Misyoner Okulları ve Ünye
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk girişimlerden biri eğitimin
millileştirilmesiydi. 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Maarif
Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) kuruldu. Eğitim sistemi vakıf idaresinden
alınarak bu bakanlığa bağlandı. Azınlık okulları diye bilinen yabancı okullar da dâhil, ülkedeki okulların
tümü Maarif Vekaleti’ne bağlandı. Misyoner okulları ve benzer okullardaki dini
ve siyasî amaçlı eğitime son verildi.
19. yüzyılda hızla çoğalan ve asla denetimi mümkün olmayan yabancı
kaynaklı okulların zararları kadar, “çağdaş” eğitim anlayışının benimsenmesinde
katkıları da olmuştur. Cumhuriyet’ten önce, Osmanlı eğitim sistemi çerçevesinde
Ünye’de 5 Rum ve 15 Ermeni okulu vardı. Cumhuriyet döneminde bu okulların çoğu
kapandı yahut işlevsiz kaldı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Türk eğitim
sistemine dâhil edildi.
Misyonerlik Kurumu
Misyonerlik Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, propaganda ve
dini yayma gayesi ile başlamış, daha sonra siyasi ve ekonomik amaçlar
doğrultusunda kullanılmıştır. Kendilerini
İncilin bir hizmetkârı olarak gören misyonerlerin amacı yeryüzünde inançlı bir
Hıristiyan topluluğu meydana getirmektir. Diğer bir deyişle “dinsiz” olarak
nitelendirdikleri dünyayı Hıristiyanlaştırmaktır. Bunun için bilmeyenlere
İncili öğretmek, Hıristiyan olmayanları bu dine davet etmek veya kendi
mezheplerine insan kazandırmak için çalışırlar. Amaçlarına ulaşmak için de öncelikle okullar açarlar.
Ruhban okulları, kiliseler ve manastırlar, misyonerlik çalışmalarının önde
gelen araçlarıdır.
Fatih’in İstanbul’u fethiyle başlayan Osmanlı’nın
imparatorluk süreci; çok dinli, kozmopolit bir toplum yapısını bünyesinde
barındırmaktaydı. İstanbul’daki Venedik ve Cenevizli tacirlerin yanı sıra çok
sayıda Rum ve Ermeni tebaanın can ve mal güvenliğini sağlamak, ibadet özgürlüğünü
güvence altına almak Osmanlı devletinin sorumluluğundaydı. Batı’dan kendi
dindaşlarını eğitmek amacıyla gelen misyonerler, Haçlı seferleriyle
başaramadıklarını bu defa okullarıyla başarmaya çalışacaklardı. (Ayrıntılı
bilgi için bkz. Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişlerinden Nurettin Polvan, “Türkiye'de Yabancı Öğretim”, Milli Eğitim
Basımevi, 1952)
Ünye’nin Uç İstasyon
Konumu
19. Yüzyıla girerken Ünye’nin bağlı bulunduğu
Canik Sancağı’nda durum şöyleydi:
“1898–1899 öğretim yılında 151 Ermeni ve 55
Rum'dan oluşan öğrenci kadrosu 55 farklı köyden 11 farklı şehirden gelmekteydi.
Merzifon misyonu merkez olmak üzere kendine bağlı uç istasyonların da
başlıcaları Amasya, Tokat, Çarşamba, Çorum, Samsun ve Ünye'dir.”
[Judson Smith, "Sketch of Anatolia College, Marsovan", The
Missionary Herald; Vol., 95, No. S, May 1899. Boston, 1899, s.187. (Akt. Prof.
Dr. Erdal Açıkses, Amerikalı Misyonerlerin
Samsun ve Çevresindeki Faaliyetleri)]
1890’da ABD’nin İstanbul dışında
yalnız 4 şehirde misyoner okulu varken, 1890’da Anadolu’da 17 büyük yerleşimde
istasyonları, 180’e yakın kasaba ve köyde uç istasyonları vardı. Anadolu’daki
merkezleri Ermeni nüfusun yoğun olduğu Antep ve Harput iken, İstanbul’a bağlı
Merzifon, İzmit, Kayseri, Bursa, Manisa ve Sivas’ta birer istasyon kurulmuştur.
Amasya, Tokat, Çarşamba, Çorum, Samsun ve Ünye
Merzifon’a bağlı uç istasyonlardır. (Bkz. Uygur Kocabaşoğlu, Anadolu’daki
Amerika, 1990)
Misyoner Okullarının Yaygınlaşması
19.Yüzyılda, Tanzimat ve Islahat
Fermanları’ndan sonraki yarım yüzyıl içinde, Türkiye’de yüzlerce misyoner okulu
açıldı. 1914 yılında Türkiye’nin değişik bölgelerinde, Amerikalılar’a ait; 45 konsolosluk,
17 dini misyon ve bunların 200 şubesi ile 435 okul vardı.
Fransız Çıkarlarını Koruma Komitesi
adlı örgütün, 1912 yılında yaptırdığı bir araştırmaya göre, Osmanlı
topraklarında faaliyet gösteren 94 Fransız okulunda 22 425 öğrenci okuyordu.
(Bkz. “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos, Belge Yay., 7.Bas., İst.-2001,
s. 325)
Yine aynı yıllarda İngilizlerin Irak
ve Ege bölgesinde, 2996 öğrencinin okuduğu 30; Almanların İstanbul, İzmir ve
Filistin’de 1600 öğrencinin okuduğu 10; İtalyanların Batı Anadolu’da, doğrudan
İtalya Hükümeti’ne bağlı 4; Rusların ise 1’i lise 3 okulu vardı. (“Cumhuriyet
Dönemi Türk Ansiklopedisi” İletişim Y., 3.C., İst., sf.654; Akt. Metin Aydoğan, Eğitimin Birliği
(Tevhid-i Tedrisat) 4 Mart 2018 tarihli blok yazısı)
Misyoner Okullarının İşlevi
Bu dönemde misyoner okulları ülkenin
hemen her yerine yayılmış durumdaydı. Kapitülasyonların verdiği imtiyazla
denetlenmesi mümkün olmayan ve bir çoğu ruhsat dahi almamış olan bu okullardaki
eğitim Osmanlı eğitim sistemine göre daha kaliteliydi. Bu okullarda Harvard
gibi ünlü üniversitelerin hocalarına bile rastlamak mümkündü. Haliyle bu
okullara Müslüman gençlerin girmesi yasak olsa da, sadrazam çocuklarının dahi
bu okullara gönderildiğine tanık olunmaktaydı. Giderek bu kurumlar “Müslüman
Türk gençlerini eğiten” çok sayıda misyoner okuluna dönüştü.
Maarif Nazırı Ahmet Zühtü Paşa’nın misyoner
okullarına ilişkin raporunda bu durum net biçimde ifade edilmekteydi.
1908 Meşrutiyeti’nden sonra Osmanlı Maarif Nezâreti,
azınlık ve ecnebi okullarının teftiş ve programlarını tanzim etmek üzere harekete
geçti. Misyoner okulu öğretmenlerini tayin etmeyi ve Türkçe derslerini mecburî
hale getirmeyi amaçlamışlardı. Ancak azınlıklar, gerek mezhep imtiyazlarına, gerekse
kapitülasyonlara dayanarak bu tür uygulamaları kabule yanaşmadılar.
Hükümetlerin teşebbüsleri Patrikhâne, sefaretler ve azınlık mebusları kanalıyla
baltalandı. Hatta bazı azınlık okullarına müfettişler sokulmadı. Meclisteki
azınlık mebusları, kendi okullarının Osmanlı hükümeti tarafından teftişine asla
izin vermedi.
(Bkz. Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin
Doğuşu ve Gelişimi (1773-1923), M.E.B.Yay., İstanbul, 1991, s.234-209)
I. Dünya Savaşı’nın ilân edilmesi üzerine azınlık
okullarının teftişi konusu yeniden ele alındı. "Mekâtib-i Husûsiye
Talimatnâmesi" çıkarıldı. 1915 tarihli, talimata göre azınlık ve ecnebi okullarında
Türkçe, Türkiye Tarihi ve Coğrafyası derslerinin Türkçe olarak ve Türk
muallimlerince okutulması mecburî tutuldu. Zaten savaş gereği karşı saflarda
yer alan azınlık ve ecnebi okullarının faaliyeti bir süre durduruldu ve bir
kısmı da bir dereceye kadar devletin denetim ve gözetimi altma alınabildi.
Son dönem iyice bozulan Osmanlı eğitim sisteminin
alternatifi durumundaki misyoner okulları, mütareke (işgal) yıllarında yeniden
atağa geçti. Misyoner okulları işgal güçlerinin adeta askeri karargâhı ve
komuta merkezleri olarak kullanıldı.
Cumhuriyet’in ilanından sonra yeniden tesis
edilen ve ülkenin beka sorunu olarak görülen Türk eğitim sistemi, tüm
Cumhuriyet kurumları gibi radikal dönüşümlere sahne olacaktı.
Haftaya: Ünye’deki Azınlık Okulları, Bursa Toplantısı ve Milli Eğitim Kurumları.
23.02.2022, Ünyekent
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder