Yeşilin Gölgesine Mavinin Ötesine
İçi boş eserlerin karşılığı, çoğunlukla kuru övgülerdir!
Kim, ne zaman etmiş bu lafı, bilemedim...
Lakin, geçen hafta yayınlanan Ünye'nin reklam filmi üzerine kayda değer bir söz duyamayınca geldi
aklıma bu deyiş...
Hayır, bu reklam filmi böyle bir muameleyi hak
etmiyordu...
Daha derinlikli bir analiz, aklı başında bir
eleştiriyle karşılanmalıydı.
Bekledim, maalesef şimdiye kadar beklentimi haklı
çıkaran bir değerlendirmeyle karşılaşmadım...
Gala gecesi, ajans sahibi hemşehrimiz, değerli
dostumuz A. Selim Tuncer'in
açıklamaları da olmasa, söz konusu film "sıradan bir çalışma" olarak
arşivdeki yerini alacaktı.
A. Selim Tuncer ne diyor?
İtalya'dan örnek veriyor Sayın Tuncer,
"marka" değerinden söz ederek aynı malı bizden beş kat daha fazla
fiyatla pazarladıklarını söylüyor...
"Çünkü markalama becerilerinin arkasında
Rönesans var" diyor.
"Kültür ve sanat soyut düşünebilme, soyut
değerler yaratabilme işidir." diyerek, orta gelir tuzağına takıldığı
söylenen Türkiye'nin "soyut
değerler inşa ederek" bu dönemi aşacağını iddia ediyor.
Bu anlamda, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin en
önemli bakanlığının Kültür ve Turizm Bakanlığı olacağını öngörüyor.
Konuşmasının başında bu filmin bir "tanıtım
filmi" değil, "reklam filmi" olduğunu söyleyen Tuncer, her
ikisini de şöyle tanımlıyor:
"Tanıtım filmi sadece tanıtır. Reklam filmi
ise inşa eder, mevcut değerler üzerine yeni değerler yükler."
Evet, bu açıdan bakıldığında bilinenin ötesinde
farklı bir Ünye inşa edilmiş gibi GENNA Ajans'ın reklam filminde...
İzleyenler, "Bu bizim Ünye mi?"
diyebiliyor.
Sanki yaşadığımız Ünye yeniden inşa edilmiş...
Ünye'nin Yeşili, Mavisi...
Doğrudan mevzuya giriyorum. Hep merak ettiği, bi
türlü gidemediği yere, Ünye'ye yolculukla başlıyor filmimiz... Demek ki,
birileri kulağına fısıldamış, aklını çelmiş bu reklam filmi kahramanının...
Öyle ki, "Karadeniz'in kalbi" belletmiş Ünye'yi,
daha görmeden, yaşamadan!
Eh, sonuçta hayal kırıklığı yaşatmamışız, önemli
olan bu...
Mavisiyle yeşiliyle, renklerin bin bir tonuna şahit
olmuşlar...
Mavinin ötesinde ruhlarının özlem duyduğu nice
renkleri bulabilmişler ya, ne mutlu bize!
Dört dakika, kırk saniyelik filmi izleyince böyle
düşünmek de mümkün.
Ancak kurguda tanık olduğumuz bu aksaklık, filmin çekim
tekniği karşısında eriyip gidiyor. Tempolu bir akış, dört dakikaya sığdırılan güzelim
görüntüler...
Muhteşem görüntüler de diyebilirdik!
Ertuğrul Karslıoğlu yahut Süha Arın gibi üstatların
yapımlarına ayıp olmasın diye, daha dikkatli bir dil kullanıyoruz.
Öncelikle ifade edeyim; çekim ekibi Ünye'yi çok iyi
bilen biri tarafından gezdirilmiş, doğal olarak... Dikilitaş'tan Çamlığa,
kıyıyı kare kare görüntülemişler.
Fega'yı, Fokfok'u görünce, "Yahu bu mağara
bizim kıyıdaki kovuk mu?" tereddüdünü yaşıyorsunuz. Çamlık'taki çekimler,
bir yerin reklamdan ziyade yok edilmeye karar verilmiş bir simgenin belgeseli
gibi duruyor.
Kazankaya'yı ve çevremizdeki çağlayanları görmeyen
hemşehrilerimiz için ise, bu film bir "tanıtım" vasıtası... Ben de
epeydir gidip görmemiştim, bu filmde gördüm Kazankaya'daki kemerli küçük Roma
köprüsünün restore edilmiş halini...
Eksik bulduğum kısmı yok mu? Elbet de var. Örneğin
Ünye'nin elde kalan tarihsel dokusu çekimlerde yansıtılamamış. Tarihi evlerin
önüne kadar gelinmiş, bütünsellik verilememiş, içine girilememiş.
Sahildeki kafeye, Uzunkum'daki motel barakalarına
daha az yer verilebilirdi... Asarkaya'dan efsane görüntüler getirilebilirdi. Cevizdere,
Tozkoparan Kayamezarı es geçilmeyebilirdi, vs. vs.
(Selim kardeşimin, "İnsaf, dört buçuk dakikada
Ünye ancak bu kadar verilir" dediğini duyar gibiyim. Dost "acı"
söyler... Tıpkı Ünye'nin Acı Suyu gibi. Acı Su, Ünye dönerinden daha meşhurdur!)
Gayemiz burada reklam filmini enine boyuna
eleştirmek, eksiğini fazlasını ortaya koymak değil. Ancak böyle bir işlemin
yapılmasına kapı aralamaktır.
Başta ifade ettiğimiz gibi, bu yapım kuru övgülerin
ötesinde, gerçek bir değerlendirmeyi hak ediyor.
Benzerini, Kültür ve Turizm Bakanlığının ülke
turizmi reklamlarında gördüğümüz bu çalışma, ilk kez ilçe bazında çıkıyor karşımıza...
Sadece bu yönüyle bile profesyonel bir değerlendirmeyi hak ediyor.
Şimdilik erken, sanıyorum ilerleyen günlerde böyle
bir eleştiri yapılır...
Alanında daha iyisi yapılana kadar, bu film Ünye'nin
en iyi reklam filmi olmayı sürdürecektir.
Emeği geçenlere teşekkürlerimizle...
Ünye Logosu
Gala gecesi, Gülçin
Anmaç'ın hazırladığı Ünye logosu da tanıtıldı. Minyatür sanatçısı Sn.
Anmaç, minyatür sanatına yaslanan bir Ünye logosu tasarlamış. Yaklaşık 45
yıldan bu yana Sadık Karamustafaoğlu'nun
tasarımı Ünye logosunu kullanılıyorduk. Kim bilir, belki bu yeni logo eskisinin
yerini alır.
Ünye Logosu, reklam filmi kadar önemli bir konu ve
bir başka yazıya saklayalım, şimdilik bu kadar olsun.
Not 1: Reklam filminden bir ayrıntı; filmin 1.17
dakikasında çakıl taşları üzerine konan denizyıldızının
Ünye'yle alakası ne?
Not 2: Sn. Tuncer'in "soyut
değer inşası"na bir katkı da bizden olsun; "İnsan özünün
nesneleştirilmesi, hem kuramsal, hem de pratik bakımdan, insani hayatın ve
doğal tözün (cevher) büyük zenginliğini karşılayan insani duyular yaratmayı olduğu kadar, insanın duyularını insanileştirmeyi de gerektirir." (Sanat ve
Edebiyat Üzerine, Çev. Murat Belge)
Ünyekent. 09.05.2018
http://www.unyekent.com/yazi/207-yesilin-golgesine-mavinin-otesine.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder