16 Nisan 2011 Cumartesi

Good Morning Vietnam!!!

BİZ HALA O RÜZGARIN VARLIĞINDA NEFES ALIYORUZ

“Kaç kez yukarı bakmalı ki, insan gökyüzünü görebilsin.

Kaç kulağı olmalı ki, ağlayanı duyabilsin…

Kaç insan ölmeli ki, “yeter’” diyebilsin?

Cevabı esen rüzgardadır dostum, esen rüzgardadır.

Kaç yıldan bu yana var olmalı ki dağ, denize kavuşabilsin.

Kaç yıldan bu yana insan özgür kalabilsin,

Kaç kez başlar öte yana çevrilebilsin, yaşananlar görmezden gelinebilsin?

Cevabı esen rüzgardadır dostum, esen rüzgardadır.”*

Bob Dylan’ın “Blowin’ In The Wind” şarkısı “We Shall Over Come”, “I Shall Be Free” ve “It Ain’t Me, Baby” gibi 68 Kuşağı’nı derinden etkileyen şarkılardan biriydi. Hatta “Blowin’ In The Wind” Vietnam Savaşı’nın sembol şarkısı, bu direnişe dünya çapında verilen desteğin fon müziğiydi.

68 Kuşağı’na yetişemeyen ama mirasçısı olan bizim kuşağı da derinden etkilemişti.

30 Mart 1972’de Kızıldere’de, 6 Mayıs 1972 sabahı darağacında ve 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır’da can veren 68 Kuşağı ülkemiz önderleri, zaten şarkının ifade ettiği rüzgarın (Vietnam direnişi) zafere ulaştığı 30 Nisan 1975 gününü görememişlerdi.

“Biz gördük de ne oldu!” demiyorum, “Yaşayan görür!” diyorum.

Ne mi görür?

İşte günümüzün Çin’i ve özellikle de Vietnam’ı…

Nilgün Cerrahoğlu yazmış…

Sn. Cerrahoğlu’nun hoşgörüsüne sığınarak, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki 14.04.2011 tarihli köşe yazısını aynen aşağıya aktarıyorum…


Günaydın Vietnam - Nilgün CERRAHOĞLU

"Nice yol gitmeli ki insan, âdem olabilsin…

Nice denizde süzülmeli ki martı, kumsala konabilsin…

Nice zaman atılmalı ki top ve gülle, sonsuza değin yasak edilsin?

Yanıt esen yelde dostum, esen yeldedir…

Nice kez yukarı bakmalı ki insan, göğü görebilsin...

Ve kaç kulağı olmalı ki, ağlayanı duyabilsin…

Kaç insan ölmeli ki, bu kadarı fazla denebilsin?

Yanıt esen yelde dostum esen yeldedir…

Nice yıl var olmalı ki dağ, denize kavuşabilsin…

Nice yıl var olmalı ki insan, özgür olabilsin…

Baş kaç kez öte yana çevirilebilir ki, yaşananlar görmezden gelinebilsin?

Yanıt esen yelde dostum, esen yeldedir…

Bob Dylan’ın pazar günkü tarihi Saygon konserinde herkes Vietnam Savaşı yıllarıyla özdeşleşen bu ezgiyi -“Blowing in the wind”i- dinlemeyi bekledi…

Ama Dylan, ’60’lar sonunda ABD kampuslarında yaşanan savaş karşıtlığı hareketini fitilleyen bu parçayı ağzına almadı!

Geniş yankı uyandıran konserde müzisyenin, “isyan hareketinin” bayrağına dönüşen ölümsüz parçayı seslendirmemesi merak uyandırdı...

Dylan’ı “barış” ikonu yapan besteyi, müzisyen acaba neden programa almamıştı?

Bir ironi olarak görülen sorunun yanıtı gerçekte basitti: Vietnam’daki komünist yönetim; şarkıcının bir önceki durağı olan komşu Çin’de olduğu gibi, “isyan müziği” ile eşanlama gelen parçanın çalınmasına izin vermemişti!

Çin’in kaba sansürü hadi anlaşılabilirdi…

Ama ya Vietnam!

“Vietnam Savaş’ını sona erdirmekte kullanılan en etkili silah!” diye tarif edilen şarkının Vietnam topraklarında seslendirilememesine ne anlam verilmeliydi?

Savaşı sonlandırmakta tuzu bulunsa dahi, değil mi ki şarkı hâlâ “isyan ruhuna” ilham verebiliyordu; hangi içerikte olursa olsun icrası yasaktı!

Dylan’a yeşil ışık yakan Hanoi yönetimi böyle karar almıştı...

Asya’nın yükselen ejderhası

Bundan büyük bir paradoks düşünülebilir mi?

Ama Vietnam işte böyle büyük paradokslar ülkesi...

Yanı başındaki Çin gibi tıpkı…

Bir yandan ifade özgürlüklerinde soluk aldırmayan komünist sistemle yönetiliyor…

Bir yandan tam gaz küresel sistem, kapitalizm ve dünyaya açılıyor….

Dylan, komünist rejime rağmen “küreselleşme furyasının” ucuna takılan ve dünyaya yeni açılan Vietnam’a “ilk kez” gelebiliyor!

’60’lı, ’70’li yıllar “protest hareketin” simge isminin Vietnam’a gelmesi/gelebilmesi bile… başlı başına muazzam bir değişim ifade ediyor....

Dün başladığımız “Günaydın Vietnam” dizisi, Vietnam’ın son kertede yaşadığı bu çarpıcı tezatları ve geçirdiği değişimi anlatmayı amaçlıyor.

Çin (yüzde 10.4) ve Hindistan’dan (yüzde 7.5) sonra yılda ortalama yüzde 7.3’lük büyüme hızıyla, Asya’da son on yılın en baş döndürücü büyüme hızlarını yakalayan üç ekonomiden birine dönüşen Vietnam, 2000’den bu yana kişi başına gelirini üçe katlamış….

Yirmi yıl öncesinde dünyanın en fakir coğrafyalarından olan ülke, 86 milyonluk nüfusuyla bugün “Asya’nın yükselen ejderhalarından” sayılıyor.

Bu etkileyici dönüşüm, Çin tarzı “siyasi özgürlüklere kapalı ancak ekonomik özgürlüklere açık” modelle sağlanıyor.

“Planlı pazar ekonomisi” modeliyle inşaat, giyim, imalat endüstrisinin yanı sıra telekomünikasyon, altyapı, turizmde muazzam sıçramalar sağlanmış...

Başkent Hanoi’den, merkezdeki Da Nang bölgesi ve güneyde Saygon, Mekong deltasına dek boydan boya katettiğim Vietnam’ın karayolu ve özellikle hava trafiğini mükemmel buldum. Ulusal havayolu şirketi, yeni uçaklar ve modern bir filoyla mükemmel servis veriyor.

20. yüzyılın üç çeyreğini önce Fransız, ardından ABD emperyalizmine karşı göz açtırmayan bir mücadeleyle geçiren Vietnam, yakın tarihinde ilk kez “savaş” yerine “ekonomik gelişmeye” odaklanıyor.

Hüznün güldüğü topraklar

Dört bin yıllık tarihinde çeşitli istilalar ve yabancı işgallerine uğrayan; buna karşın her defasında topraklarından yabancıları sökmeyi başaran Vietnam halkı, nispeten başı kolay öne eğilen Asya’nın “hizmete hazır ve nâzır” halklarından bu yüzden çok farklı…

Yabancıya karşı dost, ilgili ve konuksever bir halk bu ama her daim mesafeli…

Yabancı konuğa seve seve ev sahipliği yapıyor ama uşaklık etmiyor!

Vietnam insanını bu nedenle çok sevdim.

Vietnam’ın hafif, bir o denli egzotik, rafine mutfağına bayıldım.

“Tüm suların anası” diye tarif edilen büyük, görkemli nehirlerine; “hüznün güldüğü, coşkunun ağladığı” yerler olarak anılan gizemli imparatorluk kentlerine; beni çocukluğuma götüren sihirli fenerlerine, ejderha öykülerine efsunlandım.

Vietnam dört başı mamur bir tarih, coğrafya ve kültür yolculuğu...

Umarım bu yolculukta siz de bana eşlik edersiniz."


14.04.2011 / Cumhuriyet Gazetesi....



*Blowin' In The Wind

How many roads must a man walk down
Before you call him a man?
Yes, 'n' how many seas must a white dove sail
Before she sleeps in the sand?
Yes, 'n' how many times must the cannon balls fly
Before they're forever banned?
The answer, my friend, is blowin' in the wind,
The answer is blowin' in the wind.

How many times must a man look up
Before he can see the sky?
Yes, 'n' how many ears must one man have
Before he can hear people cry?
Yes, 'n' how many deaths will it take till he knows
That too many people have died?
The answer, my friend, is blowin' in the wind,
The answer is blowin' in the wind.

How many years can a mountain exist
Before it's washed to the sea?
Yes, 'n' how many years can some people exist
Before they're allowed to be free?
Yes, 'n' how many times can a man turn his head,
Pretending he just doesn't see?
The answer, my friend, is blowin' in the wind,
The answer is blowin' in the wind.