Ünye'de İp Üretimi
Ünye, Osmanlı donanmasının uzun yıllar ip ihtiyacını karşılamıştı.
Kendirden üretilen bu ipler haliyle günlük kullanım nesnesi olarak hayatın her
alanında kullanılmış ve yakın tarihimize kadar üretimine devam edilmiştir.
1970’li yıllara gelindiğinde, bir zamanların gözde mesleği bakırcılık,
çapulacılık ve saraçlık gibi tümüyle ortadan kalkmamış, ancak kendir yerine
naylon ip büken iş yerlerine dönüşmüşlerdir.
Osmanlı arşivlerinden izini sürdüğümüz Ünye ipliciğinin son
bölümünde, yakın tarihimize kadar süren Ünye’de ip üretiminin son yıllarını
araştırdık. İpçilik yapmış yahut yapanların tanığı olmuş Ünyelileri dinledik.
Günümüze ulaşmayı başarmış ip çarklarını, atölye olarak kullanılan üretim
yerlerini gördük.
Ünye’nin Son İpçileri
2022 Kasım’ının ikinci günü (Çarşamba) İnşaat Mühendisi Eren Tokgöz’le buluştuk. Buluşma mekânımız, O’nun da ikamet ettiği Ünye Tepe Mevkii idi. Aynı sokaktaki komşusu Yılmaz İpcioğlu’na uğradık. Yılmaz İpcioğlu (d. 1946), son dönem ipçiliği meslek edinmiş bir aileden geliyor. 10 yaşında başladığı ip üretimini yakın bir tarihte terk etmiş. Babası Cevdet İpcioğlu da ipçiymiş. Kendirden nasıl ip elde edildiğinin ilk bilgilerini Yılmaz ustadan öğrendik. İpin hammaddesi kendir bitkisi, dipten sökülür veya koparılarak taş yahut beton yalaklar içindeki suya yatırılır, bekletilir. Soyulacak kıvama geldiğinde kabukları soyulur, kurutulur. Kendir sert bir yere vurulup, taraktan geçirilerek liflerine ayrılır. Temizleme (arındırma) işleminden sonra ip yapılmak üzere tersanelere gönderilir.
Birlikte Tepe’nin ip tezgâhlarının olduğu yere geliyoruz. Bu
işliklere “tersane” [1] deniyor.
İlki “Büyük Tersane” yahut Yukarı Tersane de denilen atölyedir.
Bugün aynı yerde OSKİ Su Deposu bulunuyor. Tahsin
ve oğlu Abdullah Cinbaş’a ait bu
mekândan günümüze hiçbir şey kalmamış. Torunu Cinbaşlar, Belediye binası
karşısındaki dükkânlarında market işletiyor. İp imalatı ve ticaretiyle
bağlantılı olarak, dışarıdan kahve alımına başlamışlar ve o günden sonra
kavurdukları kahveyle Ünye’de tanınır olmuşlar.
Sebahattin Doğrul
Cinbaş’ın mekânından sola devamla biraz daha alt irtifada Sebahattin Doğrul’un evine geliyoruz. Sebahattin Doğrul (d. 1933) da babadan ipçi ve halen ip mesleğini sürdüren Ünye’nin son ipçisi…
Babası Yusuf Doğrul,
17 yaşında cepheye gitmiş (1914-Birinci Dünya Savaşı). Bir dönem Fatsa’da fırın
işletmiş, Ünye’ye dönüp ipçiliğe devam etmiş. İpçiliği kendinden sonrakilere
miras bırakmış, aynı zamanda Tepe Camii’nde imamlık yapmıştır. Mezarı Tepe’de,
Türbe Mezarlığındadır.
Ünye’de son dönem ip üretimine ilişkin en ayrıntılı bilgiyi
Sebahattin ustadan aldık. Halen ip üretimine devam ediyor ama bir fakla. Artık
kendir yok. 70’li yıllarda üretimi sınırlandırılmış. Kendirin yerini naylon
almış. Doğal ürün yerine petrol atığından üretilen sentetik maddeler
kullanılıyor.[2]
Kendilerine ince urgan olarak gelen naylon iplerin üçünü veya dördünü bir araya
getirip çarkta büküyor ve kalın urgan haline getiriyor.
İkinci durağımız, yıllar önce kendisiyle söyleşi yaptığımız
merhum Süleyman Kösecioğlu’nun
(Çavuş Emmi) oğlu Mehmet Kösecioğlu
oldu. Emekli bir bürokrat olan (Cezaevi
Müdürü) Kösecioğlu’nu, babadan kalma tezgâhının başında gördük. Sipariş aldığı
naylon ipleri istenen kalınlıkta çarkta bükerken, işin nasıl yapıldığını tüm
ayrıntısıyla bize gösterdi.
Tepe Mahallesi İpçileri
Cumhuriyet Döneminde ipçiliği Ünye’de en üst boyutta yapan Tepe Mahallesi Tersanesi sahibi Cinbaşlar’dır. 1933 tarihli Ünye Ticaret ve Sanayi Odası Broşüründe kaydedilen Müteşebbis Halatçı Tahsin Efendinin Halat imalathanesi, bu dönem ip üretiminin merkezi konumundadır. Diğer ip üreticileri bu tersanede çalışarak yetişmiş, bir anlamda Tahsin Cinbaş, bu mesleğin öncülüğünü yapmıştır. Babası Tahsin Efendi’den iş yerini devralan Abdullah Cinbaş da, ip üretiminin Ünye’deki öncüleri arasında yer almıştır. Su deposu mevkiinde yer alan tersane, Ünye üretim sektörünün önde gelen iş yerleri arasına girmiştir. Bugün Cinbaşlar, belediye karşısındaki iş yerlerinde marketçilik ve kendi kavurdukları kahvenin satışını yapmaktadır. Cumhuriyet’in ilk yıllarından kalma “Cinbaş-zade Kardeşler” başlıklı zarftan, o dönem halat imalatını dışsatım boyutunda yaptıklarını anlıyoruz.
Tepe Mahallinde
Cinbaşlar’ın tersanesinde ipçiliği öğrenen, bu işi meslek edinen ve tersane
açan kişiler şöyle ifade edilmektedir:
Yusuf Doğrul (Tepe Cami İmamı), Sebahattin Doğrul’un
babası.
Bekir Tokaç; İpçi Bekir adıyla bilinir, Küçük Ev
Restoran’ın işletmecisi merhum İsmail Tokaç’ın babası.
Mustafa Varilci; İpçi Mustafa, Arif Varilci’nin babası.
Süleyman Kösecioğlu; Çavuş Emmi, Mehmet Kösecioğlu’nun oğlu.
Abdulkadir Dokgöz ve oğlu
Mehmet Dokgöz (İpçi
Mehmet); merhum Ahmet Dokgöz’ün babası, Eren ve Abdulkadir kardeşlerin dedesi.[3]
Köprübaşı Tersaneleri ve İp Ticareti
Ünye’de ip üretiminin son yetmiş yılına damgasını vuranlar sadece Tepe Mahallesi’nde değildi. Köprübaşı ile Han Boğazı arasında ip tersaneleri ve ip ticareti yapan işletmeler vardı.
Bu tersanelerden en önde geleni Mehmet Kavaklı adlı girişimciye aitti. İp üretimi ve ticareti yapan
Kavaklı’yı yeğeni Mustafa Kalafat
anlattı.
Köprübaşı’nda diğer tersane işletmecisi Mehmet Koşak’ı oğlu Murat
Koşak’tan (Haznedar İşhanı altında büfeci) dinledik.
Tersanelerde üretilen ipin ticaretini Cinbaşlar yahut Mehmet
Kavaklı gibi bizzat tersane işletmecilerinin kendisi yaptığı gibi, bu
tersanelere kendir temin edip urgan olarak alan ve satışını yapan tacirler de
vardı. Köprübaşı’nda dükkânı olan Ahmet
Baskan, ip üretimiyle doğrudan ilgili olmayıp ticaretini yapan bir
tüccardı. Çilader (Çaybaşı), Tekkiraz ve Akkuş gibi beldelerden aldığı kendiri
tersanelere verir, üretilmiş ipleri alarak satışını yaparmış. Tüfekçinin Ahmet
yahut Tüfekçi Hacılar lakabıyla bilinen Baskan,
Alman Harbi[4]
sırasında dünyanın ip üretiminin daralmış ve ip ihtiyacının artmış olduğu bir
dönemde ip satışını hızlandırmış, dış ülkelere de ihraç ederek çok kâr elde
etmiş olduğunu Sebahattin Doğrul’un anlatımından öğrendik. Yine bu dönemde olmak
üzere Ünye ve Fatsa kırsalında üretilen kendirin kent merkezlerindeki
tersanelere yetmediği, kendir fiyatının yükselmesi üzerine Samsun Vezirköprü ve
Amasya Gümüşhacıköy’den kendir getirildiğini, bu durumun 60’lı yıllara kadar
sürdüğünü bilmekteyiz.
(Son Bölüm: Mustafa Kalafat ve Murat Koşak’ın anlatımıyla Ünye’de ipçilik,
kendir hammaddesinden halat üretiminin tüm
aşamaları.)
Ünye Tarih Araştırma Grubu
A. Kabayel – A. D. Varilci
30.11.2022, Ünyekent
https://www.unyekent.com/kose-yazilari/unyede_ip_uretimi-3610.html
[1] İp tezgâhlarına neden
“tersane” deniyor? İlk akla gelen gemi yapım-onarım yeri olan tersanelerinin
yan tesisi olduğu için bu adla anılmaları. Ancak ip işiyle ilgilenenler farklı
düşünüyor. Kendir liflerini çarka takanların beline tutturdukları üç metrelik
sırıkla geri geri hareket etmeleri yani ters gitmeleri nedeniyle, bu işin
yapıldığı tezgâhlara tersane diyorlar.
[2] Kimyasal adı
polihekzametien adipamit'tir. Yüksek mol kütleli poliamitlerden oluşan sıcağa,
aşınmaya ve kimyasal maddelere karşı dayanıklı plastik malzemedir. Modern
plastiklerin çoğu, doğal gaz veya petrol gibi fosil yakıt bazlı
petrokimyasal'lardan elde edilir. Bazıları mısır veya pamuk türevleri gibi
yenilenebilir malzemelerden yapılabilmektedir. Genellikle lif halinde üretilen
naylon, ip halat ve dokuma üretiminde kullanılmaktadır. 1930'da Amerikalı
kimyacı Wallace H. Carothers tarafından
bulunup geliştirildi.
[3] İp üretimine doğrudan
girmeyip ticaretini mi yaptılar, tersaneleri var mıydı, Tepe’de mi,
Köprübaşı’nda mı, bilinmiyor?
[4] 1939-1945 yılları arasında cereyan eden II. Dünya Savaşı.