17 Ağustos 2021 Salı

Coğrafya Kader Değildir


Coğrafya Kader Değildir

 

Orman yangınlarının ardından sel felaketini yaşadık.

Can ve mal kaybımız artarak devam etti.

Hâlâ da devam ediyor.

Beraberinde şu tartışmaya tanık olduk...

Coğrafya kaderimiz mi?

 

Karadeniz’de yaşayanlar iyi bilir, her sağanakta sel veya su taşkını endişesi duyarız.  İster istemez ünlü İslam bilgini İbni Haldun’a atfedilen “Coğrafya kaderdir” deyişi aklımıza gelir.

 Oysa İbni Haldun Mukaddime adlı eserinde coğrafyanın insan üzerinde etkilerini ele alırken öyle bir çoğunun anladığı gibi “kaderci” ve teslimiyetçi bir anlayış öne sürmez.

Aksine coğrafyanın insan üzerindeki etkilerini siyasi ve fiziki açıdan derinlemesine inceler, zaman ve mekân ötesi bir tespit gerçekleştirir.

“Yaşadığı yerin havası, nemi insan sağlığına etki eder” diyen bilgin, “Siyasi mekanizmanın düzgünlüğü ya da bozukluğu da insan hayatının tüm akışını etkiler” der.

İbni Haldun’un bu sözünü hem politika açısından ele almak gereklidir hem de coğrafi koşullar açısından...

Eserleri ve yaşamıyla İbni Haldun, modern tarih aktarıcılığının, sosyolojinin ve iktisadın öncüleri arasında yer alır. Yalana, abartıya ve yaranmaya dayanan dönemin tarih aktarıcılığı yerine, "bilime dayanan tarih” anlayışını getiren kişidir ki onun tarihçiliğinde kadere ve safsataya yer yoktur.

 

Karadeniz Coğrafyası

 

Her mevsim yağışlıdır ancak yazın denizden gelen termik özellikler nedeniyle son dönemde yağışların su taşkınlarına ve sellere dönüştüğü bir iklim tipinden söz ediyoruz.

“Son dönemde!” diyoruz...

Çünkü bu süreç “küresel ısınma” yanında yaşadığımız coğrafyayı bizzat kendi ellerimizle tahrip ettiğimiz gerçeğini de içermektedir...

Hangi tahribattan söz ediyoruz?

Öncelikle HES’lerden, borulara soktuğumuz akarsulardan...

Maden arama gerekçesiyle kesip yok ettiğimiz ormanlardan söz ediyoruz.

Daha önceki yıllarda istisnai bir durum olan sel felaketinin artık her yıl yaşanmakta olduğuna dikkat edersek, coğrafyanın kaderini kendi ellerimizle nasıl katlettiğimizi daha iyi anlarız.

Tartışılan konu HES ile ilgili...

Regülatör kapaklarının patlayıp patlamadığı, bu düzeneklerde çok miktarda su tutulup sel ve taşkınlara neden olup olmadığı tartışılmaktadır.

HES (Hidro Elektrik Santrali), akarsuları normal yatağından kopararak borulara sokmuştur. Suyun debisini ayarlamak için dağ eğiminin tıraşlandığı bilinmektedir. Doğaya aykırı her müdahale gibi, HES’ler de doğal felakete davetiye çıkarmaktadır.

Bu tür uygulamalar, akarsu yatağına inşaat yapmak gibidir, sakıncalıdır...

Onlarca canın sel suları altında can verdiği Bozkurt ilçesine akan derenin HES’i, EPDK tarafından 49 yıllığına bir elektrik üretim firmasına verilmiştir.

Akarsu yatağına kurulan kenti bir felakete karşı korumak yerine, felaketin boyutlarını büyütmek için ne gerekirse yapılmış sanki...

Facia “Geliyorum!” demiş.

Ünye ve Fatsa’da da durum çok farklı değil.

Maden arama bahanesiyle kesilen ağaçlar, kuruyan göller ve çölleşen dağlar...

Sonuç:

Önüne ne gelirse alıp götüren bir sel görüntüsü.

Zaten ince olan toprak tabakasının heyelanlarla iyice topraksız hale gelmesi..

Yağışı ve yeşilliği bol olan bir coğrafyanın yoksullaşması! 

(Sen öyle yaparsan, doğa da böyle yapar işte! Coğrafyanın kader olması böyle bir durum olsa gerek...)

 

Emperyalist Ekonomizm

 

İbni Haldun’la başladık, O’nunla bitirelim.

İbni Haldun, “Coğrafya Kaderdir” adıyla basılan eserinde "Adaletsizlik medeniyeti mahveder." diyor.

Neden sıcak ve soğuk iklimler her cihetten “geri” kalmışken, iklim koşulları ılıman olan Batı medeniyetleri gelişmiştir? Gonçarov’un Oblomov adlı eserinde de aynı konuya değinilir: “Batı’da hayaller gerçekleştirmek için kurulur, Doğu’da ise gerçeklerden kaçmak için!”

Bakın Diyanet işleri Başkanı sel felaketiyle ilgili ne diyor?

“Bize düşen Allah’ın takdirine rıza göstermektir.”

Ya tedbir, ya akıl.

Onlara ne oldu?

Ne yapmamız isteniyor?

Başımıza gelen felaketleri kabulleneceğiz, yapılan akıl dışı uygulamalara ses çıkarmayacağız.

İbni Haldun’un sözünü ettiği adaletsizliğin yaratılmasında en büyük etken emperyalist ülkelerin çıkar hesaplarıdır, vahşi kapitalizmdir, kâr hırsıdır...

Coğrafyanın bu kaderi yenmesinin önündeki tek engel bunlardır...

 

 

 

18.08.2021, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2563-cografya-kader-degildir.html