30 Ekim 2019 Çarşamba

Perge Antik Kenti (Antalya İzlenimleri II)



Perge Antik Kenti
(Antalya İzlenimleri II)


2019 Yaz tatilinde gezdiğimiz arkeolojik yerlerden biri Perge Antik Kenti’ydi.
Antalya şehir merkezinin yaklaşık 17 km. kuzeydoğusunda, Aksu sınırları içinde yer alan antik Perge kenti, Anadolu'nun en düzenli Roma kentlerindendir. Sadece mimarisiyle değil, mermer heykeltıraşlığıyla da ünlüdür. Antalya Müzesi heykellerinin yarıdan fazlası Perge kazılarında ele geçirilen heykellerden oluşur. Müze'nin "Perge Tiyatrosu Salonu", antik kentten alınan heykeller ve süslemeleri içermektedir. Müzenin "Tanrılar Salonu", "İmparatorlar Salonu" ve "Lahitler Salonu" yine Perge kazılarında bulunan eserlerden oluşmuştur.
Şöyle bir deyiş vardır Antalya gezi turlarında söylenen; şayet Perge Antik Kentini gezdiyseniz, Antalya Müzesini de görmek zorundasınız.
Antalya müzesini gezenler içinse, Perge’yi görmek farz-ı ayn’dır.

Antik Perge Kentinin Ortaya Çıkışı

Antalya ve çevresi, Anadolu’nun en eski yerleşimine sahip yerlerden biridir. Tarihöncesi dönemde bu bölgede Karain, Beldibi ve Belönü gibi mağaralar ilk insan yerleşimine sahne olmuştur. Konumu itibariyle “ ticari ulaşım noktaları” üzerinde antik kentlere sahiptir.
Antalya şehir merkezi (Attaleia - Antalya Kaleiçi) ve Konyaaltı Plajı (Olbia); Klasik, Helenistik ve Roma dönemlerine ait kalıntılarla doludur. Hadrianus Kapısı, Roma İmparatorluk döneminden kalma önemli tarihi eserlerden biridir.
Antalya şehir merkezine en yakın antik kent olan Perge ise.  bir zamanlar Pamphilia Bölgesine başkentlik yapmıştır. Perge’deki akropolis Tunç Çağı’ndan kalmadır. Helenistik dönemde zengin ve güzel şehirlerden sayılan Perge, Roma Döneminde en parlak çağını yaşar. Matematikçi Apollonius (MÖ. 262- 190) Perge'de doğup, yaşayan bilim insanlarındandır. Pergeli Apollonius'un hiperbol, elips ve parabol gibi faraziyeleri, 16. yüzyıl bilimcileri Kepler ve Kopernik tarafından kullanılmış, Newton'un çekim yasalarına temel oluşturmuştur. Öklid geometrisini benimseyip geliştiren Apollonius, analitik geometrinin temelini atmıştır.

Perge’de Öne Çıkan Özellikler

Perge Antik Kentinde kuzey-güney eksenini oluşturan sütunlu cadde hem  iyi korunmuş bir örnektir, hem de kuzey-güney doğrultusu boyunca caddeyi boydan boya kat eden su kanalları nedeniyle antik kentler içerisinde önemli bir tasarım oluşturur.
Caddeler boyunca yer alan bu kanallar sayesinde Perge, dört anıtsal çeşme ve iki büyük hamamla birlikte antik kente bir “su kenti” kimliği kazandırır.
Perge’yi öne çıkaran diğer öğe, Helenistik Dönem’de inşa edilen, Roma İmparatorluk Dönemi ve Geç Antik Dönem’de onarım gören savunma sistemidir.
Helenistik Dönemde inşa edilen kuleler ve onları takip eden sur duvarı, bastionlar ve kapılar gezdiğimiz dönemde restore edilmekteydi.
Akropolis surlarıyla birlikte Perge, antik çağ askeri mimarisine ait önemli bir bilgi kaynağıdır.
Tüm bu özellikleriyle Perge Antik Kenti, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne önerilmiştir.

Caracalla Çeşmesi -Nymphaeum 

Güney Hamamı-Hypocaust

Hadrianus Takı 

Kestros Çeşmesi 

Nemesis-İntikam Tanrıçası-
Perge'den (Antalya Müzesi)

Zeus Heykeli
Perge'den (Antalya Müzesi)


Tarih Boyunca Perge Antik Kenti

Hitit İmparatorluğu Dönemi

1986 yılında Hattuşaş kazılarında bulunan bir tunç levha üzerindeki yazıtta Perge kentinden bahsedilmektedir. M.Ö. 1235’e tarihlenen tunç levhada Hitit Kralı IV. Tuthaliya, düşmanları ve Vasal kral Kurunta arasında yapılan anlaşma metni yer almaktadır.
Metinde: "Parcha (Perge) şehrinin sahip olduğu bölgeyi Kaštarja nehri sınırlar. Eğer Hatti Kralı Parha Kentine saldırır silah zoru ile egemenliğine alırsa sözü geçen kent Tarhuntašša kralına bağlanacaktır" denilmektedir. Anlaşıldığı üzere şehir bağımsızlığını korumuş, söz konusu güçlerin egemenliğine girmemiştir.
Yazılış şekli ile Hitit Kralı şehre egemen olacak güce sahip olsa da, Pamfilya’nın güneybatı bölgesine pek ilgi duymadığı varsayımını kabul edebiliriz. Perge’nin Geç Hitit Döneminde pek önemli bir rol oynamadığı tahmin edilmektedir. Akropolis’in üzerinde küçük bir yerleşim yeri olarak yaşamını sürdürmüş olmalıdır.
Tunç levhada sözü geçen olaydan kısa bir süre sonra deniz kavimlerinin Anadolu‘ya akınları başlamış ve Hitit İmparatorluğuna son vermişlerdir. Epigrafik bilgilerin ışığında Pamfilya dilleri üzerine yapılan etimolojik araştırmalar Geç Myken ve Hitit döneminde bölgeye ilk Helen etkilerinin geldiği yolunda yorumlar yapılmaktadır. M.Ö. 13 yüzyıla tarihlenen erken Helen Kolonizasyonu üzerine yazılı belge yoktur. Bu konu üzerine yapılan yorumlar yalnızca erken Helen Kahramanlık söylencelerine dayanmaktadır. Truva Savaşı sonucunda Mopsus ve Kalchas önderliğinde Helenli Akhaların Pamfilya’ya gelerek Phaselis, Perge, Syllion ve Aspendos antik kentlerini kurdukları iddia edilmektedir.
M.Ö. 120/121 yıllarına tarihlenen Perge’de Helenistik Kuleler'in arkasında yer alan avluda bulunmuş olan Ktistes heykel-kaideleri üzerinde adı yazılmış olan Akhalı kahramanlar Mopsus, Kalkhas, Riksos, Labos, Machaon, Leonteus ve Minyasas şehrin kurucuları olarak belirtilmektedir. Şehrin mitolojik kurucusu Mopsus aynı zamanda tarihsel kişi olarak da kanıtlanabilmektedir.
Prof. Dr. Fahri Işık M.Ö. 8. yüzyılın sonu ile M.Ö. 7. yüzyılın başına tarihlenen Karatepe'deki bir yazıttan yola çıkarak şunları söylemektedir: Kizzuvatna kralı Astawanda kendi büyükbabasının Muksus veya Muksa adında bir kişi olduğunu belirtmektedir. Bu kişi kesinlikle Hitit soyundan gelen birisi olmalıdır. Hititçe ve Helence karşılaştırmada Muksus ile Mopsus, Perge ile Parcha, Patara ile Patar benzerlikleriden yola çıkarak, Karatepe’deki Geç Hitit Beyinin atasının da Helenler tarafından daha sonra Heroos (kahraman) olarak kabul edildiğini söylemektedir.
Perge şehir sikkeleri üzerinde şehrin baş tanrıçası Artemis Pergaia her zaman Wanassa Preiis olarak yazılmıştır. Preiis veya Preiia çok büyük bir olasılıkla şehrin adı olmalıdır.
Erken Aspendos sikkerinde şehrin adı "Estwediiys" ve Syllion’da "Selyviis" olarak yazılmıştı. Strabon’un belirttiğine göre Pamfilya diyalekti Helenler için yabancıydı. Side ve Sillyon’da yerli dilde yazılmış yazıtlar ele geçmiştir. Arrian, Anabasis’de ("The Anabasis of Alexander") şöyle der; Kymeliler Sideye geldiklerinde kendi dillerini unutmuşlar ve kısa zamanda yerli dili konuşmaya başlamışlardır. Sözü edilen dil Sidece'dir. Buradan şu sonuca varılabilir: Perge, Syllion ve Aspendos Pamfilya diyalekti ile Helence konuşurken, Side ve çevresinde Sidece etkin bir dil olmaya devam etmiştir ve Sidece Luvi dil grubuna ait bir dil olarak kabul edilir.
M.Ö. 334 yılında Büyük İskender Granikos Savaşını kazanınca Küçük Asya’yı Ahameniş İmparatorluğu yönetiminden (Pers) kurtarmıştır. Arrian’ın belirtmiş olduğuna göre Pergeliler Büyük İskender ile Pamphylia’ya gelmeden önce Phaselis kentinde bağlantı kurmuşlardır. Makedonya Kralı Ordusunu Trakyalıların Toros üzerinden açmış olduğu yoldan Lykia’dan Pamphylia’ya göndermiş, kendisi yakın komutanları ile kıyı şeridini izleyerek Perge’ye ulaşmıştır. Flavius Arrianus, Perge şehri ile Makedonya ordusu arasında herhangi bir savaştan söz etmediği için, şehir savaşmadan krala kapılarını açmış olmalıdır. Şehir klasik dönemde güçlü bir şehir suru ile korunuyor olmasına karşın, güçlü Makedonya Ordusu ile savaşmak istememiş olmalıydı. Büyük İskender daha sonra Aspendos ve Side’ye doğru ilerlemesine devam eder, Side’ye ulaşınca tekrar Aspendos üzerinden Perge’ye dönmüştür. M.Ö. 334 yılında Nearchos’u Lykia-Pamphylia Eyaletinin Satrabı olarak atar. Daha sonra da M.Ö. 334/333 kışını geçirmek için Gordion’a gider. Nearchos M.Ö. 329/328 yılında Büyük İskender’in Baktria’daki Zariaspa şehrinde bulunan kampına gitmiştir. Bu tarihten sonra hiçbir Satrabın adından söz edilmez, bu da büyük bir olasılıkla Lykia ve Pamphylia’nın Büyük Phrygia Satraplığına bağlandığını göstermektedir.

[Devam Edecek; Büyük İskender'den Sonra Perge'nin Durumu ve sonrası…]

Yararlanılan kaynaklar:

XVIII. Kazı Sonuçları Toplantısı II. Mayıs 1996 Ankara
Prof. Dr. Sencer Şahin - Perge Kentinin Kurucuları ve Plancia Magna
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Perge Sayfası
Prof. Dr. Fahri Işık-Uygarlık Anadolu’dan Doğdu


30.10.2019, Ünyekent