Büyük Şehir
Ordu
ilinin Büyük Şehir Belediyesi olmasını öngören yasa teklifiyle birlikte yakın
çevremizde “Büyük Şehir Belediyesi” olmanın
artıları ve eksileri olanca hızıyla tartışılıyor.
Teklif
bir hafta önce yasalaştı.
İktidar
cephesinde “Hayırlı olsun!” mesajlarıyla karşılandı. Bilgilendirme adı altında
uzun uzadıya “Büyük Şehir Belediyesi” olmanın faziletleri sıralanmaktadır.
İktidarın
dışında kalanlar ise; bu kesime “muhalifler” demek mümkündür, biraz temkinli
gibi… Kuşkulu, tedirgin hatta olumsuz bakanlar bile var. (“Yetmez ama evetçiler”i
bu bağlamda bir yere konuşlandıramadım.)
Ünye
Gönüllüsü bir arkadaşım bu konudaki kişisel kanaatimi sorduğunda, “şimdilik
Ordu için olumlu, Ünye için olumsuz bir adım gibi göründüğünü” söyledim.
“Şimdilik”
diyorum, çünkü kesin yargıya varmak için vakit henüz erken.
İşe
biraz hukuk - felsefe katarsak, Alman düşünürü Hegel gibi “Minerva’nın baykuşu gece karanlık bastıktan sonra uçar!”
dememiz gerekir…
Yunan
mitolojisindeki Athena’nın Roma’daki karşılığı olan Minerva, bilge bir
tanrıçadır ve ihtiyatı elden bırakmaz. Simgesi baykuştur, “önce olaylar yaşanır”
der ve ardından “yaşananlarla ilgili düşünceler elde edilir.”
Hegel’in
bu metaforunu daha iyi Anlamak için bizden bir halk deyişine başvurmak
yeterlidir:
“Karaman’ın koyunu sonra çıkar
oyunu!”
****
“Karaman”
derken, aklıma Konya geldi… Hanya ile Konya’yı birlikte ele alan ve “Perşembe’nin
gelişi Çarşamba’dan bellidir” sözünün ardından söylenen bir söz:
“Görürsün Hanya’yı Konya’yı!”
Hanya, son döneminde Osmanlı’nın başını epey ağrıtan Girit
Adası’nda bir şehirdir. 1645’te 54 gün süren bir kuşatma sonrası fethedilir.
1669’da adayı tümüyle ele geçiren Osmanlılar Hanya’yı idari merkez yapar.
1877
– 1878 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında çıkan Rum isyanı sonrası adada Osmanlı
egemenliği fiilen sona erer. Adaya gönderilen Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın imzaladığı Halepa Sözleşmesi ardından Hanya’da Rumlar bağımsızlık elde eder,
giderek güçlenir ve adadaki Müslümanları adayı terk etmek
zorunda bırakırlar.
Gerisi
bir Çağan Irmak filmidir; “Dedemin İnsanları”…
****
Belki
Ordu ve Ünye için “Büyük Şehir
Belediyesi” konusu yeni gündeme geldi ama mesele hayli eskidir.
Şöyle
ki…
Ekim
2012’de çıkarılan yeni Büyük Şehir
Belediye Yasası sırasında “Belediye
Seçimleri Deyip Geçmeyin” başlığıyla bu köşede bir yazım yayınlanmıştı.
Bu
yazıda gidişin nereye doğru olduğunu ilk ipuçlarıyla birlikte yazmıştım. Şimdi
konuya ilişkin yorum bombardımanı yaşanırken malumu yeniden ve yeniden yazmanın
âlemi yok. Zaten allayıp pullayarak ulusal ve yerel basında önümüze sürenler
olduğu gibi, şurasına şu kadar, burasına bu kadar karşı çıkanlar da olacaktır.
Sonuçta
yazılanlar kâğıt üzerinde kalacak ve uygulamaları birçok konuda olduğu gibi bu
konuda da yaşayıp göreceğiz.
Hal
böyleyken, büyük şehir belediyeciliğinin 12
Mart dönemi ürünü olduğunu ve 1982
anayasasının 127. maddesi gereği “büyük
yerleşim yerlerinde özel yönetim biçimleri oluşturulabilir” hükmüne
dayanılarak 1984 yılında uygulamaya başlandığını belirtmek durumundayız.
Ekim
2012’de yapılan değişiklikle Büyük Şehir
Belediyeleri’nin sınırları ve yetki dağılımı daha da genişletilmiş, adeta
“eyalet sistemi”ne geçişi mümkün kılacak hale getirilmiştir.
Eee,
başkanlık sistemine de ancak böyle bir idari yapı uygun düşerdi.
Fakat
benim zihnimi asıl kurcalayan mesele şudur:
Düne
kadar “göç veren” bir il durumundayken,
nasıl oldu da Ordu vilayeti birkaç ay içinde nüfus patlaması yaşayarak 750
binin üzerine çıkabildi?
Siyasi hesaplar uğruna ya Rab, ne
mucizeler yaşanıyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder