Knidos’tan Demeter
Datça, Ege’nin Akdeniz’le kesiştiği bir yarımada
üzerindedir.
Datça Ege’nin yeni keşfedilen turizm merkezlerinden biridir.
Şair Can Yücel sayesinde tanınmıştır
biraz da… Strabon’a göre şarabın
tarihi burada yazılmıştır. Bal, badem ve balık ülkesidir, Datçalılara göre.
Biz orayı biraz da Nurver’den
biliriz, sevgili kardeşim… Şimdi aramızda olmayan, nur içinde yatsın!
Bir saat süren yolculuk boyunca, uçurumla dolu yolun bir
tarafında Ege’yi, diğer tarafında Akdeniz’i görürsünüz.
Uzak Asya’dan Akdeniz’e uzanan ve bir kısrak başına benzeyen
Anadolu’nun mavi sulara uzattığı bir el gibidir bu yarımada…
Tanrı’nın Adem’e uzattığı ele benzer…
Bir ucunda hayat, diğerinde ölüm vardır.
(Adem, bir anlamıyla hayat/ insan demektir. Diğer anlamıyla
ölüm!)
En uç noktasında ise, antik kent Knidos yer alır.
Adem’in Yaradılışı-Michelangelo / “The Creation of Adam”-Sistina, Vatican
Knidos, Karia kent birliği içinde bulunan altı
yerleşimden biridir. Kuzeyinde Halikarnasos ve Kos, güneyinde Rodos (Lyndos, Ialysos
ve süt beyazı Kamiros) bulunur.
Bu ufacık antik kentte ki o zamanki nüfusu 10.000-15.000
kişi arasındadır, iki tiyatrosu vardır. Küçüğü 5.000, büyüğünün kapasit.esi
20.000 kişi civarındadır. Demek ki teatral etkinliklere kent dışından da hatırı
sayılır bir katılım sağlanmaktaymış.
Deve boynunu andıran yarımadaya, bu benzerliğinde dolayı
“Deveboynu Adası” denmekteymiş. Gerçekten de bir zamanlar burası adaymış,
zamanla ana karayla birleşmiş.
Devamını Amasyalı coğrafyacı Strabon’dan aktaralım:
“Sonra, çifte limanlı
Knidos’a gelinir. Bunlardan biri açık, diğeri ise trierleri* içine alabilen,
yirmi gemilik bir donanma merkezi olan ve de kapatılabilen bir limandır. Ondan
uzakta, yaklaşık olarak çevresi yedi stadia olan ve bir tiyatroyu andırır
şekilde, görkemle yükselen ve karaya mendirekle bağlantılı olan bir ada uzanır
ve bir bakıma bu, Knidos’u bir çifte kent yapar. Halkının büyük bir kısmı, her
iki limanı da gözden saklayan adada yaşar.”
(Strabon, Geographika, Kitap XIV, C 656, 15) [*Trier: Üç
sıra kürekli savaş gemisi
Strabon’un bir tiyatro amfisine benzettiği Knidos, Ünye’nin
15.000 nüfuslu haline benzemektedir. İç limandan Akropolis'e doğru yükselen
yamaçlarda resmi binalar kurulmuş. Doğu batı yönünde uzanan 4 ana caddenin bağlantısı,
yine merdivenlerle ve dik eğimli sokaklarla sağlanmaktaymış.
Kentte dört büyük tapınak yer almaktaymış. Her iki limana
hakim Afrodit tapınağı, Knidos’u simgeleyen en önemli sembol durumundadır.
Güzellik tanrıçası Afrodit, kentin simgesi durumundadır. Praksiteles’in
Knidos’ta ele geçirilen Aphrodite
heykeli, Geç Klasik Yunan heykelinin zirvesi kabul edilir. (MÖ. 350)
Kentin ilginç buluntularından biri de mevsimleri ve zamanı
gösteren güneş saatidir. En tepede Apollon
Tapınağı vardır ve kentin oraya doğru bir tiyatro gibi yükseldiği söylenir.
Aşağıdaki Tiyatronun üzerinde yer alan Corinth
Tapınağı ünlü mimar Stratos’un
eseridir. Diğer tapınak Dor Tapınağı olarak bilinir ki, Knidosluların aslen Dor
kökenli olduğu kabul edilir.
Strabon’un da bahsettiği gibi, tarihin büyük astronomi ve
matematik bilimcisi Eudoksus, doktor
Euryphon, ressam Polygnotos ve yedi harikadan biri olan
İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos
Knidos’ta yaşamıştır.
Knidos’tan Demeter
Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz mitolojide Bereket Tanrıçası Demeter’dir. Bereketin,
mevsimlerin ve anne sevgisinin tanrıçasıdır. "Güzel saçlı kraliçe" ya
da "güzel örgülü Demeter" diye geçer Homeros'un destanlarında… Toprağı
ekip biçmesini öğretir, özellikle de buğdayı simgeler.
Demeter, Hesiodos’un
eseri Theogonia’da Kronos’la Rheia’nın ikinci kızıdır. Tanrılar tanrısı Zeus'un dördüncü eşidir. Demeter'in Zeus’tan
olan kızı Persephone (Kore), yeryüzü kraliçesi olarak bilinir.
Örgülü saçlarıyla güzel bir kadın olarak tasvir edilen
Demeter’in sağ elinde bir buğday başağı, diğer elinde bir meşale bulunur.
Knidos antik kentinde ele geçen antik eserlerden biri de bir
tahtta
oturan Demeter heykelidir.
Knidos Akropolünün hemen aşağısında, Demeter Kutsal Alanı
denen yerde insan eliyle düzeltilmiş gibi duran büyük bir kaya vardır. Kayada
düzgünce yapılmış nişler (oyuklar) bulunmaktadır. İngiliz Arkeolog Sir Charles Newton bu nişlerin içinde heykeller bulunduğunu tahmin
ederek kısa bir araştırma sonrasında oyukların altında bugün British Museum’da
sergilenen ünlü Demeter heykelini bulmuştur. Büyük olan nişte Demeter heykeli
bulunuyordu, küçük olanda Kızı Persephone’ ye ait bir heykel vardı. Çevrede
Demeter kutsal alanına ait taş duvarlar ve özellikle Newton tarafından
kazdırılmış çukurlar var. Charles Newton 1850 li yıllarda Knidos’a gelip birçok
eseri savaş gemileri ile İngiltere’ye götürmüştür.
Demeter Kutsal Alanında bulunan oturur durumdaki Tanrıça Demeter Heykeli ve Bryaksis’in yaptığı Dionysos Heykeli, Rahibe Nikokleia Heykeli British Museum’ da sergileniyor. Hepsi 1857
de İngiliz Arkeolog Sir Charles Newton
tarafından bulundular.
Klasik döneme özgü Demeter heykelinin yüz hatları; mağrur,
koruyucu ve asırlar sonraki azize heykellerine örnek oluşturacak düzeyde
masumdur. Knidos’tan görkemli Demeter, bir kült heykeli değildir ama giysisinin
(artık aşındığı halde) işlenişindeki incelikle birleşen kütlesi ve sakin yüz
hatları gibi ona kesinlikle kolay tanınabilecek bir mevcudiyet kazandırır.
Anadolu’da örnekleri bolca bulunan Ana Tanrıça kültü, Artemis
veya Anadolu Kybele sembolleri çağlar boyu değişmeyen inanç ve ritüellerin
ifadesidir.
Ordu Kurul Kayası’nda Yücel
Şenyurt hocamızın bulduğu “Oturan
Kybele Heykeli” ile oturur vaziyetteki Knidos’tan
Demeter arasında nitel farklılık bulunmaktadır.
Biri Anadolu’nun bir ucunda yıllar önce bir İngiliz
Arkeoloğu Sir tarafından bulunduğu için British Museum’da sergilenmektedir.
Diğeri bizden biri tarafından bulunmuştur, ait olduğu topraklardadır.
Her ikisi de Anadolu’nun çağlar boyu süren kültürel
zenginliğini temsil etmektedir.
Ünyekent,
25.03.2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder