"22 Yıl aradan sonra,
Evrenin Felaketi - Hiroşima"
ÜNYEKENT'TE BİR KÖŞE YAZISI...
İnsani olan hiçbir şeyin yabancısı olma.
Anılarda
Yaşamak
Sevgili Murat,
Geçen
yıl bu zamanda sana geçmişte yaşamaktan yorgun düştüğümü yazmıştım...
Önümüzde
gelecek varken, geçmişe takılıp kalmamalıydık.
Ama
geleceği de yeni bir "eski geçmiş" yaratmak için yaşamayacak; onu
şekillendirecek ve geçmişin tekrarından kurtulacaktık...
(Bkz.
11 Haziran 2014, Ünyekent, "Yine
Haziran ve yine hüzün…"
http://www.unyekent.com/koseyazi/5138/yine-haziran-ve-yine-huzun)
****
Sekiz
yılın ardından adını telefon rehberimden silmeye elim varmamıştı. Şimdi dokuz
yıl geçti aradan, hala silemedim adını.
Zamanla
özlemlerin azalmadığını öğrendim...
Geçtiğimiz
yaz , seni yitirmenin hüznüne yeni bir hüzün daha eklendi:
Yarı
yanım gitti demiştim seninle, diğer yarısını da Racih götürdü...
"Anılar,
köpükler gibidir uçtu uçacak." diyen Oktay Akbal'a inat, şimdi daha fazla yaşıyoruz
anılarda.
****
Örneğin
köye gidiyoruz, Cevizdere kıyısını takip ederek... Düşler, düşlemler içinde
ilerliyoruz. Köye o zamanlar vesait yok, asfalttan sonrasını yaya gidiyoruz. Okuduğumuz
çizgi romanları, izlediğimiz filmleri yeniden kurguluyoruz yolculuk sırasında.
Ne kurgulaması, adeta yeniden yaşıyoruz onları bir başka biçimde.
Yıllar
sonra birer yetişkin olarak daha ağırbaşlı konulara giriyoruz...
Örneğin
memleket meseleleri...
Ekonomi,
siyaset ve sanat...
Ve
tabiatıyla edebiyat...
Üçümüzün
de sevdiği bir şairin şiiri takılıyor belleğime, Edip Cansever'in YERÇEKİMLİ KARANFİL'i... Hemen şuracığa
aktarıveriyorum:
Biliyor
musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki
seninle güzel olmak var
Örneğin
rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir
ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi
aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen
o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen
de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O
başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken
karanfil elden ele.
Görüyorsun
ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana
değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak
nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz
sessizce.
****
Anılar
"Eleştiri kabul etmez" diyor yazar... "Elle dokunamazsın,
üstünde durup düşünemezsin, kızamazsın, karşı çıkamazsın." (Oktay Akbal,
Anı Değil Yaşam, Cumhuriyet Kitapları, s. 9)
Gerçekten
de öyle...
Anıların;
başka bir deyişle acıların daha başka biçimde yaşanmaları mümkün mü? Belki...
Türlü olasılığa rağmen, yalnızca bir biçimde
gerçekleşiyor hayat.
Gerçekleşmesi
gerektiği biçimde...
Acıları
yahut mutluluğu bize bahşeden hayat, her geçen gün umudu çıkarıyor karşımıza, her
zamankinden daha güçlü...
Bir
umut ki, her şeye rağmen yaşamamızı sağlayan mucize...
Aksi
halde hayatın bir anlamı kalmazdı.
Ne
yaşadıklarımızın bir önemi olurdu, ne de yaşayacaklarımızın!
Belki
de o yüzden sevgili Murat, anılar bizi hiç bırakmayacak. Ta ki, beynimiz bize
ihanet edene kadar...
Yüreğimiz
durana kadar.
13 Haziran 2015 Girne - Kıbrıs