1 Şubat 2022 Salı

Güneş Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi Eleştirileri


Güneş Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi Eleştirileri

 

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının birinci amacı, “millî bir tarih” yazmaktır.

İkinci amaçları ise, geleneksel temayüllere rağmen (bunlara dini taassub dâhil) bilimin verilerini ortaya koymaktır.

Bu amaçla, Türk Tarih Tezi’ni hazırlayarak dünya uygarlığını Roma-Atina ekseninde açıklayan Avrupa tarihçiliğine karşı çıktılar.

Asya-Afrika eksenli bir uygarlık tezi ortaya koydular.

Bu tezlerini, tüm dillerin çıkış noktası olarak gördükleri Güneş Dil Teorisiyle kanıtlamaya çalıştılar.

Türk Dili, uygarlığın doğduğu yer olan Mezopotamya’da Sümerler ve Akadların, Anadolu’da Hititler, Frigler, Troyalıların ve İtalya’daki Etrüsk dillerinin ana kaynağıdır.

Böylece Avrupa merkezli görüşün yerine Türk Merkezli bir tarih tezi ikame edildi.

Kemalist tarih anlayışı, milliyetçi ve burjuva-demokratik karakteriyle  Cumhuriyet devrimlerinin de ideolojisi durumundaydı.

 

Antitezler

 

Atatürk’ün vefatından önce “sönümlenmeye başladığı” iddia edilen Güneş Dil Teorisi, Atatürk’ten sonra terk edilmiş görünmektedir. Necmi Dilmen’in “Güneşimiz öldükten sonra teorisi mi kalır?” demesi, bu savı doğrulamaktadır.

Aslında Tarih Tezi’ne ve Dil Teorisi’ne karşı çıkışlar işin başlangıcından beri vardı.

İlk adım, İstanbul Üniversitesi’nde bir grup akademisyenin görevine son verilmesi ve yerlerine Almanya’dan getirilen bir kadronun yerleştirilmesidir.  

Akabinde tarih tezi çalışmalarının akademik zeminini oluşturmak üzere Ankara’da  Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi kurulması, diğer önemli adımı oluşturmaktadır.  

Atatürk’ün hazırlanmasına öncülük ettiği Türk Tarihinin Ana Hatları kitabının yazarlarından olan Fuad Köprülü, 1940 yılında yazdığı bir yazıda kendisinin de katkıda bulunduğu eseri, Avrupa tarihçiliğinin Türkler aleyhinde yazılmış temelsiz ve olumsuz düşüncelerine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Romantik Nasyonalist bir tarih anlayışı olduğunu yazmıştır. (Bkz. Fikret Başkaya, Paradigmanın İflası, Resmi İdeolojinin Eleştirisine Giriş, , 1991)

Tarih Tezi’ni abartılı ve bilimsel dayanaktan yoksun bulan görüşlerin hedefinde, dünyadaki bütün dillerin kökeninin Türk dilinin kökeni ile ortak olduğu tezi bulunmaktadır.

Hatta bu tezin bir adım ötesi, tüm dillerin Türk dilinden türediği anlayışıdır.

Güneş Dil Teorisi’nde daha da netleşen milliyetçi savlar, “tepkisel ve romantik” bulunarak kabul edilmez.  

1- Dil yoluyla “Türk” olgusunu açıklamak olanaksızdır. (Niyazi Berkes, Batı Sorunu,  1975, Bilgi Yay. - Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, 1993, Kültür B. Yay.)

2- Dillerin bir ana-kök sözcükten geliştiği teoremi geçersizdir.

Türk Tarih Tezi’nin sonuç (çıkarsama) kısmında bulunan en eski uygarlıkların kullandığı dil; Sümer, Akad, Hitit ve Etrüsk dillerinin Türk diliyle benzerliği, bu toplulukları Türk [kökenli] yapmaz.

 

Atatürk Kafatasçı mıydı?

 

Türk tarih tezine ilk karşı çıkanlar, Atatürk ve arkadaşlarını “kafatasçı, ırkçı-turancı” olarak nitelendiren ve ulusal kimliğin ırk temelinde oluşturulmayacağını savunanlardır. İddiaya göre Atatürk’ün çalışma masasının çekmecesinde, brakisefal olduğu ileri sürülen Türk kafatasının ölçümüne yarayan pergel  ve cetvel gibi gereçler bulunmaktadır. Turancıların etkisiyle tarih tezinin “ırkçı” bir anlayışla oluşturulduğu savı, bizzat bu kesimin önderleri tarafından çürütülmüştür. Turancılık akımının önderlerinden Nihal Atsız, bu dönemindeki çalışmaları; “Türk tarihi tımarhane yöntemlerine göre kurulmak istenmiştir” diyerek baştan reddetti. Türk dilinin diğer dillerden farklı olduğunu ve Türklerin diğer ırklarla benzerliği bulunmadığını ileri sürmüştür. Turancılar o dönemde ırkların üstünde bir Türk ırkı kavramını benimsemişlerdi. Rıza Nur Türk Tarihi isimli eserinde Orta Asya’daki tutsak Türkleri kurtarma davasını anlatır. Türk tarih savında Hititlerin, Sümerlerin, hatta Yunan Medeniyetinin, Orta Asya’dan dünyaya yayılmış bir medeniyetin devamı olduğu izah edilmeye çalışılıyor. Bu durumda doğal olarak dilleri de Türklerin eski dilleri ile ortak olmalıydı, diyerek; öğrencisi Nihal Atsız gibi Türk tarih savını gayri ilmi ve gerçeklerden uzak bulur. O’na göre de Türkler Orta Asyalı bir ırktır ve Anadolu medeniyetlerini Türkler ile bağdaştırma gayretleri yanlıştır.

Harf Devrimi nedeniyle Cemil Meriç “Dil’de inkılâp olmaz. Tarih, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir çılgınlığa şahit olmamıştır.” diyecektir.

 

Atatürk Diktatör müydü?

 

Atatürk’ün Türk tarih tezine ve dil çalışmalarına yaptığı önderlik farklı algılara yol açmıştır. O’nun yönlendirmesi ve direktifleriyle ortaya çıkan Kemalist ideolojiyi baskıcı bulan, Cumhuriyet devrimlerini zor kullanılarak gerçekleştirildiğini öne sürenlerin başını anti-laik, dinci kesim çekmektedir. Saltanat ve hilafet yanlısı ayaklanmaların bastırılma biçimi, bu kesimin en temel kanıtlarıdır. 

Öneri ve eleştiriye son derece açık olan Atatürk, bu tutumunu ölene dek değiştirmedi. Tamamen O’na ait kitapta şunları demektedir.

“Güneşdil Teorisi adını verdiğimiz bu notları sunarken ricamız şudur: 1-Eleştiriniz, (tenkit ediniz) 2-Reddediniz, 3-Değiştiriniz, (tadil ediniz) 4-Bütünleyiniz, (ikmal ediniz) 5-Açıklayınız (tavzih ediniz).”

(Bkz. Güneş Dil Teorisi, Alaca Yayınları , Kasım 2019. İstanbul, . s. 179)

Hiç bir diktatör kendi öngörülerini tartışmaz, hatta onları mutlak doğru (tanrı buyruğu) kabul eder. 

 

Osmanlı’nın Anti-tezi Olarak Tarih Tezi

 

Kurulum aşamasındaki Cumhuriyet’in resmi tarih anlayışı kabul edilen Türk Tarih Tezi, kaçınılmaz biçimde Osmanlı tarih yazıcılığının anti-tezidir. Yeni bir ulus yaratılmaktadır; ümmetten ulus, monarşiden Cumhuriyet kuruluyor. Tarih Tezi ve Dil Teorisi bu doğrultuda zorunlu iki temel adım olarak karşımıza çıkıyor.

Cumhuriyet’in tarih anlayışı, Osmanlı tarih yazıcılığının aksine objektif olmalıdır. Tutucu (muhafazakâr) anlayıştan uzak olması yanında müspet bilimlere dayanmalıdır.

Bu nedenle medeniyeti öne çıkaran Türk tarih tezi, ırk temelini savunan Turancı görüşten farklıdır. Türk tarih tezinin ulus (millet) kavramı, bir ırk aidiyetine dayanmaz. Atatürk, Afet İnan’ın 1930 yılında hazırladığı Medeni Bilgiler isimli kitabında yer alan ırk aidiyeti kısmını çıkararak, millet tanımını bizzat dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların siyasal ve toplumsal kuruluşu biçiminde düzeltir.

Atatürk’ün dil konusundaki çabalarının bir başka nedeni, SSCB’nin Şubat-Mart 1926’da Azerbaycan’da Birinci Türkoloji Kongresi düzenlenmesidir. Türkiye, Türkçe konuşan dünyanın entelektüel merkezi olma konumunu Bakû’ye bırakamazdı.  

Öte yandan bir bilim dalı olarak ortaya çıkan filoloji ve etimoloji; konuşma farklılıklarının/şivelerin, lehçelerin, ağızların zamanla bağımsız dile dönüştüğünü ortaya çıkarmaktadır.

Günümüzde linguistik, epistemolojik ve ontolojik araştırmalar dil konusunda çok daha detaylı araştırmaları ortaya çıkarmaktadır.

Antropoloji, etnoloji ve genetik bilimindeki son araştırmalar ise, toplulukların kökeni ve gelişimi konusunda daha somut veriler sunmaktadır.

Bir Arami atasözü ''Adını unutmak istemiyorsan, dilini öğren ve öğret'' der. Ülkemizde bugün hâlâ ''dilini öğrenme ve öğretme hakkı”nı tartışıyoruz.

 

 

02.02.2022, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2966-gunes-dil-teorisi-ve-turk-tarih-tezi-elestirileri.html

 

Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ve Müze Gezisi


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder