rağmen…
Kaybettiklerimiz
de öyle yapardı herhalde!
Genelde
yılın son yazısını yazarken söyleriz bu sözleri; önce geçip giden yılın
eleştirisini yapar, ardından gelecek yıl için iyi dileklerde bulunuruz.
Bir
yıl boyunca yazdıklarımız, aslında geçtiğimiz yılın muhasebesidir.
Yeni
bir yıla girerken “2014’le birlikte gitti düne ait ne varsa” demek gelir
içimizden, tıpkı Mevlana gibi:
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Ne
var ki bırakmıyor peşimizi düne ait olanlar!
****
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü…
"Çalışan
Gazeteciler Günü" yılın ilk günlerinden birinde, ülkemizde kırk yıldır kutlanan
bir gündür. Yeri gelmişken kısaca değinelim:
Basın özgürlüğü bilindiği gibi en temel insani haklardandır.
Ortaya çıkışı Birleşmiş Milletler tarafından 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne
dayanır. Düşünmeyi suç olmaktan çıkaran bu bildiriye göre, insanlar kendilerini
özgürce ifade edebilme hakkına sahiptir. Kendini
özgürce ifade edebilmenin diğer boyutu, haber alabilme özgürlüğüdür. Her
ikisi de Anayasal hak olarak ortaya
çıkar ve basın bu noktada önemli bir işlev üstlenir.
Basın
özgürlüğü, yaşadığımız çağda demokratik yönetimlerin olmazsa olmazıdır. Bizde
basın özgürlüğünün temsilcileri uzun süre bu haklardan yoksun gazetecilik yaptılar.
İlk önemli düzenleme 1961 Anayasası ile birlikte gerçekleşti; gazete
mensuplarına çağdaş kriterler getirildi ve ardından Çalışan Gazeteciler Bayramı ilan edildi.
12
Mart 1971 darbesiyle birlikte bu haklardan bir kısmı geri alındı. "Bayram"
olmaktan çıkarıldı ama hepten kaldırılmadı... “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanır oldu.
10 Ocak'ta bir kutlama da bana geldi...
Dört
gün önce, sevgili yeğenim Gülce Oralgül
elektronik postama bir kutlama mesajı gönderdi...
Sevgili Gülce'ye bir kez de buradan
teşekkür ediyorum.
Gülce,
çalışan Gazeteciler Günü'mü kutluyordu. Bir an durup düşündüm, basınla olan
serüvenimi hatırladım... 2006’da Ünye yerel tarihiyle ilgili başlamışız yazmaya
değerli arkadaşım Ahmet Kabayel’le… 2009’dan
bu yana Ünyekent’te yazmaktayım.
İyi
kötü, yazarak geçirmişiz yılları…
Kimi
zaman "yazar", kimi yerde "tarihçi" diye anılmaktayız.
Oysa tüm unvanlardan uzak, sadece bir
gazeteci olmak isterdim…
Muhtemel
tüm “karanlık odaklar”ın hedefinde olan
ve bazı yüreklerde bir “bomba etkisi”
yaratan bir gazeteci.
(Neden
böyle bir gazeteci tasviri yaptığımı aşağıda açıklayacağım.)
Gazeteciler ve teröristler…
Malum,
değerli bir yöneticimiz; son on üç yıla damgasını vuran lider 10 Ocak’ta basın
camiasını kutladı. “Karanlık odakların algı
operasyonlarına alet olmayın” öğüdünde bulundu.
Bu
tür mesajlar da bir tür “algı” operasyonudur ama girmeyeceğiz.
Hatta
“Bazı kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir!” sözüne
de girmeyeceğiz.
“Hangisi
gazetecidir, hangisi terörist?” ikileminden uzak, sadece “gazeteci” kavramına
odaklanacağız…
Sadece gazeteci olduğu için teröre
kurban veren ülkeler sıralamasında Türkiye'nin yeri nedir?
Abdi İpekçi, Çetin Emeç
ve Uğur Mumcu ilk elden aklımıza
gelenler. Metin Göktepe gibi elinde
kaleminden ve omzunda fotoğraf makinesinden başka aksesuarı olmayan
gazetecilerin de ölüm fermanı kesilmişti bu ülkede...
Kim
verdi bunca gazetecinin ölüm hükmünü?
Fransa’daki
karikatür dergisi Charlie Hebdo’nun
katliam emri Yemen’den geldi, ya bizdekilerin…
Her
birine mahsus “karanlık bir odak” mevcut
olmalı. Her fail açığa çıktı, her suçun kriptoları çözüldü, kozmik odalarına
girildi ama öldürülen gazetecilerin gerçek failleri bulunamadı.
Ağca,
Papa'ya çiçek götürmek yerine...
Abdi
İpekçi'nin mezarına yönlendirilseydi ve kendisini kimlerin kullandığı
araştırılsaydı. Daha iyi olmaz mıydı?
Yeni şeyler...
Geçen
yıl olduğu gibi bu yıl da 10 Ocak’ta basın çalışanları kutlandı. Kahvaltı ve
yemeklerde bir araya gelindi ama bazı ayrıntılar her zamanki gibi unutuldu.
Sadece
gazeteci vasfıyla soruşturma geçiren, işinden olan, işkence gören, öldürülen
veya tutuklanan gazeteciler unutuldu.
Gazeteciliğin
fıtratında böyle şeyler olurdu…
2015’te
de yeni şeyler söyleyemeyeceğiz anlaşılan.
Ne
dünyadan, ne ülkemizden, ne de Ünye’den.
Ünye
deyince...
Aklımıza
“Büyük Şehir” olmanın hezimeti geliyor.
Arap
saçına dönen Organize Sanayi girişimi, bitmeyen Devlet Hastanesi inşaatı,
büyütülemeyen Liman ve bir türlü becerilemeyen doğal gaz çalışmaları geliyor
aklımıza.
Ne
demişti Mevlana:
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
2015’te
yeni şeyler söylemek umuduyla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder