18 Eylül 2019 Çarşamba

Bir Ünye Klasiği


Bir Ünye Klasiği
                                  Yanan- yıkılan her eski Ünye evi, yok edilen tarihtir.

"Klasik, Latincede yüksek sınıftan soy eser demekmiş" diyor Nurullah Ataç, "Günlerin Getirdiği" adlı Güncesi'nde...
Klasik nedir diye sorulunca, işin içine kendi zevkimizi karıştırmadan verebileceğimiz bir tek cevap vardır:
Zamana dayanmış olan eserler!
Klasik eser, yüksek sınıftan soy bir eser olduğu için, yeni yetişenlere örnek olsun diye gösterilir. Amaç, söz konusu eserin bire bir örnek alınması değildir. Öyle olsaydı birbirine tıpa tıp benzeyen eserlerin ötesine gidilemezdi.
Amaç, klasiği bilmek ve onu aşmaya çalışma, yeni ve gelişkin bir düzeye ulaşmaktır.
(Bkz. Nurullah Ataç, Günlerin Getirdiği-Sözden Söze, Bütün Yapıtları, Yapı Kredi Yayınları, 8. Baskı, 2011, s. 53-54)

****
TDK'ye göre Klasik'in ilk anlamı: "Eski Yunan ve Roma Çağı dili ve sanatı ile ilgili olan"dır. İkinci anlamı: "XVII. Yüzyıl Fransız dili, sanatı ve yazarları ile ilgili olan"dır.
Gerçekten de "klasik" sözcüğü ilk kez Antik Çağ Yunan felsefesinin doruğu ve sonu kabul edilen ünlü düşünür Aristoteles'in  Poetika adlı eserinde geçer.
Eski Yunan'da "Klasik Dönem" MÖ. 480-330 yıllarını kapsar.
Aristoteles'in yaşadığı dönem (MÖ.384-322), Klasik Dönem'in bittiği ve Helenistik Dönem'in başladığı bir aşamaya tekabül eder. Helenistik Dönem, Aristoteles'in öğrencisi Büyük İskender'de ifadesini bulur. Sadece eski Yunan'ın değil, Roma İmparatorluğunun da Önasya ve Anadolu'daki sanat anlayışını temsil eder.
XV. Yüzyıl'da İtalya'da ortaya çıkan Rönesans, bu sanat anlayışının "yeniden doğuşu"dur.  
XVII. Yüzyıl Fransa'sında yeniden tanımlanan "klasik" sözcüğü, işte bu anlayışın yeniden ortaya çıkışıdır. Sadece Fransa'yla sınırlı değildir. O dönemde ilk klasik yapıtlardan biri kabul edilen Homeros'un İlyada ve Odysseia adlı destanları, bugün de önemli bir "klasik" eser sayılır.

****
Büyük İskender'in MÖ. 323'de ölümüne kadar Ünye'nin de içinde bulunduğu Samsun, Tokat civarı bağımsız durumda idi. Arkeolog Sümer Atasoy'un "Antik Çağ'da Amisos" adlı eserinde (İstanbul 1994, Doktora Tezi), MÖ. 750-550 tarihinde Büyük Kolonizasyon döneminde kurulan bu kentler, zaman zaman Pers hakimiyetine girse de çoğunlukla otonom yapıdadır. Pers Kralı III. Darius'la savaşmak ve çabuk sonuç almak  isteyen İskender, Doğu Seferi sırasında Karadeniz kıyısına çıkmamıştır. Her ne kadar mitolojik öykülerde İskender'le Amazon Kraliçesi Thalestris'in Karadeniz'de buluşmalarından söz edilse de   bazı kaynaklarda bu durum reddedilmektedir.
(Büyük İskender tarihçilerinden bazıları Amazon Kraliçesi Thalestris'in kendisini ziyaret edip ondan bir çocuk sahibi olduğunu yazmıştır. Ancak Büyük İskender'in diğer tarihçilerinden birkaçı ve en güvenilir ikincil kaynağı Plutarch iddiayı yalanlar. Plutarch yazılarında İskender'in ikincil deniz komutanı Onesicritus'un Büyük İskender biyografisinden Amazon pasajını İskender ile birlikte keşif gezisine katılmış olan Trakyalı kral Lysimachus'a okuduğu bir andan bahseder: Kral ona gülümsedi ve dedi ki "Peki ben neredeydim o zaman?")

****
İskender'in ölümünün ardından Babil'de yapılan toplantıda, İskender'in arşivcisi Eumenes'e Paphlagonia ve Trapezos'a kadar olan Kapadokya verilmiştir. Ancak Diadoklar (İskender'in halefleri) kendi arasında paylaşım savaşına girdiğinden, Kuzey'in satrapı Eumenes ve imparatorluk naibi Perdikkas Karadeniz'de hakimiyet kuramadılar. Bu tarihten sonra Ünye ve çevresinde 200 yıl Pontos krallığı egemen oldu. Pontos kültürü, Klasik Yunan felsefesiyle Pers kültürünün bir sentezidir.
Pontos Kralı VI. Mithridates'in Romalı komutan Pompeius'a yenilmesiyle tüm Karadeniz Roma hakimiyetine girer (MÖ. 67). Rum diye bilinen Roma tebaası ve onların kültür birikimi, 1923-24 Mübadelesine kadar sürer.
Çocukluğumuzun Ünyesi, daha çok o dönemin izlerini taşır. Henüz ayakta olan yüzlerce eski Ünye evi, "klasik" diye bildiğimiz o kültürün ürünüdür.
Bugün kendi ellerimizle yarattığımız bir felaketin eşiğindeyiz.
Özellikle 70'li yıllarda başlayan betonlaşma, klasik yapıların birer birer yok edilmesini getirdi. 
Şimdi elimizde sınırlı sayıda kültürel miras kaldı.
Onu da bilinçsiz bir restorasyonla yok etmeyelim.       


18.09.2019, Ünyekent