Çocuk ve Zaman
İki hafta önce “Zaman” adlı yazımızda sözünü ettiğimiz gibi, 3
– 5 yaş grubu çocuklara Ünye’nin tarihi konusunda bir sunum yapmamız istendi.
Zor bir görevdi, okul öncesi çocuklarına zamanı anlatmak
neredeyse imkânsızdı.
Çocuklarda zaman algısının ağırlıkla 4 yaş civarında başladığı
bilinse de bu yaştaki çocukların bir yetişkinin anladığı zaman algısından ya da
takvim algısından daha farklı bir anlayışa sahip oldukları biliniyor.
Örneğin çocuk o günün, pazar günü olduğunu bilebilir ama bu,
dünün cumartesi, yarının pazartesi olacağını ya da o günün tarihini vb. bildiği
anlamına gelmiyor.
Sadece babası evde olduğu için o günün pazar olduğunu biliyorlarmış.
Benzer şekilde 5 yaşında olduğunu bilmesi, 3 yaşındaki bir
çocuğun ondan daha küçük olduğunu bilmesi demek değilmiş. Birçok kez
tekrarlandığı ve tekrarlatıldığı için kaç yaşında olduğunu biliyorlarmış. Ama “Ne
demek 5 yaşında olmak?” diye sorarsanız, muhtemelen sadece 5 yaşında olduğunu
tekrar edermiş.
Zaman kavramı çocuklarda 7 yaş sınırına kadar net değilmiş. 7
yaşında bir çocuk ayların adlarını doğru sayabilir hatta mevsimlere göre de
sıralayabilirmiş ama “Aralıktan sonra hangi ay gelir?” dendiğinde bocalayıp, “bitti”
diyebilirmiş.
3 yaş grubu için durum çok daha nazik.
Ünye’de Zaman ve Mekân
Anaokulu’nda yapacağımız sunumun adıydı: Ünye’de Zaman ve
Mekân…
Kime sorsanız fazla iddialı bir konuydu. Ama bir avantajımız
vardı; miniklerin başöğretmeni deneyimli bir eğitmen, profesör... Anlatacağımız
mekânları birkaç gün önceden gezip görmüşler. Bir çeşit ön çalışmasını
yapmışlar anlayacağınız. Üstelik felsefe
konusuna da el atmışlar.
Geçen hafta Doğan Kuban
hocayı anarken “Türkiye’de felsefe yok!”
deyişine değinmiştik ya... Felsefenin yokluğa inat anaokulunda felsefe dersleri
vermeye başlamışlar. Dünyada nesli tükenen beyaz kutup ayısı üzerinden,
çocukları felsefeyle tanıştırmışlar.
Çocuklar İçin Felsefe
Çocuklar için Felsefe,
kısaca P 4 C çocuklara yöneltilen
sorularla çocukların düşünmesini sağlayan, felsefi araştırmayı dersin merkezine
koyarak öğretme ve öğrenmeye yönelik bir yöntem…
1970’li yıllarda ABD’de
Montclair Eyalet Üniversitesinde Felsefe Profesörü olan Matthew Lipman tarafından soruşturma temelli eğitim stratejisinin
bir parçası olarak tasarlanmış.
“Geleneksel eğitim anlayışının
yarattığı en büyük hayal kırıklığı, akla uygunluk idealine yaklaşan insanlar
yaratmadaki başarısızlığıdır… Mevcut ders programında, öğretim yönteminde,
öğretmen eğitiminde, teste dayalı eğitim anlayışında akla uygun bir düzen inşa
etmemiz gerekiyor, böyle bir dünyanın ortaya çıkması için nasıl bir eğitime
ihtiyacımız var, böyle bir eğitimin ortaya çıkması için nasıl bir ders programı
oluşturmamız gerekiyor.” (Lipman, Philosophy Goes to School, s.16-17)
Lipman’a göre; iyi bir
rehberle felsefe yapmaya erken yaşlarda başlamanın çocukların zihinsel ve
duygusal açıdan gelişmelerindeki önemi büyük. Erken yaşlarda başlayan bu
eğitimde, çocukların zihinleri yargılarla dolmadan, zihnin yargıları nasıl
işleyeceğine dair donanıma sahip olması hedefleniyor.
UNESCO tarafından
onaylanan bir pedagojik program olan P 4 C, argüman oluşturmak için mantıklı
hamleler kullanarak kritik öneme sahip düşünceyi geliştirmeyi amaçlıyor. Fikirlerin
paylaşılması ile 4C: işbirlikçi (collaborative), yaratıcı
(creative),
özenli (caring) ve eleştirel (critical) olmanın temelini oluşturuyor.
Çocuklar İçin Tarih
Genel olarak tarih, okul öncesi
çocuklar için zor bir öğrenme alanı olarak görülmekte. Okul öncesi döneminde çocukların
sosyal bilimler eğitiminden uzak durdukları ve toplum bilimlerini
kavrayamadıkları biçiminde bir algı vardır. Çünkü tarih soyut kavramları içinde barındıran bir bilim dalıdır. Henüz somut
kavramlar döneminde olan 3 -5 yaş dönemi çocuklar için öğrenilmesi zor bir
alanmış gibi görünür.
Ancak son yıllarda tarih bilimi küçük
çocuklar için de oldukça ilgi çekici ve heyecan verici olabiliyor. Uygun
yöntemlerle çocuklara tarih bilinci kazandırmak, çocukların sosyal, duygusal ve
bilişsel gelişiminde etkili olduğu saptanıyor.
Sorun, henüz okuma-yazma yetisi olmayan
küçüklere, tarih öğreniminin nasıl bir yöntemle verilebileceğidir.
Zaman
ve mekân kavramı olmayan çocuk, tarihle nasıl buluşabilir?
Profesör Penelope Harnet, yaptığı
bir araştırma projesinde 5, 7, 9 ve 11 yaşlarındaki çocuklara tarih konulu
resimler göstermiş ve çocuklara bu resimlerde ne görebildiklerini sorarak yaş
gruplarına göre nelere dikkat ettiklerini tespit etmiştir.
En küçük yaş grubu olan 5 yaşındakiler
dikkatlerini çeken birçok resim olduğu halde gördüklerini tanımlamakta
zorlanmıştır. Diğerleri resimlere çok dikkatli bakmışlar ve görebildikleri
şeylere dair pek çok detay sunmuşlar. 11 yaşındaki çocuklar ise daha az detay
sunmuş ama gözlemlerini daha özlü bir şekilde ifade etmiş. Bu yaş grubu
çocuklar gözlemlerinin pek çoğunu sentezleyebiliyor ve resimlerde neler olup
bittiğine dair sonuçlara varabiliyorlar. Bu durum çocukların tarih anlayışlarındaki
ilerlemenin nasıl olduğuna dair ipuçları vermektedir.
5 yaş grubu çocuklarda kronolojik
düşünme becerisi olmasa bile gelişmekte olan bir zaman algıları olduğu, geçmişin
yaşanan zamandan farklı olduğunu anlayabilmektedirler.
Örneğin bir masalın başlangıcında bu
yaş grubu “evvel zaman içinde” ifadesini duyduğunda, anlatılanların geçmişte ve
kendilerininkinden çok daha farklı bir zamanda gerçekleştiğini
algılayabilmektedir.
Ülkemizde MEB’in 2013 okul öncesi
eğitim programı kapsamında tarih ve sosyal bilgiler alanında
değerlendirilebilecek kimi becerilere çocukların bilişsel ve dil gelişimini
içeren kazanımlara yer verdiği görülmektedir.
Dünyada Okul Öncesi Tarih Eğitimi
Ülkemizdeki bu duruma karşın, ABD’de
küreselleşme doğrultusunda gittikçe önemi artan sosyal bilgiler öğretimini
vatandaşlık eğitiminin ayrılmaz bir parçası olarak görme eğilimi çok daha
önceden ağırlık kazanmıştır. Dahası, okul öncesi dönemde sosyal bilgiler
öğretiminin verilmemesi ya da ihmal edilmesi durumunda, ilerleyen dönemlerde
çocukları ülke vatandaşlığına hazırlamada başarı sağlamanın mümkün olamayacağı
ileri sürülmektedir.
Bu bağlamda tarih öğretiminin nasıl olması
gerektiğine dair önemli katkılardan birini de ABD'li filozof ve eğitim kuramcısı
John Dewey yapmıştır.
Dewey, “Niçin çocuklara daha canlı ve
etkisi daha büyük olan ve devamlı olan gerçeği vermiyoruz?” diyerek, çocukların
öğrenmesinde konuların somutlaştırılmasına dikkat çekmiştir. Bunun en kestirme
yolu, çocukların somut gözlemlerine dayanan çevre faktörlerinden ve yakın aile
ilişkilerinden (anne-baba, kardeş ve yakın akrabaları) hareket etmektir. Çocuk
için en somut varlık öncelikle kendisidir, ardından ailesi, komşuları ve
yaşadığı çevre gelir.
1920’lı yıllarda ülkemize de gelen Dewey, Türkiye için çağdaş bir eğitim
programı önermiş ve bu program 1950’li yıllara kadar uygulanmıştır.
Anaokulu Sunumu
Çalışma arkadaşım Ahmet Kabayel’le Haznedar Anaokulunda gerçekleştirdiğimiz sunumun merkezinde,
3 – 5 yaş grubu çocukların eğitim gördüğü binanın kendisi vardı.
Haliyle çocuklar içinde bulundukları
okul binasını tanımakta tereddüt etmediler.
Ardından okul binasını biraz daha uzak
plana alarak Cumhuriyet Meydanı’na yöneldik: Tarihi çınar ağacı, Saray Camii,
Hükümet Konağı ve Atatürk Anıtı…
Anıtın 60 yıl önceki siyah beyaz fotoğrafına
ve önündeki çocuklara odaklandık.
Çocuklardan biri, sunumu birlikte
yaptığımız Sn. Kabayel’in 6 yaşındaki görüntüsüydü. Fotoğraf O’nun için de
sürpriz oldu. Zaman ve mekân kavramını arkadaşımız Ahmet Kabayel üzerinden
çocuklara aktardık.
Sunum, eski ve yeni Ünye
görüntüleriyle sona erdi.
Umarız, yetişkin hemşerilerimizin
bilincinde yeterince yer almayan bu karşılaştırma, küçük dimağlarda karşılığını
bulmuştur.
Esenlik dileklerimizle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder