Çaybaşı ve Çevresi Kültür - Tarih Sohbetleri
Ünye
Tarih Kültür ve Doğal Varlıkları araştırma Derneği’nin Çaybaşı Belediyesi’yle
birlikte düzenlediği sohbetin konusu Çaybaşı
ilçesi ve Çevresinde Kültür ve Tarih…
Oldukça kalabalık bir sunucu topluluğu,
Belediye konferans salonunu dolduran dinleyicilerle buluştu.
İki
oturum olarak düzenlenen sohbeti, Ordulu tarih profesörümüz Bahattin Yediyıldız yönetti.
Çaybaşı
Belediye Başkanı Hüseyin Semiz‘in de
açış konuşmasına katıldığı sohbet 11.30’da başladı.
On sunucu, sırasıyla kendi seçtikleri konuları 10 dakikaya sığdırmaya çalıştı.
Sunum yapanlar kimlerdi ve konuları nelerdi?
1. Arkeolog Ali Rıza Nal: Müslüman Türkler Öncesi Çaybaşı ve Yöresi Tarihi,
2.
Prof. Dr. Bahattin Yediyıldız: Osmanlı
Öncesi Yöredeki Türk Beylikleri, Bayramlu (Hacıemiroğlu Beyliği) ve Tacettinoğlu
Beylikleri,
3.
Yerel Tarih Araştırmacısı Ahmet Soylu:
Osmanlı Dönemi Çaybaşı Tarihi ve Kültürü,
4,
Araştırmacı Yazar Mehmet Karayalman:
Çilader Zaviyesi ve Çaybaşı’nın Manevi Mimarları,
5.
Ahmet Derya Varilci ve Ahmet Kabayel: Çaybaşı İlçesi Ahşap
Camileri.
Ara
vermeden geçilen ikinci oturumda:
1.
Araştırmacı İlyas Bayır: Ünye Ayanı
Genç Mustafa Ağa Ailesi Asak kolu Asak Ağaları,
2.
Koleksiyoner Kamil Uzun: Barış
Konağı Müzesi,
3.
Turizmci İsa Aydoğdu: Çaybaşı’nın
Turizm Değerleri,
4.
Psikolojik Danışman ve Psikoterapist Yazar Muhammed
Zeki Saka: Hayat, Zaman ve Anlam,
5.
Soru-Cevap bölümü.
Sohbetten İzlenimler
Çaybaşı ilçesi ve Çevresi Kültür - Tarih Sohbetleri’nin eksiği yoktu, fazlası vardı. Sunucu sayısı fazlaydı. Sunumlar ister istemez on dakikayla sınırlandırıldı.
Sunum
yapanlardan biri olarak, sohbetleri değerlendirme konusunda dışarıdan bakan
biri kadar objektif olamayacağımı belirtmeliyim…
Dolayısıyla
sohbetleri teker teker ele almak yerine, sadece kendimle ilgili kısımları değerlendirmekle
yetineceğim.
Öncelikle
bu sohbet ortamında Prof. Dr. Bahattin
Yediyıldız ile tanışmış oldum.
Değerli
hocamla yaptığımız özel sohbet yanında salondaki sohbeti unutulmazdı. Daha önce
kitaplarından tanıdığım sayın hocamın Ordu tarihi ile ilgili araştırmalarda Ünye’ye
gerektiği kadar yer vermediğini düşünmekteydim.
Bu
kanım zamanla azalsa bile tümüyle kaybolmamıştı. Öyle ya, bir dönem Tarih
Kurumu Başkanlığı yapmıştı değerli hocam ve yakın çalışma arkadaşı Prof. Dr. Faruk Yücel’de bile Ünye, yöre
tarihinde Ordu’dan fazla yer tutmaktaydı.
Ancak
eldeki veriler, kaynaklar, bilgi ve dokümanlar o kadar fazla olunca,
seçicilikte Ünye’yi öne çıkarmanın hocam açısından hiçbir kıymeti yoktu,
olamazdı.
Bize
denk gelen konu Çaybaşı İlçesi Ahşap Camileri idi…
Yıllar
önce Sn. Ahmet Kabayel ile bölgenin
ahşap camilerini araştırırken, Çaybaşı’na özel bir yer vermiştik.
Çaybaşı’nda
dört cami tespit etmiştik:
Çayır
Cami, Yeni Cuma Cami, Kargalı Cami ve Eski Asak Cami…
İçlerinde
Kargalı Camii üzerinde daha çok durmuştuk.
Kargalı
ahşap Camii 2008 yılında tamamen terk edilmişti.
Eski
ahşap caminin güzelliği ve ince ahşap işçiliğiyle rekabet edercesine, yanına
yeni bir cami inşa ediliyordu.
Yeni
beton caminin abartılı süslemeleri, desenli parkeleri ve çini işlemeleri
mevcuttu.
Ama
estetik açıdan eski ahşap caminin yanından bile geçemezdi.
Çünkü
ahşap caminin harim kapısının hala ayakta duran söveleri üzerinde sıralanan gülbezekler, eski Türk ahşap
işlemeciliğinin günümüze ulaşmayı başarabilen en güzel örnekleriydi.
Kabartmalı
yapraklarla stilize edilmiş gülü andıran sekiz yapraklı gülbezekler (gülce),
kadın mahfilini boydan boya donatmaktaydı.
Benzer
işlemeler, ahşap yapının duvarlarını ve tüm kenarları çepeçevre kuşatmaktaydı.
Araştırdığımız
camiler içerisinde az bulunur örneklerdendi.
Kargalı
Cami’nin ahşap işçiliğini kimin yaptığını, yine bu sohbet ortamında tanışma imkânı
bulduğumuz, yazar arkadaşımız Muhammed
Zeki Saka’nın anne tarafından dedesi Yanıklı namlı Hacı Osman Gümüş
aracılığı ile öğreniyoruz…
Bir Kitap Bir İnsan
M. Zeki Saka’nın Zamandır Geçen adlı eserinde Kargalı Ahşap Cami’nin iç süslemelerinin Hacı Osman Gümüş’ün Osmanlı-Rus Harbi sonrası Batum’dan göç etmek zorunda kalan büyük dedesi tarafından yapıldığı ifade ediliyor.
Böylece
büyük dede muhacir olmanın yükünü camiye yaptığı bu katkıyla üzerinden atmış
oluyor. Bu ayrıntı M. Zeki Saka arkadaşımızın dedesi tarafından kendisine
bizzat anlatılıyor.
Sn.
Saka’nın söz konusu eserinde bire bir aktarılan olay şöyle değerlendiriliyor:
“Birçok
muhacir aile, böylece emin addedilmiş ve toplumsal bir kabul görmüşlerdir.
Harbin ağır şartlarının devam ettiği bir dönemde, bölgedeki Rum ve Ermenilerle
uzak da olsa aynı coğrafyada yaşamanın gerilimi tahayyül edildiğinde Gürcü bir
muhacirin cami yapmasının önemi daha iyi anlaşılacaktır. Bütün bir muhite
toplumsal ilişkiler bağlamında nefes aldıran bu yapı, Gürcü muhaciri bir
ustayla muhitin yerlisi bir Türk ustanın işbirliğinde gerçekleşmiştir.” (Muhammed Zeki Saka, Zamandır Geçer,
Büyüyen Ay Yay. İstanbul, 2021)
Kargalı
Ahşap Camii, M. Zeki Saka’nın çocuk haliyle cemaat olduğu, babasının ise aldığı
eğitim gereği görev bilip vaazlar verdiği, Cuma ve bayram namazları kıldırdığı
mekândır.
Aynı
tarihlerde camiye yakın inşa edilen küçük ahşap yapı ise, Sn. Saka’nın
babasının gittiği, kendisinin de bir yıl gitme imkânı bulduğu mekteptir.
Özetle
söylersek, sohbet konumuz olan Kargalı Ahşap Cami’nin Sn. Saka’nın hayatında
özel bir yeri vardır. Yazdığı eserin merkezinde bu ahşap cami, ahşap Karadeniz evleri
ve ambarlar bulunmaktadır.
Kıssadan Hisse
Her atılan adımın olumlu yahut olumsuz bir sonucu vardır. Hepimizden yaşça, bilgi ve donanımca ilerde olan değerli hocamız Prof. Dr. Bahattin Yediyıldız’ın dediği gibi, biz bu sohbetten epey faydalandık.
Çaybaşı
Belediyesi’nin daveti üzerine gittiğimiz alabalık tesisleri sonrasında ise,
hemen yakınında, yol üzerinde Kargalı Camisini yıllar sonra yeniden ziyaret
etme imkânı bulduk.
Eski
bir dostu kucaklar gibi karşıladı bizi...
Hayli
yıpranmıştı.
Ahşap
işlemeleri olanca ihtişamıyla dursa bile, tahtaları çürümeye başlamış, kolonlar
içten içe çözülmekteydi.
Sunum
esnasında ifade ettiğimiz gibi, yıllar önce bu caminin terk edilmiş halini
görünce sahip çıkmak istemiştik. İlgili kişilerle temas kurduk. Cami
görevlisiyle konuşurken, caminin ahşap aksamının kereste olarak kullanılacağını
öğrendik. En azından o aşamada bunun önüne geçip, caminin bir kültür varlığı
olduğunu, üzerinde izinsiz tadilat bile yapılamayacağını söyledik. Çantı
özelliğinden dolayı “taşınabilir” olması; Ünye Çamlık mevki Fener yanındaki
mezarlığa taşınarak koruma altına alınabileceği üzerinde durduk.
Çabalarımız
sonuç vermedi.
Sonuçta
Ünye Atatürk Parkı’nda benzer bir ahşap cami yapıldı.
Kargalı
Ahşap Cami ise çürümeye terk edildi.
Her
şeye rağmen, terk edilen bu yapı buruk bir nostaljinin ötesinde bilinçli bir
ilgiyi hak ediyor…
Çürümeye
terk edilen Kargalı Ahşap Camisi için ne yapılabilir?
Yıllar
önce başladığımız “Ahşap Camiler” araştırmamızı güncelleyebiliriz.
Bir
önceki yazımız “Karadeniz'de Ahşap Yapı
Tekniğinin Kökenleri”, bu güncellemenin ilk adımı sayılır.
Bir
sonraki adım Kargalı Ahşap Cami
olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder