Hayata ve Şiire Dair
Eski dost Erhan’a
“bir oğlum olacak adı temmuz
uykusuz
korkusuz
beter mi beter”
Hasan Hüseyin’den okuduğu şiiri dinliyordu...
Patlayan tabanlarının tedavisi için İzmir Devlet
Hastanesinin mahkum koğuşundaydı.*
12 Eylül rejiminin ayak seslerini kendi tabanlarında duymuş,
apar topar götürüldüğü cezaevi hücresinden alınıp hastanenin mahkum koğuşuna
bırakılmıştı.
Koğuşta yataklar doluydu.
Getirildiği sedyeyle koğuşun bir kenarına iliştirilmişti..
Burada tanıdık bir ses duymasından dolayı mutluydu...
Ama konu tuvalet ihtiyacına gelince zorlanıyordu.
Ayağa kalkamıyordu.
İhtiyacını giderdiği lazımlığı dökecek kişi, şiiri okuyan
tanıdık sesti.
****
Sadece Hasan Hüseyin’den değil, Nazım’dan da şiirler
söylüyorlardı.
“Kalküta'nın damları üstünde güneş
güneş
gibi
yükseliyordu.
Sokaktan bir sütçü beygirinin
nal ve güğüm sesi geliyordu.”
İzmir’de çıkan bir çatışmada tam on üç mermi isabet etmişti
vücuduna...
Mucize eseri yaşıyordu ama ayağa kalkabiliyordu.
Sürgüyü dökme işi de ona kalmıştı.
Hemşire yahut hastabakıcıların bu tür koğuşlarda böyle bir görevi
üstlenmesi vaki değildi.
Her iki tutukluyu da uzun bir mahkumiyet dönemi bekliyordu.
Her ikisi de 12 Eylül rejiminin mahkemelerinde
yargılanacaktı.
Zor yıllardı.
****
Sedyeyle getirilen tutuklu, hastane koğuşunda fazla kalmadı.
Bir başka hastaneye cerrahi müdahale amaçlı götürülmüştü.
Götürüldüğü hastanede güvenlik gerekçesiyle işlem
yapılmadı.**
Cezaevine iade edildi.
Tedavisi mahpushane koşullarında, revir imkanıyla sürdürülecekti.
Yaklaşık beş ay, tuvalete kucakta taşındı.
Ayak tabanlarındaki hassasiyeti ömrü boyunca hissedecekti.
Diğer siyasi tutuklu ise, hastane koğuşunda en uzun süre
kalan mahkum oldu.
Tedavisi cezaevi koşullarında yıllarca devam etti.
Vücudunda açılan yaralar iyileşmedi, onunla birlikte sürdü
gitti.
Her gün ziyaretine gelen kız arkadaşı, sabrının
sonundaydı...
Ne zamana kadar sürdü bu cezaevi kapısındaki beklemeleri,
bilinmiyor...
****
İnanılmaz bir sahne değildi yazıldıklarım.
Yaşadığımız hayatın sadece bir parçasıydı...
Dünle bugünü buluşturan küçük bir anekdot.
Hayatla şiirin kesişme noktası.
Yaşadıklarımız.
İçeride, dışarıda...
Nerede olursak olalım, bunca bedel özgürlük uğrunaysa:
Şiir hep yanı başımızdaydı.
[*] İzmir Devlet Hastanesi o yıllarda Konak’taydı. Elhamra
Sineması’nın yakınında, Varyant adı verilen eski Karantina semtinin düzlüğüne
kurulmuştu.
[**] Götürüldüğü yer Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesiydi. Bir süre önce tedavi edilmek üzere hastaneye getirilen Orhan
Bakır adlı bir tutuklunun buradan kaçırılması nedeniyle tutuklulara
bakılmıyordu.
07.07.2021,
Ünyekent
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder