29 Aralık 2010 Çarşamba

22 Aralık 2010 Çarşamba

LODOSUN GETİRDİKLERİ

LODOSUN GETİRDİKLERİ

http://www.unyekent.com/koseyazi/1923/lodosun-getirdikleri

Ünyekent'te bir köşeyazısı

Lodosun uçurduğu yeldeğirmeni
(Fotoğraf: Ünyeses)

Gandhi mi, Bülent Ecevit mi, Che mi?

Assange ve Avcı

Çatalca Mübadele Müzesi

Arkadaki Gülcemal Vapuru Ünye'den de mübadil taşımıştı..
..
ve
Türk Silahlı Vatandaşları
İki Dil İki Bayrak

Ermeni Tasarısı

Halil Efendi Kültür Merkezi

15 Aralık 2010 Çarşamba

Sahilimiz Neden Kirli?

Sahilimiz Neden Kirli?

Sahil 12 Aralık Pazar sabahı temizlendi.
Ertesi gün kumsalın orta yerinde yeşil bir poşet atığı...
Dün yoktu, bugün hala var.

13 aralık 2010 Pazartesi

Temizlikten bir gün sonra ortaya çıkan bu çöpü ya deniz getirdi,
yahut buradan birileri attı.
Yani her halükarda kirletildiği ortada.

Yapılan temizlik eksiktir, yanlıştır ayrı...
Ama burada bir temizlik yapılmıştır.

Buna rağmen
Sahillerimiz Neden Kirli?

http://www.unyekent.com/koseyazi/1904/sahilimiz-neden-kirli

12 Aralık 2010 Pazar


9 Aralık 2010 Perşembe

Biz Bu Tahribatçı Alçakları Tanıyoruz



Biz Bu Tahribatçı Alçakları Tanıyoruz


http://www.unyekent.com/koseyazi/1882/biz-bu-tahribatci-alcaklari-taniyoruz

"Kim bu alçaklar?" diye soruyor Ünye Belediyesi Başkan Yardımcısı...
Yanıtı bir Ünyekent köşe yazısında...


Ünye atatürk Parkı 02 Aralık 2010, 13.55
(Üzerlerini tıklayın, fotoğraflar büyük görünsün.)

1 Aralık 2010 Çarşamba

Okur-Yazar

Okur-Yazar
"Orta Mahalle’den Orta Çarşı’ya taşındığımız yıl ilk okula başladım.
Yaşım küçük olmasına rağmen babam,
kardeşimle birlikte beni de okula gönderdi.
Aynı zamanda o yıl, yaz tatilleri boyunca sürecek olan
Kur’an kursları da başlamış oldu."
......
Bir Ünyekent köşe yazısı:


http://www.unyekent.com/koseyazi/1859/okur-yazar


Ve
Sevdiklerim
Tereddüt ettiklerim
sevmediklerim

Bu kaçıncı sabahtır ki güneş turuncuya çalan bir kızıllıkla doğmakta
ve aynı güzellikle batmakta.


Topyanı’nda yapılmakta olan kırmızı top timsali Japon anıtı.

Alevilik konferansı


24 Kasım 2010 Çarşamba

Bir Bayram Böyle Geçti...


Bir Bayram Böyle Geçti...

Bir Ünyekent köşe yazısı:

http://www.unyekent.com/koseyazi/1835/bir-bayram-boyle-gecti

Anılarımızda özel bir yeri vardır bayram günlerinin…
Yeni giysiler-ayakkabılar giyeriz.
Küslerimiz barışır, büyüklerimizin ellerinden öperiz…

Geriye bayram sevincini gölgeleyen tek etken kalır:

“Kurban kesme” kabusu...

Neyse ki bu bayram, korktuğumuz gibi olmadı,

televizyonlardan yansıyan bilindik tablolarla sınırlı kaldı…

İşte bayram görüntüleri:

........

Ve diğer başlıklar:

Nedir bu “Füze Kalkanı” Projesi?

OMV’den Bayramlık Müjde

Keşaplı Sokağın Galip Amcası

Galip Keşaplı-nın Keşaplı Sokaktaki Eski Evi

(Fotoğraf: A.D.Varilci)

İçinden Tren Geçen Ünye

Samsun-Çarsamba Treni

(Fotoğraf: "Kent ve demiryolu" sitesi'nden.)

http://kentvedemiryolu.com/icerik.php?id=468

ve

Haftanın Sözü

10 Kasım 2010 Çarşamba

Ünye'de 15 bin kişi okuryazar değil-miş!


Ünye'de 15 bin kişi okuryazar değil-miş!

http://www.unyekent.com/koseyazi/1808/unyede-15-bin-kisi-okuryazar-degil-mis
...
"..TÜİK verilerinin bildirdiği bu sonuç, Ünye’de bir çok aydının yüreğini sızlatmış olmalı. Mülki idareden sivil kuruluşlara, “eğitim emekçileri”nden “eğitim iş”e kadar bilumum vatandaşların “okuma-yazma seferberliği”ne girişeceğinden kuşkumuz yoktur."

OKURYAZARLIK VE EĞİTİM ÜZERİNE ÜNYEKENT'TEN BİR KÖŞE YAZISI

RUHU ŞAD OLSUN...


Bir “10 Kasım” Klasiği

Atatürk’ün 72. Yıldönümü aramızdan ayrılışının…

Sabah saygı duruşu sırasında evde kahvaltımı bitirmek üzereydim. Saat 9’u 5 geçe sirenler çalmaya başladı. Yola bakan pencerenin ardından seremoniye katılmak istedim...

Caddede fazla kimse yoktu. Kenara çekip otomobilinden inen ve saygı duruşunda bulunanlar vardı… İstifini bozmadan acı acı çalan sirene inat yoluna devam edenler de.

Siren çalma süresi uzadı, saygı duruşundakilerin “n’oluyoruz!” kıpırdanışı… Saate baktım: 9’u 8 geçiyor. Fazla saygı duruşu daha fazla saygıya tekabül eder miydi, bilinmez ama saygı duruşundakilerden çok, istifini bozmadan yürüyüşünü sürdürenler durumdan rahatsızdı.

Siren sesi birden inişe geçti, söndü.

Bir 10 Kasım “duruşu” daha yaşandı ülkemizin günlük güneşlik bir güz sabahında. Bildik bir 10 Kasım seremonisi.

“Ne var bunda?” diyeceksiniz… Her 10 Kasım böyle yaşanmıyor muydu?

Belki.

Ama 72 yıldan bu yana süre gelen “10 Kasım” benzeri bir anma dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Hiçbir lider için ülkesi yüzlerce yıl sürecek olan minnet borcunu O’nun manevi huzurunda saygıyla eğilerek ödemez.

Sanki bir eksiklik var ya da bir yerde hata yapıyoruz.

Bir dönem çoğunluğun suret-i Atatürk’ten geçindiği Türkiye’de (şimdi hala öyle mi, bilmiyorum); “sevenler” ve “karşı olanlar” diye ikiye bölünmekteyiz. Çoğu konuda olduğu bibi…

Etki tepki karşıtlığı anlayacağınız.

Bölünme, bazen kendi içinde müşterekler (düşünce ortaklığı) yaratabilmektedir. Örneğin bir kesim “aşırı” sol ile “aşırı” sağ’ın ortak paydası “Atatürk düşmanlığı”nda pekala buluşabiliyor.

Yahut, “ulusalcılık” temelinde sağ koldan yol alanlarla sol koldan ilerleyenler arasında bir Atatürk yoldaşlığı kurulabiliyor. (Her kötünün bir “iyi” yanı varsa, bu da o olsa gerek.)

Bir de Atatürk’ü anlamaya ve anlatmaya çalışan bir cenah var ki, ciltler dolusu Atatürk külliyatıyla çıktılar ortaya… Atatürk’ün diye bildiğimiz “cırtlak” sesin yerine, neredeyse bir asır sonra tok ve mağrur bir lider sesi duyduk. Meğer Atatürk’ün gerçek sesi buymuş. Albümlere yeni ve hiç bilinmeyen Atatürk resimleri girmeye başladı. Diğer yandan okullarda Atatürk Köşesi uygulaması bakanlık genelgeleriyle akamete uğratıldı.

Tam bu noktada, Atatürk’e alttan alta kinlenen ve her fırsatta O’nu karalamaya çalışan bazı kesimlerin ekmeğine yağ sürdüğümün farkındayım. Dayanılmaz keyif aldıklarını gayet iyi biliyorum. Ayranları kabardığında “Atatürk’ü koruma Yasaları”na rağmen ağzı açılmadık hakaretler etmekten geri durmazlar.

Ve bir an önce Atatürk’le ilgili bu “çağ dışı” uygulamalardan vazgeçilmesini savunurlar.

72 Yıl sonra Atatürk heykeli dikmek isteyenlerle, heykellerini kırmak isteyenlerin karşı karşıya getirildiği Türkiye’de, önce bu çelişkinin çözüm noktası bulunmalıdır.

Atatürk imzasını alnımıza dövme de yaptırsak nafile!

3 Kasım 2010 Çarşamba

Kim Tutar Seni OMV?





Mesudiye Kurultayı sonrası Oktay Ekşi ile Medreseönü'nde Uzunsaçlı'nın Yeri'nde karşılaştık. Baykal'ın "Kaset Olayı" tazeydi. Henüz Baykal'ın istifası ortada yoktu. Küçük bir sohbetimiz oldu. İçten, cana yakın biriydi. Ünye'de yerel basına yazdığımı öğrenince ilgisi daha da arttı. Ülkede yaşananlar O'nu kaygılandırıyordu ama gelecekten umutluydu. İyi bir gelecek temennisiyle ayrıldık.

"Bunlar analarını da satarlar!" muhabbetiyle, birden gündemin merkezine oturan Sn. Ekşi'ye iktidar destekli bir haçlı seferi başlatıldı.

Ünyekent'teki bugünkü köşe yazısında Oktay Ekşi'ye gönderme yapmam kaçınılmaz oldu...

"Ana'nı satma, al da git!"
Demeliydi galiba...




http://www.unyekent.com/koseyazi/1784/kim-tutar-seni-omv

Kim Tutar Seni OMV?

Akçay Termik santralinden, Oktay Ekşi'ye uzanan bir satış öyküsü...

27 Ekim 2010 Çarşamba

Sorunun Özü

Geçen hafta “Fatmagül’ün Suçu…” ile girdiğimiz konu, daha çok “toplumu korumak” adına devletin üzerinde kontrol sağladığı mekanizmalara yöneldi. Bu noktada bir açıklama yapma gereği ortaya çıktı…

(Köşe yazısının devamı yukarıdaki adrestedir.)

21 Ekim 2010 Perşembe

Fatmagül'ün Suçu


Fatmagül'ün Suçu


Kulağıma bir haber çalındı, inşallah doğru değildir. Ünye’nin nispeten yeni yerleşim bölgesi sayılan bir mahallede çirkin bir olay yaşanıyor. Tıpkı televizyonda birkaç hafta önce izlediğimiz “Fatmagül’ün Suçu Ne?” isimli dizide yaşanan tecavüz olayına benzer bir girişim olmuş.
.....


Yapılan bir araştırma sonucunda ülkemizde bir çocuğun 12 yaşına kadar 101 bin şiddet olayını televizyonda izlediği ortaya konmuştur. Bu olayların 13 bin 400’ü ölüm içeren olaylardır. Diğerleri tecavüz, işkence ve saldırı ağırlıklıdır.


--
Varilci
http://www.varilci.blogspot.com/
http://www.unyekent.com/index.php
http://unyetariharastrmagrubu.blogspot.com/
http://www.facebook.com/album.php?aid=219803&id=647773768&saved#!/varilci

13 Ekim 2010 Çarşamba

10.10.2010

"Hafta sonu 10 Ekim’di...
10.10.2010.
Ünye’de iki etkinlik gerçekleşti:
Biri Ordu’da kongresini yapan Avrupa Gazeteciler Birliği üyelerinin Ünye’yi ziyaretiydi.
Diğeri geleneksel hale gelen Haznedar Konferansları’nın başlaması."

“'Ünye budur!' diyebileceğimiz özellikler..."

"Ünye için yeni ama dünya ölçüsünde anlam taşıyan bir gelişme..."

Ayrıntılar için:

http://www.unyekent.com/koseyazi/1717/10102010

Ve diğer ayrıntı - fotoğraflar için:

http://www.facebook.com/album.php?aid=248105&id=647773768&saved#!/album.php?aid=248105&id=647773768&fbid=461336828768



Büyütmek için üzerlerini "tık"layın.












24 Eylül 2010 Cuma

Ünyekent Gazetesi, 24.09.2010; Sayfa 2

Ordu Kurul Kayası’ndan

Ünye Kızılkaya’ya

ÜNYE TARİH ARAŞTIRMA GRUBU
ÜNYEKENT ARAŞTIRMA YAZISI

http://www.unyekent.com/konu/226/ordu-kurul-kayasi-8217ndan-unye-kizilkaya-8217ya

Evvelki gün, vilayetimiz Ordu’daydık. Tanıtımını daha çok yaylaları üzerinden yapmaya çalışan ve oksijen (O2, Oxygen) sembolünü tanıtım logosu seçen Ordu için güzel bir buluştu ama yeterli değildi. Kaçınılmaz olarak Ordu, dikkatini tarih ve turizm noktalarına çevirdi. Ve böylece Karadeniz’de bölgenin en önemli arkeolojik kazısı başladı. Kurul Kayası kazısına yaptığımız yolculuk, aklımıza Ünye Kalesi’ni ve Kızılkaya’yı getirdi.


Kurul Kayası’ndan Ordu

Kurul Kayası kazı ekibi iş başında

Zirvenin dört yanı kazılınca burada bir kale olduğu ortaya çıkmış

Parçalanmış bir testi

Öğretmenimiz İrfan Işık bir arkeoloji öğrencisinden bilgi alırken


Kazı ekibi kalenin yamaç evleri duvarını ortaya çıkarıyor

Bir grup mastır öğrencisi verileri kayda geçiriyor

Zirveye çıkılan basamaklar

Öğretim görevlisi Atakan Bey, sunakları ve kurban kanının akıtıldığı düzeneği gösteriyor.

Melet Irmağına kadar indiği söylenen tünelin giriş bölümü

Su Sarnıcı


Ayrıntı için:

Ünyekent Gazetesi, 24.09.2010; Sayfa 2, "Ordu Kurul Kayası'ndan Ünye Kızılkaya'ya"

http://www.unyekent.com/konu/226/ordu-kurul-kayasi-8217ndan-unye-kizilkaya-8217ya