Saray Camii Tuvaleti
Saray Camisi orijinal haliyle ayakta kalmayı başarabilen Ünye’nin en eski camisidir. Şehir merkezinde “Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescillenmiş tek camidir.
16 yıl önce, Mayıs 2006’da restorasyon ihalesi yapıldığında sevinmiştik.
Akabinde Saray Camii, 2007’ yılında restore edildi.
Restorasyon projesinde, caminin avlusunda bir de tuvalet yer alıyormuş.
Bu tuvalet, caminin mezarlığına denk geliyor.
Durumu öğrendiğimizde karşı çıktık.
Restorasyon nedeniyle yazdığımız “Saray Camii” adlı yazımızda bu konuyu özellikle belirttik.
Başta Ünye Müftülüğü ve Ünye Belediyesi olmak üzere bir çok
kurum ve kişiye durumu anlattık; avluda aralarında caminin banisi Kondoroğlu Ahmet ve yakınlarının da olduğu
12 mezarın bulunduğunu ve bu alana
tuvalet yapılmasının uygun olmayacağını söyledik.
Ancak engel olamadık.
Proje gereği tuvalet caminin avlusuna, yer seviyesinden daha
aşağıda olacak biçimde inşa edilmeye başlandı.
Restorasyonu yapan mühendis Muzaffer Özdemir[1] ile
görüştük. İhaleyi alırken tuvaletin projede yer aldığını, ihale anlaşması
gereği tuvaletin yapıldığını söyleyen Özdemir,
hafriyat sırasında Ünye’de olmadığını, avlunun eski bir mezarlık
olduğunu bilmediğini ifade etmiştir.
16 Yıl Sonra Gelen Bir Yanlışlık Parodisi
Yer seviyesinden aşağıya inşa edilen tuvalet, caminin banisi
ve yakınlarının bulunduğu bir mezarlığa inşa edilmekle kalmayıp, önemli bir mühendislik
hatasına da sahne oldu.
Deniz seviyesinden aşağıda kalan tuvalet sık sık geri
basıyor, kullanım dışı kalıyordu.
Sonuçta alınan bir kararla tuvalet, 16 yıl sonra yeniden, bu
defa yer seviyesinin üstünde inşa edilmeye başlanıyor.
Bu kararı kim yahut hangi kurum verdi?
Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan onay alındı mı?
Bilmiyoruz.
Ancak 16 yıl sonra gelen bu yanlışlık parodisi, trajik
olmaktan çıkıp gülünç olmaya başladı. Parodi; ciddi bir oyunun bir bölümünü ya
da tümünü, aradaki koşutluğu koruyarak komikleştiren, biçimini bozmadan ona
bambaşka bir içerik vererek, içerikle biçim arasındaki bu karşıtlıktan gülünç
ve eleştirel etki yaratan oyun biçimidir.
Bu oyunu kim oynuyor?
Hangi kurum adına bu karar alındı?
Saray Camisi gibi Ünye’nin en önemli kültürel mirasına neden
böyle bir muamele reva görüldü?
Bu tarihsel caminin avlusunda 300 yıldır yatan banisinin ve
yakınlarının kalıntıları neden çöp gibi yerlerinden alındı, tuvalet çukuru
açmak amacıyla mezarları hunharca talan edildi, mezar taşları ve ecdat
kemikleri hafriyat kamyonlarına yüklenerek denize dolgu yapıldı?
Bugünse şu soruyu soruyoruz:
Yeraltına gizledikleri tuvalet, neden 16 yıl sonra yeryüzüne
çıkarılıyor?
16 yıl önce yapılanlar trajikti…
Bugün yapılanlar ise trajikomiktir.
Saray Camisi Tarihçesi
Durumu daha iyi anlamak için biraz geriye gidelim. Saray Camisi, adını 180o’lü yılların başında inşa edilen Süleyman Paşa Sarayı’ndan almıştır. Saraya yakınlığı ve saray mensuplarınca kullanılması nedeniyle bu isimle anılsa da, caminin inşa tarihi saraydan en az 90 yıl öncesine dayanır.
Saray Caminin kim tarafından ve ne zaman yapıldığını, giriş kapısı üzerinde Arapça harflerle
yazılmış orijinal kitabesinden öğreniyoruz. Cami 1716 yılında inşa edilmiştir.
Camiyi yaptıran kişi Hacı Ahmed’tir.
Kondoroğlu olarak anılan Hacı
Ahmed’in Kaptan olduğu tahmin edilmektedir. Ünye’de o dönemle “varlıklı” diye
bilinen kesimler, başta asker kökenli devlet erkanı; paşa ve benzerleri olmak
üzere, kadı ve kaptanlardır. Hacı Ahmet camiyi yaptırdıktan sonra, burada görev
yapanların, imam ve müezzinlerin yanı sıra caminin çeşitli giderlerini
karşılamak amacıyla tarihi çınar ağacı yanına bir de değirmen yaptırdı. Anasu’dan
gelen derenin üzerine inşa edilen bu değirmen 1800’lü yılların sonuna kadar
çalışmıştır.[2]
Caminin batı yönünde yer alan bahçe mezarlıktır, muhtemelen
camiyi yaptıran şahsa (banisi Kondoroğlu
Ahmed) ve yakınlarına aittir. Bahçede yer alan servi ağaçlarından birinin
yaşı, caminin inşası ile aynı zamanda denk gelişi, eski bir gelenek olarak
ağacı dikenin yahut camiyi yaptıranın bu ağaç altına defnedildiği çağrışımını
yaratmaktadır. Bahçede 12 mezar olduğu tahmin edilmektedir.
Caminin bahçesi gibi meydanın da önemli bir bölümü
mezarlıktır. Zamanla meydandaki yaya ve araç trafiğinin artması, savaş
nedeniyle sığınak kazılması ve nihayet hükümet konağının temel kazısı nedeniyle
meydandaki mezarlar tümüyle kaldırılmıştır. Meydan düzenlenirken ve cami
yanından geçen patika genişletilirken, caminin bahçesi yol seviyesinin altında
kalmış, üstüne toprak doldurularak, kod farkı giderilmiştir ve camiye ait mezarlar
toprak altında kalmıştır.[3]
Cami, inşa edildiği tarihten 2007 yılına kadar önemli bir
onarım görmemiştir. Zamanla yıprandığı, hatta cami olarak kullanılamaz duruma
geldiği, İkinci Dünya Savaşı sırasında cezaevi olarak kullanıldığı, birkaç
küçük onarımla cami olarak hizmet verdiği bilinmektedir. Bu süreçte, eski
minare -ardıç ağacından olup, tamamı ahşaptır- neredeyse kendiliğinden yıkılmış,
1950’li yılların ortasında günümüze ulaşan taş minare yapılmıştır.
Restorasyon, Tarihi
Belgeler ve Tuvalet
16 yıl önce Saray Camii Restorasyonu’nu yazarken şöyle demiştik:
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün faaliyetleri çerçevesinde ve
belirledikleri program uyarınca gerçekleştirilen Saray Camisi restorasyonu, şüphesiz Ünye için önemli bir
kazanımdır. Tarihi bir eserin ayakta tutulması yanında, cami olarak kutsal bir
mekanın onarılması ve bugün hala kullanılıyor olması, yapılan işe ayrı bir
anlam katmaktadır.
Yazılı belge olarak giriş kapısındaki kitabe, Saray Camisini yaptıran kişi hakkında bize bilgi ulaştıran
tek kaynaktır.
Bir başka yazılı belge ise, mezarlık olarak kullanılan
bahçenin hafriyatı sırasında ortaya çıkmıştır. Yer seviyesinin altında inşa
edilen umumi tuvalet için, kepçeyle
çıkarılan 10 – 15 kamyon dolusu
toprak, kamyonlara yüklenerek, Atatürk Parkı Dolgu alanına “moloz” olarak dökülmüştür. Hafriyat
sırasında, kepçeye takılan ve bir merhumeye ait
olan mezar taşını alarak muhafaza eden Recai Kılıç, Camiye ait “bir belge”yi kurtarmıştır.
Üçü de artık aramızda olmayan, resulü rahmana karışan Recai Kılıç, Rifat Coşkun ve Mahmut Güner,
restorasyon başlamadan iki ay önce birer dilekçe ile Samsun Anıtlar Yüksek
Kurumu’na başvurmuşlardır. Mezarlık olarak kullanılan bahçeye tuvalet
yapılmasının sakıncalarına işaret etmişlerdir. Buna karşın, projenin ihaleye
çıkarıldığı, bu aşamada herhangi bir müdahalenin söz konusu olamayacağı
bildirilmiştir. Mahmut Güner, bu defa Diyanet İşleri Başkanlığına baş
vurmuştur. Ancak oradan da bir netice alamamıştır.
Çevreden görüp, müdahaleci olan bazı duyarlı vatandaşların dışında,
maalesef yapılan uygulamanın -mezarlığı tuvalete çevirmenin- sorumluluğunu
resmi, sivil hiçbir kişi ya da kuruluş üstlenmemiştir. Yol kıyısındaki
ağaçların ise niye kesildiği bilinmemektedir.[4]
Sonuç olarak, bugün geldiğimiz noktada yer altındaki tuvaletin
“görünür” olmasının, hem de çirkin bir yapı olarak tarihi mekanın dibine inşa
edilmesinin sorumluluğunu da kimse üstlenmeyecektir.
Sosyal medyada “Allah aşkına bu kimin projesi, nasıl izin
verildi, kim izin verdi?” diyerek sorgulayan, “Derhal durdurun ve Saray
Camisi’nin etrafından betonu ve inşaatı uzak tutun.” diyen değerli hemşehrimiz Muammer Bilgiç’e ve duyarlı tüm Ünye
halkına bize yalnız olmadığımızı gösterdikleri için şükran duygularımızı
iletiriz.[5]
ÜNYE TARİH ARAŞTIRMA
GRUBU
AHMET KABAYEL - AHMET DERYA VARİLCİ
10.08.2022,
Ünyekent
https://www.unyekent.com/kose-yazilari/saray_camii_tuvaleti-3396.html
[1] Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği “Uzak” filminin “Altın Palmiye”li oyuncusu Muzaffer
Özdemir, aslen Jeoloji mühendisidir. Hobi olarak yaptığı restorasyon
işinde, Saray Camisi’ni seçme sebebi, bu camiyi “şirin” bir yapı olarak
görmesidir. Maddi kazanç elde etmediğini ifade ettiği bu faalitette, cami
avlusunun altında mezarlar olduğunu bilse, tuvalet işine hiç girmeyeceklerini,
en azından hafriyatın bu şekilde gerçekleşmesine engel olunabileceğini
söylemiştir. Bugün gelinen noktada tuvaletin ikinci bir yapı olarak caminin
bitişiğinde yükseldiğini öğrense, acaba ne söylerdi?
[2] 106
yaşına kadar yaşayan ve berrak bir hafızaya sahip olan Aziz Çavuş’un , bir değirmenden söz ettiği söylenir. Mehmet
Kaplan’ın dedesi Aziz Çavuş, Saray Camisi’ni yaptıran Hacı Ahmed Efendi’nin
cami için bir değirmen yaptırdığını ve Anasu Deresi’nden gelen su üzerine
kurulduğu, Çınar ağacı ile Süleyman Paşa Sarayı arasında yer aldığı ve 1800’lü
yılların sonuna kadar çalıştırıldığı söylenir. Recai Kılıç’tan öğrendiğimiz bu bilgi, isimleri zikredilen diğer
kişiler tarafından da doğrulanmıştır.
[3] Recai
Kılıç, Mahmut Güner, Orhun Güven ve Hasan Hafız (Kuru) gibi daha birçok Ünyeli
ve cami görevlileri, cami bahçesinin mezarlık olduğu bilgisine sahiptirler.
Eski belediye başkanlarından Hüsrev Yürür’ün, gazeteci Yaşar Karaduman’a yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere,
Navarrin Gazisi Tiryaki Hasan Paşaya ait mezar, meydandan buraya nakledilmiş,
buradan da muhtemelen “Elmalık” denilen Çakırtepe Kabristanlığına götürülürken,
diğer mezarlar toprak altında kalmıştır. (Bkz. Yaşar Karaduman Şirin Ünye
Gazetesi, 07.11.2006 Tarihli nüsha. “Mezarda Karışan Paşalar”).
[4] 16 yıl
önce restorasyon nedeniyle yazdığımız “Saray
Camii” adlı yazıdan aktarılmıştır. (Bkz. 30 Kasım 2007 tarihli Ünye Kent
Gazetesi.)
[5] Günümüze
ait Saray Camii yeni tuvalet inşaatı görselleri Sn. Bilgiç’in sosyal medya platformundan alınmıştır.
Günümüze ait görseller Sn. Muammer Bilgiç'in
Bu camiyi yaptıranın ismi Hacı Ahmed’dir
Temiz huylu, sağlam tabiatlı, yumuşak yaratılışlıdır
Ahiretini onarmak için yaptırdı bu camiyi
Lütuf sahibi Allah’ın yardımıyla yapıldı bu hayra
Nasıl dünyada nice gemiye kaptan olduysa
Ahiret denizinde de müminler gemisinin kaptanı olsun
Allah inayetini daima kendine yoldaş etsin
Dosdoğru yola iletip hidayet etsin
Bu duadan sonra, tarih düşmek için Sümrânî der ki
Bunun sevabı Kondoroğlu Hacı Ahmed’e naim olsun
1132 [1720/1721]
Transkribe eden : İrfan Dağdeviren
Günümüz diline çeviren : Ahmet Selim Tuncer