17 Aralık 2007 Pazartesi

ANKET




UZAK'TAKİ BİR DOSTLA YAPTIĞIMIZ

ANKETTEN...


Doğmak İstediğiniz Tarih:

Doğmak istediğimiz tarihi seçebildiğimize göre ben daha fazlasını isterdim:
Her gün yeniden doğmayı, hem de hiç ölmeden..

Şimdi bu nasıl olacak, ben de bilmiyorum?

“Saçmalama da adam gibi cevap ver”, dersen : 1848

Doğmak istediğiniz yer :

Paris.

Şu an dünyanın neresinde ve ne yapıyor olmak isterdin :

Maldivler’de tabi. Uzaktan tanıdığım bi arkadaşım, şu sıralar oralarda takılıyordu. Ben de gidip bi halini hatırını sorayım. Ayıp olmasın.

Ne… Bi yerden mi kopya almışım?.. Yok canım!.. Tamam tamam, değiştirdim… Bugün 20 Mart.. İki gün önce Paris Komünü kuruldu.

O halde yılını da ben ayarlayayım şu anın.

1871’de Paris’te olmak isterdim. Dünyanın ezilen halkları ve tüm işçileriyle birlikte orada hazır bulunmak isterdim.. ki, komün, 76 gün sonra Versay Birlikleri tarafından kanla boğulmasın.

Renk :

……mavi derdim. Deniz rengi yani.. Dedemin genleri. Dedem bir denizci.. kaptanmış… Annemin babası ise tam bir doğa adamı. Japon yönetmen Akiro Kurusava’nın “Dersu Uzala”sı gibi.. O da benim yeşil’im.

En sevdiğiniz erkek sanatçı :

Beethoven, Nazım Hikmet, Marlon Brando,

En sevdiğiniz kadın sanatçılar :

Edith Piaf, İdil Biret, Meryl streep,

Bülent Ersoy vardı bi de.. Ama hangi şıkka yakışık alır bilemedim. Buca’dan tanışırız. Aynı sorun orda da çıkmıştı. Henüz ameliyatlı değildi. Bayanlar koğuşu ile, siyasi koğuş arasında bir yerde, spor salonunun malzeme odasında ağırlanmıştı.

Kendine benzettiğin sanatçılar (Hangi tarafını ):

Alain Delon derdik eskiden… Şimdilerde Brad pitt var. Sol kulak memeleri, aynı bana benziyor. Ama ikisinin de benimle alakası yok. Ben Clint Eastwood’u tercih ederim. Karizmamız aynı:-))

Hobileri :

Yüzmek, yürümek, izlemek, görüntülemek, müzik (dinleyici olarak) ve okumak…

Fobileri :

Sevdiğim insanları üzmek

Fetişleri :

Bir zamanlar bir çakmağım vardı, birinden hediye.. Sigaramı her yakışımda kendisini hatırlatıyordu bana…Bir gün, bir binasının mazgalları arasına fırlattım. Nasıl olsa ele geçirip, benden alacaklardı. Herkes öyle bir şeyi hayatı pahasına korumak isterken, ben düşman eline geçmesin diye imha etmiştim.

Hastalıkları :

Bu adamın (benim) hastalıkları saymakla bitmez.. En son ikinci tip diyabet olduğu belirlendi. Yıllar öncesinden kalma akciğer enfeksiyonu, görme bozuklukları, ayak tabanlarında ekimoza bağlı deri kaybı, damar deformasyonu vs.

En sevdiği çiçek :

Gül… Bir çiçeğin tüm özelliklerine sahip. Renk, koku, desen (biçim) ve diken… Her güzelliğin kendini koruyan yanı olmalı.

En sevdiği metal :

Demir… Yıllarını demir parmaklıklar ardında geçiren birine sor; demir en soylu ama en sevimsiz metaldir.. Çünkü onunla paylaşılan inanılmaz duygular vardır. “Haberin var mı taş duvar? / demir kapı / kör pencere. “ cinsinden.

Erkekte aradığı en önemli özellikler :

Fedakarlık

Kadında aradığı en önemli özellikler :

Sadakat

Unutmak istedikleri :

Sadakatsizlik

Unutamadıkları :

Hadi seninki gibi “dual” olsun.. Gene sadakatsizlik.

Kendinde en sık değiştirdikleri :

Üzerinde çalıştığım bir yazı, şiir ya da resim… Bi türlü son halini alamazlardı. (Eskiden...)

Özdeyiş, en beğendiği söz:

De obnimus dubidandum: (Herşeyden şüphelen ).
Tabi bu, septisizm anlamında bir şüphe değil, bilimsel anlamda bir şüphe.. Bunu bir yere kaydet. “Kafirden hacı, elden bacı olmaz" demişsin. Bak, ben bunu duymamıştım. “El adamın..” diye bi şey var lakin.
"EEEEEEEEE…… merak ettim valla devamını .” demişsin, şu:
Evet babam söylerdi: “El adamın ya parasına, ya karısına bakar” diye…

Yaşamının temel taşı :

Bu soruyu sen “sevgi” diye yanıtlamışsın. Sevgi yerine ben daha somut bi kavramı yeğliyorum: Kızım.

Sevginin tanımını sormuştum:
“Olmadan yaşayamadığımı sandığım şey. evgi herhangi bişeye karşı ilgi duymamı sağlayan duygu.” demişsin. Sevgiyi daha da soyutlayarak tanımlamaya çalışmışsın. İçinden besbeter çıkılamaz olmuş.

Kızmazsan tekrar soracağım, sevgi nedir? Nasıl tanımlarsın sevgiyi?

Dini İnanç:

Herkes nasıl inanır, bilmiyorum. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da denilenin ne ölçüde gerçeği yansıtığı şüpheli. Örneğin, "dindar" olduğunu bin dereden su getirerek kanıtlamaya çalışanlar olduğu gibi, inançsız olduğunu iddia ettiği halde primitif bir aşkla tanrıya bağlı olanlar var. Ben kendimi daha çok ikinci gruba sokuyorum. Her ikisinin de yobazı var. Bağnazlık ve yobazlığın uzağında durmayı yeğliyorum.

Kullandığı kokular :

Bazen aftershave…Üç beş traştan sonra.

Elinden gelse öldüreceği kişi :

İyi ki gelmiyor elimden. Liste kabarık. Diğer yandan Nil gibi: “Ben kimse ölsün, mölsün istemem.” Diyor gönlüm.

Ütopyaları :

John Lennon’un Imagine şarkısındaki gibi:

“düşün, sınırların olmadığını
uğruna öldürecek ya da ölecek bir şey yok
ve din için savaşlar da yok
tüm insanların barış içinde yaşadığını düşün……

.. düşün, malın mülkün olmadığını
ne açlık var ne aç gözlülük
insanların hepsi kardeş
tüm insanların
dünyayı kardeşçe paylaştığını düşün..”

İdealindeki Meslek :

Piano virtüözlüğü.

Evin en sevdiği bölümü :

Kitaplığın olduğu oda aslında, ama kitabımı bile hep birlikte oturduğumuz büyük odada okuyorum. TV de dahil, her şey, herkes orada..

Unutamadığı sinema filmleri :

Spartacus, Benhur, Baba I, II, Bir Zamanlar Amerika, Sophie’nin Seçimi, Geceyarısı Kowboyu, Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Zorba, Viva Zapata, Rıhtımlar Üstünde, Yağmur Adam, Akbaba’nın Üç Günü, Taxi Driver, Apocalipsy Now, Missing, Amen… yazamadıklarım beni bağışlasın..

Yerli:

Züğürt Ağa, Muhsin Bey… Acı, Ağıt, Umut, Sürü,Yol… Gelin, Düğün.. vd.

Beğendiği Yönleri :

Kendimi pek beğenmiyorum, şu günlerde… Eskiden istikrarlı oluşumu, kararlılığımı severdim..

Beğenmediği Yönleri :

Bir anda, bir çok alana el atmak..

Son bir soru:Hayatında yediğini sandığın en esaslı kazık?

(Benimkini yazmaya gerek yok... Biliyorsun!)


Mart 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder