13 Mayıs 2020 Çarşamba

Büyüklerimiz


Büyüklerimiz


Şairin “Bugün Pazar” diye başlayan şiirindeki gibi…
Günler sonra ilk defa onları güneşe çıkardık.
Ünye’de 65 yaş üstü bu kadar hemşerimin olduğunu bilmezdim.
Kimi bastonlu, kimi çakı gibi; onlarca “büyüğümüz” sahili doldurdu.

****
“Sen niye inmiyorsun sahile?” dedi, kızım.
“Polis kızar!” dedim, “Bugün yaşlılar günü…”
Bekçiye falan denk gelirsem, alimallah ayağımdan vururlar.
Şaka bir yana, 65 yaşımda olduğum hatırlatılıncaya kadar, benim de onlarla birlikte sokağa inmem gerektiğini düşünmemiştim.
Gelip geçenleri izlerken, saat 11.00-15,00 arası geçmiş, siyasilerinizin deyimiyle “büyüklerimize” tanınan “sokağa çıkma” izni doluvermişti.
Daha önce de demiştim, antrenmanlıyım!
Evde kalmak zor bir iş değil benim için…
Okul dersen, “online” elimin altında.
Bilgisayarım, kitaplarım…
Hepsi yanımda.

****
Eve kapandığımız günden bu yana, topu topu iki sefer evden dışarı çıkmışım.
Birkaç sefer indiğim Acısu çeşmesini “dışarıdan” saymıyorum.
Evde kalmak, o kadar da zor değil.
Okula yahut büroya gitmiyor olsaydım şayet, evde kalmaya gönüllü olurdum.
Yaşdaşım emekliler gibi kahvehane alışkanlığım olmadı.
Park-bahçe, banklarda hiç zaman öldürmedim.
Yine de empati kurarak, büyüklerimize getirmek istiyorum konuyu…       

****
İyi ki, 39’ların Almanya’sında değiliz.
“Ötenazi” yahut “T-24” adı verilen programla Naziler, "üstün ırk" kavramı için yeterli niteliklere sahip olmayan bireylerin yok edilmesini uygulamaya koymuştu. Alman gizli devlet polisi Gestapo, sadece Yahudileri değil, çoluk çocuk, yaşlı demeden toplum için "yararsız", genetik Ari saflığına yönelik bir tehdit olarak gördüğü unsurları topluyor, özel olarak inşa edilmiş gaz odalarında öldürtüyordu. Sivil tepkilerden korkmayan Gestapo, siyasi rakipleri ve Nazi rejiminin polisine boyun eğmeyi reddedenleri tespit edip tutuklatıyordu. Engelli bebekler ve küçük çocuklar ise iğne ile ölümcül dozda ilaç verilerek ya da aç bırakılarak öldürülüyordu. Kurbanların cesetleri krematoryum adı verilen büyük fırınlarda yakılıyordu. 1941’deki halk protestolarına karşın Nazi liderliği, bu programı savaş boyunca devam ettirdi. 1940 ve 1945 yılları arasında yüz binlerce engelli yahut iş göremez durumundaki insanlar öldürüldü.
İyi ki, böylesine “faşist” bir rejime sahip değiliz!
İnsanlarımızın müzik yapma uğruna ölümüne direndikleri ve öldükleri, düşündüğünü yazdığı yahut haber yaptığı için hapse atılan, “korono infazından” bile yararlandırılmayan bir ülke de olsak, Nazi Almanya’sından daha insaflıyız.
Özel durumlar için elinde “öldürülecekler” listesi bulunan yandaşlara sahip te olsak…
Kendinden saymadıklarının ölüsünü bile “memleket toprağına gömdürmeyiz!” anlayışında olanlarımız da olsa…
Halen “demokrasi” ile yönetilen bir ülke durumundayız.
Ne mutlu bize!


****
Pazar günüyle başladık, aynı günün bir haberiyle sonlandıralım.
İzmir’in Tire ilçesinde oturan 83 yaşındaki ayakkabı boyacısı Kadir Kayak, 65 yaş ve üstü vatandaşların dışarı çıkabildiği dört saat boyunca, boya tezgâhını kurarak çalışmış.
Sağlıklı günler hepimize!


13.05.2020, Ünyekent