Ünye'nin Kayıp
Hikayeleri
Bu
yıl ikincisi düzenlenen etkinliğin ilkine katılamamıştım. Geçen yıl değerli
öğretmenim Mehmet Zeki Gündüz'le
Ünye'de yıllar sonra yeniden buluşabilecektik, olmadı. Ünye'de olmadığım için
ilk "Masal Buluşması"na katılamamıştım.
2.
Ünye Anlatıcılar Buluşması'nda, konu "Ünye’nin Kayıp Hikayeleri" idi.
Ev
sahibi Ünye Belediyesi. Yaşayan Kültürel
Miras Müzesi'nde düzenlenen etkinlik yine aynı arkadaşların
koordinatörlüğünde gerçekleşti; inşaat mühendisi, senarist ve masal anlatıcısı İsmail Canbulat ve Yaşayan Kültürel
Miras Müzesi Sorumlusu Halk Bilimci İhsan
Akbulut...
Geçen
yıl ilk buluşma,Yalı Kumsalı'nda gerçekleşmişti.
Seçilen
mekan, en az bu yılın buluşma mekanı kadar anlamlıydı.
Ortada
yakılan masal ateşinin etrafında masalsı bir söyleşi...
Bu
defa mekan olarak Ünye Müze Evi'nin (şimdiki adıyla Yaşayan Kültürel Miras
Müzesi) bahçesi seçildi. Ortada ateş yoktu ama dinleyicilerle anlatıcılar tıpkı
kumsaldaki gibi bir araya gelip halka oluşturmuştu. Aynı samimi hava içerisinde,
kaybolmaya yüz tutmuş Ünye hikayeleri dile getirildi.
****
Yazar,
dilbilimci Bilgin Hasdemir, Ünye
şivesiyle eski pazaryeri diyaloglarını, esnaf hikayelerini ve bir zamanların mahalle
ilişkilerini dile getirdi...
İrfan Işık hocamız Ünye'nin dilencilerini ve delilerini
anlatı.
Blog
yazarı "Mavianne" Fatma
Canbulat Erdem, çocukluk anısından esinlenerek, babası Muharrem Canbulat'a
ait "Çataltepe Gazoz Fabrikası"nın masalını anlattı. (Masal formu,
Fatma hanımın anısını dinleyen Gülden Görgülü Güler tarafından yazılmış.)
Yaşar Karaduman Çataltepe Gazozu'nun "muzlu gazoz" kısmını,
mübadele yıllarında Ünye'den göç eden Ermeni ve Rum çocuklarının trajik öykülerini
ve Ünye'de evin sarnıcında mahsur kalıp ölen evin hanımını anlattı.
Bana bu bahiste, Yitik Şehir Midrebolu'yu (Mithrapolis) anlatmak düştü.
(Bazen
bir kentin sadece yaşamı, kültürü değil, kendisi de tümüyle yok olup tarihe
kavuşabiliyordu. Platon'un Atlantis'i gibi.)
Ahmet
Kabayel ise "Ünye'de kurgulanan mizah"ın ustası Baba Lütfi'den güldüren ve bir o kadar
da düşündüren anılar aktardı. Ünye'de yaklaşık 20 yıla ulaşan yerel tarih
çalışmalarından söz etti.
Halkbilimci
Elif Akbulut bir Anadolu masalı
anlattı bize... Halka mal olmuş Nasrettin Hoca öyküsüne benzer bir öyküydü bu.
Bir bilgenin ağzından küçüklere masallar formunda ama daha çok büyüklerin ders
alabileceği bir masaldı.
Tiyatro
eseri yazarı Cihan Öksüz'den
"Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu"nun ortaya çıkış öyküsünü dinledik.
Ünye'de tiyatronun "Bir varmış bir yokmuş" üslubuyla nasıl ortaya çıktığından
ve kaldırıldığından söz etti.. Gelecekte "Ünye Tiyatrosu" için fazla
umutlu olmadığını söyledi.
Etkinliğe
katılan Belediye Başkan Yardımcısı Erhan
Eren de, Ünye'de tiyatronun asla kaldırılmadığını,
"ertelendiğini" söyledi.
Masal
Buluşmalarının mimarı İsmail Canbulat,
annesin yaşadığı bir "Hıdırellez" öyküsünü anlattı. Aslında
babasından kalan bir defter dolusu anıyla katılacaktı etkinliğe ama son anda o
derinliğe dalmaktan vazgeçmiş olmalı.
Etkinliğin
diğer mimarı Halkbilimci İhsan Akbulut
ise, sözlü kültürü dijital ortama aktarmaktan
ve bir kaynak oluşturmaktan söz etti.
Gerçekten
de önemli bir etkinlik yerine getirilmişti.
Bir iki saat içinde ortaya çıkan performansın kayıt altına alınması, Ünye'nin kayıp
hikayelerine giden yolu aralayacaktı.
****
Bu
vesileyle burada, Ünye'nin kadim kültürünün gelecek kuşaklara aktarılması
görevine yeniden değinmiş oluyoruz. Anlatılan hikayelerin kayıt altına alınması
gerektiğini bir kez daha vurgulamakta yarar var. 40-50 Yıl önce Mehmet Zeki
öğretmenimizin derlediği Ünyeli çocukların (yani benim de içinde yer aldığım 60
yaş kuşağının) masal anlatıları nasıl zamana yenik düşmediyse, bugün yapılanlar
da zamana karşı duran kültürel değerlerimizdir.
Bu
anlamda etkinliğin gerçekleştirildiği mekanlar da önemlidir.
"Müze
Ev", kültürel mirasın yaşatılmasının ön koşulu, hatta zorunlu bir durağıydı...
Şayet
böyle bir ev restore edilmemiş olsaydı, kültürel mirasımız nerede, nasıl
yaşatılacaktı?
Kim,
nereyi "Yaşayan Kültürel Miras Müzesi" ilan edebilecekti?
Bu
etkinliğin geçen yıl kumsalda yapılması da rasgele bir seçim değildir.
Yok
edilen sahillerimiz, eski tarihi evlerimiz kadar değerlidir.
Kumsalımız
kültürel bir mirastır.
Kıyıda
denize giren çocuklarıyla, kumda düzenlenen futbol turnuvalarıyla, kano ve
sandal yarışlarıyla, yağlı direkte bayrak kapma ve yüzme yarışlarıyla kültürel
bir şölendir.
Yaşatılması
gerekir.
8.8.2018, Ünyekent
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder