Türkçülük Akımı ve Ziya Gökalp
Yusuf Akçura, Osmanlı İmparatorluğu’nun tekrar eski gücüne kavuşabilmesi için devletin resmî olarak benimseyebileceği muhtemel üç ana düşünceyi (Üç Tarz-ı Siyaset: Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük) öne sürdü.
Türkçülük Akımı’nın diğer önemli ismi Ziya Gökalp’in de benzer bir üçlemesi vardır:
Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak…
Ziya Gökalp Türkçülüğü
23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğdu. Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden bir yıl geçmeden 25 Ekim 1924’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Buna karşın Cumhuriyet’in ideolojik temelini oluşturan bir unsur olarak yer aldı.
Asıl ismi Mehmet Ziya’dır. Babası Diyarbakır’da yerel bir
gazetede çalışıyordu. Eğitimine Diyarbakır’da başladı. İslami bilgisini
amcasından aldı. 18 yaşındayken intihara teşebbüs etti. Bir yıl sonra
İstanbul’a gitti, Baytar Mektebine kaydoldu. Burada İbrahim Temo ve İshak
Sukûti ile tanıştı, Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne
katıldı.
Muhalif eylemleri nedeniyle 1898’de tutuklandı. Cezaevinde
bir yıl kaldı, sonra 1900'de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. Orada 1908'e
kadar bazı memuriyetlerde bulundu. II. Meşrutiyet’in ilanının ardından İttihat
ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilciliğini yaptı. "Peyman" gazetesini çıkardı.
1910’da İttihat Terakki İdadisi'ni kurdu ve sosyoloji dersleri verdi.
"Genç Kalemler" dergisini çıkardı.
İttihat ve Terakki’den Cumhuriyet İdeolojisine
1912'de Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Türkçülüğün Esasları’nı oluşturacak fikirlerinin bir bölümü de ilk defa bu yazılarda ortaya koymuştur. Diğer yandan Darülfünun-u Osmani'de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri vermiştir.
Gökalp’e göre Türkçe konuşan, “Türk’üm” diyen ve samimî
olarak kalbinde bu düşünceyi taşıyan her fert Türk’tür. Gökalp, milleti; “Aynı
dili konuşan, aynı dine iman eden ve ortak bir geçmişi olan insan topluluğu”
olarak tanımlar.
Gökalp’in Türkçülük akımında ayırt edici bir başka özelliği Turancılığı’dır.
Türklerin Osmanlı’dan ibaret olmadığını, Türk dilinin de
yalnızca Osmanlıca olmadığını savunan Gökalp,
Türklerinin Doğu Asya’dan Pasifik’e kadar uzanan büyük eski bir ailenin
bir kolu olduğunu ileri sürer. Kaynak olarak Ahmed Vefik Paşa’nın Ebul Gazi
Bahadır Hanın “Şecere-i Türkî” adlı eserini Çağatayca’dan Osmanlı Türkçesine
çevirdiği eserini gösterir.
Ahmed Vefik Paşa, “Lehçe-i Osmanî” adlı lügat kitabında da
Türkiye Türkçesi ile diğer Türk lehçeleri arasında benzer ve farklı yönleri
göstermiş ve dilin bir milletin birliği için ne derece önemli olduğunu izah
etmeye çalışmıştır.
Masallarla ve destanlarla desteklemeye çalıştığı Turan
düşüncesini “Kızıl Elma” adlı masal
kitabında işlemiştir.
"Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!"
Turan coğrafi olarak Türkistan demektir. Terim olarak ise Türkçe konuşan toplulukların siyasi birliği veya işbirliği demektir. Gökalp’a göre Türk siyasi tarihinde birliği ilk olarak Hun imparatoru Mete; son olarak da Emir Timur gerçekleştirmiştir.
Kızılelma Türk dünyasının yeni Meteleri, Alp Arslanları,
Emir Timurları ve Fatihleri olmaya aday Türk gençlerini hayat yolunun başından
itibaren milli şuurla yetiştirmek için yazılmış bir manzumeler toplamıdır. Bu
eserler okundukça her Türk genci milli şuurla geleceğe doğru yürüyecek; bu milletin
bağrından yeni önderler çıkmaya devam edecektir.
Ziya Gökalp Sosyolojisi
Ziya Gökalp, Türkiye’yi Sosyoloji ile tanıştıran kişidir.
Durkheim’dan etkilenen Gökalp, ülkemizde sosyolojinin kurucusu olarak bilinir.
Dönemin önde gelen bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entelektüel bir
temel oluşturmada esas almıştır. Bir sosyolog olarak Gökalp milli kültür
unsurlarını keşfetmeyi görev bilmiş, Türk ailesinin evrimi ile İslam öncesi
Türk dini ve devleti üzerine bir dizi çalışmaya girişmiştir.
Gökalp’ın modernleşmiş İslam düşüncesine ait teorisi ilahi
kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kaynaklı uzlaşmaya dayanan ve bundan dolap
seküler değişime paralel olarak değişebilen İslam kurallarının bir kısmına
yönelikti.
Türkleşmek İslâmlaşmak,
Muasırlaşmak adlı
eserinde Gökalp, “Üç Cereyan”dan söz etmektedir:
“Memleketimizde üç fikir
cereyanı vardır. Bu cereyanların tarihi tetkik olunursa görülür ki
mütefekkirlerimiz iptida “muasırlaşmak” lüzumunu hissetmişlerdir. Üçüncü Sultan
Selim devrinde başlayan bu temayüle inkılâptan sonra “İslâmlaşmak” emeli
iltiha-k etti; son zamanlarda ortaya bir de “Türkleşmek” cereyanı çıktı.”
(Ziya Gökalp, Türkleşmek İslâmlaşmak, Muasırlaşmak, Ötüken
Neşriyat, 2014. s. 15 )
İnsan toplumlarının bütün fertlerini birbirine bağlayan,
yani kişiler arasındaki uyumu sağlayan kurumlar "hars (kültür)
Kurumları"dır. Bu kurumların tamamı o cemiyetin "hars"ını
(kültür) oluşturur.
Bir cemiyetin üst tabakasını başka cemiyetlerin üst
tabakalarına bağlayan kurumlar ise "medenî kurumlar"dır. Aynı türden
olan bu gibi kurumların tamamı "medeniyet" (uygarlık) adını
verdiğimiz bütünü oluşturur.
Ziya Gökalp, söz konusu düşüncelerini ayrı ayrı ele almaz.
Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset” adlı eserinde yaptığı gibi bu fikirlerin
uygulanabilirliğini tartışma yoluna gitmez. Gökalp, devletin ve milletin
kurtuluşunu bu üç fikrin uzlaşmasında arar.
Ancak Gökalp’ın Türkçülük düşüncesi tüm eserlerinde baskın
öğedir. İslâmcılık ve medeniyetçilik düşüncelerini, Türkçülük düşüncesini
zenginleştirecek bir araç olarak görmektedir.
Gökalp Sonrası Türkçülük Akımı
Osmanlı çatısı altında Türkçülük akımını oluşturanların başında gelen Ziya Gölap, Cumhuriyet’in ilanından bir yıl sonra yaşamını yitirdi. Cumhuriyet’in kurulmasında fiili varlığı olmasa da, Cumhuriyet’e giden yolda fikirleriyle etkili oldu. O’nun düşünceleri Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisi haline geldi. Türk Tarih Tezi ve Tarih Kurumu’nun oluşması O’nun düşünceleriyle vücut buldu.
Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Türk Tarih Kurumu başkanları, sırasıyla
Yusuf Akçura ve O’nun gibi Rusya’dan
(Türkî Cumhuriyetlerden) gelen Zeki
Velidi Togan ve ardından kuruma başkanlık eden İbrahim Kafesoğlu’nun da Ziya Gökalp’tan etkilenmemeleri mümkün
değildir. Üçü de bazı farklara rağmen Gökalp ile ortak noktaları bulunmaktadır.
Örneğin Kafesoğlu’nun üçlemesi “Vatan, miller, devlet” üçgeni Ziya Gökalp’tan
etkiler taşır. (Bkz. Prof Dr. İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin
Meseleleri, Ötüken Neşriyat)
Gökalp’ı “ırkçı-Turancı”
olarak nitelendirenler ise, Diyarbakırlı olması nedeniyle Türk olmadığını,
aslen Kürt olduğunu ileri sürmektedirler. Bu nedenle olsa gerek, Gökalp’ın Türk
kavramı ırki olmaktan ziyade hissidir.
(Devam edecek:
Haftaya Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi)
Ünyekent,
05.01.2022
http://www.unyekent.com/yazi/2891-turkculuk-akimi-ve-ziya-gokalp.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder