Keşaplı
Sokak ve Topal Osman
Bazı
evler vardır, tarihsel konumu, mimarisi ve konuk ettiği insanlarıyla anlam
kazanır. Bu evlerden biri de Ünye'de Keşaplı Sokak'ta meskûn merhum Galip Keşaplı'nın evidir.
Kurtuluş Savaşı'nın başlamak üzere olduğu bir tarihte Topal Osman, maiyeti ile birlikte
Ünye'ye gelir ve bu evde kalır.
Ortaokul'un
arkasında Keşaplı Sokak adını
taşıyan sokaktaki bu ev, ne yazık ki bugün yerinde yoktur. 2009 yılında yıkıldı.
Yıkımdan kısa bir süre önce, evin sahibi Galip
Keşaplı vefat etmiştir.
Merhum
Galip Keşaplı, Ünye'nin yakın
tarihini öğrendiğimiz kaynaklardan biriydi.
Bizlerin, yani Ünye Tarih
Araştırma Grubu'nun bilgi kaynağıydı. Nur içinde yatsın.
1919
yılı Mayıs'ında bu evde konaklayan Topal
Osman ve maiyeti çok özel bir görüşmeye gitmek üzere yolları Ünye'den
geçmiştir. Rivayet odur ki, Topal Osman'ın konakladığı gün sokağın karşısındaki
kilisenin çanı çalar. Rum çetelerinin yöre halkına kan kusturduğu o tarih
itibariyle hiddetlenen Topal Osman mahiyetindeki "Kara Zıpkalılar"a derhal çan kulesinin yıkılmasını
emreder.
Galip Keşaplı'dan dinlediğimiz rivayetin bir kaç
versiyonu vardır.
İçlerinde
en doğru olanı şudur...
Orada
bulunan insanlardan sağduyulu biri yahut birileri çıkıp Osman Ağa'yı ikna eder ve "daha fazla infiale" sebep vermezler.
Topal
Osman'ın randevusu kiminleydi?
Topal Osman Ünye'de mola verdikten sonra Samsun'a
doğru yola çıkar. Oradan Havza'ya geçecek ve 29 Mayıs günü Mustafa Kemal'le
buluşacaktır.
Ayrıntısını
"Topal Osman Olayı" adlı
eserin yazarı Cemal Şener'den
aktaralım:
"Mustafa Kemal, Bandırma vapuru ile
Samsun'a geldikten sonra 29 Mayıs 1919'da Osman Ağa ile Havza'da gizlice
buluşmuş ve öyle tanışmıştı. Bu tarihten yaklaşık 1,5 yıl sonra da Mustafa
Kemal, Topal Osman Ağa'dan Giresun Laz uşaklarından oluşan kendisinin
korumasında görev alacak bir muhafız birliği oluşturmasını istemiş ve Ankara'ya
getirilmesini rica etmişti."
(Cemal Şener, Topal Osman Olayı, Etik
Yayınları, s. 41)
Osman
Ağa ve maiyetindeki 10 kişi, 10 Kasım 1922'de Mustafa Kemal'in muhafız Birliğini oluşturmak üzere Ankara'ya
gelirler. Mahalli kıyafetlerinden
dolayı "Kara Zıpkalılar"
denilen 10 kişinin hepsi de uzun boylu ve yakışıklıdır. Giysi ve takıları Mustafa Kemal'in dikkatini çeker. Topal
Osman da "aba", "zıpka" ve başlık" diyerek giysileri
adlandırır. Sıra takılara gelir; kavdanlık, yağdanlık, fişeklik... Derken,
Mustafa Kemal'in gözü Keşaplı Hamit'in
koltuğunun altında sakladığı kemençeye takılır. Kemençeyi yanından hiç eksik
etmeyen Keşaplı Köseoğlu Hamit, üç
yıl önce Havza'daki ilk buluşmaya giderlerken Ünye'de, Keşaplı Sokak'ta konuk
edildiklerin evi ayarlayan kişidir.
Topal Osman ve arkadaşları
Mustafa Kemal'le buluşmaya giderlerken, rast gele bir yerde değil, Keşaplı Hamit'ten
dolayı Keşaplı Sokak'taki bir evde konuk edilmişlerdir.
Bu
ev, 2009 yılında yıkılan merhum Galip
Keşaplı'nın evidir.
Tarihi
Evlerin Önemi
Evler,
sadece mimari yapıları ve pastoral konumları nedeniyle önem arz etmezler...
Bir
mekânı eve dönüştüren unsurların başında "yaşanmışlıklar" gelir.
Taşınmaz
kültür varlığı olarak tescillenmemiş dahi olsalar, mekanda cereyan eden
olaylar, bu yapılara tarihsel bir misyon yükler.
Keşaplı
Sokağın evleri de, bu anlamda tarihi evler statüsündedir ve taşınmaz kültür varlığı
sayılırlar.
Havza'da
Mustafa Kemal'in kaldığı ve Topal Osman'la buluştuğu mekân da
tarihi bir evdir. Nitekim bu eve gerekli özen gösterilmiş ve bina Havzalılar
tarafından restore edilerek müzeye dönüştürülmüştür.
Ünye'deki
Keşaplılar Sokağı ve Keşaplı'nın evi de tarihi bir mekândır.
Ama
bugün sokağın her iki tarafında bulunan eski Ünye evlerinden çoğu yoktur.
Keşaplı
Hamit'in Kemençesine Dair Bir Anekdot
Cemal Şener kitabında, Keşaplı Hamit'in kemençesini merak eden Mustafa Kemal'e coşkulu bir horon gösterisi sunduklarını yazar.
Seyredenleri
coşturan, oynayanları iliklerine kadar titreten bir horon...
Horonun
figürlerinden biri olan "Alaşağu"
yapılırken Co Hüseyin'in belindeki
tabanca ateş alır ve Hüseyin bacağından yaralanır. Durumu fark eden Mustafa Kemal'in telaşına rağmen oynayanlar
horonu yarıda bırakmazlar.
Topal Osman, Mustafa
Kemal'e hitaben; "Paşam, bunlar ölseler de horonu bitirmeden yarıda
bırakmazlar." der.
İşte
ölseler bile horonu terk etmeyen "Kara Zıpkalılar" Mustafa Kemal'in Kuvayi Milliye
Destanı'nda ilk muhafızları oldular ve "Giresun
Gönüllü Maiyet Müfrezesi" adıyla anıldılar.
Ne
var ki, Topal Osman Ağa'nın hayat hikâyesi
Çerkez Ethem'inki gibi trajik bir sonla
tarihe geçecekti.
Ali Şükrü Bey Cinayeti ve
Topal Osman Ağa'nın Sonu
Topal
Osman, 27 Mart 1923 tarihinde aniden ortadan kaybolan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'in öldürülmesiyle suçlanır.
Ali Şükrü Bey, Meclis'te Mustafa Kemal'e muhalefet eden grubun başıdır ve Topal Osman'la hemşeri sayılırlar. Her
ikisi de Karadenizli olduğu için zaman zaman görüşseler de aralarında öteden
beri bir rekabeti vardır.
Topal
Osman, Mustafa Kemal'le Ali Şükrü Bey'in Meclis'teki tartışmalarından dolayı "durumdan vazife" çıkarır. Yardımcısı
Mustafa Kaptan aracılığıyla, Ali Şükrü Bey’i yemeğe davet eder ve sekiz adamına
kementle boğdurulur.
Mustafa
Kaptan'ın bu durumu daha sonra itiraf etmesi ve cesedin 1 Nisan'da Çankaya yakınlarında
bulunması, cinayeti Topal Osman'ın işlendiğini gösterir.
Adamlarıyla
Çankaya Köşkü'ne giden Topal Osman, köşkü terk edilmiş olarak görünce kapıyı
kırıp içeri girer, ökeyle önüne geleni parçalar. (Tarihe “Çankaya Köşkü
baskını” olarak geçen olay.)
Yeni
kurulan Muhafız Taburu tarafından 1 Nisan 1923 gecesi Papaz’ın Bağı’ndaki
evinde kıstırılan Topal Osman ve adamları, bütün gece çatışır. Yaralı ele
geçirilen Topal Osman hastaneye kaldırılırken Muhafız Taburu Komutanı İsmail Hakkı Tekçe'nin emri ile kafası
kurşun yağmuruna tutularak öldürülür ve ardından Çankaya yakınlarına gömülür.
Osman
Ağa'nın hazin öyküsü burada bitmez.
Meclis'te
muhalefetin baskısıyla Ali Şükrü Bey’in katilinin Ulus Meydanı'nda asılarak idam
edilmesi oybirliği ile karar altına alınır.
Mezarından
çıkarılan Topal Osman'ın cesedini başından asamazlar, daha önce mermilerle
kafası parçalanmıştır. Ceset, Meclis'in kapısına ayağından asılır ve Ulus Meydanı'nda
günlerce ipte sallandırılır.
Meclis'teki
gruplaşmanın sonucu ortaya çıkan bu hesaplaşma, Kurtuluş Savaşı'nın
başlangıcından itibaren Mustafa Kemal'le birlikte olan ve O'nu korumakla
yükümlü bulunan bir kişinin feci şekilde öldürülmesiyle sonuçlanmıştır.
Topal
Osman Ağa ulusa mal olmuş bir kahramandır; Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Başkanı'dır, Atatürk'ü koruyan Muhafız Birliği'nin başıdır.
Osman
Ağa, işgal yıllarında ve Kurtuluş Savaşı sırasında Karadeniz Kıyısı Türk
Kuvvetleri Başkomutanı'dır.
Bu
şekilde öldürülmesi hazindir. Bugün bile bu olayın gerçek yüzü tüm yönleriyle
aydınlatılmış değildir.
Topal
Osman'ın öldürülmesine ilişkin bilgiler daha çok Dr. Rıza Nur, Rauf Orbay, Ali
Fuat Cebesoy, Falih Rıfkı Atay, Mahir İz (Meclis Kâtibi) gibi isimlerin
hatıratlarına dayanmaktadır.
Şurası
gerçektir ki, Topal Osman ve maiyeti Cumhuriyet'in ilanından sonra da
vaziyetlerini değiştirmemiş, "çete" mahiyetini sürdürmüşlerdir.
Meclis'e silahla girilmesi yasak olduğu halde, Osman Ağa ve maiyeti silahlarıyla
Meclis'e girer, istedikleri odaya dalarak "kontrol" ettiklerini
söylerlermiş. Şehirde Nizam ve intizamı, hatta askeri kışlada disiplini bozacak
tavırlar takınmaya başladıkları söylenmektedir.
Zaten
Cumhuriyet ilanının ardından nizami Muhafız Taburu kurulmuş, Osman ağa'nın
adamlarının bir kısmı bu tabura alınmıştır. Buna rağmen Osman Ağa, maiyetiyle
ortalıkta dolaşmaya devam etmektedir.
Bu
duruma daha fazla izin verilemezdi.
Topal
Osman'ın cenazesi, kardeşlerinin Atatürk'ten talebi üzerine Giresun'a götürüldü
ve Giresun Kalesi'nde bir yere defnedildi. Daha sonra Atatürk'ün Giresun'u
ziyareti sırasında verdiği emir üzerine kalenin en yüksek tepesine bir anıt
mezar inşa edildi ve Topal Osman Ağa'nın naaşı 1925 yılında buraya nakledildi.
Kaynaklar:
Cemal Şener, Topal Osman Olayı, Cumhuriyet Yayınları,
İstanbul 2001
Kazım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu, Tekin
Yayınevi, Ankara 1993
Mahir İz, Yılların İzi, İrfan Yayınları, İstanbul
1975
Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım (Paris 1929), Altındağ
Yay. İstanbul 1967,
Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul 1980
Ünye Tarih Araştırma Grubu
Ahmet Kabayel – Ahmet Derya
Varilci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder