Sagalassos
Geçen yıl Antik adıyla Pisidia olarak bilinen Isparta-Burdur
Göller Bölgesi’nin önemli yerleşimlerinden Antiokheia’yı
görmüş ve 26 Şubat 2019’da bu sayfalarda tanıtmıştık. Isparta’nın Yalvaç ilçe
merkezinde kalan Antiokheia’nın ardından bu defa Pisidia’nın en önemli
yerleşimlerinden Sagalassos’u ziyaret
ettik ve gördüklerimizi iki bölüm halinde anlatmaya çalışacağız.
Burdur'un Ağlasun
ilçesinde "Aşkların ve İmparatorların
Şehri" olarak bilinen Sagalassos’a
varmadan önce Ağlasun’un içinden geçiyoruz. Ağlasun’u şair Hasan Hüseyin’den biliyoruz. Şairin “Ağlasun Ay Şafağı” adlı uzunca şiirini uzun yıllar önce Ünye’de
kuzinim Nurver’in sesinden dinlediğimi
hatırlıyorum. Dönüşte ilçe meydanında şairin aynı şiirinden bir bölüm içeren
dizelerinin bulunduğu büstünü ziyaret ediyoruz.[1]
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne 2009'da giren
Sagalassos, deniz seviyesinden bin 750 metre yüksekte, ulaşılması zor sarp
kayalıklar üzerine kurulmuştur.
Sagalassos‘da kazı çalışmaları Leuven Katolik Üniversitesi’nden Belçikalı Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında 1989 yılında başlamıştır. Waelkens'in
emekliye ayrılmasından sonra kazı çalışmalarını aynı üniversiteden Prof. Dr. Jeroen Poblome devralmıştır.
Torosların Batı eteğine yaslanan ve derin vadilere hâkim kent,
binlerce yıldır antik suyun aktığı Antoninler
Çeşmesi, agoraları, Roma hamamları, Macellum yapısı, üzerinde dans eden kızlarla bezeli Kahramanlar Anıtı (Heroon), kütüphanesi ve tiyatrosuyla görkemli bir geçmişi yansıtıyor.
Ortalama 5 bin nüfusa sahipken Sagalassos kenti, 9 bin
kişilik görkemli bir tiyatroya sahiptir. Bu tiyatro dünyanın en yüksek rakımlı
tiyatrosu olma özelliğini korumaktadır.
Sagalasos’un Tarihçesi
Sagalassos’un geçmişi milattan önce 3000 yılına dayanıyor. Büyük
İskender'in almakla zorlandığı önemli kentlerden biri olarak bilinen Sagalassos
kenti, Roma dönemi antik mimarisinin en iyi örneklerini yansıtmaktadır.
Roma buraya geldiğinde özellikle İmparator Augustus döneminde yapılanma faaliyetleri yoğunlaşır ve İmparator Hadrian döneminde ise
Sagalassos Psidia'nın birinci kenti, Roma'nın müttefiki olur. Bugün ayakta
kalan ve restore edilen yapılar özellikle Roma döneminin devasa kalıntılarıdır.
Torosların bitişiğinde yer alan kentte ilk yerleşim izleri aslında
günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sagalassos Antik Kenti,
orijinal yapı taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal yapıları ile
son derece iyi korunmuş durumdadır. Diğer yandan, kentin planı, üzerinde
kurulmuş olduğu teraslı yapı düşünüldüğünde oldukça çarpıcıdır ve bu yapı ile
uyumlu ve etkileyici bir anıtsal merkez yaratılmıştır. Ayrıca, en az bin yıllık
seramik üretimi ile Sagalassos antik dönemlerdeki en uzun seramik üretimi
merkezi olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne önerilmektedir.
Kent neden denizden 1700 metre yüksekte, ulaşımı güç sarp
kayalar üzerine kurulmuştur?
Bu sorunun cevabı, karstik yapısı nedeniyle bol miktarda su
kaynağına sahip olması ve doğal savunma konumunda olmasında aranmalıdır.
Sırf bu nedenle kent terk edildiğinde bile kalıntıları
kolayca yağmalanamamış, Bergama ve Efes’teki gibi raylı sistemlerle gemilere
taşınıp Avrupa müzelerine götürülememiştir. Deprem nedeniyle yıkılan yapılar günümüze
kadar toprağın altında mevcudiyetini koruyabilmiştir.
Ancak iç bölgede olması, kara iklimi koşullarından dolayı
gece gündüz ısı farkı nedeniyle mimari yapıların uzun süre dağılmadan ayakta
kalmaları zorlaşmıştır.
Sagalassos’un Antik Yapıları
Sagalassos, çoğu antik kentler gibi iki bölüme ayrılır:
Aşağı şehir: Girişte konutlar, hamam, kireç ve metal
fırınları, aşağı agora (çarşı), Hadrian
Çeşmesi ve odeon, daha yukarıda,
kuzeyde tiyatro, Neon kütüphanesi ve Helenistik Çeşme bulunmaktadır. Sagalassos,
bölgenin beş önemli seramik üretim merkezinden biridir. Seramik yapımına ait
işlikler ve fırınlar aşağı şehrin önemli üretim faaliyetlerini yansıtır.
Yukarı Şehrin merkezinde yukarı agora, meclis binası,
kilise, Antoninler Çeşmesi ve sol üst tarafta Kahramanlar Anıtı (Heroon) bulunmaktadır. Tapınak ve Cladius Kapısı Yukarı Şehir’de yer
almaktadır.
Antoninler Çeşmesi
Antik kentin, en görkemli yapılarından biri olan Antoninler Çeşmesi kentin kuzeybatı
bölümünde yer almaktadır. Deprem nedeniyle olduğu yere yıkılıp toprak altında
kalan çeşmeyi ayağa kaldırmak zor olmamış. Çeşmedeki heykellerin bugün
yerlerine replikaları konmuş. Orijinalleri Burdur Müzesi’nde. Toros dağlarının
karstik yapısı, adeta kentin bugün bile devasa su deposu konumunda. Sıcak
Temmuz güneşinde çeşmeye ulaştığımızda buz gibi suyundan içip, çeşmeyi yaptıran
Titus Flavius Severianus Neon’a ve
eşine şükran duygularımızı ilettik.[2]
Antoninler çeşmesi, MS 161-180 yılları arasında, Roma
İmparatoru Marcus Aurelius zamanında, Yukarı Agora’ya sosyal-estetik bir
bütünlük kazandırmak için yapılmış olsa gerek.
Kahramanlar Anıtı (Heroon)
Antoninler Çeşmesi’nin sol üst tarafında yer alan Kahramanlar Anıtı’nın (Heroon) kime ait
olduğu bilinmemektedir. Özgün taşlarının bulunarak ayağa kaldırılan anıtı
çepeçevre dans eden, kitara çalan kadınlar frizi kuşatır.
[Devam Edecek]
Dipnot:
[1] “Ağlasun Ay Şafağı” Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “nehir şiir” tarzında yazmış olduğu, konu bütünlüğü
içeren şiir kitabının adıdır. Şiirde
şairin bir süre eşiyle birlikte yaşadığı ve eşinin memleketi olan Ağlasun adlı ilçe konu edilir. Ağlasun
özelinde gelmiş geçmiş uygarlıklara bakarak, bu topraklarda yaşayan insanın
destanını yazmaya çalışır.
[2] Temmuz sıcağında Sagalassos’un
çeşmelerinden akan su, bize ilaç gibi geldi. Ancak olabildiğince güzel olsa da Ünye’nin Acısuyu ile mukayese etmekten
geri duramazdık.
02.09.2020, Ünyekent
Sagalassos
II. Bölüm
Burdur'un Ağlasun
ilçesinde Prof. Dr. Marc Waelkens’in
deyimiyle "Suların kenti" Sagalassos’un ilk bölümünde kent
tarihini ve antik kentin öğelerinden bazılarını anlatmaya çalışmıştık.
Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sagalassos antik kenti Türkiye’nin önemli antik yerleşim
yerlerinden biri olup kullanılan yapı ve dekor taşları açısından da önemli bir
eserdir. Şehir, Ağlasun kuzeyinde Toroslara ait tektonik birlikler üzerinde
kurulmuştur. Şehir, çoğu bölgedeki yerel taş kaynaklarından (Dutdere kireçtaşı,
Gölcük volkanitleri) elde edilen malzemeler kullanılarak inşa edilmiştir. Ancak
dekoratif taşların bir kısmı (mermerler ve sütunlar) yine antik dönemlerde
yoğun olarak kullanılan diğer taş ocaklarından (Teselya, Karistos, Afyon, Bergama
Kozakdağı) temin edilmiştir. [1]
Helenistik Çeşme
Antoninler Çeşmesi’nin doğu bölümünde yer alan kentin en
eski çeşmesidir. Nispeten küçük yapıdaki çeşme İmparator Augustus döneminden
önce, MÖ. 50-25 yıllarında inşa edilmiştir. Halen suyu akmakta olan çeşmenin
ufak bir avlu etrafında düzenlenen sütunları Dor tarzındadır. 1997’de
restorasyonu tamamlanan çeşmenin kazılar sırasında kendi su kaynağı
bulunmuştur. Antoninler çeşmesi gibi antik kaynağından beslenen çeşme, antik
kentler içinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Neon Kütüphanesi
MS. 120'li yıllarda şehrin zengin bir ailesi tarafından
yaptırılmıştır. Ayrıca ailenin adı kütüphaneye verilmiştir. 4. yüzyıl sonlarına
doğru zemin, 40 ve 60 metrekarelik iki mozaikle kaplanmış olup, büyüğünün
ortasında Akhilleus’un Troya Savaşına katılması betimlenmiştir. Yangın ve
deprem sonrası depo olarak ta kullanılan yapı 1997’de onarılıp ziyarete
açılmıştır.
Tiyatro
Dünyanın en yüksek ve manzarası güzel tiyatrosu olarak ün
salmıştır.[2] Tiyatro’nun iyi
korunmuş durumu, konumu ve karşıdan görünen İskender Tepesi’ne doğru sunduğu
manzara etkileyicidir. Kenti kendi nüfusu en fazla 5000 kişi iken, yaklaşık
9000 kişilik inşa edilen tiyatro Sagalassos’un bir kültür merkezi olduğunu
göstermektedir. İzleyicilerin kolay giriş çıkışını sağlamak için üzeri tonozlu
koridoru ve çıkışları (vomitoria) bulunmaktadır. Tiyatro kalıntılarında buluna
kabartmalardan bu mekânda gladyatör dövüşleri ve hayvan avlama gösterileri
yapıldığı sanılmaktadır. Kentin arkeolojik kazı ve restorasyon yapılmayan
eserleri arasındadır.
Roma Hamamı ve İmparator Salonu
1994 Kazıları sırasında açığa çıkarılan caldarium (sıcaklık)
ve hipokostumun (alttan ısıtma sistemi) ardından hamamın neredeyse tamamı
1997’de ortaya çıkarılmış oldu. Hamamın merkezinde yer alan 25x18,5 m.
ebadındaki İmparator Salonu ise görkemli bir mekândır. Çeşitli törenlere sahne
olan salonda spor karşılaşmalarında kazananların ödülleri verilirmiş.
İmparatorluk kültü ile ilişkili olan salonun nişlerinde imparator ve eşinin
heykelleri yer alır.
Odeon
Bir kültür merkezi olarak inşa edilen Odeon’un yapımına MÖ.
27-MS. 14 arasında, İmparator Augustus zamanında başlanmıştır. Sütun
başlıklarından tarihlenen Odeon’un tamamlanması yaklaşık 200 sürmüştür. Kapalı
bir tiyatro ve konser salonu olarak kullanılan mekânın yarım daire biçimli bir
oditoryumu ve yaklaşık 50 m. uzunluğunda bir sahne binası vardır. Müzik,
tiyatro, şiir ve güzel konuşma gösterilerin yapıldığı Odeon’un Vip locası ve
merdivenleri hala sağlam durumdadır. Akustiği meclis binasından (Bouleuterion)
daha iyidir. Şeklen konumunu koruyan mekânın son dönemde işlevini yitirdiği ve
depo olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Apollo Klarios Tapınağı
Augustus zamanında (MÖ. 27- MS. 14) zamanında inşa edilen
tapınağın sadece ön ve arka cephelerindeki yarım sütunlar kalmıştır. İyonik
düzende küçük bir tapınaktır. Pagan inancının yerini Hristiyanlığın almasıyla
bazilikaya dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır.
Hadrian Çeşmesi
Aşağı Agora’nın yukarısında inşa edilen çeşme MS. 129-132
yılları arasında inşa edilmiştir. Sagalassos’un iki katlı tek çeşmesidir. Bu
yapı edikula mimarisinin bir örneğidir. Çeşme duvarı içinde yer alan
nişler ve önünde ileri çıkan podyumları bulunur. Podyum üzerindeki sütun
gruplarına edikula denir ve sütun aralarında heykeller yer alır.
Apollo ve Roma Şövalyesi Piso heykelleri yanında dokuz Müz (Musse- Su Perisi)[3] heykelleri yer
alır. Üstün yontu teknikleriyle öne çıkarlar.
Sütunlu Cadde
Aşağı şehrin bu görkemli caddesinin iki yanı bir kısmı
günümüze ulaşmayı başaran sütunlarla doludur. İki yanında alış veriş
dükkanlarının yer aldığı cadde kentin en canlı bölümlerinden biridir.
Sonuç
Şehre Neolitik Dönem'de geçici olarak yerleşilmiş olsa da en
geç orta Tunç Çağı'nda asıl yerleşimler başlamıştır. Şehrin Sagalassos adıyla anılması, Eski Yunan
yahut Latin (Roma) kökenli bir isimlendirme olmayıp, Anadolu’nun kadim
halklarından olan Luvi halkının bu kenti oluşturan asıl unsur olduğunu ortaya
çıkarmaktadır. Şehir Hellenistik dönemde önem kazanmış ve Sagalassos (Pisidia)
Roma İmparatorluk döneminin ise en zengin şehri olmuştur. Sagalassos, M.Ö. 25
yılında Roma İmparatorluğu'na dâhil edilmiş ve geç antik döneme kadar varlığını
sürdürmüştür. Sagalassos antik kentinin 6. Yüzyılın başlarında bölgeyi
etkileyen ve Sagalassos fayı olarak tanımlanan fay zonu üzerinde oluşan
depremler sonucu yıkılmış olabileceği tahmin edilmektedir.
Dipnot:
[1] M.
Waelkens ve T. Debruyne, D Depraetere, 1997. Excavatıon Campaign At Sagalassos And Dereköy, s.283-312, xx. Kazı
Sonuçları Toplantısı II.cilt
[2] “Yükselen tepenin yamacında, bugüne dek
gördüğüm veya duyduğum tiyatroların en zarifi ve en güzeli yer alır…”
Sagalassos’un erken ziyaretçilerinden Charles
Fellows yazdığı “1839 Küçük Asya’da
Bir Seyahatin Güncesi” adlı eserde tiyatroyu bu şekilde betimler.
[3] Müzler veya Musalar (Yunanca Mουσαι - Mousai, Latince "Musa") Yunan mitolojisinde kardeş tanrıçalar olarak bilinir ve geleneksel olarak dokuz tanedir. Çoğunlukla "ilham perisi" olarak tanımlanırlar. Başlangıçta muhtemelen sadece "şiir" tanrıçası iken zamanla bilim ve diğer sanatlarla da ilişkilendirilir. Latince musa. Hesiodos`un Theogony`sine göre, Müzler tanrı Zeus ile bellek tanrıçası Mnemosyne'in kızlarıdır. Bu yüzden Müzlere "Bellek'in Kızları" veya "Ahenk'in Kızları" da denir. Müze terimi, Müzlerden türemiştir. Zeus, Mnemosyne ile tam dokuz gece geçirmiştir ve her gece için bir müz doğmuştur.
- Euterpe, flüt (müzik)
- Erato, korolu-lirik-aşk şiirleri
- Kalliope, destan-epik şiir
- Kleio, tarih
- Melpomene, tragedya
- Polymnia, kutsal şiirler
- Terpsikhore, dans
- Thalia, komedya
- Urania, Gök bilimi
http://www.unyekent.com/yazi/1908-sagalassos-ii-bolum.html
FOTOĞRAFLAR:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder