31 Aralık 2020 Perşembe

Ünye Kalesi’nde Ne Yapılmalı?


Ünye Kalesi’nde Ne Yapılmalı?

 Geçen hafta “Ünye Kalesi'nin dehlizlerinde sikke, çömlek ve gülleler bulundu.” haberi üzerinden, kalede “Ne yapılmalı?” konusuna girmiştik.

Konu, aslında doğrudan taşınmaz kültür varlığının korunmasına ve sergilenmesine ilişkindir.

Bu konuda en yetkin kaynağımız, yıllar önce Ünye Müze Evi’ni oluştururken yardımlarını esirgemeyen değerli bilim insanı Ünyeli hemşehrimiz Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’dır.

Müze yapmak üzere Ünye’de eski bir evin restorasyonuna giriştiğimizde, bize kendileri yol göstermişti.

Ünye Kalesi’nde yürütülen çalışmalar, bize yeniden hocamızı hatırlattı.

Değerli öğretim üyemiz Dr. Ayla Baş’ın Restorasyon ve Konservasyon Dersi için hazırladığımız “Ünye Kalesi ve Arkeolojik Alanların Korunması ve Sergilenmesi”, adlı çalışmamızda da, bu nedenle gündeme geldi.

Ve Ahunbay hocamızın “Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon” adlı eseri, söz konusu çalışmanın ana kaynağını oluşturdu.

Şimdi bu çalışmamızda yer alan ayrıntılara geçebiliriz.

 

 Giriş

 

Ünye Kalesi, Ünye-Niksar karayolu üzerinde, ilçe merkezine 6 km. mesafede yer alan, 1. dereceden sit alanı ve “Anıtsal Eser” olarak tescillenmiş taşınmaz kültür varlığıdır. Kale’nin kimler tarafından, hangi tarihte kurulduğu bilinmemekle birlikte, “Tahrir Defterleri”nden Osmanlı’nın son döneme kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır. Üzerindeki kalıntılardan ise tarihi geçmişini Hellenistik Dönem’e kadar götürebilmekteyiz.

“Kalenin ana girişinin sol tarafındaki kayalıkta Hellenistik bir kaya mezarı görülür. Mezar odası girişi bir mabet cephesi şeklinde yapılmış, üçgen alınlıklıdır, akroterlerde kanatlarını açmış üç kartal figürü vardır. Mezar odasına diyagonal bir merdivenle çıkıldığı kalan izlerden anlaşılmaktadır. Mezar odasının aşağısında kaya cephesinde değişik yüksekliklerde arcosoliumlar görülür.” [Prof. Dr. Mehmet Özsait -25. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, Haziran 2007, Arkeolojik Verilerin Işığı Altında Ünye, s. 293-307]    

1990’lı yılların sonunda ve 2008 yılında yüzey temizliği yapılan kale kısmi onarım görmüştür. Antik Çağ’da iki anıtsal kapısı olduğu tespit edilen Kale’nin giriş bölümüne 70’li yıllarda yeni bir duvar ve bir giriş kapısı (propylon) inşa edilmiştir.

2008 yılında yüzey temizliğini yapan firma, Kale’nin sorumlusu bulunan belediyeye gezi parkuru ve bazı bölümlerin rekonstrüksiyonu gibi işlemlerin yer aldığı bir proje sundu. İlgili kurum, bu projeyi mali güçlükler nedeniyle kabul etmemiştir.

2020 yılı itibariyle Kale’de bugün su sarnıçları temizliği yapılmaktadır. 

 

 Arkeolojik Alanların Korunması Bağlamında Ünye Kalesi

 

Yukarıda mevcut durumunu özetlediğimiz Ünye Kalesi’nin öncelikle “Arkeolojik Alan” tespiti üzerinden korunması sağlanmalıdır. Her ne kadar ilgili kurumların (Anıtlar Bölge Kurulu ve Müze Müdürlüğü) izni ve görevlendirdikleri bir arkeolog olsa da, şimdiye değin yapılan çalışmalar muazzam bir tahribat içermekte ve bilimsel yöntemlerden oldukça uzak görünmektedir.

Şöyle ki, belediyenin uhdesinde olan arkeolojik alan, gerekli izinlerin alınması sonrası şirketlere ihale usulü verilmektedir. Zaten defineciler tarafından kaçak kazılarla talan edilen kale ve çevresi, “temizlik” adı altında bilinçsiz bir talana daha maruz kalmaktadır.

Akademik kurumlar tarafından yapılan arkeolojik kazılar bile, bilim çevrelerince “tahrip” olarak değerlendirilirken, rastgele şirketlerin sebep olduğu tahribat miktarını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Ünye Kalesi gibi Pontos Kaleleri söz konusu olduğunda, Amasyalı coğrafyacı Strabon’un sözünü ettiği Mithradates’in “Kayıp Hazineleri” akla gelmektedir. Definecilerin iştihasını kabartan bu düşünce, Ünye Kalesi’ndeki tahribatın başlıca nedenleri arasındadır.

[Konuya ilişkin bakınız: Strabon, Geographika, Antik Anadolu Coğrafyası, 1993, Arkeoloji ve Sanat Yay]

Ayrıca Plinius ve Appianos da Mithradates hazinelerinin Roma’ya gönderilen kısmına değinirler ki, bu asıl hazinenin küçük bir bölümüdür.

[Aktaran: Murat Arslan, Mithradates VI Eupator, Odin Yay. 2007]

Şimdi konuya uluslararası koruma çevrelerinin nasıl baktığını görelim.

Çağımızın koruma anlayışına göre tarihi eserler ve anıtlar insanların ortak mirasıdır ve insanlık tarihini belirler.

Çağdaş onarım kurallarının öncüsü kabul edilen İtalyan Camillo Boito (1836-1914), bu konuda ileri sürülen ve her biri ayrı bir bakış açısının ürünü olan anlayışı sentezleyerek, 1883’te günümüz koruma kavramının temellerini atmıştır. Boito’nun açıkladığı ilkelerin başında şu belirleme yer alır:

“Anıtlar tüm insanlığın tarihini belgelerler. Bu nedenle onlara saygılı davranılması gerekir. Yapılacak herhangi bir değişiklik yanıltıcı sonuç ve hükümlere yol açabilir.”

[Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon, Yem Yay, 5. Baskı, 2009]

1956 yılında UNESCO tarafından çıkarılan “Arkeolojik Kazılarda Uygulanacak Uluslararası İlkeler Tavsiye Kararı” ile kazıların bilimsel çerçevesi ve yayın gerekliliği kadar arkeolojik buluntuların, kalıntıların ve alanların korunmasına yönelik temel yaklaşımlar da tanımlamıştır.

[Zeynep Eres - Arkeolojik Kazı, Koruma, Sergileme ve Toplum İlişkisi Kırklareli’nde Tarihöncesi Arkeolojik Alanlar Üzerinden Bir Deneyim. Arkeoloji ve Sanat 144, 2013]

Bu bağlamda, Ünye Kalesi’nde henüz arkeolojik bir kazı kararı alınmamış bile olsa, yapılacak her türlü işlemin nasıl dikkatlice yürütülmesi gerektiği belirtilmiştir. UNESCO’nun kararlarında ayrıca arkeolojik kazıda gelecek kuşaklar için rezerv alanların bırakılması, açığa çıkan kalıntıların korunması sorumluluğu, hem kazı sırasında hem de sonrasında alanın nasıl korunacağının tanımlanması gereği vurgulanmış, toplumun bu konuda eğitilmesi ve böylece arkeolojik kalıntılara ve alanlara sahip çıkmasının önemi belirtilmiştir.

1964 tarihli Venedik Tüzüğü ise, koruma alanında uluslararası düzeyde ortak kabul gören temel ilkeleri oluşturmuş ve kazı ile ilgili esasları belirtmiştir. Arkeolojik kalıntıların sürekli korunmasının yanı sıra yıkıntı halindeki anıtın toplum tarafından anlaşılmasını kolaylaştıracak ancak anlamını bozmayacak her çareye başvurulması gerektiğini belirtmiştir.

Rekonstrüksiyon (yeniden yapım, ayağa kaldırma) kesin olarak reddedilmiş, yalnız anastylosis (kazıda bulunan birbirinden ayrılmış mimari parçaların bir araya getirilerek kalıntının kısmen ayağa kaldırılması) bir koruma ve sergileme yöntemi olarak kabul edilmiştir.

1990 yılında ICOMOS’un çıkardığı “Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi” tüzüğü arkeolojik mirası ve arkeolojik alanları bir yönetim işi olarak tanımlamıştır. Korumaya ilişkin her ayrıntının; saptamadan belgelemeye, yayımlamadan koruma ve topluma sunuma kadar, her aşamanın bütüncül bir planlama politikası çerçevesinde ele alınması gereğini ortaya koymuştur.

Venedik Tüzüğü arkeolojik alanda yalnız anastylosise izin verip her türlü yeniden yapım uygulamalarını (rekonstrüksiyon) reddederken, ICOMOS’un tüzüğü yeniden yapımların “deneysel araştırma” ve “yorum” gibi iki önemli işleve hizmet ettiğini belirtip, bunun koşullarını tanımlamaktadır.

[Bkz. Zeynep Eres, Age.]

 Haftaya:  Ünye Kalesi Projeleri ve Koruma Zaafı

 







Ünyekent 30.12.2020

http://www.unyekent.com/k41-canik-dergisi/h17774-unye-kalesi-nde-ne-yapilmali.html


 

23 Aralık 2020 Çarşamba


Ünye Kalesi Dehlizleri Temizlendi

 

Yerel Basınımızdan sonra, nihayet Ulusal Basında da haber oldu:

“Ünye Kalesi'nin dehlizlerinde sikke, çömlek ve gülleler bulundu.”

Farklı bir durum beklemiyorduk diyeceğim, ama çoğumuzda “hayal kırıklığı” yarattı. Daha önce de değinmiştim, hatta defalarca değindik…

Öncelikle emeği geçenlere teşekkürü borç biliriz.

Eski bir siyasetçimizin dediği gibi:

“Bu memlekette bir çivi çakanı bile minnetle anarız!”

Allah’tan rahmet diliyoruz kendisine; son döneminde “Bir Bilen” lakabıyla anılıyordu…

Her kim, bir tek çivi bile çakmışsa…

Minnetle anmak, boynumuzun borcudur

 

****

Lakin…

Bu işin “bilimsel” yolunun bu olmadığını defalarca anlattık.

Daha doğrusu anlatamadık.

Çabalar bir türlü bizim önerdiğimiz “bilimsel” mecraya yönelmedi.

Daha çok “yüzey temizliği” ve “ turizme uygun hale getirme” yönünde gelişti.

Yıllar önce yapılan yüzey temizliğinde  (Sayın Arpacıoğlu dönemiydi), bugün bulunanlardan çok daha fazlası bulunmuştu.

Buluntular değerlendirilemedi, yok edildi.

Kale’ye ilgisi olanlar hatırlayacaktır…

O dönemde Ünye Tarih Araştırma Grubu olarak yazmıştık.

“Dehliz Temizliği” konusunda en ciddi birikim, birkaç yıl önce (Sayın Çamyar döneminde) sağlandıysa da, kesintiye uğradı.

Ve Sayın Tavlı, şimdiye kadar defalarca gündeme gelen ama bir türlü başarılamayan Kale sarnıcı temizliğini gerçekleştirdi.

Salgın hastalığın her geçen gün hızını artırdığı böyle bir ortamda, bu tür faaliyeti sonuna kadar sürdürebilmek takdire değer.

Ordu Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı ile Ünye Belediyesi’nin iş birliği sonucu gerçekleştirilen bu temizlik, umarız Kale’de yapılacak arkeolojik araştırma ve bilimsel projelerin de önünü açar ve Ordu Kurul Kayalığındaki gibi bir faaliyetin içine girilir.

Ne Yapılmalı?

 Aslında Ünye Kalesi gibi 1. dereceden sit alanı ve “Anıtsal Eser” olarak tescillenmiş taşınmaz kültür varlıklarıyla ilgili faaliyetler, ülkemiz tarafından da benimsenmiş Uluslararası Koruma ve Sergileme anlayışıyla belli kurallara bağlanmıştır.

Bu tür “Kültür Varlıkları”, ülkemizde de titizlikle korunmakta ve işlemlerin nasıl yürütüleceği yasalarla güvence altına alınmaktadır.

Bu konuda bölgemizdeki en etkili ve yetkili organ Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’dur.

Koruma bölge kurulları, Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde olmak kaydıyla, bu konuda her türlü faaliyeti sevk ve idare eder.

(Koruma Kurulları; konunun uzmanı kişilerden yani akademik ve bürokratik çevrelerden oluşur.)

Ünye Kalesi’nde şimdiye kadar yürütülen yasal faaliyetlerde, şüphesiz Bölge Kurulu’nun haberi ve izni vardı.

Prosedüre (yasalara) uygun olsa da, her faaliyeti doğru kabul etmek ve bilimsel saymak mümkün değildir.

Aksi halde “Ne yapılmalı?” sorusunu burada asla kullanamazdık.

Yapılması gereken, Ordu Kurul Kazısında olduğu gibi akademik çevrelerin etkinliğinde, Ünye Kalesi ve çevresinde bilimsel-arkeolojik bir kazı yapmaktır.

Konunun detayına önümüzdeki günlerde yeniden döneceğiz.

Şu anda, yapılmakta olan Ünye Kalesi çalışmalarından dolayı başta Ünye Belediyesi ve Ordu Valiliği olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Haftaya daha sağlıklı günlerde buluşmak umuduyla...

 

Ünyekent, 23.12.2020

http://www.unyekent.com/yazi/2128-unye-kalesi-dehlizleri-temizlendi.html


 

9 Aralık 2020 Çarşamba

İtiraza Gelen Cevap


 

İtiraza Gelen Cevap

 

Geçen hafta Ünye İlçesi Sahil Yolu cephe iyileştirme projesi nedeniyle, Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin gönderdiği tebliğ mazbatalı zarftan söz etmiştim...

Ödenecek miktarı ve ödeme zamanını uygun bulmamış, Mali Hizmetler Dairesi Başkanlığı’nın adıma tahakkuk ettirdiği borca itiraz etmiştim.

Elektronik postayla yaptığım itiraza, yine aynı yoldan cevap geldi.

 

****

İki sayfayı bulan cevabın ilk bölümü bu işlemi neden yaptıklarını açıklamaya yöneliktir. Diğer kısım, Belediyeler Kanunu’nun ilgili maddesi uyarınca bu işlemi nasıl yaptıklarını açıklamaktadır:

 5393 sayılı Belediye Kanunun 73. maddesine göre; "Büyükşehirlerde Büyükşehir Belediye Meclisinin, il ve ilçelerde belediye meclislerinin salt çoğunluk ile alacağı karar ile masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden karşılanmak kaydıyla kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları yapılabilir" denilmektedir.

Yine, Planlı Alanlar Tip Yönetmeliğinin 10. maddesinde “İlgi İdare, meclis kararı alarak uygun gördüğü yerlerde yapıların estetiği, rengi, çatı ve cephe kaplaması ile ilgili kurallar getirmeye, yapıların inşasında yöresel malzeme kullanılmasına ve yöresel mimarinin dikkate alınmasına ilişkin zorunluluk getirmeye yetkilidir. Mevzuat gereği büyükşehir belediyelerine verilen yetkiler saklıdır,” denilmektedir.

Zaten olayın bu kısmına yahut kısımlarına bir itirazımız olmadı.

İtirazımız şuna:

Zamanlama manidar…

Maliyet biraz yüksek tutulmuş!

Yine de bilgilendik, teşekkürlerimizle…


****

Devam edelim.

“Kat Mülkiyeti Kanunun 16. maddesine göre “Kat malikleri ana gayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar” denilmektedir. Söz konusu binanızın proje kapsamında işlem yapılan cepheleri ortak alanlar kapsamına girmektedir.

Buna göre Ünye İlçesi Devlet Sahil Caddesi üzerinde Cephe İyileştirme Projesi kapsamında, binanızın ortak alanlarında yapılan işlemler için ödeyeceğiniz tutar, tapudaki arsa payı oranında hesaplanmış olup, Meclis Kararında belirtilen oranlar dâhilinde, tahsilatı için tarafınıza gönderilmiştir.”

Buraya kadar iyi, has… Zaten itirazımız bunlara da değil. 


****

Asıl şaşırtıcı olan, gelen bilgilendirmenin son kısmı...

Haftaya değineceğimi söylemiştim, aktarıyorum:

Ünye İlçesi Devlet Sahil Caddesi üzerinde Cephe İyileştirme Projesi kapsamında Belediyemiz Teknik Personelleri tarafından yapılan inceleme sonucunda 255 Ada, 5 nolu parsel üzerinde Şube Müdürlüğümüze gönderilen iş kalemlerinde sehven bir hata yapılmış [abç.] olduğu tespit edilmiştir. Tarafınıza gönderilen ilk ödeme emrinin Mali Hizmetler Dairesi Başkanlığına yazısı yazılmış olup, iptali gerçekleştirilip, yeni ödeme emri tarafınıza gönderilecektir.

Bilgilerinize rica ederim.”

 

Şimdi merakla yeni ödeme emrini bekliyoruz.

 

****

Evde kalmak, iş-geçim sorununa ne derece çözüm getirir, bilinmez ama…

Vaka sayısı ve günü birlik ölümler korkutucu…

Ve mümkün olduğunca evde kalmaya devam!

 

 

09.12.2020, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2094-itiraza-gelen-cevap.html

 

2 Aralık 2020 Çarşamba

Tebliğ Mazbatalı Zarf


Tebliğ Mazbatalı Zarf

 

 Eve kapandığımızın bilmem kaçıncı günü postacı kapımızı çaldı.

İmza karşılığı taahhütlü bir zarf verdi elimize.

Ordu Büyükşehir Belediyesi göndermiş.

Mali Hizmetler Dairesi Başkanlığı adıma borç tahakkuk ettirmiş.

Dört eşit taksitte ödemem gerekiyor.

Konu: Ünye İlçesi Sahil Yolu cephe iyileştirme projesi maliyet tutarı.

Yarısı bizden, diğer yarısını siz ödeyeceksiniz deniyor.

Bir hesap çıkardım, yarısı bile hayli tutuyor.

Komşulara sorduk, onlara da tutturabildiğine rakamlar yazılmış.

Hepsinde yarısı denmiş ama maliyet hayli şişkin.

 

****

Kalktım bir itiraz yazdım, sonra avukatıma danıştım…

Bu aşamada, itirazın yürütmeyi durduramayacağını öğrendim.

Açtım BŞB sitesini, itirazımı elektronik posta yoluyla belediyenin iletişim adresine gönderdim.

Nazik “bir kısa mesaj” geldi telefonuma:

“15086 No.lu talebiniz alınmıştır. İlginiz için teşekkür ederiz” diyor.

Birkaç gün sonra da talebimle ilgili bilgilendirmeyi mail adresime gönderdikleri biçiminde bir kısa mesaj aldım.

Gönderdikleri bilgilendirme oldukça detaylı…

Ancak son kısmı ilginçti.

Bilgilendirme mesajını bir sonraki haftaya bırakarak, OBŞB’ne gönderdiğim itiraz metnini paylaşmak istiyorum:

 

Konu: Ünye İlçesi Sahil Yolu cephe iyileştirme projesi maliyet tespitine itiraz.

 Ordu Büyükşehir Belediyesi Mali Hizmetler Dairesi Başkanlığı’na

 Belediye Meclisinin 12.06.2018 tarih ve 2018/152 sayılı kararıyla Ünye Sahil Yolu cephe iyileştirme projesi kapsamında maliyetinin yarısı olarak hesaplanan ve tarafıma tahakkuk ettirilen borç miktarına itiraz ediyorum. 

Yalnızca iki cephesi olan dairenin dış cephe boyası, merdiven, işçilik vb. tutarı, iyileştirmeden bir yıl önce yaptırdığımız dış cephe mantolama, boyama  (iki işlem bir arada, merdiven artı işçilik ücreti) bu kadar tutmamıştı. 

Ödeme 4 eşit taksite bölünmüş gibi görünüyor ama iki ayda ödenmesi isteniyor.

Pandeminin pik yaptığı, işsizliğin kol gezdiği ve ekonomik bunalımın son aşamaya vardığı bu tarihte, Büyükşehir Belediyemizin durumu yeniden değerlendireceğini umuyorum.

Doğru meblağın saptanmasını, daha insaflı bir ödeme planının uygulanmasını istiyor, tarafıma tahakkuk ettirilen “boyama” işlemine itiraz ediyorum.

Bilgilerinize arz olunur.

 

****

Doğrusu Büyükşehir Belediyemizden böyle bir duyarlık beklemiyordum.

Zamansız ve ölçüsüz bir ödeme planı çıkarmış olsalar da, bürokrasi nezaketini elden bırakmadıklarına şaşırdım…

Asıl şaşırtıcı olan, gelen bilgilendirmenin son kısmı.

Ona da haftaya değinmek üzere, daha sağlıklı günler diliyorum.

 

Evde kalmak, iş-geçim sorununa ne derece çözüm getirir, bilinmez ama…

Mümkün olduğunca evde kalmaya devam!

 


02.12.2020, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2077-teblig-mazbatali-zarf.html

 


 

25 Kasım 2020 Çarşamba

224. Gün


 

224. Gün



Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya.

Adam arka tarafa biner...

Şoför...

- Eee hemşerim kimsin, nereye gidersin, der...

Yolcu:

- Ben Azrail’im, canını almaya geldim, der...

Şoför alaycı bir tavırla:

- Sen mi Azrail’sin der. Yav senin gibi Azrail olur mu hiç, der...

Yolcu sakin bir tavırla:

- Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun der...

Ve ekler yolcu...

— İnanmadın bana öyle mi?

Şoför:

- İnanmadım tabi, der...

Yolcu:

- Öyle mi, bak 200 metre ileride bir adam daha alacaksın, sonra görüşürüz bu konuyu der.....

Gerçekten de adamın dediği gibi şoför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır... Yolcu ön tarafa oturur... Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır...

Şoför yanındakine...

- Eee sen kimsin nereye gidersin, der....

Öndeki:

- Ağabey beni merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim, adım falanca der...

Şoför:

- Yav, şu arkadaki adam bana Azrail’im diyor, görüyor musun şu herifi… Biz iyilik ediyoruz, bizimle dalga geçiyor zibidi, der...

Öndeki arkaya bakar:

- Abi arkada kimse yok ki, der...

Şoför hışımla arkaya bakar ve:

- Kör müsün be adam, arkada oturuyor işte!

Öndeki arkaya bir daha bakar:

- Abi senin kafan iyi mi, yoksa dalga mı geçiyorsun benimle, der...

Bu sefer arkadaki söze girer...

- Gördün mü der şoföre, öndeki beni ne duyabilir, ne de görebilir!

Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür beti benzi atar...

Arkadaki şahıs şoföre:

- Hadi! Der, arabayı kenara çek, 2 rekât namaz kıl, canını alacağım!

Şoför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.

Sonra...

Sonra ne olmuş biliyor musunuz?

 

Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar!

(Şimdi bize söylenen, 200 m. ileride arabaya alacağımız adamda sıra!)

 

****

Aslında köşe yazılarında anlatılan fıkraları pek sevmem.

Bu fıkrayı, yaklaşık yedi ay önce yazmıştım.

Tarihi 01.04.2020 yani Nisan’ın ilk günü…

1 Nisan şakası gibi.

 

****

Şaka olmadığını o günlerde anlamaya başlamıştık.

Nisan sonu, Mayıs ortasına doğru Salgın “pik” yaptı denildi.

Günlük ölüm vakaları 100’ü aşmış, Corona’ya yakalananların sayısı en üst seviyeye ulaşmıştı.

Yedi ay sonra bugün, ikinci dalga Salgın’ın “pik” yaptığı söyleniyor.

(Bu ara dağarcığımıza “Pandemi”, “pik” gibi özgün sözcükler girdi.) 

Nisan başında eve kapanalı 20 gün olmuştu.

Bugün 224 günü dolduruyoruz.

O gün, bu gündür hastalananların ve ölenlerin listesini tutuyoruz.

(Dünkü haberlerde ilk kez Sağlık Bakanı’nın turkuaz renkli listesini göremedim. Gerçi liste renk ve içerikçe değişmişti.)

Son olarak günlük ölüm vakalarının 140’lı rakamlara, son 24 saatte hastalananların sayısının 5.500’lere ulaştığını gördük.

 

Ne diyelim?

Daha sağlıklı bir yarında buluşmak umuduyla.

 

Ünyekent, 25.11.2020

http://www.unyekent.com/yazi/2063-224-gun.html

 


18 Kasım 2020 Çarşamba

Sonbahar Yaprakları


 

Sonbahar Yaprakları

 

Uzun süren yazın belki de son günleri.

Güneş eskisi kadar etkili değilse de, yazdan kalma…

Şairin dediği gibi “Sonbahar sanattır”…

Diğerleri sadece mevsim.

 

****

Sararıp dökülen yapraklarla geliyor Sonbahar.

Ne çok tanıdığımızı yitirdik.

Hele yakından tanıdıklarımız yok mu?

İki durumda insanın ömrü gözünün önünden geçermiş, saniyelerle…

Bir film şeridi gibi…

Kâfi’nin aramızdan ayrıldığını duyunca öyle oldum.

Ne kadar uzun zamana dayanıyormuş meğer tanışıklığımız.

Abdul Kâfi Keskin’le Ortaokula başladığımız yıl karşılaştık...

İki kardeş gelmişlerdi, Abdülaziz ve Kâfi….

Kâfi kardeşlerden en küçüğüydü.

Anlatırdı kendisi esprili bir dille, babası bunca çocuk yeter, bu sonuncusu olsun demiş…

Büyüğü Abdülaziz ne denli ağır başlıysa, Kâfi bir o kadar hareketliydi…

İlk yılımızda kara don, beyaz atletle katıldık 19 Mayıs törenlerine.

Beden Eğitimi öğretmenimiz Ali Kayadelen idi.

Sonraki yıllarda yolumuz jimnastik grubunda birleşti.

İkimizin de üzerinde beyaz triko jimnastik giysileri vardı.

Uzun boylu sayılmazdı hatta orta boyun ortasında bir yerdeydi…

Ama sıçradığı yüksekliğe ulaşmak her babayiğidin harcı değildi.

Liseyi bitirdiğimiz yıl, yeteneğine uygun bir branşa yöneldi.

Beden Eğitimi Öğretmenliği ve Spor Yöneticiliği eğitimi aldı.

Öğretmenlik ve spor eğitmenliği yaptı.

İlçe Spor Müdürlüğü görevinde bulundu.

Kendisi gibi eğitmen olan, ortaöğrenim döneminden arkadaşımız Mediha ile hayatını birleştirdi. 

Kızları Seçil, her ikisinin ortak tutkusu oldu.

 

***

Yıllar ne çabuk geçti…

Seçil şimdi üniversitenin son sınıfında.

Ve Kâfi aramızdan amansız bir salgın nedeniyle ayrıldı.

İkinci dalga daha yıkıcı olacak deniyordu.

Öyle oldu.

Artık Covid19’un sıcaklığı yanı başımızda.

Aramızdan ayrılıp gidenlerimize rahmet diliyoruz.

Geride kalanlara sabır…

 

Salgınla daha bilinçli, daha karalı bir mücadele gerekiyor.

Kâfi kardeşimiz gibi kaç insanımızı kaybedeceğiz?

 

 

 

Ünyekent, 18.11.2020

http://www.unyekent.com/yazi/2046-sonbahar-yapraklari.html

 

 






28 Ekim 2020 Çarşamba

Asarkaya’da Bir Pazar Sabahı


 

Asarkaya’da Bir Pazar Sabahı

  

Ekim’in son Pazar gününde Asarkaya’ya çıktık.

Uzatmaları oynayan güneşli günlerin sonuncusunu kaçıramazdık...

Pandemi ortamında, hasta sayısı ve ölümlerin yeniden tırmanışa geçtiği bir aşamada insan içine dalmak akıllı bir davranış mı?

Çarşı pazar zorunlu ama bu zorunlu değil…

Olsun, dedik…

Kim gider bu ortamda Asarkaya mesire yerine?

Yanılmışız.

 

****

Otomobille zorlu bir tırmanıştan sonra ulaştık, zirvedeki mesire alanına….

Tırmanış zorluydu…

Çünkü yolda muazzam bir genişletme çalışması vardı.

Delik deşik olmuştu…

Asfalttı bu yol güya, çoğu kısmı bozuk satha dönüşmüştü.

Benzer çalışma mesire alanında da vardı.

Park yeri genişletilmiş, seyir terası kısmı inşaat alanına dönmüştü.

 

****

Mesire alanına ulaştığımızda, şaşkınlığımız arttı.

Park edecek yer bulmakta zorlandık.

Asarkaya’da neredeyse boş masa kalmamıştı.

Pandemiymiş, virüsmüş…

Kimsenin umurunda değil!

Neyse ki açık hava…

Maske takıyoruz.

Mesafeyi koruyoruz.

Kimseyle muhatap olmuyoruz…

Ve oturup pikniğimizi yapıyoruz.

 

****

Arada dolaşmaya çıktık ama mesafeyi korumayı ihmal etmedik.

Onca doluluğa rağmen, alan geniş…

Pandemi’nin getirdiği eve kapanma tepkisi…

Yahut mevsimin son sıcak günlerini kaçırmama güdüsü…

Ne derseniz deyin, herkes gibi biz de sonbahara tanıklık ettik.

Sararmış, dökülmüş yapraklar ipek bir halı gibi tüm zemini kaplamıştı.

Kimi mangal başında açlığını gideriyor, kimi semaverden çay içiyor.

Çocuklar koşturuyor, salıncaklar dolu…

 

****

Tıpkı geçen haftaki Çamlık gezimiz gibi, burada da iki şey dikkatimizi çekti.

Birincisi…

Asarkaya’ya çıkarken gördüğümüz yol çalışmasıydı.     

Benzer genişlikte ikinci bir ol açılmaktaydı.

Sanki çift şerit, bölünmüş yol inşa ediyorlar.

Ne gereği var, diyorsun…

Sadece bir mesire ulaşımı için bunca masrafa…

Doğal ortamın tahribine, ağaçlık alanların yok edilmesine değer mi?

Düne kadar stabilizeydi bu yol, asfalt yapıldı.

Asarkaya ulaşımı için hayli yeterliydi.

Asarkaya’nın otantik yapısına müdahale edilmemeliydi!

İkinci konu seyir terasıyla ilgili…

Ahşap teras gitmiş, yerine devasa bir beton yığını gelmişti.

Yığının altında iki göz oda, ne amaçla kullanılacağı henüz belli değil.

Daha neresini yazayım canım efendim!

 

****

Özdemir Asaf’la bağlıyorum bu haftaki yazımı:

 

“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu.

  Birinciliği beyaza verdiler.”

 


28.10.2020, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2006-asarkaya-da-bir-pazar-sabahi.html

 

21 Ekim 2020 Çarşamba

Mutad Bir Tatil Sabahı Gezisi


Mutad Bir Tatil Sabahı Gezisi

 

Uzun bir aradan sonra eşimle yeniden sabah yürüyüşüne başladık. Alışık olduğumuz üzere (bize göre erken sayılan bir saatte) Çamlık’a doğru yürüyüşe geçtik. Güz mevsiminin belki de son sıcak günlerini yaşıyorduk. Pastırma yazı boyunca ne yazık ki sabah yürüyüşlerimizi ihmal etmiştik. Çamlığa girince iklimin değiştiğine yeniden tanık olduk. Nefes alma biçimimiz değişmişti. Ciğerlerimize dolan oksijeni daha derinden hissetmeye başladık.

Çamlık’ta bir başka şey daha dikkatimizi çekti.

Bunca bakımsızlığa, terk edilmişliğe rağmen ağaçlık alandaki masaların çoğu doluydu. Kimi aile, çoluk-çocuk, gençler gelip burada piknik yapıyorlardı.

Eskiden kent dışındaydı, şimdi Ünye’nin orta yerinde kaldı ÇAMLIK.

Adeta kentin akciğeri gibi...

 

****

Çamlık’ta dikkatimizi çeken diğer şey, doğal olarak bir gece yarısı betonu dökülen ve alelacele inşaatına başlanan yapı oldu.

Kimilerinin “kır kahvesi” olarak nitelediği ve çevreyi bozmadığı için BŞB Başkanına şükranlarını ilettiği kafeydi bu…

(Böylece inşaat 100 metrekare mi olacak, 400 metrekare mi ikilemi giderilmiş oldu!)

Kimi arkadaşlar ise, başlanan inşaatı “Sarı İnek” öyküsüne benzetti.

Malum öyküdür; aslanın biri çıkıp “bana sarı ineği verin, yoksa hepinizi yerim” dediği öykü…

İlk kez, üç gün önce aramızdan ayrılan gazeteci-yazar Bekir Coşkun’dan okumuştum, mekânı cennet olsun. Nur içinde yatsın!  

Ve aslan sarı ineği yedikten sonra her gün bir inek ister.

Tüm inekleri yiyinceye kadar asla durmaz.

Sıra öküze gelince, o ünlü söz söylenir:

“Sarı ineği vermeyecektik!”

 

****

Aslında bu öyküyü hatırlatan arkadaşımız ziraatçıydı.

Hayvanlar âlemini de biliyor olmalı…

Korkarım ki haklı çıkacak!

Lakin aslanı aslan yapan biziz, geldiği gibi göndermesini de biliriz.

Analojiyle başladık madem, benim de durumu açıklayan bir benzetmem var.

“Çamlık Ünye’nin akciğeridir” deriz ya…

O kafe şimdilik bir tümör gibi duruyor.

Kötü huylu mu (habis mi?), kansere çevirir mi bilmiyoruz. 

Akciğer kanserinin belirtileri sırasıyla; nefes darlığı, balgamda kan gelmesi, kronik öksürük şeklinin değişmesi, göğüs ağrısı, zayıflama, yorgunluk, iştah kaybı, ses kısıklığı ve yutma güçlüğü gibi semptomlardır.

Akciğer kanseri genel olarak 4 evreden oluşur:

1. evre tümörün boyutları (çapı) ve yerleştiği yerle alakalıdır.

2. evrede lenf bezlerine yayılıp yayılmadığına bakılır.

3. evrede başka organlara doğru bir ilerleme yani tıp dilinde metastaz oldu mu kontrol edilir.

4. Aşama ise kanserin en ileri aşamasıdır, artık bu aşamada kanserin diğer doku ve organlara sıçraması söz konusudur.

Geç kalınmamışsa bu hastalığın tedavisi mümkün görünüyor!

(Ee, biz de bunca yıl sağlık bilimlerinde boşa dirsek çürütmedik!)

 

Son Söz

 

Biz Ünyeliler için Çamlık, vazgeçilmez mekânlardan sayılır.

Bir nevi mutad meskendir.

Uluslararası özel hukukta Mutad Mesken kavramı, genel olarak kişinin gerçek hayat ilişkilerinin sürdüğü, kişinin fiilen oturduğu ve oturmak isteği ve iradesinde olduğu yer olarak tanımlanmaktadır.

 

 

21.10.2020, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/1994-mutad-bir-tatil-sabahi-gezisi.html