Geçtiğimiz Çarşamba akşamı, 6 Aralık’ta değerli hemşerimiz A. Selim Tuncer’in yapımcılığını
üstlendiği sinema filminin Ünye’de özel gösterimini izledik.
Belediye’nin düzenlediği gösterime eşimle birlikte gittim, beğenerek
izledim.
Cumhuriyet’in 100. yılını kutlamak amacıyla yapılan “Atatürk Filmleri”ndan biri gibi
algılansa da öyle değil.
Yapımcı Tuncer’in
dediği gibi, “farklı bir perspektif” sunmaya çalışıyor.
Hürriyet yazarı Ahmet
Hakan’ın tespiti galiba daha doğru:
Osmanlı ile Cumhuriyet’i barıştırmak gibi bir gayesi var bu filmin.
Son Akşam Yemeği ile ilgili eleştirileri okudum.
Atilla
Dorsay’ın yazısı bence içlerinde en
doyurucu olanıydı.
Mustafa
Kemal’e mutfak aracılığıyla yaklaşmak (26 Ekim 2023, T24)
adlı yazısında olumlu anlatıyor yapımı Atilla Dorsay, oyuncularını övüyor,
spoiler verme pahasına konuyu özetliyor.
Eleştiri bağlamında
ise “Film bence fazla stilize, romantize ve idealize edilmiş” diyor, temelde bir “mutfak filmi” olduğunu vurguluyor.
İlk bakışta Son Akşam Yemeği, Vasıf Öngören’in Zengin Mutfağı adlı eserine benziyor. Ama onun kadar ustaca işlenmiş bir senaryoya sahip değil.
Evet, Son Akşam Yemeği’nin senaryosu
biraz aksıyor.
Öngören’in Zengin
Mutfağı ile benzeşmesi ise, tarihsel bir kesite “mutfaktan” tanıklık
etmeleridir.
Zengin Mutfağı yakın
tarihimize ilişkin bir olayın,15-16
Haziran 1970 işçi hareketinin bir zengin mutfağına yansımasını konu alır. Olayları
anlatan kişi Lütfü Usta’dır ve yıllarını
verdiği köşkün baş aşçıdır. Patronu Kerim Bey’e laf söyletmeyen biridir ama olayların
gelişimi sonucu kendisi için oldukça konforlu olan köşkün mutfağını terk etmeye
karar verir.
Son Akşam Yemeği’nde de iki anlatıcı vardır.
Biri annesinin ölümünden sonra Ankara’ya, dedesinin yanına gelen
küçük Elif...
Diğer anlatıcı Elif’in dedesi Ahir Usta’dır.
Eskiden Osmanlı Saray mutfağının baş aşçısı olan Ahir Usta’yı
torunu Elif Çankaya Köşkü’nde Mustafa
Kemal’in baş aşçısı olarak bilmektedir.
Oysa bir elini Çanakkale cephesinde bırakan Ahir Usta, köşkün
mutfağına ancak ocakçı olarak girebilmiştir.
Elif’in geldiği gün köşkte olağanüstü gelişmeler yaşanır.
Servis asansörü vasıtasıyla küçük Elif Cumhuriyet’in ilanı
kararına tanıklık eder.
Velhasıl zor bir durumdur ve zorlama senaryoyla da olsa Son
Akşam Yemeği oyuncuların performansına dayanarak izleyiciyi sıkmadan finale
kadar taşır.
Aynı performansı Cumhuriyetimizin 100. yılı hatırına TRT’ye
dizi senaryosu yazan senaristlerden de beklerdik.
Neler aksıyor?
Eski Osmanlı Sarayının baş aşçısı ve Çanakkale gazisi Ahir Usta’yı Engin Şenkan muhteşem oyununa rağmen “inandırıcı” kılamamış.
Ahir Usta Osmanlı saray mutfağının şefiyken, Çanakkale
cephesinde gazi olmuş… Baş aşçı, adı üstünde şeftir, yönetici ve
yönlendiricidir. Bir elinin çalışmaması onu şeflikten ocakçılığa düşürmez. Buna
karşın Çankaya Köşkü’nün mutfağına ocakçı olarak girebilmiş. Oysa ocakçılık,
tek elle çalışan biri için daha olmayacak bir görevdir.
Öte yandan Çanakkale’de esirken, düşman subayının elinde yemek
tarifi defteriyle Ahir Usta’yı sorgulaması biraz sakil düşüyor. İki usta oyuncu
bile kurtaramamış o sahneyi.
Neyse, işin felsefesine girersek; Cumhuriyet’imizi 600 yıllık Osmanlı’nın
devamı gibi görsek de Son Akşam Yemeği, Osmanlı’nın Cumhuriyet’e bahşettiği son
bir lütuf gibi duruyor. Falih Rıfkı Atay’ın
Çankaya adlı eserinden bazı esinlenmeler
taşısa da, yazarın anı ve araştırmalarına dayanan değerlendirmeler kadar tarafsız
olunamamış.
Her şeye rağmen Son Akşam Yemeği’ne negatif bakmak mümkün
değil.
Senaryoda bazı zorlamalar olsa da akıcılığından bir şey
kaybetmiyor.
Her türden politik görüşe kapı aralaması, herkesi memnun
etmese de küstürmüyor.
Atilla Dorsay’ın da anlayamadığı bir ayrıntıya, Mustafa Kemal’in
o gece hiç yemek yememesine gelince… El ayak çekilince acıkıyor Paşa ve mutfağa
iniyor. Mutfakta Ahir Usta ile diyaloğa giriyor. Dişi ağrıdığı için yemek
yiyemediğini anlıyoruz. Bu vesileyle Mustafa Kemal’in ağzından bir Cumhuriyet
manifestosuna tanık oluyoruz.
Burada da senaryo zorlanmış. Çünkü Cumhuriyet fikri, filmin
başında Latife Hanım ile mutfağın baş aşçısı arasındaki konuşmayla sınırlı
kalacaktı.
Atilla Dorsay “Ama ben yine de sevdim!” diyor, Son Akşam
Yemeği’ni…
“Çünkü temelde özgün bir yaklaşım, hiç denenmemiş bir tür...
Yani 100. yılını kutlayan Cumhuriyetimizle mutfağımızın birleşimi...”
diyor.
Denenmemiş bir tür olduğuna
katılmıyorum, çünkü Vasıf Öngören’in 1977’de yazdığı tiyatro eseri Zengin Mutfağı
duruyor karşımızda.
Ama Son Akşam Yemeği’ni
ben de sevdim, diyeceğim...
Yapımcısı Selim Tuncer’in dediği gibi Elif rolündeki küçük
oyuncu Azra Aksu’yu izlemek için
bile olsa, bu yapım izlenir.
Duvar
Uzun bir aradan sonra Ünye Şehir Tiyatrosu 8 Aralık akşamı seyirciyle buluştu. Merhum Mustafa Karadeniz anısına Muzaffer İzgü’nün “Duvar” adlı oyunuyla tiyatro sezonunu açan ÜŞT, Kerim Aydemir yönetmenliğinde faaliyetlerini sürdüreceklerini söylüyor.
Henüz bir kültür sarayına yahut bir tiyatro sahnesine sahip
olmayan Ünye’de “Duvar” adlı oyun Ticaret Lisesi gösteri salonunda sergileniyor.
Mustafa Karadeniz’in de sahne aldığı dönemde izlemiştik Duvar’ı… Şimdi yıkılıp yerine AVM yapıldı
o eski Kültür Sarayı’nın.
Zaman hızlı akıyor ve hala Ünye bir kültür binasına sahip
değil.
Olanaksızlıklar içinde çabalayan Ünye Şehir Tiyatrosu’nu ve yönetmen Kerim Aydemir’i yürekten kutluyor, başarılar diliyoruz.
Rahmetle anıyoruz Sevgili Mustafa Karadeniz kardeşimizi, nur içinde yatsın.
Halkla Birlikte Yerel Yönetimler
9 Aralık’ta Anadolu Gençlik Derneği Ünye Temsilciliği binasında başka bir etkinlik vardı: Halkla birlikte Yerel Yönetimler Paneli.
Oturumu organize eden ve yöneten Saadet Partisi GİK üyesi Muammer Bilgiç idi.
Konuklar: Rize - Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu ve Giresun –
Çanakçı Belediye Başkanı Tuncay Kasım.
Halka dönük, şeffaf belediyecilik örneği veren Fındıklı
Belediyesi’nden sonra Çanakçı Belediyesi’ni de öğrenmiş olduk. Kendisine örnek
olarak bir zamanların Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez’i örnek alan Çervatoğlu,
uygulamalarıyla Tunceli Belediye Başkanı Mehmet
Maçoğlu’nu çağrıştırıyor.
Çervatoğlu, CHP listesinden aday gösterilerek 2019 yerel seçimlerinde
yüzde 60’ı bulan oy oranıyla belediye başkanı seçilmişti. Böylece Fındıklı
özelinde Ak Parti’nin Rize’deki mutlak egemenliği kırılmış oldu.
Panelde 70’li yılların Fatsa deneyimi konuşuldu. Fındıklı ve
Çanakçı uygulamaları anlatıldı. Her iki belediyenin kamuoyunda daha fazla
tanınması için öneriler ileri sürüldü.
Panele katılan izleyiciler siyasi eğilimine bakmaksızın
halktan yana güçlerin birlik oluşturması gerektiği yönünde düşünce bildirdi.
Yerel seçimlere az bir zaman kala bu tür etkinliklerin
artması temennisinde bulunuldu.
Muammer Bilgiç hocaya teşekkürler, başkanlara başarı
dileklerimizle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder