Adem Kardeşimin
Anısına
Ben
bu dünyadan giderken ne yalanlarla kurgulanan insan kahkahasının eksik olduğu, insan
umudunun tüketildiği, yeşilli şırıl şırıl suların aktığı daha ilk anında asık
suratlı sorgucuların olduğu cennet yada cehenneminize gitmek istemiyorum...
Benim gitmek istediğim yer, insanın düşlerinde yarattığı çocukların gülüp
koştuğu, şımardığı, yaramazlık yaptığı toplumsal kahkahaların evreni tuttuğu, her
türlü insanlık düşmanı değerlerin yerle bir sayıldığı, insan olma aşkının her
değerin üzerinde tutulduğu, insan yüreğinin melodik yaratılıcılığıyla
yaratılmış musikisinin eksik olmadığı bir sonsuzluğa gitmek istiyorum.
Böyle bir yere gitmeyi istediğim için geride
kalanlarımdan da ne yas, ne tasa, ne de üzüntü yaratmalarını istemiyorum.
O an geldiğinde sevenlerimden beklediğim; en güzel
elbiselerini giyip, en umutlu şiirlerini kuşanıp çocukları en komik
elbiselerini giydirip umutlu anılarını yüksek sesle anlatarak göndermelerini,
doğanın en güzel meyvelerinden elde edilmiş şaraplarının yudumlanmasıyla
birlikte yolcu edilmemi istiyorum...
Artik insanlık ölüm gidişini de değiştirmeye girişmeli,
değil mi?
****
Son
paylaşımlarından birinde böyle diyordu Adem
Sucu kardeşim...
Onu
kasvetli bir 12 Eylül duruşmasında
tanımıştım.
Aynı
davanın sanığı olmaktan gurur duyduğum bir dava arkadaşımdı.
Mahkeme
salonundaki tanışıklığımız, 12 Eylül zindanlarında sürdü.
Zor
anlarımız oldu, sırt sırta verip direndiğimiz...
Tecritte,
hücrede, koğuşta...
Güzel
sohbetlerimiz de oldu...
Ama
her defasında...
Yüzündeki
o kocaman gülümseme...
Hiç
eksilmedi!
Son
yolculuğuna çıkarken de...
"Ölüme
gidişin" değiştiğine tanık olduk seninle.
Işıklar
içinde yat...
24.09.2018
26 Eylül 2018, Ünyekent
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder