Yalı Kumsalı Kutsaldır, Dokunulamaz!
Kıyı Kanunu Madde 6: Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle
yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit,
parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Kıyılarda,
kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya
çekilemez. Kıyılara moloz, toprak, cüruf, çöp gibi kirletici etkisi olan atık
ve artıklar dökülemez.
Yeni bir Ünye Sahili
Projesi ile karşı karşıyayız. Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata
geçirilecek olan Yalı Sahili Projesi, Ünye halkı tarafından tam destek(!) görüyormuş.
İddia bu ve böylece Ünye sahilini betonlaştırma
faaliyetlerine bir yenisi eklenmek isteniyor.
Anlaşılamayan kanımızca şudur: Ünye sahili kutsaldır, dokunulamaz!
Neden dokunulamaz? Çünkü yasalarla
güvence altına alınmıştır. Çünkü tarihsel
mazisi, yakın geçmişte yaşanmışlıkları
vardır.
“Kamu yararı” bahanesiyle, “Ben kumsala betonu dökerim!”, denirse
kumsalın kutsiyeti bozulur, günaha girilir, suç işlenmiş olur.
“Kanun biziz, kimse bize ilişemez; şimdiye kadar hep yaptık, oldu!”
diyebilirsiniz ama bir gün sizi tarih
yargılar, altından kalkamazsınız.
Ünye Sahili (Kumsal) Neden Kutsaldır?
Bir kentin kutsiyeti diyor, ünlü mimar Cengiz Bektaş, insanların ortak paydayla yarattığı kültürel
değerlerle ifade edilir. Kent kültürü
veya kent kimliği, mekân ve uzam boyutuyla kent bünyesinde yaşayan
insanlarca, ortak bir paydaya istinaden üretilen maddi veya manevi değerlerin
oluşum sürecidir. Burada önemli olan kente dair bir bellek oluşumu ve üretilen
kültürel çıktıların kentli insan vasıtasıyla anlamlanıyor oluşudur.[1]
Bir başka sosyal bilimci, şehir ve bölge plancısı, sosyolog İlhan Tekeli ise şöyle diyor: “Kent kimliği kavramı aynı zamanda o
kentte ikamet edenlerin yaşadıkları yere yükledikleri anlamlandırma ve değerler
kümesi olarak da nitelendirilebilir.”[2]
Şimdi gelelim Ünye sahiline…
Ünye’den sahili çıkarırsanız, geriye bir şey kalmaz.
Çünkü Ünye Antik
Çağlardan bu yana sahiliyle birlikte var olmuştur.
Ünye’nin ilk oluşumunda en önemli faktör denizdir, sahildir.
Evet, bir sahil kenti olarak Ünye deniziyle birlikte var
olmuştur.
Oinaion [Ünye] ve Chalybia Bölgesi
Kadim şehir Ünye’nin Sinop’ta koloniler kuran Miletli
koloniciler tarafından bir ticaret kolonisi olarak kurulduğu bilinmektedir. Ünye’nin
kuruluşu yaklaşık olarak MÖ 750 tarihine rastlamaktadır ve bugünkü Ünye şehir
merkezinin bulunduğu yerde bir liman
şehri olarak kurulmuştur. Ünye ve civarında o sıralarda Khalibler adındaki bir kavim yaşamaktadır.
1959-1984 yılları arasında Karadeniz coğrafyasını adım adım
gezen İngiliz araştırmacılar Anthony Bryer
(Birmingham) ve David Winfield
(Oxford), antik Ünye kentinin
bugünkü Ünye yerleşiminde yer aldığını ama antik dönemden günümüze ayakta hiçbir
eserin kalmadığını söylüyor.
“Klasik ve Orta Çağ Oanion’un
yerleşim alanı, İris Deltası ile Yoson Burnu arasında yer alan geniş körfezin
ortasında kurulmuş bir sahil kasabası olan modern Ünye ile aynıdır.”[3]
Bu iki araştırmacı yazar demir ustalarının yaşadığı bölge
olarak Chalybia’yı, geniş anlamda
Pontus Alpleri’nin kuzey yamaçlarında Thermedon
akarsuyu ile Yason Burnu arasındaki
bölge -70 km. genişliğinde; 30 km. derinliğinde bir alan olarak tanımlıyor.
O tarihten bu güne Ünye’de birçok kavim yaşadı, medeniyetler geldi
geçti. Hepsinin ortak paydasında Ünye sahili vardı. Bir liman şehri olan
Ünye’nin maddi ve manevi üretim sürecinde (buna bir kıyı kasabasının kaderi de
diyebiliriz), işte bu sahilin kattığı değerler bulunmaktadır.
Arkasını Canik Dağları’nın bereketli ormanlarına yaslayan Ünye,
her çağda tersaneleriyle ünlendi. Osmanlı İmparatorluğu’na gemi sağlayan Tersane-i Amire’nin en önemli ocaklardan
biriydi.[4]
Belgesel fotoğrafçı Ermenikov’un
1870 yılında ve II. Abdülhamit’in
fotoğrafçısının 1880 yıllarındaki Ünye fotoğrafları Ünye Tersanesi’nin varlığını ve yerini net olarak ortaya koyar.
Günümüz Atatürk Parkı’yla Cumhuriyet Meydanı arasında kalan sahil,
Ünye Tersanesi’nin başlıca mekânlarıdır.
Ne var ki o tarihten bu güne
Ünye sahili oldukça büyük değişimlere uğradı. Ya dolgu yapıldı yahut deniz
gerileyip kumsal büyüdükçe, betonlaştırıldı.
Atatürk Parkı ile Ünyelilerin “köprü” dediği iskele arasındaki 200 metrelik kumsal, henüz yakın bir tarihte betonlaştırıldı. Mevcut kaldırıma paralel, yaklaşık 7 metre genişliğinde beton döküldü. Atatürk Parkı dolgusunda olduğu gibi, bu alanın betonlaşmasına da sessiz kalındı, “sarı öküz” hesabı işler oldubittiye getirildi.
Sonra sıra Yalı Sahili’ne
geldi.
Hatırlayın, geçtiğimiz yıllarda (2022 Haziran’ı), Yalı Sahili için boççe parkurlu, kum havuzlu, oturma gruplu bir projeden söz edildi. Gelen tepki üzerine proje yüzeysel bir uygulama ile geçiştirildi.[5]
Şimdi ise, Yalı’da
mevcut kaldırıma (biz ona “kordon” diyoruz), 5 metre genişliğinde ilave bir
yürüyüş yolu projesi gündeme geldi.
Haziran 2022’de “Sahilime
Dokunma!” demiştik, şimdi de aynı şeyi söylüyoruz:
Sahilime Dokunma!
Neden “dokunma!” diyoruz?
Bunun için Ünye Sahili’ne, özellikle de Yalı’nın yakın geçmişine
bakmak yeterli olacaktır.
Ünye Sahil Yolu ve Kordon
Yıl 1957 idi…
Bu tarihe kadar Kavakdibi’nden (Cumhuriyet Meydanı) kalkan
kamyondan bozma otobüsler, Askerlik Şubesinin arkasından Cumhuriyet Caddesine,
oradan Çömlekçi yolu üzerinden Burunucu’na gider, sahile ulaşır, Topyanı’ndan
kıvrılarak Çamlığın üstündeki Samsun yoluna yönelirdi.
Ünye – Samsun arasındaki stabilize yola yeni asfalt dökülüyor
ve ulaşım araçlarında hatırı sayılır bir artış kaydediliyordu. Araçlar özellikle
Ünye’den geçerken zorlanıyordu.
Dönemin Menderes Hükümeti, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki
planlı kentleşme anlayışından hareketle Ünye’ye ihtiyacı olan sahil yolunu
projelendirdi.[6]
Yalı dâhil, Ünye sahilinde Burunucu’ndan başlayarak köklü bir
yıkıma gidildi.
50 yıl sonrası düşünülerek
açılan yol asfaltlandı ve her iki yanına İzmir Kordon’u örnek alınarak kaldırım
inşa edildi.
Başbakan Adnan Menderes,
Karadeniz Yol Projesi nedeniyle, çıktığı Karadeniz gezisinde halk tarafından
büyük bir coşkuyla karşılandı.
Çocukluk ve gençlik dönemimiz sahildeki bu kaldırımı
arşınlayarak geçti. Kaldırıma döşenen oluklu küçük karoların arasına, dört adımda
bir renkli bir karo yerleştirilmişti. Adımlarımızı bu renkli karoya göre
ayarlıyorduk.
60’lı yılların bu sahil düzenlemesi, Ünye’yi örnek şehir yapmıştı.
Komşu ilçelerden Ünye’ye “kordon gezisi” turları düzenlendi. Köprü’den Hasan
Baba’ya kadar süren yürüyüş yolu 90’lı yıllara kadar hiç bozulmadan devam etti.
Sahil boyunca kaldırım Ünye’nin diğer yakalarında da benzer biçimde uzatıldı.
Sahil Yolu zamanla yoğunlaşan trafik karşısında yetersiz kaldı.
Ünyeliler sahili bozup yolu genişletmeyi düşünmedi. “Çevre Yolu” projesiyle
çözüm üretildi.
Kaldırım ise “Bisiklet
Yolu” ile daraltılana kadar, hiçbir
sorun yaşatmadı.
Evet, bugün Ünye’de sorun(lar) yaşanıyor.
Büyükşehir Belediyesinin Ünye
için projelendirdiği her “güzelleştirme” hamlesi, maalesef sorun yaratıyor.
[1] Cengiz
Bektaş, Kent-Kültür-Demokrasi 2010, 2011, Arkeoloji ve Sanat Yayınları
[2] İlhan
Tekeli, (Ed.) (1991). "Kent Planlaması Konuşmaları". Bir Kentin
Kimliği Üzerine Düşünceler. Ankara: TMMOB Mimarlar Odası Yayını.
[3] A.
Bryer, D. Winfield, Karadeniz’in Orta Çağ Dönemi Eserleri ve Topoğrafyası, TTK
Yay. Ankara 2020c. 1, s. 189
[4]
Bkz. Ünye Tarih Araştırma Grubu; 02.11.2022, ÜNYE KENT, Tersâne-i Âmire ve Ünye Ocaklığı
[5] 08.06.2022,
Ünye Kent’teki köşe yazısı: https://www.unyekent.com/kose-yazilari/kaldigimiz_yerden_devam-3274.html
[6] Rahmetli
babamın sırf bu projeden dolayı Menderes’i hayırla yad ettiğini hatırlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder