24 Şubat 2021 Çarşamba

Ünye’de Neler Oluyor?


Ünye’de Neler Oluyor?

 

 Tam Ay’a gideceğimiz haberi düşmüştü ajanslara…

Ülkemiz adına tarihi bir dönüm noktası olarak:

“Gökyüzüne bak, ayı gör. Milli uzay Programı’ndaki birincil ve en önemli hedefimiz, Cumhuriyetimizin 100. Yılında Ay’a ilk teması gerçekleştirmektir. İnşallah Ay’a gidiyoruz.”

Denilmişti ki, Ünye yerel basınından duyduk…

Cevizdere Çöp Ayrıştırma Tesisinde bebek cesedi

 

Aradan iki hafta geçti.

Henüz çöpte bulunan bebek cesedinin sırrı çözülemedi.

Bu konuda basına yansıyan bir ayrıntı gözümüze ilişmedi...

Besbelli istenmeyen bir ilişkinin sonucuydu.

Çöpe atılırken hayatta mıydı?

Bilmiyoruz.

Fransız yazar André Malraux'nun başyapıtı İnsanlık Durumu’nu çağrıştırdı bana…

Ama bu olayın insani bir yanı yok…

Kim yaptıysa, insan demeye dili varmıyor insanın.

Belki de bu nedenle fazla üstüne gidilmemeli, diyeceğim ama olmaz ki…

Tam Ay’a gitmeye hazırlanırken, bir kez daha utanıyoruz Ünye’de çöp ayrıştırma tesisinde bulunan bebek cesedinden dolayı.

Bir kez daha diyorum, çünkü bu haberden birkaç gün önce de “Ünye’de psikolojik sorunları olan 24 yaşındaki genç kendini asarak intihar etti.” haberiyle irkilmiştik.

Son dönemde ülkemizde iyice artan intihar olayları geliyor önümüze…

En çok gençlerde görülüyor bu tür vakalar, geçim sıkıntısı ve işsizlik en çok onları vuruyor.

Galiba en trajik olanı şuydu:

“İstanbul Zeytinburnu'nda 25’li yaşlarda karı koca ekonomik sıkıntılarından dolayı 1,5 yaşındaki çocuklarını komşuya bırakarak intihar etti.”

 

Ekmeğe yüzde 25 zam!

 

Çocukluğumdan buyana hatırlarım rahmetli eniştem, teyzemin eşi her şeye yapılan zammı anlardı ama ekmeğe yapılan zamma büyük tepki gösterirdi.

Şöyle derdi:

“Bu ülkede ekmek, vatandaşın temel gıda maddesi… Onu da alamaz hale gelince işler çığırından çıkar!”



Fırından her zamanki kadar aldığım ekmeğin bu defa iyice küçülmüş olduğunu gördüm. Haliyle çabuk tükendi, ekmeksiz kaldık. Bir dahakini ilaveli almak zorunda kalınca, ekmeğe ödediğimiz kısmın bütçeleri zorlayacağını fark ettim.  

Bu kış ve pandemi ortamında durumu iyi olmayanlar geldi aklıma…

Pandemi başladığından bu yana vatandaşına en düşük nakit yardımında bulunan ülkeler arasındayız.

Hiç değilse ekmeğe sübvansiyon sağlanamaz mıydı?

İşler iyice çığırından çıkmadan!

 

Tam Kapanma 

 

Haftalık vakalar artık illere göre tespit ediliyor.

Artan koronavirüs vakaları nedeniyle beş il için tam kapanma kararı çıkabilir deniyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın paylaştığı vaka sayısı haritasına göre en çok vakanın görüldüğü Ordu dâhil beş il için uzmanlar, 15 günlük tam kapanma, ulaşım kısıtlaması ve bölgesel karantina önerisinde bulunuyor.

Karadeniz Bölgesi’nden Trabzon, Rize, Ordu, Giresun ve Samsun Kovid-19 vaka sayılarının nüfusa oranla en fazla olduğu iller sıralamasında ilk beş sırada yer alıyor.

Bu nedenle Sağlık Bakanlığı Ünye’yi de içeren bir dizi önlemler paketi öneriyor.

Önümüzdeki hafta “yüz yüze eğitim” programını hayata geçirmeyi düşünüyorlardı.

Sağlık Bakanlığı ile Milli Eğitim’in Ünye odaklı çelişkisi nasıl çözümlenecek?

Çözümü oldukça güç görünüyor.

 

Son olarak, devam etmekte olan Ünye Bisiklet Yolu yapımından, “Bu kadar da olmaz!” dedirten bisiklet yolu betonu tahribatından, Sahil Yolu kaldırım yenileme çalışmalarından, Ünye Belediye Başkanı’nı beğenen CHP’li Vekil Adıgüzel’den, bölgenin kaderini değiştirecek Ünye Limanı’ndan, halkla buluşan Ordu Valisi Sonel’den, Kızılay’a devredilen Yalı Kilisesi’nden, arabasına konulan nottan dolayı olay yaratan Sayın Ünye Cumhuriyet Savcısı’ndan söz edecektim…

Yerim kalmadı, belki başka zaman.

 

 24.02.2021, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2248-unye-de-neler-oluyor.html

 


 

16 Şubat 2021 Salı

Gara’da 13 Şehit


 

Gara’da 13 Şehit

 

“Irak’ın kuzeyindeki Gara bölgesinde terör örgütü tarafından şehit edilen 13 vatandaşımıza Allah’tan rahmet; yakınları ve sevenlerine baş sağlığı dilerim. Milletimizin başı sağ olsun.”

Taziyeyi aynen paylaşıyorum.

Kuzey Irak’ta yaşanan vahim olayla ilgili en aklı başında mesaj buydu.

Buna rağmen altında onlarca provokatif yorum, tetikçi-kışkırtıcı ifade…  O kadar ki, basında ve sosyal medyada olayla ilgili yazılanlar, söylenenler olayın vahametini unutturuyor.

Sürüp giden kör dövüşü, bu vahim olayı başka mecralara döküyor.

En hafifi şu:

“Terörist caniler, elinde silah olmayan rehineleri katletti.”

“PKK, Alçaklığın evrensel tarihini yazmaya devam ediyor.”.

Hatta hızını alamayıp muhalefete vuranlar, HDP’yi yeniden hedefe koyanlar var:

 

“HDP demek PKK demektir. HDP, PKK’dan aldığı emirle hareket eden bir siyaset kuklasıdır. Bu gerçeği bugün bir kere daha gördük. HDP’yle olan ittifakları zarar görmesin diye PKK’nın adını dahi anamayanları da gördük.”

 

Dönüp dolaşıp, aynı noktaya geliyoruz hep...

 

****

Gara’da yaşanan vahşet, 13 yurttaşımızın 2015’li yıllarda esir alınan altısı asker, ikisi polis ve iki de sivil vatandaşımızın hunharca katledildiğini ortaya çıkarıyor.

Üç kişinin ise kimliği açıklanmıyor.

Öncelikle şunu anlıyoruz…

Beş buçuk yıl bu vatandaşlarımızın terör örgütü elinde rehin edilmesine göz yummuşuz.

Oysa aynı gün, Nijerya açıklarında kaçırılan 15 gemici kurtarılmış ve İstanbul’a getirilmişti.

Ne karşılığında, nasıl serbest bırakıldılar?

“Teröristle pazarlık yapılmaz!” diyenler, gemicileri kaçıranları farklı mı gördüler…

Devlet baypas mı edildi…

Ya İŞİD’le rehine pazarlığı yapanlar kimdi?

PKK’ya sınır kapılarını açanlar?

Oslo’da PKK ile görüşenler!

 

****

Neyse, biraz daha eskiye gidelim.

Aralık 1996, neredeyse 25 yıl önce…

PKK, 18 aydır rehin tuttuğu altı askeri Refah Partisi Van Milletvekili Fethullah Erbaş başkanlığındaki heyet ve ailelerine, dağlık bir alanda, teslim tutanağı imzalatarak teslim ettiğine tanık olmuştuk.

Yani ilk kez karşılaşmıyoruz PKK’nın “rehin alma” olayıyla…

Nedense bu defa altı yıla yakın zamandır, rehine konusunda hiçbir gelişme yaşanmıyor.

Zaman zaman rehin alınanlarla ilgili Youtube videoları ve kaçırılanların gönderdiği mektuplar olmuşsa da, bunlar yeterli etkiyi yaratmıyor.

Bu konuda Meclis’te 6 kez soru önergesi verilmiş. Sadece birine yanıt alınabilmiş. Yıllardır ne aileleri muhatap alınmış, ne de sorulara yanıt verilmiş...

Hepsinden önemlisi beş buçuk yıl bu rehinelere dokunulmamış, ta ki Gara’da bu operasyon yapılıncaya kadar…

 

****

Genel Kurmay Başkanlığı’nın açıklamasından da belli, bu operasyon rastgele bir baskın değil; rehinelerle ilgili bir kurtarma harekâtı…

Her ne kadar “PKK’yı bitirme harekâtı” dense de…

Bu defa kökleri kazınacak… Harekât son terörist yok edilinceye kadar sürecek gibi, hamasi serzenişler ve alışıldık deyişlerden de anlıyoruz…

Sonuç, hiç te gösterildiği gibi başarılı değil.

 

36 yıldır benzer nidalarla bugüne geldik.

Elimizde katledilen 13 rehine ve şehit düşen üç nefer var!

 

Bunca gürültü koparmak yerine, “Ne oluyor?” diyerek, serinkanlı bir durum analizi yapmak gerekmiyor mu?

 

 

Not: Ünye Yerel Tarih çalışmalarımızın kaynaklarından birini daha yitirdik. Şekerci Metin (Uzbay) hakkın rahmetine kavuştu. Baba dostu bu büyüğümüzle birlikte Ünye Esnaf Tarihi’nin bir dönemi daha kapandı. Kendisi ilerlemiş yaşına rağmen aktif olarak “şekercilik” mesleğini sürdürmeye çalışan bir Ünye esnafıydı. Metin amcamıza Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır diliyoruz. (Değerli çalışma arkadaşım Ahmet Kabayel’le birlikte “Şekerci Metin” adlı çalışmamızı yaparken, bize ikram ettiği fındıklı kurabiyenin tadını hala damağımızda hissetmekteyiz.)

 

 

17.02.2021, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2231-gara-da-13-sehit.html

10 Şubat 2021 Çarşamba

İkiztepe Buluntuları ve Karadeniz Arkeolojisi



İkiztepe Buluntuları ve Karadeniz Arkeolojisi

 

Prof. Dr. Önder Bilgi Karadeniz kıyılarında yaşayanlarla akraba olan İkiztepe halklarının Hint-Avrupa kökenli olduğunu ileri sürmektedir.

İkiztepe’de ele geçen hayvan-bitki kalıntıları, bölgede temel geçim şeklinin tarımdan çok avcılık, hayvancılık ve balıkçılığa dayandığını göstermektedir. Aynı zamanda metal işçiliği, dericilik ve dokumacılıkta da ileri oldukları anlaşılmaktadır. Metal işçiliği çok özel bir yere sahiptir. Erken Tunç Çağı II mezarlarından ele geçen 1000’den fazla metal buluntu içerisinde silah (mızrak ucu, balta, hançer, ok ucu,), alet (delici, kesici, ustura, keski, kalem, maşak kanca, iğneler), takı (halhal, bilezik, küpe, yüzük, pendantif= sarkıtma gerdanlık) ve semboller (ikili veya dörtlü sarmal ve boynuzlu plakalar) dikkati çeker.

Metal işçiliğine dair çok açık kanıtlar (atölyeler, potalar, kalıplar, bileyi taşları, tonlarca cüruf atıklar) bulunmuştur.  

İkiztepe nekropollerinde (mezarlık) ele geçen çok sayıda ve çeşitte silah, takı ve sair buluntular, Erken Tunç Çağı'nda Karadeniz kıyısında yaşayan bu halk ile Karadeniz’in diğer halkları ve Orta Anadolu halkları arasında kültürel-ticari ilişkiler, gömü gelenekleri ve etnik oluşum açısından önemli bağlantılar ortaya çıkarmaktadır.

İkiztepe Erken Tunç Çağı III Mezarlığı Buluntuları

Sadece Erken Tunç Çağı III dönemine ait 634 mezar üzerinde çalışılmıştır. Gömüt verilerinin cinsiyete ve yaşa özgü bazı özellikler göstermelerinin yanı sıra gerek mezarlık alanının kullanılışı gerekse prestij eşyalarının ve ayrıcalıklı mezarların varlığı nedeniyle sınıflaşma aşamasında bir topluluğa ait ipuçları taşıdığı görülmektedir.

Ayrıcalıklı Gömütler: Gömütler arasında bazıları mezar eşyalarının zenginliği, mezar eşyalarının düzenlenişindeki özen ve farklılık, yaş ve cinsiyetle uyumsuz eşyaların seçimi gibi bir takım kriterler ile değerlendirildiği zaman diğer mezarlardan ayrılmaktadır. Bu durum toplumsal yapının işleyişine dair bazı ipuçları vermekte, sınıfsal ayrımın İkiztepe’de halkları arasında da başladığını göstermektedir.

Aşı Boyası: İkiztepe gömüt gelenekleri içinde karşımıza çıkan bir başka özel uygulama ölülerin üzerine aşı boyası serpilmesidir. Bölgede toplam 11201 mezarda aşı boyası serpilmesi geleneğini görmekteyiz.

Dörtlü Sarmal Plakalar: İkiztepede Erken Tunç Çağı III dönemi mezarlık buluntuları arasında ele geçirilen İkili ve Dörtlü Sarmal Plakaların işlevleri net olarak belli olmamakla birlikte saygınlık nesneleri arasında yer alıyor olmaları düşünülmektedir. Toplam 15 adet dörtlü sarmal, 3 adet de ikili sarmal ortaya çıkarılmıştır. Kabartmalı törensel mızrak ucu veya dörtlü sarmal plakalar yüksek arsenik içeren bakırdan yapılmıştır.

İkili ve dörtlü sarmal plakaların genelde genç ve erişkin mezarlarında ele geçmiş olması ve bunların mızrak uçları ile beraber bulunması bu plakaların savaşçı kültürünün bir parçası olabileceğini düşündürmektedir. Normalde kadınlara ait olmayan bu geleneğin örneklerinin 50 yaş üstü kadınlarda da görülmesi, kadınların ileri yaşlarda erkeklere tanınan bir takım ayrıcalıklara sahip olabildikleri şeklinde yorumlanabilir.

İkiztepe iskeletlerinde sıkça rast gelinen kafa yaralanmalarının çoğunlukla erişkin erkeklerde görülmesi ve ölümle sonuçlanan bu yaralanmaların kesici, delici ve küt silahlardan kaynaklanmış olması, İkiztepeli erkeklerin içinde yer aldığı bir savaş durumuna yorumlanmıştır.

Trepanasyon Uygulaması

İkiztepe’de hepsi ETÇ III dönemine ait toplam 7 iskelete ait kafataslarında trepanasyon (beyin ameliyatı) izlerine rastlanmıştır. İskeletlerin hepsi erişkin sınıfa ait bireylerdir. Bunlardan genç erişkin bir kadına ve cinsiyeti belirsiz erişkin bir erkeğe ait olan dışındakilerin hepsi erkek iskeletleridir. Erkeklerden biri genç erişkin, ikisi erişkin, ikisi ise 50 yaş üzeri bireylerdir. Toplam 7 birey için beş farklı yatış yönünün varlığı trepanasyon uygulanan bireylerin belirli bir yön tercih edilmeden gömüldüklerini gösterir şekildedir.

İkiztepe Yerleşiminin Mimari Özelikleri 

Kalkolitik Çağdan itibaren ahşap mimari uygulan İkiztepe’de bu mimarinin çağlar boyu Karadeniz bölgesinde sürekliliğini koruduğu görülmektedir.

Tarihöncesi dönemlere ilişkin tabakalarda tespit edilen bu yapı tekniği, günümüzde Karadeniz bölgesinde "çantı" adı verilen mimari geleneğin bilinen ilk örnekleridir. Bu yapılar, üst üste dizilen tomrukların köşelerde “geçme” tekniğiyle birleştirilmesiyle inşa edilmiştir.

İkiztepe mimarisinde ana malzeme ahşaptır. Ahşap evler gruplar halinde ama ayrık düzende köy içine serpiştirilmiştir. Yapılar genelde dörtgen planda, 25 ile 70 metrekarelik alanlara sahiptir.  Evlerin tabanları sıkıştırılmış kille yapılmıştır. Bazı yapıların ise zemini ahşaptandır. Yapılar kesinlikle taş temel üzerine oturmamaktadır. En alt sıra tomrukların çürümemesi için alta geliş güzel yassı taşlar konmuştur. (ETÇ I’de)

Tabanları sıvalıdır ve ahşap duvarları günümüze ulaşmamış olan yapıların planları, sıvalar ve dikme delikleri izlenerek anlaşılabilmektedir.

Çatının ise yine ahşaptan yapıldığı; ters ya da düz çatallı ahşap kafesin üstüne de su geçirmemesi için kurutulmuş saz ve ot döşendiği tahmin edilmektedir. Tomrukların araları soğuk geçirmemesi için dışardan sıvanmıştır. Yapıların tek ya da çok gözlü olduğu görülmektedir.  Girişlerde ahşap direklerle taşınan sundurmalar bulunmaktadır.

Yapılarda pencere olup olmadığı bilinmiyor. Günümüz ahşap yapılarından hareketle dama yakın küçük pencereler olduğu sanılmaktadır.

Ahşap kapıların rahat açılabilmesi için girişlere taş ya da kil söveler yerleştirilmiştir.

Yapıların içinde fırın ve ocak yerleri bulunmamıştır. Nispeten büyük ocak ve fırınlar avlularda bulunmaktadır. Avluların üzeri kısmen sundurma ile kapatılmıştır Bu fırınların hemen yanında kilden yapılmış işliklerin var oluşu günlük yaşamın yapı içlerinden çok avlularda geçtiğini işaretlemektedir. Çoğunlukla her yapının çitle sınırlandırılmış bir avlusu vardır.  Avlulu yapılardan birinde çok sayıda idolün bulunduğu bir fırına rastlanmış ve burası çevresiyle birlikte kutsal alan kabul edilmiştir.

Birçok ailenin ortak kullandığı avlularda çömlek imalatından idol üretimine, maden dökümünden yemek pişirmeye kadar bir dizi faaliyet yürütülür, dinsel törenler gerçekleştirilir, aynı zamanda ahır olarak kullanılırdı.

Ahşap mimari, Karadeniz Bölgesinde Samsun civarında yer alan Eski Tunç Çağı yerleşimlerinden İkiztepe dışında, Dündartepe ve Tekkeköy’de de aynı geleneğe bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konutlar kalın ağaç gövdelerinin çantı tekniği ile yükseltilmeleri ve üstlerinin semer ya da beşik dam türünde bir çatıyla kapatılması sonucu oluşmuş, tek veya çiftgözlü, avlulu veya avlusuz yapılardan oluşur.

Ahşap mimari pek fazla değişikliğe uğramadan ETÇ II ve III. Evrelerinde de varlığını sürdürür. İlk Tunç Çağı III. Evre mimarisine ilişkin örnekler Tepe III’ ten gelmektedir. Ahşap evler gruplar halinde ama ayrık düzende köy içine serpiştirilmiştir. Yapı planına baktığımızda tek ya da çok gözlü olduğu görülmektedir. Girişin olduğu duvarın dış önüne, ahşap direklerle taşınan bir sundurma inşa edildiği, direk deliklerinin izlerinden anlaşılmaktadır. 

Erken Tunç Çağı’nda Karadeniz

Karadeniz’in Erken Tunç Çağı kültürü ile ilgili bilgilerimiz bölgenin sadece orta kesiminden gelmektedir. Doğu ve batı Karadeniz kesimleri ile ilgili bilgilerimiz yok denecek kadar azdır.

Orta Karadeniz kesimi tarıma uygun toprakları (Çarşamba ve Bafra ovaları gibi) ile Erken Tunç Çağı sürecinde yerleşimlerin yoğunlaştığı alan olmalıdır. Bu çağda bölgede nehir taşımacılığı önemli bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Kızılırmak ve Yeşilırmak akarsuları bölgede sadece iklimsel ve topografik anlamda etkili olmakla kalmayıp, taşımacılık açısından da önemli bir olgudur. Son yıllarda bölgede devam eden yüzey araştırmaları bu çağda bölgede yerleşim sayısının hiç te az olmadığını göstermiştir.

İkiztepe kazıları ışığında Erken Tunç Çağı Orta Karadeniz’de M.Ö. 3200-2800 tarihleri arasına tekabül eder ve bu kültürün yöreye özgü ahşap-kerpiç/çamur mimarisi ve keramiği ile karakterize edilir.

 Kırk yıldan bu yana İkiztepe’de kazı yapanlar, yörenin bu dönemde Güneydoğu Avrupa ve Karadeniz civarındaki büyük bir kültürün izlerini taşıdığını öne sürmektedirler. Onlara göre İkiztepe kültürünün geniş çaplı yayılımı Karadeniz merkezli bir deniz ticareti ile olmaktadır.

 

Yararlanılan kaynaklar:

Davut Yiğitpaşa, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü

Uluğ Bahadır Alkım, Birinci ve İkinci Dönem İkiztepe Kazıları (1983)

Önder Bilgi, Samsun İkiztepe Arkeolojik Kazıları Tepe III çalışmaları (1993-94).

Önder Bilgi, İkiztepe Kazılarının 1999 Dönemi Sonuçları, Kazı Sonuçları Toplantısı 2000

Önder Bilgi, İkiztepe Kazılarının 2000 Dönemi Sonuçları, Kazı Sonuçları Toplantısı 2001

Tahsin Özgüç,  Samsun Hafriyatının 1941-1942 Yılı Neticeleri, III, TTKong. 1948

İ.K.Kökten, N. Özgüç, T.  Özgüç, Samsun TTK Raporu, Belleten 1945

 

10.02.2021, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2221-ikiztepe-buluntulari-ve-karadeniz-arkeolojisi.html
































3 Şubat 2021 Çarşamba

İkiztepe Buluntuları


İkiztepe Buluntuları

 

 İkiztepe, Karadeniz bölgesi Erken Tunç Çağı kültürünün anlaşılması için anahtar olmuş bir yerleşmedir. Antik Çağ’da Halys adıyla bilinen Kızılırmak’ın denize döküldüğü delta üzerindedir. Yerleşim dört tepe (höyük) üzerinde kurulmuştur.  Tepe II’de Geç Kalkolitik ve Erken Tunç Çağı III, Tepe III’de Erken Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı ve Demir Çağı yerleşimleri vardır.

Yapılan kazılarda ele geçen buluntular, MÖ. 4000 yıllarına aittir. Anadolu’da henüz yazının bilinmediği Tarihöncesi dönemdir.

 İkiztepe Höyüğü

 İkiztepe Samsun’un 55 km. Bafra’nın 7 km. kuzeybatısında ve bugünkü İkiztepe köyünün sınırları içinde yer alır. Deniz seviyesinden yaklaşık 20 m. yükseklikte, Bafra ovasının batısını sınırlayan alçak tepelerden en kuzeydekinin uzantısı üzerindedir.

İkiztepe topografik açıdan iki büyük iki de küçük olmak üzere toplam dört tepeden oluşmaktadır. Bu tepeler 360 m. (kuzey-güney) ve 200 m. (doğu-batı) boyutlarında, oval biçimli 66 dönümlük bir alanı kapsar.

Tepe I:  Bu yükseltilerin en büyüğüdür. Ovanın bugünkü düzeyinden 29 m. yüksekliktedir. Doğu-batı doğrultusunda yer alan oval biçimli yerleşim, 180x130 m. boyutundadır.

Tepe II: Tepe I’in 50 m. kadar kuzeyindedir.  (115x90 m.)

Tepe III: Tepe II.’nin 50 km. kuzeybatısında, 16 m. yükseklikte, oval biçimlidir. (45x108 m.) En önemli buluntuların elde edildiği yerleşimdir.

Tepe IV: Tepe I’in 40 m. kuzeybatısındadır.16 m. yüksekliktedir. (90x80 m.)

Bugün deniz kıyısının 6-7 km. güneyinde kalan İkiztepe’nin bir zamanlar deniz kenarında bulunduğunu jeolojik incelemeler ortaya koymaktadır. Aynı şekilde bugün Kızılırmak’ın esas kolunun 1,5 km. batısında yer almasına karşın vaktiyle nehrin kenarında yer aldığı bilinmektedir. Bu durumda İkiztepe, Bafra Ovası dolayısıyla Kızılırmak deltası oluşmadan önce, bir zamanlar Karadeniz Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü noktada yer alıyordu. Bu durum İkiztepe’yi kıyı ve nehir balıkçılığı açısından önemli bir konuma yerleştirmektedir. Bu aşamada bölge halklarının ağırlıkla avcı-toplayıcı topluluklardan oluştuğunu söylemek mümkündür. Ancak toprağa bağlı hayat tarzını da sürdürdükleri yani tarımsal üretim yaptıkları, çanak çömlek üretimi yanında Erken Tunç Çağı’nın habercisi olan maden işçiliğinin de bölgede başlamış olduğunu görmekteyiz.

Coğrafi konumu nedeniyle İkiztepe, hem Karadeniz kesimiyle hem de Kızılırmak Nehri boyunca Anadolu’nun diğer kesimleriyle oldukça güçlü ticari-kültürel ilişkiler içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.  

Tabakalaşma

29 yıldan bu yana gerçekleştirilen İkiztepe kazılarında toplam 3 kültür katı saptanmıştır.

I. Kat: Er-Hitit ya da Geçiş Çağı (MÖ. 2100-1700)

II. Kat: Erken Tunç Çağı (MÖ. 3000-2500)

III. Kat: Geç Kalkolitik Çağ. (MÖ. 4300-3200)

Tepe I’de A açmasında Dromoslu Mezar yapısı Hellenistik Döneme aittir.

Tepe III’de Geç Demir Çağı, Hellenistik Çağ ve Bizans dönemi yerleşmeleri tespit edilmiştir. Son yıllarda yapılan bu tespitler özellikle çanak çömlek parçalarında yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. 

İkiztepe Buluntuları ve Ana Tanrıça İdolleri

Neolitik dönemden itibaren devam eden Ana Tanrıça Kültü’nü temsil eden, aynı zamanda bereket ve çoğalma ile ilgili idoller ve heykelcikler İkiztepe buluntuları arasında önemli bir yer tutar.  1974’de U. Bahadır Alkım’ın başlattığı, 1981’de Önder Bilgi’nin devam ettiği kazılarda ele geçirilen Ana Tanrıça idolleri farklı bir idol geleneğinin temsilcileridir. Pişmiş topraktan üretilen bu heykelciklerin benzer figürleri İkiztepe mızrak uçları üzerinde kabartma bezeme olarak yer almaktadır. Boğa başını andıran “W” biçimindeki figürler ise Anadolu’da Neolitik Dönem’de görülür. Çatalhöyük kazılarında benzer figürinlerin ele geçirilmesi, İkiztepe kültüründe ve Hititlerin Fırtına Tanrısı Logosunda tekrar karşımıza çıkması, Anadolu Kültür yapılanmasında özel olarak incelenmesi gereken bir olgudur.

İkiztepe, Orta Anadolu’nun kuzeyinde ana tanrıça ve boğa kültüyle ilgili inancın yaygın olduğu bir yerleşimdir. Kilden yapılmış bir sunakla birlikte açığa çıkarılan kadın figürinleri, Orta Karadeniz yöresine has özellikler taşıyan Ana Tanrıçalardır. İkiztepe mezarlarına bırakılan mızrak uçları üzerinde görülen, başlarında kabartma diskler yer alan, erkek ve kadın figürlerin Güneş Tanrısı ve Tanrıçasıyla bağlantılı olduğu düşünülmektedir. (Prof. Dr. Tayfun Yıldırım)

İkiztepe buluntuları ağırlıklı olarak ETÇ III dönemine aittir ve İkiztepe mezarlıklarında ele geçirilmiştir. Samsun Arkeoloji ve Etnografi Müzesi’nde sergilenmektedir. Ancak müze günümüzde yapı ve kapasite açısından yetersizdir. Bunun farkında olan yetkililer, yeni ve yeterli bir Samsun Müzesi inşasına karar vermişlerdir. Birkaç yıl önce inşaat başlamış, inşaatı üstlenen firma, dövizdeki yükselişi bahane ederek, faaliyetini durdurmuştur. Mevcut yeri yetersiz bulan müze yöneticileri ise, müze eserlerinin teşhirinde sorun yaşamakta ve çoğunlukla müze ziyaretçilere kapalı durumdadır.

 İkiztepe Mezarlığı

 İkiztepe Kazısının 1980 dönemi çalışmalarının en önemli sonucu, Karadeniz'in bu orta kesiminde Eski Tunç lll'e, ait büyük bir nekropolün varlığının saptanması ve gömüt hediyeleri arasında bulunan çok sayıdaki madeni eserlerin söz konusu çağda Anadolu'nun maden endüstrisine olan katkılarının belirlenmesidir. [Bkz. Prof. Dr. U. Bahadır Alkım 1980 Dönemi İkiztepe Kazısı.]

Madeni eşyalar yanında diğer en önemli buluntular yine İkiztepe Mezarlarında ele geçirilmiştir. Kazılarda Tepe I civarında 665 adet mezar bulunmuştur. Bunlar basit toprak mezarlardır ölüler mezarlara kolları iki yanda sırtüstü yatırılmışlardır. Ölü eşyası olarak çok çeşitli seramikler, metal eserler /silah-takı) figürinler, taş eserler bırakılmıştır. Bebekler ise ev içlerine gömülmüştür.

ETÇ III’de İkiztepe halkının özellikle madeni savaş araç gereçlerine bu kadar çok sayıda sahip olması, kadın mezarlarında bile bu nesnelerin bulunması, halkın savaşçı bir toplum olduğunun göstergesidir.

Ayrıca halkın ana ve bereket tanrıçasına inandıkları, çok sayıda ele geçen idollerden anlaşılmaktadır. İdareci sınıf ise halk gibi yaşamakta, İç Anadolu Bölgesi'nin beyleri gibi ayrıcalıklı sınıf özellikleri taşımamaktadır.

(Devam edecek.)

 Yararlanılan kaynaklar:

 Doç. Dr. Davut Yiğitpaşa, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü

Prof. Dr. Uluğ Bahadır Alkım, Birinci ve İkinci Dönem İkiztepe Kazıları (1983)

Prof. Dr. Önder Bilgi, Samsun İkiztepe Arkeolojik Kazıları Tepe III çalışmaları (1993-94).

Prof. Dr. Mehmet Özsait, Orta Karadeniz Bölgesi’nde Yeni Prehistorik Yerleşmeler, TBKKB II; 124-130

Prof. Dr. Tahsin Özgüç,  Samsun Hafriyatının 1941-1942 Yılı Neticeleri, III, TTKong. 1948

Prof. Dr. İ.K.Kökten, N. Özgüç, T.  Özgüç, Samsun TTK Raporu, Belleten 1945

 

Ünyekent, 03.02.2021

http://www.unyekent.com/k41-canik-dergisi/h18463-ikiztepe-buluntulari.html