Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi
Osmanlı İmparatorluğu’nun “çöküş” döneminde, Osmanlı Tarih Yazıcılığı’na alternatif bir tarih anlayışı ortaya çıktı. Batı’da Fransız Devrimi’nin “ulusalcı” dalgası çok geçmeden Osmanlı aydınında yansımasını bulmuş; Türkçülük akımı olarak “Jön Türkler”, “millî edebiyat” ve “yeni lisan” gibi hareketlerin doğmasına neden olmuştu.
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, bu akımların etkisi
kaçınılmaz olarak yeni ulusun
oluşmasında belirleyici öğe durumuna geldi.
1928’de o zamanki adıyla "Türk Tarih Encümeni"olan
Türk Tarih Kurumunun başkanı Mehmet Fuad
Köprülü, o dönemde benimsenen tarih anlayışını şu şekilde açıklıyordu:
“Daha İslamiyet’ten önce
yazıları ve yazılı edebiyatları olan Türklerin Müslüman olduktan sonra yeni
dinin etkisiyle, geçmişlerini unutmaları çok dikkat çekici bir olaydır. Yeni
dinin yarattığı taassup havası, özellikle medeni gelenekleri koruyacak olan
aydın sınıf üzerinde etkili olmuştur. İslam öncesi Türk dini inançları olan her
şey hemen yok edilmiş, eski kıymetler yerine yeni kıymetler konmuştur. Yalnız
halk kitlesi eski geleneklerini, eski kıymetlerini saklamıştır ki, aradan uzun
asırlar geçtikten sonra bile eski inanç kalıntılarını bulmak daima mümkündür.
Türklerdeki yüksek sınıfın yeni bir yabancı medeniyetle temas eder etmez onun
cazibesine kapılarak milli kıymetlerini unutması ve geçmişi ile derhal
bağlarını kesmesi, kültür tarihimizde daima tesadüf edilen bir hastalıktır.”
Modern Türk tarihçiliğinin kurucusu kabul edilen Köprülü
haklıdır. İslamiyet öncesinde de Hint ve Çin medeniyetlerinin de etkisiyle
kendi kültüründen uzaklaşan bir Türk kavmi söz konusudur. Batılılaşma döneminde
de Batı kültürüne ram olunmaktadır. Bir toplumun kültürel yapısı her ne kadar
kolayca ortadan kaldırılamıyorsa da, milli kültürün unutulması yahut
unutturulması mümkündür.
Tarih, milli kültürün taşınmasında en önemli elemanlardan
biridir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e atfedilen Türk Tarih Tezi, Türklerin kendi kültür değerleriyle buluşmasının
en önemli aracıdır.
Tanzimat dönemine kadar aktarmaya dayalı Osmanlı tarihçiliği
yerine, araştırmaya dayalı Türk Tarih Tezi ikame edilecektir.
Türk Tarih Tezinin en önemli dayanaklarından biri Türk
Dili’dir.
Arpça, Farsa ve ardından Batı dillerinin tahakkümü altında
ezilen Türkçe’nin köklerine inerek, tarihte Türk diliyle benzerliği olan kadim
toplulukları araştırmak ve akrabalıklarını keşfetmek gerekir.
Cumhuriyet Dönemi Tarih Yazıcılığı
“Resmi Tarih Anlayışı” denilerek kimi çevrelerce reddedilen, dönemin tarih çalışmalarının ortaya çıkışı Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1922-1926 yılları arasında olmuştur. Türk tarihi, Anadolu tarihi ve Türk düşünürleri ve yazarları hakkında kitapların yayınlanmasıyla başlayan bu çalışmalarda, Sümerler ve Hititlerin Turani kavimler olduğu ileri sürülmüştür. [Bkz. 1922 yılında Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti (Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü) tarafından yayımlanan Pontus Meselesi isimli kitabın girişi.]
1928’de Afet İnan’ın,
Atatürk’e Türklerin sarı ırka mensup
bulunduğu ve Avrupalılara göre ikinci dereceden bir insan tipi olduğunu yazan
Fransızca bir kitap göstermesi üzerine, Atatürk’ün konuyla ilgilenilmesi
talimatı verdiği ve kendisinin de tarihle yoğun bir şekilde ilgilenmeye
başladığı ileri sürülür. [Bkz. Türk Yurdu dergileri, muhtelif sayılar.] Bunun
için, önce kütüphane kurmakla işe başlanır. Bunu büyük bir anket takip eder.
Türkiye’de tarihle uğraşanlar, Türk tarihi ile ilgili kitapları incelemeye
memur edilirler.
Tercüme edilen kitaplar, raporlar halinde Atatürk’e sunulur.
Bu çalışmaların ilk ürünü olarak, Türk milletinin dünya tarihindeki yerini ve
rolünü belirten “Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı eser 1930 yılında bastırılır.
Bir sene sonra da Türk Tarihi üzerinde çalışmalar yapmak üzere “Türk Tarih Heyeti” kurulur
(15.04.1931). Atatürk, bu heyete, Türk tarihini belgelere dayanarak
yazmalarını, gerçeklerin dışına çıkmamalarını, Türklüğü acuna duyurmalarını
söyler ve “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık
kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” der.
Türk Tarih Kongresi
“Nisan 1930 yılında yapılan Türk Ocakları’nın VI. Genel Kurultayında Atatürk’ün direktifiyle Merkez Heyeti’ne bağlı 16 kişilik bir Türk Tarihi Tetkik Heyeti’nin kurulmasına karar verilmiştir. Bu kurum 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adını almıştır. Atatürk ve Afet İnan’ın tarih çalışmaları 1929’da başlamıştır. Türk Tarih Kurumu bu çalışmalar neticesinde doğmuş, kurum ilk kongresini (1931) Atatürk’ün yakın alakası ve takibi altında başarmıştır. Türk Tarih Tezi ilk olarak bu kongrede ortaya atılmış ve münakaşa edilmiştir. Türk Tarihinin Ana Hatları’nı ve Türklerin medeniyete hizmetlerini tetkik etmek ve yazmak vazifesi Tarih Kurumu’nun başlıca işi olarak Atatürk tarafından verilmiştir.” [Afet İnan, “Atatürk ve Tarih Tezi”, Belleten, C.3, S.10, 1939, s.243]
26.09.1932 tarihinde Ankara’da Türk tarih profesörleri ve
öğretmenlerinin katılmasıyla ilk kez Türk
Tarih Kongresi toplanır ve Türk
Tarih Tezi bu kongrede ele alınır. Türk Tarih Tezi şu temele dayandırılır:
“Türk milletinin tarihi şimdiye kadar sanıldığı gibi yalnız
Osmanlı tarihinden ibaret değildir. Türk’ün tarihi çok daha eskidir ve temasta
bulunduğu milletlerin medeniyetleri üzerine tesir etmiştir.”
Bu tez ile Türk tarihi, Etiler, Sümerlerden başlatılmakta ve
en eski uygarlıkların Türklerden çıktığı hipotezi ispata çalışılmaktadır.
Batı dünyası, Türklerin Anadolu coğrafyasına girip burayı
Türkiye haline getirmeye başladıkları tarihlerden itibaren, kendilerinin 1815
Viyana Kongresi’nde adını koydukları ve siyasî literatüre soktukları Şark
Meselesi’ni uygulama alanına koymuştur. Burada hedef sadece devlet olmamıştır,
bütün Türk varlığı olmuştur. Türk milleti ve vatanını hedef alan iftiralar
yöneltilmiştir. Bu iddiaları şöyle sıralamak mümkündür:
1- Türklerin sarı ırktan oldukları, dolayısıyla Avrupalılara
göre ikinci sınıf insan sayılmaları gerektiği,
2- Türklerin medenî kabiliyetten mahrum oldukları,
dolayısıyla medeniyet düşmanı oldukları,
3- Türklerin yaşadıkları toprakların kendilerine ait
olmadığı iddialarıdır.
“Hasta adam” Kendi Küllerinden Asla Doğmamalıdır
Batı dünyası, Türklerin önce Avrupa ve Balkanlar’dan, daha sonra da Türkiye’den tamamen atılmaları, yok edilmeleri gerektiğini düşünüyordu. İngiliz devlet adamlarından Gladston, Batının gerçek niyetini, Türklerin kötülüklerini kaldırmanın tek bir çaresi vardır, o da yeryüzünden vücutlarının kaldırılmasıdır sözleriyle ortaya koymuştur. [Azmi Süslü, Atatürk ve Tarih, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 1998, s. 136]
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan yeni dünya
düzeninde ve dünyanın yeniden paylaşılması üzerine inşa edilen konjonktürde
Anadolu’da bir Türk ulusu yaratmak hiç te kolay değildir.
Güçlü lider, üstün ırk teorilerinin Batı’da alıp yürüdüğü
konjonktürde Atatürk: “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni
vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, âtinin yüksek
medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır” demektedir.
Bu minvalde Atatürk, Türk tarihinin ilmî esaslara göre
araştırılması, tarih şuurunun uyandırılması için çalışmaları bizzat
başlatmıştır. Atatürk’ün bu çalışmaları üç noktaya yönelmiştir. Birincisi, Türk
ve Dünya tarihini eski, yanlış, ideolojik yaklaşımlardan kurtarmak. İkincisi,
dünya medeniyetine Türk medeniyetinin yapmış olduğu katkıları ortaya çıkarmak.
Üçüncüsü ise, Türk tarihini ilmî metotlarla modern, orijinal bir tarih haline
getirmektir.Bu üç hususu ise Atatürk “tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat
değil, belirten bir ilim olmalıdır” şeklinde ifade etmiştir. [Bkz. Türk Tarih
Kongresi Tutanakları.]
Türk Tarih Tezi’nde Belirtilen Hususlar
1- Türkler, brakisefal ve beyaz ırktandır. Beyaz ırkın anayurdu Orta Asya’dır
2- Medeniyetin beşiği Türklerin anayurdu olan Orta Asya’dır.
3- Anayurtları olan Orta Asya’dan değişik sebeplerle göç
eden Türkler böylece dünyaya medeniyeti yaymışlardır.
4- Anadolu’nun ilk yerli halkları da Türklerdir, dolayısıyla
buranın ilk sahipleri Türklerdir.
5- Türklerin İslâm Medeniyetine katkıları araştırılmalıdır.
6- Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ile ilgili iddialar
araştırılmalı, gerçek ortaya çıkarılmalıdır.
Devam edecek:
Haftaya Güneş Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi eleştirileri,
Atatürk Kafatasçı mıydı?
12.01.2022, Ünyekent
http://www.unyekent.com/yazi/2909-turk-tarih-tezi-ve-gunes-dil-teorisi.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder