Göçmen Sorunu II
Resmî kayıtlara göre, Türkiye'de 24 Mart 2022 tarihi
itibarıyla toplam 3 milyon 754 bin 591
Suriyeli bulunmaktadır. Mülteciler Derneği’nin 24.05.2023 tarihli bülteninde
yer alan bu bilgi, ülkemizde kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli
sayısıdır.
Bu sayı sadece kayıtlı Suriyelileri yansıtıyor, kayıt dışı kaç
Suriyeli olduğu bilinmiyor. Türkiye'de ayrıca, Afgan, Irak, İran dâhil çok
sayıda ülkeden göçmen bulunuyor.
Türkiye'de bugün toplamda 10
milyondan fazla mülteci olduğunu ileri sürülüyor. Bu sayıyı “abartılı” bulanlar
olsa da, şu gerçeği vurgulamakta yarar var:
Ülkemiz dünyada bugün en fazla göçmen nüfusu barındıran
ülkeler sıralamasında ilk sıradadır.
Neden sığınmacı nüfusun en fazla olduğu ülke Türkiye?
Aslında sığınmacılar Batı ülkelerini tercih ediyor.
Ama zengin Avrupa ülkeleri kendilerinin belirledikleri çok az sayıda göçmeni, özellikle de Suriyelileri
ülkelerine kabul ediyor.
“Göçmenler Türkiye’de kalsın, bize gönderilmesin” diyerek,
ülkemizi parasal yönden destekleyeceklerini taahhüt ediyorlar.
Böylece ülkemiz son yıllarda sayıları milyonlarla ifade edilen
sığınmacı akınına uğruyor.
Lübnan Örneğinden Pakistan’a
Bir önceki yazımızda Lübnan’ın nasıl göçmen akınına uğradığını
anlattık.
Lübnan’ın bozulan demografik yapısına ve Lübnan iç savaşına
değindik…
Görünen o ki, Lübnan’ın karşı karşıya kaldığı demografik işgal
bizde de çoktan başlamış… Uluslararası sermayenin tahakkümü altındaki
Türkiye’de (buna emperyalizmin yeni sömürgecilik sistemi de diyebiliriz),
hassas olan dengelerin hızla bozulduğuna tanık oluyoruz. Ülkemizdeki demografik
yapının değişimine paralel olarak, siyasi ve ekonomik buhran derinleşiyor.
Halkımızın bir kısmı “din kardeşi” olarak gördüğü sığınmacıları
destekliyormuş gibi görünürken, onları istemeyen kesim “milliyetçilik” bayrağı
altında tepki gösteriyor.
Türkiye bugün dünyanın en sorunlu göçmen nüfusuna sahip bir
ülkedir.
6 milyonluk Lübnan, 10 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle bir iç
savaş yaşadı, iflas etti ve çok büyük yaralar aldı.
Yakın tarihte Lübnan gibi mülteci akınına uğrayan bir başka
ülke Pakistan’dır.
Pakistan’da Neler Oldu?
Etnik ve dini mülahazalarla koptuğu Hindistan’la yıllarca
sınır savaşı sürdüren Pakistan,
Endonezya’dan sonra en fazla Müslüman nüfusa sahip ülkedir. Birleşik
Krallık’tan bağımsızlığını ilan ettiği 1947 yılından da önce, 1919’da Türk
Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen Pakistanlılar olmuştu. Muhammed İkbal önderliğinde ordumuza para yardımı yapmışlar ve bu para Büyük
Taarruz’da hem de Sakarya ve çevresinin yeniden kalkınmasında kullanılmış,
kalan miktar ise İş Bankası’nın
kuruluş sermayesi olmuştu. Abdurrahman Peşaveri, Milli Mücadeleye şahsen
katılıp birçok "diplomatik" temasta görev almış, o dönemde kurulan Anadolu Ajansı’na muhabir olmuştu.
1947’de Pakistan’ın bağımsızlığını
ilan etmesinden sonra diplomatik ilişkinin kurulduğu ülkeler arasında ilk sıra
Türkiye Cumhuriyeti’ne verilmişti…
Bir zamanlar uzay yarışıyla gündeme
gelen Pakistan, 1979'da Sovyetlerin Afganistan’a
müdahalesinin ardından tüm dinamizmini yitirdi. Sebep Afgan hükümetinin çağrısı
üzerine, Pakistan’ın 4,5 milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul etmesiydi...
Bu kararın alınmasında ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA)’nın, Pakistan üzerinden yaklaşık üç
milyar dolarlık "eğit-donat" programı etkili oldu. Sovyet
işgaline karşı İslami savaşçılar, Pakistan ordusu ve İstihbarat Teşkilatı (ISI)
tarafından eğitildi.
Böylece
Pakistan sınırı kolaylıkla geçen binlerce teröristin yuvalandığı komşu ülke durumuna
geldi. Pakistan, radikal savaşçılar için bir eğitim ve lojistik destek üssü
oldu, silah ve para kaynağı, ABD ve bazı Arap ülkeleriydi.
1989'da
Sovyetler Afganistan’dan çekilince, Pakistan’ın eğittiği El Kaide başta olmak
üzere ülkedeki tüm terörist unsurlar dünyanın başına bela oldu. Pakistan’ın beslediği
ve komşusu Afganistan’a gönderdiği terör şebekeleri, kendisini ve ABD’ni vuran
bir canavara dönüştü.
Sığınmacılar
Pakistan’da etkili bir güce ulaştı ve ülkede şeriat istemeye başladı. Afganistan’da
savaşmak üzere eğittiği bu unsurlar; Pakistan’ı, etnik ve mezhep çatışmalarının
süreklilik kazandığı, toplumda derin bölünmelerin yaşandığı bir ülke konumuna
getirdi. Pakistan toplumu ve medyası radikalleşti. Siyasi İslamcılık, Pakistan
ordusunda ve diğer devlet kurumlarında yaygınlaştı. 1980''lerde Hindistan'la
yarışan ve nükleer güç sahibi Pakistan, bir daha istikrar yüzü göremedi.
Sığınmacılar için, Birleşmiş Milletler
(BM) ve bazı İslam ülkeleri tarafından Pakistan'a önemli bir ekonomik destek
sağlandı. Pakistanlı mülteci uzmanı Cavit Sıddıki, ülkedeki mülteciler
tarafından organize edilen suçlar ve terör faaliyetleri nedeniyle sosyal
hayatın tehdit altına girdiğini belirtti. Sıddıki, mültecilerin Pakistan’da
sosyal hayatı zedelediğinin tam olarak farkına varılmasının 30 yıl sürdüğünü
söyledi. (Sözcü Gazetesi, 17 Nisan 2022)
Ama artık
iş işten geçmişti.
Suriye’de Sona Doğru
Yakındoğu’da sığınmacılar eliyle bölüp
parçalan son ülke Suriye oldu. Suriye'de terör örgütleri eliyle adeta bir terör
devletçiği yaratıldı. “Arap Baharı” söylemiyle dalga dalga derinleştirilen
karmaşa Tunus, Libya ve Mısır üzerinden Suriye’ye gelip dayandı. Rusya’nın
desteğiyle ayakta kalmayı başaran Suriye, bu arbededen derin yara aldı. Nüfusun
önemli bir kısmı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Sığınmacıların önemli bir
bölümü Türkiye’ye geldi.
Quantum
Fonu Grubu'nun baş yatırım danışmanı George Soros: “Göçmenler Avrupa ülkelerine gelmesin, çünkü
demografik yapıyı bozar ama Türkiye'de kalırlarsa demografik yapıyı bozmazlar,
finans desteği sağlanır.”
demektedir.
Avrupa Birliği ülkeleri seçerek çok az
sayıda Suriyeli aldı, fazla Suriyeli sığınmacı istemiyor. Körfez ülkeleri,
Suriyeli sığınmacı kabul etmiyor. Yaklaşık olarak Almanya 532 bin, İsveç 114
bin, Avusturya 53 bin, Kanada 54 bin, Yunanistan 36 bin, ABD 33 bin, Hollanda
33 bin, Danimarka 20 bin, İsviçre 20 bin, İngiltere 20 bin, Fransa 19 bin,
Bulgaristan 18 bin Suriyeli sığınmacı kabul etti.
Göçmen Sorununun Öteki Yüzü
Bodrum'da 14 kişinin bulunduğu fiber
teknenin 2 Eylül 2015'te batması sonucu Suriyeli Alan bebeğin de arasında olduğu 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan
olayda, minik Alan'ın cansız bedeni Akyarlar Mahallesi'ndeki Fenerburnu
Sahili'ne vurdu.
Kıyıya vuran cansız bedeniyle dünyayı
derinden sarsan Alan bebeğin ölümünün üzerinden yıllar geçse de acısı
yüreklerdeki tazeliğini koruyor.
Üzücü olayın ardından basına ve
kamuoyuna adı "Aylan bebek"
olarak yansıyan Alan bebek, her yıl 2 Eylül'de Fenerburnu Sahili'nde anılıyor.
Alan bebeğin sahile vuran cansız
bedeninin görüntüleri, Suriye'deki savaşın korkunç yüzünü bir kez daha ortaya
koymuş, uluslararası toplumun da mülteci sorununa dikkatini çekmişti.
Sonuç
Türkiye, dünyada en çok sığınmacıya ev
sahipliği yapan bir ülke durumundadır... Göç İdaresi Başkanlığı’nın açıkladığı
resmi verilere göre Türkiye'deki kayıtlı
yabancı sayısı toplam 4 milyon 990
bin 663. Aslında ülkemiz göçmenlerin geçici iskân ettiği bir ara konak
konumundadır. Esas hedefleri Avrupa’ya göç etmektir. Ancak Batı ülkeleri kendi
belirlediği, sınırlı sayıda göçmene izin vermektedir.
Türkiye’nin ise belirlenmiş bir göçmen
politikası yoktur. Gelenleri düzenli biçimde iskân etmesi, beklentilerini
karşılaması olası değildir.
Bazı çevrelere göre ülkemizde 10 ya da
13 milyon sığınmacı bulunmaktadır. Sınırlarımız kevgire dönmüş, ipini koparan
soluğu Türkiye’de almaktadır. Ülkemizde demografik yapı hızla bozulmaya
başlamış, Lübnan’da, Pakistan’da yaşanan sürece benzer bir durum yaşanmaktadır.
Kimilerine göre artık Türkiye’nin
işgaline dur deme zamanıdır.
Yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “düzensiz göçle mücadele” ettikleri beyanı, konunun vahametini
ortaya koymaktadır.
Yararlanılan Kaynaklar:
Mülteciler Derneği: https://multeciler.org.tr
Anadolu Ajansı: Gündem, Ali Ballı, 02.09.2021, Göçmen
Dramı
Naim
Babüroğlu, Göçmen sorunu Türkiye'yi nereye götürür? 15 Mart 2023, Yeniçağ
Atilla
D. Yerlikaya, Cive Pakistan, Kırmızı Kedi Yay. 2019
Sahib
Ramazanov, Afganistan’da Taliban Yönetimi ve Bölgeye Etkileri (Pakistan Ülke Örneği İncelemesi) (Derleme Çalışması), Son Çağ Yay. 2022
Habbab Çetin Akdeniz, Guantanamo Pakistan, Ark Kitap, 2012