Knidos’tan Aphrodite
Bir süre önce bu sütunlarda Datça-Knidos’tan Demeter’le
ilgili yazmıştım.
Geçen gün Knidos’la ilgili bir haber okudum:
“Corona’dan ölen Amerikalı
için ‘İyi bilmezdik’ mesajı!”
Muğla’nın Datça ilçesindeki tarihi Knidos harabelerinde
1970'li yıllarda kazı çalışmaları yapan Amerikalı tarihçi ve arkeolog corona
virüsünden yaşamını yitirdi. Datça Belediyesi Twitter hesabından “İyi
bilmezdik” mesajı yayınlayarak ölüm olayını duyurdu.
****
Gelen eleştiriler üzerine Datça Belediyesi ikinci bir
paylaşım yaparak "İyi bilmezdik" cümlesinin şık olmadığı eleştirisine
katıldığını yazıyor ve “affınızı istirham ediyoruz" mesajını paylaşıyor.
Eğer durum, başkanın dediği gibiyse, affedilecek bir ifade
yok.
Hatta az bile demiş!
Cumhuriyet Türkiye’sinde Osmanlı kafasıyla (tabi ardında
başka çıkar hesapları yoksa), bu ne vurdumduymazlık?
Taşınmaz Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu ne güne duruyor?
Koruma Kanunu o dönemde yok muydu?
****
Olayın biraz daha detayına girelim.
Antik Knidos kenti harabelerinde 1971-1977 yılları arasında
birçok kazı yapan Amerikalı Arkeolog Prof.
Dr. Iris Cornelia Love'ın corona virüsü sebebiyle hayatını kaybetmiş.
Knidos'ta birçok tarihi eseri Amerika'ya kaçırmakla suçlanan Love için
belediyenin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada “Knidos’u soyan, Afrodit
heykelini bulacağım diye dinamitle taş taş üstünde bırakmayan Amerikalı Prof.
Arkeolog Iris Cornelia Love, Corona’dan hayatını kaybetmiş. İyi bilmezdik.”
ifadeleri kullanılıyor
Arkeoloji dünyasında bilinen bir isim olan 87 yaşındaki
Love’ın New York'ta yaşadığını öğreniyoruz. 1933’te Manhattan, New York’ta
doğan Love’ın babası borsacı, annesi New York’ta bir özel menkul kıymetler
şirketinin mirasçısıdır. Annesi ve babası kıymetli eser toplayan koleksiyonerlerdir.
Cornelia Love, imparatorlara ait özel eşyalar ve Napolyonik emanetlerle ilgili
koleksiyon tutkusunu anne-babasından alıyor. Sanat tutkusu evlerine gelen bilim
adamlarınca da destekleniyor. Smith College’den mezun olduktan sonra Floransa
Üniversitesi’nde Etrüks savaşçı rakamları ile ilgili lisans tezini yapıyor. New
York Üniversitesi’nde doktora yaparak, 1960’lı yıllarda doçent oluyor. 1966’da
Long Island Üniversitesi’ne dönen Love, Knidos’ta kazı kampanyası için para
topluyor.
Knidos’ta kazıları 1967-1977 yıları arasında ABD Long Island
Üniversitesi adına başlatıyor. Knidos’ta Aphrodite Kutsal Alanı’nı keşfediyor.
İlk kazı kampanyasının başarısından sonra, her yıl daha fazla para toplayarak
Knidos’taki araştırmalarını yoğunlaştırıyor. 1969’da ekibi, Aphrodite
Tapınağı’nın kalıntıları olduğunu düşündüğü bir temel keşfediyor. Keşif
uluslararası medyanın dikkatini çekiyor. Beyaz Saray tarafından da
ödüllendirilen Love, Knidos’ta taş
üstünde taş bırakmıyor. Bir arkeolojik kazıdan çok, Troia hazinelerini arayan Schliemann gibi “kıymetli eser arama”
çalışması yapıyor. 1973’te tarihi mekanı “tahrip” ettiği gerekçesiyle kazıları
iptal ediliyor. Heykeltıraş Praksiteles’in yaptığı Aphrodite heykelini bulma
tutkusu (bulup bulmadığı, bulduysa nerede olduğu hala bilinmiyor) bu şekilde
sona eriyor.
****
Knidos’ta kazı yapan Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, Cornelia Love'ın ölümünün ardından
konuşanlardan bir diğeridir.
Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Öğretim Üyesi Başkanı
Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, iddialara ilişkin açıklamalarda bulunuyor. Knidos
kazı ve restorasyon Başkanı Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, Knidos Antik
Kenti’nde Iris Cornelia Love’in yaptığı kazılar sırasında, bilimsel ve etik
anlamda tasvip edilmemesi gereken çok ağır uygulamaların söz konusu olduğunu
söylüyor. Prof. Dr. Doksanaltı, "Kültür varlıklarına, tahribata yönelik
uygulamaları var. Kendisi her ne kadar arkeolog da olsa, hiçbir arkeolog onun
gibi çalışmaz. Ne yazık ki, o yıllarda bu tahribatlar meydana gelmiş. Love’ın,
Knidos Antik Kenti’ne verdiği en büyük zarar; kazılarında materyal, malzeme ve
eser bulmaya yönelik olarak çalışmış olmasıdır. Kesin olan şu ki, her yeri
delik deşik edercesine kazmış. Bu kazılar sırasında yaptığı en büyük katliam
ise, çıkan hafriyatın denize dökülmesidir. Bunun affedilir hiçbir yanı yok” demektedir.
“Tarihi limanın arkeolog eliyle bu hale
getirilmesi çok üzücüdür.”
Iris Love’ın yaptığı çalışmalar sırasında önemli
tahribatlara yol açtığını söyleyen Prof. Dr. Doksanaltı şu açıklamayı
yapmıştır:
"Yapılan kazılar sırasında ortaya çıkan hafriyat, küçük
limana dökülerek adeta bataklığa dönüştürülmüş. Bu nedenle ne yazık ki küçük
liman kullanılamayacak hale getirilmiş, deniz seviyesi düşmüş ve içeriye
teknelerin bile girmesi imkânsız hale getirilmiş. Tarihi limanın arkeolog
eliyle bu hale getirilmesi çok üzücüdür. Sadece bununla da kalınmamış. Yuvarlak
tapınağın kazılarında ortaya çıkan hafriyat da aynı şekilde metrelerce
yükseklikten denize dökülmüş. Bu şekilde bir çalışma kendisine hem zaman
kazandırmış hem de paradan tasarruf etmiş. Biz niye yapmıyoruz? Dünyanın
parasını harcayıp, şehrin dışındaki uygun alanlara kamyon kamyon hafriyat
taşıyoruz. Kısacası, Iris Love’in burada yaptığı kazı çalışmaları arkeoloji
bilimine aykırı olduğu gibi, doğa, tarih ve kültür varlığı tahribatına yol
açmıştır. Doğa, tarih ve kültür varlıklarına verdiği zararlar arkeoloji bilimi
adına utanç vericidir.”
Ne var ki, eserlerin kaçırıldığına ilişkin ortaya atılan
iddiaların kanıtlanmış bulgular olmadığını söylüyor.
"Ben bu konuya pek ihtimal vermiyorum. Çünkü bu konuda
daha önce yöreden birçok kişiyle görüştüm, konuştum. Kaçırıldığını söyledikleri
eserlerin birçoğu Bodrum Müzesi’nde bulunuyor. Kaçırılma olaylarına pek itibar
etmiyorum. Hatta altından heykeller çalındığı iddia edenler bile oldu. Peki
nerede bu altından heykeller? Bunlar yanıtı olmayan iddialar ve inandırıcı da
değil. Ancak ben bir bilim adamı olarak oldu diyemem. Çünkü elde herhangi bir
maddi kanıt yok” diyor. (Kaynak: DHA, Haber Türk, vb.)
Maddi kanıt olmasa da yapılanlar ortadadır. 1970’li yıllarda
yaşanan bu olayın benzeri günümüzde de yaşanıyor maalesef… Tarihi anlamda
olmasa da, Salda Gölü bu tür
uygulamalara en açık örnektir. Ünye’deki “Çöp yığma” tesisleri vb. Yeri ve
zamanı geldiğinde değineceğiz.
22.04.2020Ünyekent
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder