16 Kasım 2022 Çarşamba

Ünye Ocaklığı ve İp Üretimi

 

Ünye İskelesine demirlemiş yabancı bayraklı gemiler.


Ünye Ocaklığı ve İp Üretimi


1864-68 yıllarında Ünye’ye sancak statüsünün tanınması siyasi mülahazalarla gerçekleşen bir hadise değildir. Sırtını gemi yapımına elverişli ormanların bulunduğu Canik dağlarına yaslayan Ünye, bu seçimde önde gelen yerleşimlerden biriydi. Tersane-i Amire’nin[1] Osmanlı donanması için gemi yapımında ihtiyaç duyduğu malzemeleri temin etmede Ünye öne çıkmış, önemli bir ocaklık bölgesi yanında bizzat tersane kurulumuyla donanmanın alt yapısını da oluşturmuştur.

Gemi yapımının ve malzemelerinin temini yanında Ünye’nin ekonomik hayatını derinden etkileyen bir başka iş kolu daha açılmıştır. Donanmanın en büyük ihtiyaçlarından biri olan ip temini bu bölgeden sağlanmıştır. Ünye ve çevresinde yoğun kendir ekimi ve ip imalatını teşvik eden, işte bu “ocaklık” konumu olmuştur.

Böylece Ünye ve çevresinde önemli bir iş kolu olarak “ipçilik” mesleği öne çıkmış, Ünye, Osmanlı donanmasının uzun yıllar ip ihtiyacını karşıladığı gibi, günlük kullanım nesnesi olarak tarımda ve hayvancılıkta kullanılmak üzere yakın tarihimize kadar kendirden ip imalatı sürmüştür.

 

Ünye Tersanesi 1890-1900

Ünye Tersanesi ve Limanı Eylül 2021


Ünye Ocaklığı

Ünye’de gemi yapım atölyesi de diyebileceğimiz tersanelerin ilk inşa tarihini kesin olarak bilemiyoruz. Ancak 18. Yüzyıl’da Tersane-i Amire’de gemi yapımı için ihtiyaç duyulan malzemelerin temini ve bu malzemelerin üretilmesi amacıyla bazı ocaklık bölgelerinin ortaya çıktığını bilmekteyiz.

Tersane ocaklığı adı verilen bu birimlerde, İlk bölümde ifade ettiğimiz gibi belli ölçekte bazı gemiler inşa edilebilmiş, Tersane-i Amire’nin ihtiyaç duyduğu keresteyi temin eden ve yarı işlenmiş biçimde gönderen tersaneler kurulmuştur.

Bu görevlerin yanı sıra Ünye Ocaklığının en önemli işlevi ise, donanmanın ip ihtiyacını karşılayan bir ocaklık olmasıdır. Ünye civarında yoğun kendir ekimi ve ip imalatını teşvik eden “ocaklık” konumu, Ünye’de önemli bir iş kolu olarak “ipçilik” mesleğini öne çıkarmıştır.

Bu ocaklık konumu nedeniyle Ünye, Osmanlı donanmasının uzun yıllar ip ihtiyacını karşılamış, Tersane-i Amire’nin ihtiyaç duyduğu malzemelerin temininde öne çıkmıştır.

Ünye Tersanesi Osmanlı donanmasının alt yapısını oluşturmuş, yıllarca donanmaya ip sağlayan bir üretim merkezi olmuştur.

Donanmanın ihtiyacı olan tel için İstanbul’da bir fabrika kurulduğuna dair elde bir veri bulunmasa da taşrada devlet tarafından finanse edilen ve destgah olarak isimlendirilen tezgâhların kurulduğu kesin olarak anlaşılmaktadır. Ünye’de bu minvalde 1782/1783 yıllarında 9 kadar tezgâh faaliyet göstermekte iken Trabzon Valisi Ali Paşa’nın önerisi üzerine bunu 20 tezgâha çıkarmak için 6381 kuruşun sarf edilmesi kararlaştırılmıştı.

Burada bulunan tezgâhların bakım ve tamiri devletin önemle üzerinde durduğu bir konuydu. 1791/1792 yılına gelindiğinde Ünye’de bulunan bir tane tel imalathanesinin harap olmaya yüz tutması üzerine üretim yapmak ve mevcut telleri korumanın imkânsız olduğunun anlaşılması üzerine kadı ve bilirkişilerle bir keşif yapılarak burasının tamir edilmesi için bir masraf listesi çıkarılmıştı.[2] Bu masraf listesi şu şekildeydi: 

Malzeme Adı

Adedi / Miktarı

Masrafı (kuruş)

Kiremit

100,000

800

Kiremit altına tahta

40,000

400

Kebir direk

50

100

Tabana kadar taş

100

-

Taş kayık

100

300

Çivi

600 vukıyye (769 kg)

360

Bakır Oluk

150 vukıyye (192 kg)

160

Üstadiye

-

280

Ünye İp İmalathanesinin Tamiri İçin Yapılan Harcamalar

Kaynak: BOA.C.BH.16.764.2./13 Recep 1206 (7 Mart 1792)

 

Tersâne-i Âmire’ye bağlı Ünye Ocaklığı’nın getirdiği “sancak” statüsü idari yapılanmada 1864-68 yıllarını kapsasa da, fiiliyatta uzun yıllar etkisini sürdürmüştür.

Tersane Ocaklığı’nın mirası olarak kurulan Ünye Tersanesi küçük çapta gemi yapımı ve büyük gemilerin onarımı işleviyle günümüze kadar gelmiştir.

Ünye’nin İstanbul’la ilişkisi gemi yapımı – onarımıyla sınırlı kalmayıp, deniz ticareti yoluyla sürmüştür. Yolcu ve eşya nakliyesinde karayolundan çok deniz yolunun tercih edildiği dönemlerde Ünye İskelesi önemli bir ihracat ve ithalat kapısı olmuştur. Giderek iskele konumundan liman aşamasına geçilmiş, Cevizderesi’nin doğu sahiline kurulmuş ve bugün Karadeniz’in önde gelen kıyı limanlarından biri konumuna ulaşmıştır.[3]  

İp üretimi ise zaman içinde daralıp üretim farklılaşmasına uğrasa da bugün bile varlığını sürdürmektedir.


 Ünye’de İp Üretimi

 Gemide kullanılan halatı oluşturan ince ipliklere “tel” denmektedir. Denizcilik terminolojisinde bu malzeme flaşa olarak isimlendirilmektedir.[4] Süleyman Nutki Kamus-ı Bahri isimli eserinde onu kendir elyaftan sağa bükülerek oluşturulan ince sicimlere verilen isim olarak tanımladıktan sonra, 100 libre kadar bir ağırlığı çekmeye elverecek kadar dayanıklı olduğunu bildirmektedir. Telin bükülerek meydana getirildiği urgan ve halat ise hem lengerlerin[5] suya atılması ve çekilmesi, hem gemilerin limana bağlanması, hem de gemilerdeki yelken ve serenler dâhil kısımların sabitlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Gemi lombarlarında bulunan toplar bile ateşlendikleri sırada oluşan geri itme gücü nedeniyle yerlerinden fırlamamaları için urgan ve halatlarla bir noktaya sabitlenmektedir. Osmanlı Devletinde halatın imal edildiği asıl hammadde kendirdir.

Kendirin en yaygın olarak üretildiği yerlerin başında ise Orta Karadeniz bölgesi gelmektedir. Burada bulunan ve Canik sancağı içinde yer alan Samsun, Çarşamba, Perşembe, Ünye ve Fatsa gibi kazalar yaygın biçimde kendir üretmekte ve donanmanın ihtiyacı olan teli temin etmektedir.18.yüzyılda kalyon teknolojisine geçilmesiyle birlikte donanmanın ihtiyacı olan tel miktarı da büyük ölçüde artmıştır.[6]

 Örneğin Canik sancağından 18.yüzyılın ilk çeyreğinde talep edilen tel miktarı 10,000 kantara (564,490 kg) çıkmıştı. Bu artışın sebebi kalyon türü gemilerin kadırgalara kıyasla yelkenli gemiler olması münasebetiyle tele daha fazla ihtiyaç duymalarıydı. Canik sancağında bulunan 19 kaza avarız ve nüzul karşılığı olarak ocaklık tayin edilmişti. Yani bu kazalar adı geçen vergileri ödemek yerine kendilerinden her sene talep edilen muayyen miktar teli işleyerek devlete teslim etmekle yükümlü tutulmuşlardı. Ocaklık usulü tel temininde asıl usuldür. Bu usul diğer donanma malzemeleri olan kereste, yelken bezi, reçine, katran, zift ve peksimet gibi malzemelerin temininde de kullanılmaktadır. Bu usulde belli bir yörenin ahalisi rayiç fiyat üzerinden devletçe talep edilen donanma malzemelerini teminle yükümlü tutulmakta ancak buna karşılık avarız ve nüzul gibi bazı örfi vergilerden muaf tutulmaktaydılar.

 Ocaklık bölgelerinden toplanan teller daha ucuz ve daha güvenli olduğu düşüncesiyle genelde deniz yoluyla İstanbul’a taşınmaktaydı. Ünye ve Fatsa iskeleleri gemilere tel yüklenen iki önemli iskeleydi. Ancak kış mevsiminde Karadeniz’de aniden bastıran fırtına sonucu oluşan yüksek dalgalar, güçlü akıntılar ve şiddetli yağış gibi olumsuz hava koşullarının etkisiyle alabora olma ya da karaya oturma riski karşısında deniz yolunu kullanmak cazip olmaktan çıkıyordu. Bu da kara yolunu bir alternatif olarak ön plana çıkarıyordu. Karadan nakliyat gerçekleşeceği zaman taşınan telleri yağmurdan korumak için belli sancakların ahalisinden “sargı kilimi” adıyla bir örtü talep edilmekte ve teller bunlara sarılarak nakledilmektedir. Örneğin Ünye ve Fatsa iskelesinden 6,000 (337,9920 kg) kantar telin gemilere yüklenerek İstanbul’a nakledilmesi tasarlanmışken kış koşulları nedeniyle 1129 (1716/1717) yılında kara yoluyla İstanbul’a taşınması gerekmiştir.[7]  

Ünye, Fatsa ve Samsun kalesi dizdarlarına gönderilen Evasıt Zilkade 1138 (Temmuz 1726) tarihli bir hükümde, onlara satın alınan teli gemilerine yüklemedikleri gerekçesiyle “mu’cib-i ibret” için Hüseyin ve Ahmet reisi Samsun kalesine kalebent etmeleri istenmişti. Bu kişiler Yeniçerilik iddiasıyla ortaya çıkarak daha önce miri için toplanan teli İstanbul’a taşıdıklarını beyan ederek “her zaman tahmil edemeyiz.” diyerek yeniden tel taşımayı reddetmişlerdi.[8]

 

Kendir - Kenevir

Farklı kenevir türleri

Endüstriyel kenevir bitkileri keyif verici olarak yetiştirilen bitkilerden 
boy ve kimyasal yapıları açısından pek çok fark gösterirler.

 Kenevir gövdesinde bulunan lifler

Kenevir veya kendir (Cannabis), Cannabaceae familyasına ait tek yıllık, çift çenekli ve otsu bir bitki cinsidir. Anavatanı Orta Asya ve Güney Hindistan olmasına rağmen günümüzde ılıman ve tropik bölgelerin çoğunda yetişir ve kültürü yapılır. Bitki cinsi eşeylidir, yani erkek ve dişi olmak üzere ikiye ayrılır. Erkek bitki polen üretirken dişi bitki çiçeklenir ve bazı türlerde yüksek oranda tetrahidrokannabinol (THC) ihtiva eder. Kenevirden elde edilen esrar maddesi, işte bu dişi bitkilerin çiçek ve tohum yataklarından ve bu bölgelerin etrafında bulunan yapraklardan elde edilir. Esrar maddesi keyif verici olarak kubar, toz esrar veya kubar yağı biçiminde kullanılır. Ayrıca THC maddesi tababette trankilizan, antikonvülzan ve sedatif olarak kullanılmaktadır.

Cannabis indica-Esrar eldesi için yetiştirilen dişi kenevir bitkisi

İp, kendir ya da kenevir olarak isimlendirilen bitkinin liflerinden elde edilmektedir.  Bir yıllık ömre sahip olan kendir, 2-3 metre kadar büyüdükten sonra toprak yüzeyine yakın bir noktadan kesilmekte veya elle sökülmekte, ardından bitkinin gövdesi ıslatılıp yumuşatıldıktan sonra ezilerek tel bükmek için lif elde edilmektedir. Tel şeklinde olan bu lifler, yetiştirildiği yere nispetle Fatsa teli olarak ifade edilmektedir.[9]

 

16.11.2022, Ünyekent

 

          (Devam Edecek)

 Ünye Tarih Araştırma Grubu

A. Kabayel – A. D. Varilci

 

16.11.2022, Ünyekent

https://www.unyekent.com/kose-yazilari/unye_ocakligi_ve_ip_uretimi_-3582.html



[1] Osmanlı denizcilik faaliyetinin merkez üssü, İstanbul Haliç’te bulunan gemi yapım tersanesidir.

[2] Süleyman Nutki, Kamus-ı Bahri, Derleyen Mustafa Pultar, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2011, s. 56; BOA.AE.SSLM.III.77.4645.1./2 Rebiyülahir 1206.  (29 Kasım 1791). BOA.C.BH.253.11730.1./23 Zilhicce 1197 (19 Kasım 1783)

[3] Son yıllarda Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin teşvikleriyle Ünye Konteyner Limanı aşamasına gelmiş, Ünye Limanı'ndan sebze ve meyve yüklü ilk Ro-Ro gemisi Rusya'ya hareket etmiştir.

[4] Tel, Osmanlı sözlük yazarlarından Süleyman Nutki’ye göre kendirden sağa bükülmek suretiyle elde edilen bir tür sicimdir. Lütfi Gürçay da teli tıpkı Süleyman Nutki gibi sağa bükülerek yapılmış sicim olarak tanımlarken, Metin Karayazgan bir halatı oluşturan ince iplikler anlamına gelen filaşa terimiyle eş anlamlı olarak kullanmıştır. Bu yüzden günümüzde kullanılan madeni tel ile anlam yönünden fazla bir benzerliği yoktur.

[5] Çıpa, çapa, demir veya lenger, denizcilikte herhangi bir deniz taşıtını istenilen bir yerde sabit tutmak için suyun dibine bırakılan, iki veya daha çok kanca şeklinde kolu bulunan, uzun bir zincire veya kabloya bağlı, genellikle metalden yapılmış alet.

[6] Mehmet TAŞ, 18.Yüzyıl Osmanlı Donanmasına Tel Temini, 1794

[7] BOA.A.DVNS.MHM.d.126.17./Evasıt Zilhicce 1129 (Kasım/Aralık 1717)

[8] BOA.A.DVNS.MHM.d.124. (Aktaran: S. Nutki)

[9] Bugün de benzer biçimde Fatsa limanından sevk edilen bentonit’in tamamı Ünye’de çıkarılmasına rağmen Fatsa Kumu yahut Kedi Kumu adıyla anılmaktadır.