16 Haziran 2021 Çarşamba

Müzelerimiz


Müzelerimiz

 

 

Yıl 1991’di.

Uzun bir aradan sonra yeniden Ankara’daydım.

Şimdi aramızda olmayan, sonsuzluğa uğurladığımız sevgili Nurver kardeşim ve eşi Vedat’la birlikte Ankara sokaklarında dolaşıyoruz.

Daha çok tarihi yerlere uğruyoruz.

Ankara Kalesi’nde mola veriyoruz.

ANAP dönemi, ses düzencisi Zengel, Kale’den bir konak kiralayıp aşevine dönüştürmüş. Otantik Anadolu yemekleri servis ediyor. Konak müze gibi, yer yer Özallların atribüleri (simgesel eşya, ikon, resim yahut heykel) konağın odalarına serpiştirilmiş.

Zengel Paşa Konağı adını verdiği bu konak, Zengel’in ardından (iki dönem sonra) mirasçılarının elinden geri alınacaktı.

Başka paydaşlar türemişti anlaşılan.

 

****

Neyse konak öyküsünü burada sonlandıralım.

Oturup bir şeyler yedikten sonra oradan ayrılıyoruz.

Asıl anlatmak istediğimiz mekana doğru ilerliyoruz.

Kale’nin eteğindeki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne giriyoruz.

İstanbul Arkeoloji Müzesi gibi ülkemizin en önemli müzelerinden birindeyiz.

Geniş bir zaman diliminde müzeyi geziyoruz.

Eserler geldikleri yerlere göre tasnif edilmiş, şimdiki gibi kronolojiye göre düzenlenmemiş.

Haliyle Orta Karadeniz Bölümü’nde daha dikkatliyiz.

O da ne?

Ünye’den gümüş bir tas…

Kimmer’lere ait bu eser MÖ. 6. Yüzyıla tarihlenmiş.

Üzerindeki fil figürleri biraz da Doğu esintisi taşıyor.

O nedenle Kimmer-Med stili diye nitelendiriliyor.

Ünye yerleşiminde üretilmemişse bile, buradan geçenlerin yahut konaklayanların bir buluntusu.

 

****

Bu güzel ziyaretin ardından müzeden çıkıyoruz.

Girişte bir meyve ağacı önünde sohbet ederken, ağacın yeşil meyvesi dikkatimizi çekiyor.

“Bu nedir?” demeye kalmadan Nurver meyveyi koparıyor.

Tam yanımızdan müzeye gitmekte olan biri cevaplıyor sorumuzu.

“Bu yaban elması” diyor.

“Koparmasaydınız olgunlaşıp tatlı bir meyveye dönüşecekti,” diyecek oluyor.

Nurver’in karnı burnunda, Gülce’ye hamile…

Durumu görüp, “koparmasaydınız” kısmını es geçiyor.

Meyveyle ve müzeyle ilgili bilgiler aktarıyor.

Müze’de önemli bir görevde olduğunu anlıyoruz.

Teşekkür edip ayrılıyoruz.

 

****

Ankara’ya yolum düştüğünde çoğunlukla Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne uğrarım.

Son dönemde çevre restorasyon ve sokak iyileştirmeleriyle tarihi bir dokuya kavuştu.

Koç Müzesi’nin de açılışıyla Ankara’nın bu yöresi “gezilesi” yerler arasına girdi.

Ve ben Anadolu Medeniyetleri Müzesine her gidişimde Ünye’den getirilen Kimmer Tasını arar dururum, bulamam.

Görevlilere sorarım, nerede diye?

“Depodadır, dönüşümlü sergileniyor!” cevabını alırım.

(Kimmer Tasını müzede bulamadım ama yıllar sonra 19 Mayıs Üniversitesi’nin Arkeoloji merdivenlerini arşınlarken, Akurgal’ın Anadolu Uygarlıkları kitabında buldum. Ekrem Akurgal’ın kitabında tam sayfa; Levha 59. Sayfa 570. Ünye Gümüş tas, şekil, 239, Kimmer-Med stili-Akurgal, Antike Kunst 10, 1967- Anadolu Medeniyetleri Müzesi.)

Bir iki üç derken, hiç mi denk gelmez bana bu dönüşümlü sergileme…

Son gidişimde “Beni esas görevliyle görüştürün!” dedim.

Kararlıyım, Kimmer Tası’nın akıbetini öğreneceğim.

Uşak Müzesindeki Kroisos’un (Karun diye bilinir) Deniz Atı Broşu gibi iç edilmesin!

Ne yazık ki beni “esas” görevliyle buluşturamadılar.

Toplantıymış, üst katta uluslararası bir konferanstaymış.

İçeriye sadece davetliler alınıyormuş.

 

Araya Pandemi girince Müze ziyaretlerimiz şimdilik ertelendi.

Ama bilin ki Anadolu Medeniyetleri Müzesi görevlileri…

Ünye’den alıp müzenizde sergilediğiniz ve yıllardır teşhir stantlarınızda bulamadığım Kimmer Tası’nın takipçisiyim.

Onu bir yerlerden bulup çıkaracaksınız ortaya!   

 

 

16.06.2001,Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2453-muzelerimiz.html