30 Ağustos Zafer Bayramı
30 Ağustos Zafer Bayramı’nı yeterince idrak edemediğimizi
düşünürüm hep...
Belki de 19 Mayısların, 23 Nisanların, 29 Ekimlerin görkemli
kutlamaları yanında, 30 Ağustos’un kıyıda kalışından…
Diğerleri tüm okulların katılımıyla kutlanırken; 30 Ağustos Bayramı’nın
sadece asker katılımıyla gerçekleşmesi, “Asker Bayramı!” imiş gibi kabul
edilmesi ve militarist bir gösteriye dönüşmesi etkili olmuştu bunda.
Hatta 30 ağustos sabahı kutlama alanından geçmiyorsak,
bayramdan haberimiz bile olmazdı.
Çünkü okullarımız tatildi.
Biz yoksak, bayram da yoktu…
Bayramların Eski Tadı Neden Yok?
Bayram denince;, milli olsun dini olsun çocukluğumuzun bayram günleri gelir aklımıza… İlk gençlik yıllarımızda bayramların asıl öğesi gibi görürdük kendimizi.
Üniversite yılları“çalkantılı yıllar” olduğundan, sanki
duraklama dönemi oldu bizim için.
Günümüzde bayramların baş aktörü medya...
Sosyal medya, TV, gazete, internet haberciliği üzerinden
bayramlaşıyoruz.
Herkes meşrebince duyuruyor…
Anladığı biçimde giriyor meselenin içine.
Bilişim çağındayız, iletişimde zirvedeyiz.
Yine de 30 Ağustos
eksik kalıyor bir yerde.
Yeterince idrak edemiyoruz.
30 Ağustos 1922 Neyin Zaferi?
Mustafa Kemal’in başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla
da bilinen Büyük Taarruz'un
başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş; 9 Eylül
1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur.
Büyük Taarruz
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 20 Temmuz 1922'deki
oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Mustafa Kemal, taarruz kararını aslında
Haziran ayında almıştı. Taarruz hazırlıkları gizli olarak yürütüldü.
Büyük Taarruz Ağustos'un 26'sını 27'sine bağlayan gece
Afyon'da başlamış, Aslıhan civarında kuşatılan düşman birliklerinin Mustafa
Kemal Paşa'nın bizzat idare ettiği Dumlupınar
Meydan Muharebesi'nde imha edilmesi ile Türk ordusunun zaferiyle
sonuçlanmıştı.
26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruz ve Kurtuluş Savaşı
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak
kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere
inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: ‘Üç’, dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.
Kurtuluş’tan Öncesi
1919 yılında Birinci Dünya Savaşı sonrası İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine dayanarak Anadolu'yu işgale başladı, ordusunun cephanesi elinden alınan Türk milleti, zor durumdaydı.
İtilaf donanması İstanbul'a, Fransızlar Adana'ya, İngilizler
Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon'a, İtalyanlar, Antalya ve Anadolu'nun
güneybatısına yerleşti.
15 Mayıs 1919'da İtilaf devletlerinin izniyle Yunan Ordusu
İzmir'e çıkarma yaptı.
19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin ardından ordudaki
görevinden ayrıldı, işgallere karşı kuvayı milliye hareketinin başına geçti.
1920'de TBMM'nin açılması üzerine işgal güçleri tüm baskıcı
politikalarını Mustafa Kemal ve silah arkadaşları üzerine yoğunlaştırdı,
özellikle Batı Cephesi'nde hareketlilik başladı. Yunan ordusu 1921'de
Polatlı'ya kadar geldi. Polatlı'da dünyanın en uzun sürecek meydan
muharebesinin hazırlıkları yapılıyordu.
Sakarya Meydan Muharebesi
22 Ağustos - 13 Eylül 1921 tarihleri arasında gerçekleşen bu savaş, Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası sayılır. Yunan General Papulas tarafından Yunan ordularına Ankara'ya harekât emri verilmişti. Savaşı Yunan tarafı kazansaydı TBMM, Sevr Antlaşması'nı kabul etmek durumunda kalabilirdi.
TBMM ordusu, Kütahya-Eskişehir
Muharebeleri'ndeki yenilgisinden sonra cephe kritik bir duruma düşmüştü.
Cepheye gelerek durumu yerinde gören ve komutayı eline alan TBMM Başkanı ve
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile
İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fevzi Paşa,
Batı Cephesi birliklerinin Yunan ordusuyla arada büyük bir mesafe bırakılarak Sakarya Nehri'nin doğusuna çekilmesine
ve savunmayı bu hatta devam ettirmesine karar verdiler.
Mustafa Kemal’in "Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa
vardır.” sözüyle özetlenebilecek emri gereği mücadele geniş bir alana yayıldı. Türk
Ordusu'nun 10 Eylül'de başlattığı ve bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın komuta
ettiği savaş, 22 gün ve gece
sürerek 100 km uzunluğunda bir alanda cereyan etti. Yunan ordusu, Ankara'nın 50
km kadar yakınından geri çekilmek zorunda kaldı.
Mustafa Kemal Atatürk bu muharebe için "Sakarya
Melhame-i Kübrası" yani kan gölü, kan deryası demiştir.
Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sonrası TBMM Başkanı ve Türk Orduları Başkomutanı olmuştur.
Sakarya’dan Afyon’a ve İzmir’e
Türk Ordusu Sakarya Meydan Muharebesi'ni kazanmış olsa da
Yunan ordularını savaşa zorlayarak yok edecek bir durumda değildi. Türk
ordusunun bir taarruza girişmesi için büyük eksikleri vardı. Bunların
giderilmesi için halktan son bir kez özveride bulunması istendi. Bütün mali
kaynaklar son sınıra kadar zorlandı ve hemen hazırlıklara başlandı; subaylar ve
askerler taarruz için eğitilmeye başlandı. Ülkenin tüm kaynakları ordunun
emrine verildi.
Muharebelerin fiilen sona erdiği Doğu ve Güney cephesindeki
birlikler de Batı cephesine kaydırıldı. Öte yandan İstanbul'da da Türk kurtuluş
mücadelesine destek veren dernekler İtilaf Devletleri'nin silah depolarından
kaçırdıkları silahları Ankara'ya gönderdiler. Türk ordusu ilk kez taarruza
geçecekti ve bu yüzden sayıca Yunan birliklerinden üstün olmak zorundaydı.
Anadolu'da bu dönemde 200.000 Yunan askeri vardı. Türk ordusu da bir yıllık
hazırlık sonucunda ordudaki asker sayısını 186.000'e yükselterek Yunan
birliklerine yaklaştı. Ancak Türk ordusu tüm bu çabalara rağmen süvari
birlikleri dışında Yunan birliklerine bir üstünlük sağlayamamış, ancak bir
denge kurulabilmişti.
1922 yılının Haziran ayı ortalarında, Başkomutan Müşir Gazi
Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçme kararını aldı. Bu karar sadece üç kişi ile
paylaşıldı: Cephe Komutan Mirliva İsmet
Paşa, Genelkurmay Başkanı Birinci Ferik Fevzi Paşa ve Millî Savunma Bakanı Mirliva Kâzım Paşa.
Asıl amaç; kesin sonuçlu bir muharebenin ardından, düşmanın
savaşma azim ve iradesini tamamen ortadan kaldırmaktı. Büyük Taarruz ve bu taarruzu
taçlandıran Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın son
safhasını ve zirvesini teşkil etmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Say Yay. 2018
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Editions 28-31, Menteş Kitabevi, 1999
Ahmet Yavuz, Büyük Taarruz, Cumhuriyet Kitapları,
2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder