Zaman
İngiliz progresif rock müzik grubu Pink Floyd'un şarkısıdır, orijinal adı: “Time”.
Grubun zirve yaptığı 1973 yılında yayınlanan sekizinci
albümleri The Dark Side of the Moon'da
dördüncü parça olarak yer alır.
Single olarak (albümün içinden alınan tek şarkılık parça) aynı
yıl ABD’de piyasaya sürülmüştür.
Şarkının sözleri grubun bas gitaristi Roger Waters tarafından yazılmıştır.
Şarkıda zamanın acımasızca geçişi konu edilir.
“Koşarsın güneşi yakalamak için güneşin ardından ama güneş
batmakta…
Ertesi gün güneş yeniden doğar, güneş aynı güneştir.
Ama sen aynı değilsindir, yaşlanmaktasın!”
Saat sesleri ve alarmların çaldığı uzun giriş bölümüyle dikkat
çeken şarkıda sesler mühendis Alan
Parsons tarafından bir antika mağazasında kaydedilmiştir.
Benzer efektlere albümün ikinci yüzünde yer alan Money (Para) adlı parçada da kullanılmıştır.
Yüksek teknolojinin kullanıldığı Pink Floyd şarkıları çağın
diğer sanatçılarını etkilemiş, sözlerindeki felsefi derinlik esin kaynağı
olmuştur.
The Dark Side of the Moon’dan sonraki çalışmaları olan The Wall albümü günümüzde bile en çok
dinlenen müzik parçasıdır. Özellikle albümün Another Brick in The Wall singılı tüm zamanların en çok dinlenen
şarkıları arasındadır.
Zamanın Tarifi
Şimdi bunları neden anlattık?
Uzun zamandır tarihle, arkeolojiyle uğraşıyoruz.
Konuyla ilgili birçok seminere katıldık, konferans verdik.
En son bir anaokulun değerli sahibesi tarafından öğrencilerine
bir sunum yapmamız istendi.
Tabi dedik, zevkle…
Ancak bir sorun vardı.
Bu defa kitlemiz okuma yazma dahi bilmeyen 3 – 5 yaş grubu
çocuklardı.
Profesyonel bir yardım almalıydık.
Eğitimci olan eşime başvurdum.
Okulöncesi öğrencilerine zamanı nasıl anlatabiliriz?
“Anlatamazsınız” dedi eşim özetle.
O yaştaki çocukta zaman düşüncesi henüz gelişmemiştir.
Anlatsanız da anlamaz, sizi dinlemez bile...
Bir oyunla belki ifade edebilirsiniz.
Benzer bir konuşmayı, anaokulunun sahibesi değerli hocamızla
da yaptık.
Oyun ve masalla anlatmayı deneyecektik.
Ama nasıl?
Zamanda Yolculuk
Oturup Pink Floyd’un müziği eşliğinde zaman’la ilgili araştırmaya giriştim.
Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi’nden Proust’un Yitik Zaman Peşinde’sine
kadar mevcut literatürü önüme koydum.
Platon’dan Newton’a, Aristoteles’ten Hegel’e “zaman” için ne
diyorlar diye baktım.
Tam Thomas Mann’a
gelmiştim ki, karşıma yıllar önce Can Yayınlarından okuduğum Büyülü Dağ isimli kitap çıktı. Aslında bu
eserde zamanın tezahürünü okuduğumu ama farkına varamadığımı anladım.
Anladım ki, zamanı anlayamamak sadece 3 – 5 yaş grubuna mahsus
değil.
Görelilik Kuramı’nda Einstein’ın
bile açıklamakta zorlandığı zaman
kavramını anlamak da anlatmak da hayli güç.
Örneğin Doğa Felsefesi’nde
Hegel şöyle demiş:
“(Hareketin) özü, uzay ve zamanın dolaysız birliğidir. … Uzay
ve zaman harekete aittir; hız, hareketin miktarı, geçmiş olan belirli bir
zamana bağlı bir uzaydır.” ([Hegel], Naturphilosophie
s. 65.) “… uzay ve zaman madde ile doludur. … Maddesiz hareket olmadığı gibi,
hareketsiz madde de yoktur.” (s. 67.)
Engels’in Doğanın
Diyalektiği, 4. Baskı, s. 311’den aktardığım bu paragrafın altını 45 yıl
önce özenle çizdiğimi bugün gibi anımsıyorum.
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
(1770-1831) öldüğünde, Rutherford’un 1911’de açıkladığı atom modeli ve maddeyi meydana
getiren atomların çekirdek, elektron ve
nötrondan meydana geldiği, elektronların çekirdek etrafında gezegenlerin Güneş
etrafında dolandığı gibi dairesel yörüngelerde sürekli dolandığı bilinmiyordu.
Zamanı Anlamak
Thomas Mann ve Marcel Proust’un eserlerinde zaman olgusunu anlamaya çalışırken, bizden şair ve yazarların da aynı konuya kafa yorduğunu görüyoruz.
Masal, efsane, halk
hikâyesi, destan gibi geleneksel anlatı türlerinde zaman kavramı önemli
değildir. Çünkü zaman sadece belirli bir dönemi ifade eder.
Roman ve hikâyede ise zaman belirleyici unsurdur, kurgulanmış
aktarımda olaylar, zaman unsurundan bağımsız düşünülemez.
Olayların geçtiği tarihsel dönem, yıllar, mevsimler hatta
günün belli bir saati bile önemli bir zaman dilimini ifade eder.
Edebiyatımızda Zaman Olgusuna Birkaç Örnek
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiirleri veya Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanı zaman konusunda oldukça metaforik öğeler barındırır.
“Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpâre,
geniş bir anın / Parçalanmaz akışında” mısralarında geçmişin hatıralarını
birikilmeyerek geleceğe doğru sonsuz bir süratle akan an düşüncesi hâkimdir. Bu
an, Tanpınar’ın Bursa’da Zaman
şiirinde belirttiği gibi gün, saat ve mevsimle birlikte geçmiş zamanın sihrini
de bir terkibe sokan; hem kozmik zamanı hem de tarihî zamanı bir arada kavrayan,
millî tarihle kendi şahsî hayat macerasını birleştiren öznenin şahsına ait özel
bir zamandır.” (Mehmet Kaplan Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, Dergâh Yay. 1975, s.
92)
“Akrep ve yelkovan, / Varlığın nabzında. / Akrep ve yelkovan,
/ Yokluğun ağzında.”
Necip Fazıl’ın şiirinde zaman metafizik endişenin bir unsuru
iken; orada kalmamış, tasavvufa bağlı bir kavram hâline gelmiştir. Şairin gayesi
mutlak hakikate erişmektir. Bu nedenle bütün mesafeleri aşması gerekir.
“Evet, her şey bende bir gizli düğüm; / Ne ölüm terleri
döktüm, nelerden! /Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm, /Yetişir çektiğim
mesafelerden!”
Çile adlı şiirini şair şu dizelerle sonlandırır:
“Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! / Heybem hayat dolu,
deste ve yumak. / Sen, bütün dalların birleştiği kök; / Biricik meselem,
Sonsuza varmak...”
Şiir ve zaman faslını Nazım Hikmet’le kapatıyoruz:
Zamanın diyalektiğini kavradığını düşünen şairimiz, Pink Floyd’dan
48 yıl önce vermiş duvara Cevap’ı…
“O duvar / O duvarınız / vız gelir bize vız!”
Zamanı bir yıkış ve yeniden yapış olarak gören şair:
“Maddede hareketin / yürüyen cemiyetin / ezeli kanunlarına / sükûn
yok, hareket var / bugün yarına çıkar / yarın bugünü yıkar / ve bu durmadan
akar / akar /akar.”
Pink Floyd’un Time’ı ile çıktığımız zaman yolculuğuna şimdilik
son veriyoruz.
Önümüzdeki hafta zamanda yolculuğun 3-5 yaş grubuna ineceğiz...
Heyecanlıyım hatta korkuyorum!
(Kulaklığımda The Wall albümünden “Hey You” adlı parçasının
tınısı yükseliyor. Onunla kendimi teskin etmeye çalışıyorum. “Hey sen,
soğuktaki? Yalnızlaşan, yaşlanan. Beni hissedebiliyor musun?” Sonra yeniden
elimdeki dokümanlara yöneliyorum. Sinop Üniversitesi’nden bir grup öğretim
üyesinin araştırması: Okul Öncesi Dönemde Tarih Öğretimi: ABD Örneği... Bizde
niye olmasın?)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder