Perge
Antik Kenti
(Antalya İzlenimleri II)
2019 Yaz tatilinde gezdiğimiz arkeolojik yerlerden biri Perge Antik Kenti’ydi.
Antalya şehir merkezinin yaklaşık 17 km . kuzeydoğusunda, Aksu
sınırları içinde yer alan antik Perge kenti, Anadolu'nun en düzenli Roma kentlerindendir. Sadece
mimarisiyle değil, mermer heykeltıraşlığıyla da ünlüdür. Antalya Müzesi
heykellerinin yarıdan fazlası Perge kazılarında ele geçirilen heykellerden
oluşur. Müze'nin "Perge Tiyatrosu
Salonu", antik kentten alınan heykeller ve süslemeleri içermektedir.
Müzenin "Tanrılar Salonu",
"İmparatorlar Salonu" ve "Lahitler Salonu" yine Perge
kazılarında bulunan eserlerden oluşmuştur.
Şöyle bir deyiş vardır Antalya gezi turlarında söylenen; şayet
Perge Antik Kentini gezdiyseniz, Antalya
Müzesini de görmek zorundasınız.
Antalya müzesini gezenler içinse, Perge’yi görmek farz-ı ayn’dır.
Antik Perge Kentinin Ortaya
Çıkışı
Antalya ve çevresi, Anadolu’nun en eski yerleşimine sahip
yerlerden biridir. Tarihöncesi dönemde bu bölgede Karain, Beldibi ve Belönü gibi mağaralar ilk insan yerleşimine sahne olmuştur. Konumu
itibariyle “ ticari ulaşım noktaları” üzerinde antik kentlere sahiptir.
Antalya şehir merkezi (Attaleia
- Antalya Kaleiçi) ve Konyaaltı Plajı (Olbia);
Klasik, Helenistik ve Roma dönemlerine ait kalıntılarla doludur. Hadrianus Kapısı, Roma İmparatorluk
döneminden kalma önemli tarihi eserlerden biridir.
Antalya şehir merkezine en yakın antik kent olan Perge ise. bir zamanlar Pamphilia Bölgesine başkentlik
yapmıştır. Perge’deki akropolis Tunç Çağı’ndan kalmadır.
Helenistik dönemde zengin ve güzel şehirlerden sayılan Perge, Roma
Döneminde en parlak çağını yaşar. Matematikçi Apollonius (MÖ. 262- 190) Perge'de doğup, yaşayan bilim
insanlarındandır. Pergeli Apollonius'un
hiperbol, elips ve parabol gibi faraziyeleri, 16. yüzyıl
bilimcileri Kepler ve Kopernik tarafından kullanılmış, Newton'un çekim yasalarına temel
oluşturmuştur. Öklid geometrisini benimseyip geliştiren Apollonius, analitik
geometrinin temelini atmıştır.
Perge’de Öne Çıkan Özellikler
Perge Antik Kentinde kuzey-güney eksenini oluşturan sütunlu
cadde hem iyi korunmuş bir örnektir, hem
de kuzey-güney doğrultusu boyunca caddeyi boydan boya kat eden su kanalları nedeniyle antik kentler
içerisinde önemli bir tasarım oluşturur.
Caddeler boyunca yer alan bu kanallar sayesinde Perge, dört anıtsal çeşme ve iki büyük hamamla birlikte antik kente
bir “su kenti” kimliği kazandırır.
Perge’yi öne çıkaran diğer öğe, Helenistik Dönem’de inşa edilen, Roma İmparatorluk Dönemi ve Geç
Antik Dönem’de onarım gören savunma
sistemidir.
Helenistik Dönemde inşa edilen kuleler ve onları takip eden sur
duvarı, bastionlar ve kapılar gezdiğimiz dönemde restore
edilmekteydi.
Akropolis surlarıyla birlikte Perge, antik çağ askeri
mimarisine ait önemli bir bilgi kaynağıdır.
Tüm bu özellikleriyle Perge Antik Kenti, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne
önerilmiştir.
Caracalla Çeşmesi -Nymphaeum
Güney Hamamı-Hypocaust
Hadrianus Takı
Kestros Çeşmesi
Nemesis-İntikam Tanrıçası-
Perge'den (Antalya Müzesi)
Zeus Heykeli
Perge'den (Antalya Müzesi)
Tarih Boyunca Perge Antik
Kenti
1986 yılında Hattuşaş kazılarında
bulunan bir tunç levha üzerindeki yazıtta Perge kentinden bahsedilmektedir.
M.Ö. 1235’e tarihlenen tunç levhada Hitit Kralı IV. Tuthaliya, düşmanları ve Vasal kral Kurunta arasında yapılan anlaşma metni yer almaktadır.
Metinde: "Parcha
(Perge) şehrinin sahip olduğu bölgeyi Kaštarja
nehri sınırlar. Eğer Hatti Kralı Parha Kentine saldırır silah zoru ile
egemenliğine alırsa sözü geçen kent Tarhuntašša
kralına bağlanacaktır" denilmektedir. Anlaşıldığı üzere şehir
bağımsızlığını korumuş, söz konusu güçlerin egemenliğine girmemiştir.
Yazılış şekli ile Hitit Kralı şehre egemen olacak güce sahip
olsa da, Pamfilya’nın güneybatı bölgesine pek ilgi duymadığı varsayımını kabul
edebiliriz. Perge’nin Geç Hitit Döneminde pek önemli bir rol oynamadığı tahmin
edilmektedir. Akropolis’in üzerinde küçük bir yerleşim yeri olarak yaşamını sürdürmüş
olmalıdır.
Tunç levhada sözü geçen olaydan kısa bir süre sonra deniz
kavimlerinin Anadolu‘ya akınları başlamış ve Hitit
İmparatorluğuna son vermişlerdir. Epigrafik bilgilerin ışığında Pamfilya
dilleri üzerine yapılan etimolojik araştırmalar Geç Myken ve Hitit döneminde
bölgeye ilk Helen etkilerinin geldiği yolunda yorumlar yapılmaktadır. M.Ö. 13
yüzyıla tarihlenen erken Helen
Kolonizasyonu üzerine yazılı belge yoktur. Bu konu üzerine yapılan yorumlar
yalnızca erken Helen Kahramanlık söylencelerine dayanmaktadır. Truva
Savaşı sonucunda Mopsus ve
Kalchas önderliğinde Helenli
Akhaların Pamfilya’ya gelerek Phaselis,
Perge, Syllion ve Aspendos antik
kentlerini kurdukları iddia edilmektedir.
M.Ö. 120/121 yıllarına tarihlenen Perge’de Helenistik
Kuleler'in arkasında yer alan avluda bulunmuş olan Ktistes heykel-kaideleri üzerinde adı yazılmış olan Akhalı
kahramanlar Mopsus, Kalkhas, Riksos,
Labos, Machaon, Leonteus ve Minyasas
şehrin kurucuları olarak belirtilmektedir. Şehrin mitolojik kurucusu Mopsus aynı zamanda tarihsel kişi
olarak da kanıtlanabilmektedir.
Prof. Dr. Fahri Işık M.Ö. 8. yüzyılın sonu ile M.Ö. 7.
yüzyılın başına tarihlenen Karatepe'deki
bir yazıttan yola çıkarak şunları söylemektedir: Kizzuvatna kralı Astawanda kendi büyükbabasının Muksus veya Muksa adında bir kişi olduğunu belirtmektedir. Bu kişi kesinlikle Hitit soyundan gelen birisi olmalıdır.
Hititçe ve Helence karşılaştırmada Muksus
ile Mopsus, Perge ile Parcha,
Patara ile Patar benzerlikleriden yola çıkarak, Karatepe’deki Geç Hitit Beyinin
atasının da Helenler tarafından daha sonra Heroos
(kahraman) olarak kabul edildiğini söylemektedir.
Perge şehir sikkeleri üzerinde şehrin baş tanrıçası Artemis
Pergaia her zaman Wanassa Preiis
olarak yazılmıştır. Preiis veya Preiia çok büyük bir olasılıkla şehrin adı
olmalıdır.
Erken Aspendos sikkerinde şehrin adı
"Estwediiys" ve Syllion’da "Selyviis" olarak
yazılmıştı. Strabon’un belirttiğine göre Pamfilya diyalekti Helenler için
yabancıydı. Side ve Sillyon’da yerli dilde yazılmış yazıtlar ele geçmiştir.
Arrian, Anabasis’de ("The Anabasis of Alexander") şöyle der;
Kymeliler Sideye geldiklerinde kendi dillerini unutmuşlar ve kısa zamanda yerli
dili konuşmaya başlamışlardır. Sözü edilen dil Sidece'dir. Buradan şu sonuca
varılabilir: Perge, Syllion ve Aspendos Pamfilya diyalekti ile Helence
konuşurken, Side ve çevresinde Sidece
etkin bir dil olmaya devam etmiştir ve Sidece Luvi dil grubuna ait bir dil olarak kabul edilir.
M.Ö. 334 yılında Büyük İskender Granikos Savaşını kazanınca Küçük Asya’yı Ahameniş İmparatorluğu yönetiminden (Pers) kurtarmıştır. Arrian’ın belirtmiş olduğuna göre
Pergeliler Büyük İskender ile Pamphylia’ya gelmeden
önce Phaselis kentinde bağlantı kurmuşlardır. Makedonya Kralı
Ordusunu Trakyalıların Toros üzerinden açmış olduğu yoldan Lykia’dan Pamphylia’ya
göndermiş, kendisi yakın komutanları ile kıyı şeridini izleyerek Perge’ye
ulaşmıştır. Flavius Arrianus, Perge
şehri ile Makedonya ordusu arasında herhangi bir savaştan söz etmediği için,
şehir savaşmadan krala kapılarını açmış olmalıdır. Şehir klasik dönemde güçlü
bir şehir suru ile korunuyor olmasına karşın, güçlü Makedonya Ordusu ile
savaşmak istememiş olmalıydı. Büyük İskender daha sonra Aspendos ve Side’ye
doğru ilerlemesine devam eder, Side’ye ulaşınca tekrar Aspendos üzerinden
Perge’ye dönmüştür. M.Ö. 334 yılında Nearchos’u
Lykia-Pamphylia Eyaletinin Satrabı olarak atar. Daha sonra da M.Ö.
334/333 kışını geçirmek için Gordion’a gider. Nearchos M.Ö. 329/328 yılında
Büyük İskender’in Baktria’daki Zariaspa şehrinde bulunan kampına
gitmiştir. Bu tarihten sonra hiçbir Satrabın adından söz edilmez, bu da büyük
bir olasılıkla Lykia ve Pamphylia’nın Büyük Phrygia Satraplığına bağlandığını
göstermektedir.
[Devam Edecek; Büyük İskender'den Sonra Perge'nin Durumu
ve sonrası…]
Yararlanılan kaynaklar:
XVIII. Kazı Sonuçları Toplantısı II. Mayıs 1996 Ankara
Prof. Dr. Sencer Şahin - Perge Kentinin Kurucuları ve
Plancia Magna
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Perge Sayfası
Prof. Dr. Fahri Işık-Uygarlık Anadolu’dan Doğdu
30.10.2019,
Ünyekent