Kürtleşmiş Türkler
İlk bölümde sözünü ettiğimiz gibi; Osmanlı idaresi altında
yaşayan Türklerin nispi özerk bir yaşam tarzını tercih etmelerinin ve bu
nedenle “Kürt” ırasına bürünmelerinin çeşitli siyasi ve ekonomik gerekçeleri
vardır.
Bu konuda yapılan araştırmaların kökeni Cumhuriyet’in
kuruluşundan birkaç yıl önceye dayanır. I. Meclis’in Sıhhiye Vekili (günümüzün
sağlık bakanı) Dr. Rıza Nur
(1920-21), Ziya Gökalp' ten Kürtler
ve Kürtleşen Türkmenler hakkında bir araştırma ister. İskân işleri o dönemde bu
vekâlete bağlı olduğundan, sistemli bir
iskân ve temsil siyaseti yürütmek ve Kürtlüğe temessülü önlemek amacıyla bu
araştırmayı ister.
Söz konusu araştırma, bu konuda yapılan ilk bilimsel
çalışmaydı. Gökalp’ın damadı Ali Nüzhet Bey bu girişimi şöyle anlatıyor:
"Rıza Nur, ilmi bir şekilde resmen işe başlamak üzere
Ziya Gökalp’tan bir tetkik eseri istedi. Gökalp de Diyarbakır ve havalisinden
işe başlayarak, aşiretler arasında bulunan ve Türklüklerini muhafaza edenlerle,
iktisadi sebepler yüzünden Kürtleşen Türklerin dillerini, tarihlerini, ırk ve
adetlerini göz önüne alarak bunları Türkleştirmek hususunda bazı etnografik
tetkiklerle işe başlanması metotlarını yüz sayfalık bir deftere yazıp Rıza
Nur'a gönderdi.” (Aktaran: Prof. Dr.
Mehmet Eröz, Doğu Anadolu'nun Türklüğü, Ötüken Neşriyat, 2015)
Bu tetkik Vekiller Heyetince çok beğenildi. Atatürk takdir
etti. Gökalp’a üç yüz lira gönderdiler ve ayrıca Gökalp'a bütün vilayetlerde
bir tetkik seyahatine çıkması için arzularını sordular. Ziya Gökalp o tarihte
hastaydı, maiyetinde çalışacak genç insan yoktu. Akabinde Dr. Rıza Nur
vekillikten ayrıldı, Ziya Gökalp öldü. Bu tetkik gezisi, iskân ve temsil işlemi
mümkün olmadı.
Doğu’da
Kürt Bilinen Türk Aşiretleri
Ülkemizde Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden Mehmet Eröz, “Kürtçü” görüşleri
eleştirerek, Doğu Anadolu’da Kürt olarak bilinen bir çok aşiretin asında Türk
olduğını ileri sürer.
“Okumuşumuz olsun, cahilimiz olsun, Doğu illeri halkına
hemen “Kürt” der, çıkar. Hiç hatırına getirmez ve hattâ bilmez ki, Doğu
illerinde yerli şehir Türkleri, Türkmenler, Karakalpaklar, Azeriler de
yaşamaktadır. Kürt diye anılan insanlar Kurmanç ve Zaza adı verilen iki büyük
zümreye ayrılmaktadır. Bunlardan Zazalar, Kürtlüğü kat’iyen kabul etmeyip, Kurmançların
Kürt olduğunu, kendilerinin ise Zaza olduğunu söylerler. Ancak bazı görüşler
bu hükmün istisnasını teşkil eder. “Kürtçü” görüşü savunanlara göre, bir Kürt
ırkı vardır ve Kurmançlarla Zazalar bu ırkın şubelerini teşkil eder.
Beynelmilel cereyanlar da böyle sun’î bir ırk yaratıp, Türkiye’yi parçalamak
istediğinden, yurt sathında filizlenme imkânı bulan bu muzır fikirleri
yeşertmek için çırpınırlar. (Eröz, Age.)
Eserde Doğu ve Güneydoğu Anadolu, otantik kültür değerleri
açısından Batı Anadolu’dan daha Türk’tür görüşü hakimdir. Örneğin coğrafî
şartlardan dolayı Hakkâri ve Tunceli’nin nüfus hareketliliği son derece zordur.
Buna rağmen bu illerde yapılan halı-kilimlerle Sibirya, Orta Asya ve
Moğolistan’daki Türklerin yapmış oldukları halı-kilimlerin üzerindeki damgalar
aynı elden çıkmış gibidir. Ersöz eserinde “dünyada bilinen ilk koç-koyun başlı
mezar taşları 1772’de Rus arkeologlarca Altaylarda bulmuş (altı adet) olup,
tarihleri M.Ö. X. asır olarak belirtilmişken, nasıl oluyor da bu mezar
taşlarının son örnekleri Tunceli ile Hakkâri’de karşımıza çıkıyor” demektedir. Prof.
Dr. Mehmet Eröz’ün saha araştırmalarına dayanarak yaptığı araştırmalarda belli
bölgelerin muhtelif zümrelerle anılır olması “yanılgı”sını kabul etmediği ileri
sürülmektedir. Lengüistik, etnografik, tarihî vesika ve kaynaklara dayanarak
Doğu Anadolu’nun Türklüğü’nü gösterdiği ifade edilir.
Kürtleşmiş Türkler hakkında ülkemizde çok sayıda eser
bulunmakadır. Bu tür çalışmaların ana kaynağı Prof. Dr. Faruk Sümer’dir. Ancak konuya doğrudan girmeyip
Anadolu’daki Türk boyları (özellikle Oğuz Türkleri) konusunda çalışmaları
referans alınır.
Konuya ilişkin çalışmalarıyla tanınan diğer yazar, bir
zamanlar Türk Tarih Kurumu Başkanlığını da yapmış olan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’dur. Anadolu’da
Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650) adlı kapsamlı çalışmasında, Doğu
Anadolu’daki Türk boylarının bugün “Kürt” olarak anıldığına yer verir.
Özellikle Tunceli (Dersim) aşiretlerinin aslen Türk olduğu tezi oldukça yoğun
tartışma yaratmıştır.
Kürtler ve Türklük
Kürtler, Türklerle aynı dönemde İslami inanışa geçtiği için
Osmanlı kaynaklarında gayri Müslimler gibi farklı bir statüde ele alınmamış,
diğer Müslüman nüfusla birlikte mütalaa edilmişlerdir. Hatta bir takım
aşiretlerin Türkmenleştiği, buna karşılık bazı durumlarda Türk boylarının
Kürtleştiği sonucuna varılır. Kürt Tarihi konusunu işleyen David McDowall’ın kitaplarında kültürel açıdan Kürtleşen Türkleri
ve Kürt kimliğini kaybeden aşiretleri anlatmaktadır.
Selçuklu ve Osmanlı yönetiminde Anadolu Türkleri,
sanıldığının aksine imtiyazlı konumda bir etnik yapıya sahip değildir. Alevi
kökenli olan Türk boyları ise, kendilerini yöneten Türk hanedanından zulüm
görmüşlerdir. İktidar alternatifi gibi görülmeleri, Türk boylarının Kürt gibi
olma eğilimini artırmıştır. Buna karşın Kürtler de Anadolu’da homojen bir etnik
yapı göstermez.
Kürtlerin çoğunluğu Sünnî mezhebine bağlı, Şafii
ağırlıklıdır. Bir kısmı ise Alevi’dir. Kürtlerin heterojen bir yapı oluşturması
yanında mezhepsel geçişler de eklenince, etnik yapılarını çözümlemek güçleşir.
Örneğin Zazalar bir dönem Kürt kabul edilmezken, bugün kendilerini Kürt olarak
tanımlamaktadır. Dersim(Tunceli) Alevileri Kırmanca ve Kırmançili konuşurlar.
Kırmanciye, Dersim’in eski adıdır. Zazaca, Kırmanca’dan farklı bir dildir.
Güney Kürtlerinin konuştuğu Kürtçe, Kuzey’dekilerle farklıdır.
Devam edecek: Haftaya; “Türkleşen Kürtler”.
15.12.2021, Ünyekenthttp://www.unyekent.com/yazi/2836-kurtlesmis-turkler.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder