25 Kasım 2020 Çarşamba

224. Gün


 

224. Gün



Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya.

Adam arka tarafa biner...

Şoför...

- Eee hemşerim kimsin, nereye gidersin, der...

Yolcu:

- Ben Azrail’im, canını almaya geldim, der...

Şoför alaycı bir tavırla:

- Sen mi Azrail’sin der. Yav senin gibi Azrail olur mu hiç, der...

Yolcu sakin bir tavırla:

- Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun der...

Ve ekler yolcu...

— İnanmadın bana öyle mi?

Şoför:

- İnanmadım tabi, der...

Yolcu:

- Öyle mi, bak 200 metre ileride bir adam daha alacaksın, sonra görüşürüz bu konuyu der.....

Gerçekten de adamın dediği gibi şoför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır... Yolcu ön tarafa oturur... Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır...

Şoför yanındakine...

- Eee sen kimsin nereye gidersin, der....

Öndeki:

- Ağabey beni merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim, adım falanca der...

Şoför:

- Yav, şu arkadaki adam bana Azrail’im diyor, görüyor musun şu herifi… Biz iyilik ediyoruz, bizimle dalga geçiyor zibidi, der...

Öndeki arkaya bakar:

- Abi arkada kimse yok ki, der...

Şoför hışımla arkaya bakar ve:

- Kör müsün be adam, arkada oturuyor işte!

Öndeki arkaya bir daha bakar:

- Abi senin kafan iyi mi, yoksa dalga mı geçiyorsun benimle, der...

Bu sefer arkadaki söze girer...

- Gördün mü der şoföre, öndeki beni ne duyabilir, ne de görebilir!

Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür beti benzi atar...

Arkadaki şahıs şoföre:

- Hadi! Der, arabayı kenara çek, 2 rekât namaz kıl, canını alacağım!

Şoför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.

Sonra...

Sonra ne olmuş biliyor musunuz?

 

Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar!

(Şimdi bize söylenen, 200 m. ileride arabaya alacağımız adamda sıra!)

 

****

Aslında köşe yazılarında anlatılan fıkraları pek sevmem.

Bu fıkrayı, yaklaşık yedi ay önce yazmıştım.

Tarihi 01.04.2020 yani Nisan’ın ilk günü…

1 Nisan şakası gibi.

 

****

Şaka olmadığını o günlerde anlamaya başlamıştık.

Nisan sonu, Mayıs ortasına doğru Salgın “pik” yaptı denildi.

Günlük ölüm vakaları 100’ü aşmış, Corona’ya yakalananların sayısı en üst seviyeye ulaşmıştı.

Yedi ay sonra bugün, ikinci dalga Salgın’ın “pik” yaptığı söyleniyor.

(Bu ara dağarcığımıza “Pandemi”, “pik” gibi özgün sözcükler girdi.) 

Nisan başında eve kapanalı 20 gün olmuştu.

Bugün 224 günü dolduruyoruz.

O gün, bu gündür hastalananların ve ölenlerin listesini tutuyoruz.

(Dünkü haberlerde ilk kez Sağlık Bakanı’nın turkuaz renkli listesini göremedim. Gerçi liste renk ve içerikçe değişmişti.)

Son olarak günlük ölüm vakalarının 140’lı rakamlara, son 24 saatte hastalananların sayısının 5.500’lere ulaştığını gördük.

 

Ne diyelim?

Daha sağlıklı bir yarında buluşmak umuduyla.

 

Ünyekent, 25.11.2020

http://www.unyekent.com/yazi/2063-224-gun.html

 


18 Kasım 2020 Çarşamba

Sonbahar Yaprakları


 

Sonbahar Yaprakları

 

Uzun süren yazın belki de son günleri.

Güneş eskisi kadar etkili değilse de, yazdan kalma…

Şairin dediği gibi “Sonbahar sanattır”…

Diğerleri sadece mevsim.

 

****

Sararıp dökülen yapraklarla geliyor Sonbahar.

Ne çok tanıdığımızı yitirdik.

Hele yakından tanıdıklarımız yok mu?

İki durumda insanın ömrü gözünün önünden geçermiş, saniyelerle…

Bir film şeridi gibi…

Kâfi’nin aramızdan ayrıldığını duyunca öyle oldum.

Ne kadar uzun zamana dayanıyormuş meğer tanışıklığımız.

Abdul Kâfi Keskin’le Ortaokula başladığımız yıl karşılaştık...

İki kardeş gelmişlerdi, Abdülaziz ve Kâfi….

Kâfi kardeşlerden en küçüğüydü.

Anlatırdı kendisi esprili bir dille, babası bunca çocuk yeter, bu sonuncusu olsun demiş…

Büyüğü Abdülaziz ne denli ağır başlıysa, Kâfi bir o kadar hareketliydi…

İlk yılımızda kara don, beyaz atletle katıldık 19 Mayıs törenlerine.

Beden Eğitimi öğretmenimiz Ali Kayadelen idi.

Sonraki yıllarda yolumuz jimnastik grubunda birleşti.

İkimizin de üzerinde beyaz triko jimnastik giysileri vardı.

Uzun boylu sayılmazdı hatta orta boyun ortasında bir yerdeydi…

Ama sıçradığı yüksekliğe ulaşmak her babayiğidin harcı değildi.

Liseyi bitirdiğimiz yıl, yeteneğine uygun bir branşa yöneldi.

Beden Eğitimi Öğretmenliği ve Spor Yöneticiliği eğitimi aldı.

Öğretmenlik ve spor eğitmenliği yaptı.

İlçe Spor Müdürlüğü görevinde bulundu.

Kendisi gibi eğitmen olan, ortaöğrenim döneminden arkadaşımız Mediha ile hayatını birleştirdi. 

Kızları Seçil, her ikisinin ortak tutkusu oldu.

 

***

Yıllar ne çabuk geçti…

Seçil şimdi üniversitenin son sınıfında.

Ve Kâfi aramızdan amansız bir salgın nedeniyle ayrıldı.

İkinci dalga daha yıkıcı olacak deniyordu.

Öyle oldu.

Artık Covid19’un sıcaklığı yanı başımızda.

Aramızdan ayrılıp gidenlerimize rahmet diliyoruz.

Geride kalanlara sabır…

 

Salgınla daha bilinçli, daha karalı bir mücadele gerekiyor.

Kâfi kardeşimiz gibi kaç insanımızı kaybedeceğiz?

 

 

 

Ünyekent, 18.11.2020

http://www.unyekent.com/yazi/2046-sonbahar-yapraklari.html