10 Kasım 2008 Pazartesi

HOŞ GELDİN BARACK OBAMA / BÜYÜK SİYAH UMUT



2008 Kasım’ının ikinci günü…
ABD’de 44. Başkan seçildi.
Bu defa siyahi bir lider:
Barack Obama!

ABD tarihinde ilk defa, beyaz olmayan biri Başkan seçiliyor.

Bu ne demek?
Köle emeği üzerine kurulmuş Amerika Birleşik Devletleri'nde, köleler çoğunlukla Afrika kökenli zencilerdi. Şimdi onlardan biri ABD’ne başkan oluyordu.
Kâhinlerin kehaneti mi gerçekleşiyordu?
Şiilerin Batı’dan gelmesini beklediği “uzun boylu” kurtarıcı bu muydu?
Sam Amca, Tom Amca’ya yenilmiş miydi?

Haberler manşetlere taşınırken, benzer ibarelere yer verildi.
Yerli basınımızda başlık:
Amerika'da Devrim Oldu!

Dost ve müttefikimiz, stratejik ortağımız Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekten bir devrim mi oldu... Martin Luther King’in rüyası gerçekleşti mi?
Henüz dün zencilerin diri diri yakıldığı bu ülkede, beyazlara ait kafeteryalara dahi alınmayan, toplu taşıma araçlarının ayrıldığı ABD’de önemli bir değişim gerçekleşmişti. Değişimin sloganı sadece “Yeni Yüz, Yeni Lider!” değildi. Yoksullara sağlık, işsizlere iş!” gibi sosyal sloganlar bağrılıyordu.
Kendileri gibi olmayan herkesi “siyahi” ilan ederek “ötekileştiren” beyazlar, iktidarı kaybetmişlerdi. Obama, beyaz rakiplerinin tüm popülist propagandalarına karşılık vermiş, usta bir manevrayla önce Hillary Clinton’u, ardından Cumhuriyetçi McCain’i devirerek Başkanlık koltuğuna tırmanmıştı. Şüphesiz bu başarıda başat iki öğe vardı:
1- Ötekileştirilenler.
2- Dünya konjonktürü.

ABD ekonomisi krizdeydi.
Askeri ve politik açmazlar çözüm bekliyordu.
Sosyal yapıdaki problemler üst seviyedeydi.
Çoğunluğu zencilerden ve melez göçmenlerden oluşan yoksul nüfus, bulundukları statüsünden hiç hoşnut değildi.
Bir zamanlar Tracy Chapman’ın söylediği “Devrim Hakkında Konuşuluyor” şarkısı, şimdi yerli yerine oturmakta mıydı?

Bilmiyor musun?
Devrimden söz ediliyor
Fısıltılı seslerle…

Artık fısıldamak yerine, iktidar kapıları aralanmıştır.
"ABD’de devrim oldu" denilmektedir.
Hoş geldin Barack Obama. Büyük siyah umut…
Hoş geldin!

Obama gelmeden önce (henüz ortada yokken), ABD’de önemli bir yerde bir başka siyahî isim vardı:
1991’deki Körfez Savaşı’nı yöneten Eski Genel Kurmay başkanı Colin Powell. Amerikan Ordusu’ndan emekli olduktan sonra da Bush’a Dışişleri Bakanlığı yaptı.
Daha sonra Obama’nın destekçisi oldu.

Obama’yı yalnız bırakmayan başka isimler de vardı.
Yahudi asıllı, ABD’nin ünlü finans spekülatörü George Soros.
Turuncu ya da Kadife Devrimlerin finansörü Soros, bu defa Liberal girişimlerini bizzat dünya devinin beyninde gerçekleştirmeyi denemişti.
Soros, daha önce de Baba Obama’nın ülkesi Kenya’da Turuncu Devrim finanse etmişti. Hareket başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Blanço, bin ölü, binlerce yaralı ve sürgün olmuştu.
Tesadüf, iktidardaki Kikuyu Kabilesi mensubu Mwai Kibaki’ye karşı, Kenya’daki muhalefet Baba Obama’nın kabilesi; Luoların lideri Raila Odinga desteklenmişti. Üstelik Odinga, Baba Obama’nın yeğeni, yani Barack Obama’nın kuzeni idi.
Kenya’daki iki büyük kabileden biri olan Luolar, diğer kabile Kikuyularla sürekli çatışmalarına karşın, Yahudi kabile Yabirslerle dost olagelmişlerdi. Dostlukları, ta Amerikalı beyazların Afrika’dan köle avladıkları zamana dayanmaktaydı. Luo kabilesi köle taciri Yabirslerle ticari birlik içindeydi.(Ayrıntı için, bkz. Soner Yalçın, Hürriyet Gazetesi, 09/11/2008)

Seçim propogandaları sırasında "hiç köle olmadı" sloganı, Obama'ya ne kazandırdı , bilmiyoruz ama Obama'nın kazanmasında emekçi kölelerinin torunları zaferin olmazsa olmaz'ı idi.

Baba Obama’nın ABD bursuyla gittiği Harward Üniversitesi, aslında ABD’yi yönetmeye aday adaylarının “seçkinler kulübü” dür.

Sonuç:

Yönetme sanatında her daim bir başka seçeneği elde bulundurmak gerekiyor. En ağır işlerde çalışan, hatta dünyanın öbür ucunda Amerikan çıkarları için can veren paralı askerler çoğunlukla siyahi değil mi?Her zaman büyük beyaz umudun sökmediği ABD’de, şimdi umutları renklendirmenin zamanı geldi.