Türklük, Türkleşme ve Kürtler
Son dönemde siyasi arenada adeta “yok sayılmaya” çalışılan
bir “Kürt” realitesiyle karşı karşıyayız. Konjonktürel olarak Kürtlere
birbiriyle çelişen siyasi tavırlar alınmaktadır. Bir dönem “Açılım” adıyla
“dostane” diyebileceğimiz tavırların yerini artık tümüyle “yok sayma”, mümkünse
“ortadan kaldırma” siyaseti almıştır.
Geçmiş dönemlerde bu sütunlarda ele aldığımız konulardan
olduğu için sil baştan yinelemeyeceğiz. Osmanlı’nın Kürtlere bakış açısı da pek
farklı değildi. Hatta günümüzden daha özerk, bağımsız bir topluluk olarak
hayatlarını idame ettirebiliyorlardı.
Bu yazımızda ta en başa dönerek Kürtlerin kökeni hakkında
küçük bir hatırlatma yapmak istiyoruz.
Kürtlerin Kökeni
Kürt isminin kaynağı eski Sümer tabletlerine kadar gider.
Sümer dilinde “kur” sözcüğü dağ anlamına gelmektedir. Kurti, dağlı
anlamındadır. Asuriler qurti, Ermeniler Kortukh ve İranlılar qurd veya kurd
ismiyle bahsedilenler, bugün Kürt olarak bilinen toplulukların ataları olduğu
kabul edilmektedir. Batılı kaynaklarda “Kurd” sözcüğüne 7. yüzyılda rastlanır.
Eski Yunan kaynaklarında, Ksenophon’a ait Anabasis’in üçüncü
kitabında sözünü ettiği Kardukların, Kürtler olduğu sanılmaktadır. MÖ. 401
yılına tekabül eden bu belirlemede, bahsi geçen bölge itibariyle böyle bir
sonuca varılmaktadır. Yukarı Mezopotamya’daki dağlık bölgede özgür bir yaşam
süren kavmin, savaşçı ve çevik olduğundan söz edilmektedir.
Strabon’ın gezilerinde (MÖ. 65 – MS. 25) sözü edilen Sophone
krallığı benzer bir yaklaşımla Kürtlere ait olduğu ileri sürülmektedir.
Aynı bölgede, çok daha eskiden kurulan MÖ. 2700 yılında ait
Guti Krallığı ile, MÖ. 17. yüzyılda Subaru Krallığını kuran Mitanni devleti
mensubu Huttilerin aynı kökten geldiği ve Kürtlerin atası olduğu iddia
edilmektedir. Subarı, Kürtçe’de şivan (çoban)’la eş anlamlıdır.
Kürtçe, Hint- Avrupa dilleri içinde İrani dillerden biridir,
ancak Farsça’dan bağımsızdır. İslamiyet öncesi Kürt yazılı eserlerine
rastlanmaz. Ahmed-i Hani’nin Mem ü Zîn Mesnevisi, en önemli eski Kürt edebiyatı
eserlerindendir.
“Kart-kurt” tan “Kürt
Açılımı”na
Kürt Buruki
aşireti eski reisi Kinyas Kartal’ın
anılarında, “Kürt” adını telaffuz etmenin ve Kürtçe konuşmanın yasak olduğu
yazılıdır. 1900’de Kafkasya’da doğan ve Rus ordusunda subaylık yapan Kartal,
Van’a yerleştirilmiş, 1960 sonrası 55 aşiret ileri gelenleriyle Batı’ya
sürülmüştür. Daha sonra Van’a dönmüş ve AP’den Meclis’e girmiştir.
Kürtlerin aslında dağ Türkleri olduğu, dağda kar
çiğnerken “kart, kurt” sesler çıkardığı için Kürt adıyla bilindikleri yaygın
bir söylencedir.
Demirel Hükümetleri zamanında başlayan “Kürt Realitesi” kavramı, Özal
Döneminde “Kürt Sorunu”na dönüşmüş
ve 2014 yılında “Demokratik Açılım” adıyla (kamuoyunda “Kürt Açılımı” olarak
adlandırılan) yeni bir evreye ulaşmıştır. (TBMM'den Cumhurbaşkanı onayına
gönderilen çözüm süreci ile ilgili kanun 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak
"Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine
Dair Kanun" adıyla Resmî Gazete'de yayınlanarak yasalaşmıştır.)
Kürdistan
Meselesi
Bir ara (yanlışlıkla mı bilinmez), Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da
telafffuz edilen Kürdistan adını ilk
kez Selçuklular ortaya atmıştır. Selçuklu sultanı Sencer’in himayesinde bir Kürt eyaletinin kurulması, İmamettin
Zengi ve Selahattini Eyyübi gibi isimlerin kendi dönemlerinde Türklerle
kaynaşmış bir Kürt hanedanlığı kurdukları halen tartışma konusudur.
Osmanlı arşivleri 1520 tarihli belgede
“Diyarbekir Vilayeti”nde 9 liva ve bunların altında 28 “Ekrad Sancağı” (Kürt
Sancağı) yer almaktadır. 1526’da ise, “Diyarbekir Vilayeti Livaları” başlığı
altında önce 10 Osmanlı sancağı, sonra da Vilayet-i Kürdistan başlığı altında
“Ekrad sancakları” denilen 17 sancak bulunmaktadır. Bölgeye sağlanan bu otonomi
sayesinde Kürtler yapılarını koruyabilmişler ve feodal düzenlerini günümüze
kadar sürdürebilmişlerdir. (Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Bilinmeyen Osmanlı- Osav
yay.)
Tüm Güneydoğu’yu
kapsayan Diyarbekir vilayeti içindeki sancaklar 35’i geçmekte, 16’sı tımar
düzeninde klasik Osmanlı sancağı ve kalanlar “yurtluk-ocaklık” ve “hükümet”
diye de düzenlenen “Kürdistan vilayeti livaları”dır.
Tabi bu durum, dönemde
Kürt aşiretlerine “otonom” bir yapı sağladığı için Kürt topluluklarının
yararına görülmekte, sırf bu statü nedeniyle kendini “Kürt” olarak bildiren Türk
aşiretlerine de rastlanmaktadır.
Devam edecek: Haftaya; “Kürtleşmiş
Türkler, Türkleşen Kürtler”.
08.12.2021, Ünyekent
http://www.unyekent.com/yazi/2815-turkluk-turklesme-ve-kurtler.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder