10 Ağustos 2022 Çarşamba

Saray Camii Tuvaleti



Saray Camii Tuvaleti

 

 Saray Camisi orijinal haliyle ayakta kalmayı başarabilen Ünye’nin en eski camisidir. Şehir merkezinde “Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescillenmiş tek camidir.

16 yıl önce, Mayıs 2006’da restorasyon ihalesi yapıldığında sevinmiştik.

Akabinde Saray Camii, 2007’ yılında restore edildi.

Restorasyon projesinde, caminin avlusunda bir de tuvalet yer alıyormuş.

Bu tuvalet, caminin mezarlığına denk geliyor.

Durumu öğrendiğimizde karşı çıktık.

Restorasyon nedeniyle yazdığımız “Saray Camii” adlı yazımızda bu konuyu özellikle belirttik.

Başta Ünye Müftülüğü ve Ünye Belediyesi olmak üzere bir çok kurum ve kişiye durumu anlattık; avluda aralarında caminin banisi Kondoroğlu Ahmet ve yakınlarının da olduğu 12 mezarın bulunduğunu ve bu alana tuvalet yapılmasının uygun olmayacağını söyledik.

Ancak engel olamadık.

Proje gereği tuvalet caminin avlusuna, yer seviyesinden daha aşağıda olacak biçimde inşa edilmeye başlandı.

Restorasyonu yapan mühendis Muzaffer Özdemir[1] ile görüştük. İhaleyi alırken tuvaletin projede yer aldığını, ihale anlaşması gereği tuvaletin yapıldığını söyleyen Özdemir,  hafriyat sırasında Ünye’de olmadığını, avlunun eski bir mezarlık olduğunu bilmediğini ifade etmiştir.

 

16 Yıl Sonra Gelen Bir Yanlışlık Parodisi

 

Yer seviyesinden aşağıya inşa edilen tuvalet, caminin banisi ve yakınlarının bulunduğu bir mezarlığa inşa edilmekle kalmayıp, önemli bir mühendislik hatasına da sahne oldu.

Deniz seviyesinden aşağıda kalan tuvalet sık sık geri basıyor, kullanım dışı kalıyordu.

Sonuçta alınan bir kararla tuvalet, 16 yıl sonra yeniden, bu defa yer seviyesinin üstünde inşa edilmeye başlanıyor.

Bu kararı kim yahut hangi kurum verdi?

Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan onay alındı mı?

Bilmiyoruz.

Ancak 16 yıl sonra gelen bu yanlışlık parodisi, trajik olmaktan çıkıp gülünç olmaya başladı. Parodi; ciddi bir oyunun bir bölümünü ya da tümünü, aradaki koşutluğu koruyarak komikleştiren, biçimini bozmadan ona bambaşka bir içerik vererek, içerikle biçim arasındaki bu karşıtlıktan gülünç ve eleştirel etki yaratan oyun biçimidir.

Bu oyunu kim oynuyor?

Hangi kurum adına bu karar alındı?

Saray Camisi gibi Ünye’nin en önemli kültürel mirasına neden böyle bir muamele reva görüldü?

Bu tarihsel caminin avlusunda 300 yıldır yatan banisinin ve yakınlarının kalıntıları neden çöp gibi yerlerinden alındı, tuvalet çukuru açmak amacıyla mezarları hunharca talan edildi, mezar taşları ve ecdat kemikleri hafriyat kamyonlarına yüklenerek denize dolgu yapıldı?

Bugünse şu soruyu soruyoruz:

Yeraltına gizledikleri tuvalet, neden 16 yıl sonra yeryüzüne çıkarılıyor?

 

16 yıl önce yapılanlar trajikti…

Bugün yapılanlar ise trajikomiktir.

 

Saray Camisi Tarihçesi    

 Durumu daha iyi anlamak için biraz geriye gidelim. Saray Camisi, adını 180o’lü yılların başında inşa edilen Süleyman Paşa Sarayı’ndan almıştır. Saraya yakınlığı ve saray mensuplarınca kullanılması nedeniyle bu isimle anılsa da, caminin inşa tarihi saraydan en az 90 yıl öncesine dayanır.

Saray Caminin kim tarafından ve ne zaman yapıldığını,  giriş kapısı üzerinde Arapça harflerle yazılmış orijinal kitabesinden öğreniyoruz. Cami 1716 yılında inşa edilmiştir. Camiyi yaptıran kişi Hacı Ahmed’tir. Kondoroğlu olarak anılan Hacı Ahmed’in Kaptan olduğu tahmin edilmektedir. Ünye’de o dönemle “varlıklı” diye bilinen kesimler, başta asker kökenli devlet erkanı; paşa ve benzerleri olmak üzere, kadı ve kaptanlardır. Hacı Ahmet camiyi yaptırdıktan sonra, burada görev yapanların, imam ve müezzinlerin yanı sıra caminin çeşitli giderlerini karşılamak amacıyla tarihi çınar ağacı yanına bir de değirmen yaptırdı. Anasu’dan gelen derenin üzerine inşa edilen bu değirmen 1800’lü yılların sonuna kadar çalışmıştır.[2]

Caminin batı yönünde yer alan bahçe mezarlıktır, muhtemelen camiyi yaptıran şahsa (banisi Kondoroğlu Ahmed) ve yakınlarına aittir. Bahçede yer alan servi ağaçlarından birinin yaşı, caminin inşası ile aynı zamanda denk gelişi, eski bir gelenek olarak ağacı dikenin yahut camiyi yaptıranın bu ağaç altına defnedildiği çağrışımını yaratmaktadır. Bahçede 12 mezar olduğu tahmin edilmektedir.     

Caminin bahçesi gibi meydanın da önemli bir bölümü mezarlıktır. Zamanla meydandaki yaya ve araç trafiğinin artması, savaş nedeniyle sığınak kazılması ve nihayet hükümet konağının temel kazısı nedeniyle meydandaki mezarlar tümüyle kaldırılmıştır. Meydan düzenlenirken ve cami yanından geçen patika genişletilirken, caminin bahçesi yol seviyesinin altında kalmış, üstüne toprak doldurularak, kod farkı giderilmiştir ve camiye ait mezarlar toprak altında kalmıştır.[3]

Cami, inşa edildiği tarihten 2007 yılına kadar önemli bir onarım görmemiştir. Zamanla yıprandığı, hatta cami olarak kullanılamaz duruma geldiği, İkinci Dünya Savaşı sırasında cezaevi olarak kullanıldığı, birkaç küçük onarımla cami olarak hizmet verdiği bilinmektedir. Bu süreçte, eski minare -ardıç ağacından olup, tamamı ahşaptır- neredeyse kendiliğinden yıkılmış, 1950’li yılların ortasında günümüze ulaşan taş minare yapılmıştır.

 

Restorasyon,  Tarihi Belgeler ve Tuvalet

16 yıl önce Saray Camii Restorasyonu’nu yazarken şöyle demiştik:

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün faaliyetleri çerçevesinde ve belirledikleri program uyarınca gerçekleştirilen Saray Camisi restorasyonu, şüphesiz Ünye için önemli bir kazanımdır. Tarihi bir eserin ayakta tutulması yanında, cami olarak kutsal bir mekanın onarılması ve bugün hala kullanılıyor olması, yapılan işe ayrı bir anlam katmaktadır.

Yazılı belge olarak giriş kapısındaki kitabe, Saray Camisini yaptıran kişi hakkında bize bilgi ulaştıran tek kaynaktır.  

Bir başka yazılı belge ise, mezarlık olarak kullanılan bahçenin hafriyatı sırasında ortaya çıkmıştır. Yer seviyesinin altında inşa edilen umumi tuvalet için, kepçeyle çıkarılan 10 – 15 kamyon dolusu toprak, kamyonlara yüklenerek, Atatürk Parkı Dolgu alanına “moloz” olarak dökülmüştür. Hafriyat sırasında, kepçeye takılan ve bir merhumeye ait  olan mezar taşını alarak muhafaza eden Recai Kılıç, Camiye ait “bir belge”yi kurtarmıştır.

Üçü de artık aramızda olmayan, resulü rahmana karışan Recai Kılıç, Rifat Coşkun ve Mahmut Güner, restorasyon başlamadan iki ay önce birer dilekçe ile Samsun Anıtlar Yüksek Kurumu’na başvurmuşlardır. Mezarlık olarak kullanılan bahçeye tuvalet yapılmasının sakıncalarına işaret etmişlerdir. Buna karşın, projenin ihaleye çıkarıldığı, bu aşamada herhangi bir müdahalenin söz konusu olamayacağı bildirilmiştir. Mahmut Güner, bu defa Diyanet İşleri Başkanlığına baş vurmuştur. Ancak oradan da bir netice alamamıştır.  

Çevreden görüp, müdahaleci olan bazı duyarlı vatandaşların dışında, maalesef yapılan uygulamanın -mezarlığı tuvalete çevirmenin- sorumluluğunu resmi, sivil hiçbir kişi ya da kuruluş üstlenmemiştir. Yol kıyısındaki ağaçların ise niye kesildiği bilinmemektedir.[4]

 

Sonuç olarak, bugün geldiğimiz noktada yer altındaki tuvaletin “görünür” olmasının, hem de çirkin bir yapı olarak tarihi mekanın dibine inşa edilmesinin sorumluluğunu da kimse üstlenmeyecektir.

Sosyal medyada “Allah aşkına bu kimin projesi, nasıl izin verildi, kim izin verdi?” diyerek sorgulayan, “Derhal durdurun ve Saray Camisi’nin etrafından betonu ve inşaatı uzak tutun.” diyen değerli hemşehrimiz Muammer Bilgiç’e ve duyarlı tüm Ünye halkına bize yalnız olmadığımızı gösterdikleri için şükran duygularımızı iletiriz.[5]

 

 

 

ÜNYE TARİH ARAŞTIRMA GRUBU

AHMET KABAYEL - AHMET DERYA VARİLCİ

 

 

10.08.2022, Ünyekent

https://www.unyekent.com/kose-yazilari/saray_camii_tuvaleti-3396.html



[1] Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği “Uzak” filminin “Altın Palmiye”li oyuncusu Muzaffer Özdemir, aslen Jeoloji mühendisidir. Hobi olarak yaptığı restorasyon işinde, Saray Camisi’ni seçme sebebi, bu camiyi “şirin” bir yapı olarak görmesidir. Maddi kazanç elde etmediğini ifade ettiği bu faalitette, cami avlusunun altında mezarlar olduğunu bilse, tuvalet işine hiç girmeyeceklerini, en azından hafriyatın bu şekilde gerçekleşmesine engel olunabileceğini söylemiştir. Bugün gelinen noktada tuvaletin ikinci bir yapı olarak caminin bitişiğinde yükseldiğini öğrense, acaba ne söylerdi?

[2] 106 yaşına kadar yaşayan ve berrak bir hafızaya sahip olan Aziz Çavuş’un , bir değirmenden söz ettiği söylenir. Mehmet Kaplan’ın dedesi Aziz Çavuş, Saray Camisi’ni yaptıran Hacı Ahmed Efendi’nin cami için bir değirmen yaptırdığını ve Anasu Deresi’nden gelen su üzerine kurulduğu, Çınar ağacı ile Süleyman Paşa Sarayı arasında yer aldığı ve 1800’lü yılların sonuna kadar çalıştırıldığı söylenir. Recai Kılıç’tan öğrendiğimiz bu bilgi, isimleri zikredilen diğer kişiler tarafından da doğrulanmıştır.

[3] Recai Kılıç, Mahmut Güner, Orhun Güven ve Hasan Hafız (Kuru) gibi daha birçok Ünyeli ve cami görevlileri, cami bahçesinin mezarlık olduğu bilgisine sahiptirler. Eski belediye başkanlarından Hüsrev Yürür’ün, gazeteci Yaşar Karaduman’a yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere, Navarrin Gazisi Tiryaki Hasan Paşaya ait mezar, meydandan buraya nakledilmiş, buradan da muhtemelen “Elmalık” denilen Çakırtepe Kabristanlığına götürülürken, diğer mezarlar toprak altında kalmıştır. (Bkz. Yaşar Karaduman Şirin Ünye Gazetesi, 07.11.2006 Tarihli nüsha. “Mezarda Karışan Paşalar”).

[4] 16 yıl önce restorasyon nedeniyle yazdığımız “Saray Camii” adlı yazıdan aktarılmıştır. (Bkz. 30 Kasım 2007 tarihli Ünye Kent Gazetesi.)

[5] Günümüze ait Saray Camii yeni tuvalet inşaatı görselleri Sn. Bilgiç’in sosyal medya platformundan alınmıştır.




Saray Camii tuvalet çalışması!!!
Günümüze ait görseller Sn. Muammer Bilgiç'in 
sosyal medya hesabından alınmıştır.


Hafriyat sırasında merhum Recai Kılıç tarafından korumaya alınan 
mağfure Zahide Hanımın 1763 tarihli mezar taşı.

Kasım 2007 Restorasyonu sırasında Saray Camii ve yeraltındaki tuvaleti.

Saray Camii Kitabesi:

Bu camiyi yaptıranın ismi Hacı Ahmed’dir
Temiz huylu, sağlam tabiatlı, yumuşak yaratılışlıdır

Ahiretini onarmak için yaptırdı bu camiyi
Lütuf sahibi Allah’ın yardımıyla yapıldı bu hayra

Nasıl dünyada nice gemiye kaptan olduysa
Ahiret denizinde de müminler gemisinin kaptanı olsun

Allah inayetini daima kendine yoldaş etsin
Dosdoğru yola iletip hidayet etsin

Bu duadan sonra, tarih düşmek için Sümrânî der ki
Bunun sevabı Kondoroğlu Hacı Ahmed’e naim olsun

1132 [1720/1721]

Transkribe eden : İrfan Dağdeviren
Günümüz diline çeviren : Ahmet Selim Tuncer