12 Nisan 2023 Çarşamba

Türkiye’de Buğday Üretimi

 


Türkiye’de Buğday Üretimi

 

50 yıl önceydi…

Rahmetli eniştem (teyzemin eşi) söylemişti:

“İğneden ipliğe her şeye zam yapın ama ekmeğe zam yapmayın!” demişti dönemin iktidar sahiplerine…

Yapılan her zammı makul ve mantıklı karşılardı.

Dünya piyasası, iktisadi bunalımlar ve sair…

Zamların zorunlu olduğunu anlamaya çalışır, sohbetlerde usulünce anlatırdı.

Ancak ekmek farklıydı.

Her şeyin fiyatı artsa da ekmek fiyatları belli bir seviyede kalmalıydı.

Fakir fukara, herkesin temel beslenme kaynağıydı ekmek.

Bu noktada, ayarı kaçırmamak gerekirdi.

Ekmeğe zam yapılırken yöneticiler bir kez daha düşünmeliydi! [1]  

2000’li yılların ilk çeyreğinde, yöneticilerimiz ekmeğe zam yaparken bu hassas noktayı düşünüyorlar mı?

 

Ekmek Aslanın Ağzında!

 

TMO 2013 yılında ekmeklik buğdayın fiyatı 720 TL/ton olarak açıklanmıştı.

Buna göre, 2002–2013 yıllarını kapsayan dönemde ekmeklik buğdayın fiyatı % 210 düzeyinde artmış…

11 yıllık döneme denk gelen bu artış, bugün misliyle aşılmış gibi görünüyor.

2023 yılına gelindiğinde bir yılda ekmek fiyatları % 100 arttı.

Bu artış, elbet te ülkemizde uygulanan neoliberal ekonomi politikalarının sonucuydu.

Üstelik devlet ekmeği sübvanse ediyor.

TMO 2021’de 385 dolara aldığı buğdayı değirmencilere 155 dolardan verdi. Aradaki 230 dolarlık farkı görev zararı olarak bütçesine yazdı.

Serbest piyasada 50 KG bir çuval ekmeklik un 335-350 TL arası, TMO unu ise 200-210 TL’den satılıyordu.[2]

TMO’nun 2022’nin ilk aylarında zararı 400 milyon doları aşmış, yıl ortasında 700 milyon doları bulmuştu.

Epeydir ekmeğe zam yapılmıyor, gramajı düşürülüyordu(!)

Bu defa gramajı iyice düşürüldü ve ekmek 5 TL’ye çıkarıldı.

“İkilik” ekmek diye satıldığı için, Ünye’de ekmeğin tanesini 10 TL‘den alıp yiyoruz.

Beş kişilik bir ailenin günlük ekmek tüketimi 5 ekmek civarında.

Ayda 1.500 TL sadece ekmek giderleri tutuyor.

Halk Ekmek kuyrukları boşuna değil…

Bu duruma nasıl gelindi?

Son 30 yılda tarım alanları %20 daraldı.

Daralan tarım arazileri içinde buğday en öndeydi…

16 yıl öncesine göre buğday ekilen alanlar % 25 azaldı.

Oysa buğday bu topraklarda doğmuştu.

Buğdayın anavatanı Anadolu’ydu…

Tüm dünyaya buğday bu topraklardan dağılmıştı.

Ve dünyanın önde gelen buğday üreticisiydik...

Ama bugün…

Ukrayna’dan, Rusya’dan buğday getirtiyoruz.






 

Nereden Nereye?

 

 Türkiye yüzölçümünün %30’u (23,8 milyon hektar) tarım yapılabilir özelliktedir. Bu alanın yaklaşık her yıl 5 milyon hektarı nadasa bırakılmakta, 18,8 milyon hektarı ise ekilmektedir. Ekilen alanın yaklaşık yarısında (9,6 milyon hektar) buğday tarımı yapılmaktadır.

Tarım alanlarının nadas alanları hariç %65,5’i (15,6 milyon hektar) tarla bitkilerine ayrılmıştır. Bu alanın da yaklaşık %74’ünde (11,5 milyon hektar) hububat ekilmektedir. Hububat ekim alanı içerisinde %67,2’lik pay ile ilk sırada buğday, %23,7’lik payla ikinci sırada arpa ve %5,7’lik payla mısır üçüncü sırada yer almaktadır. Bu ürünleri sırasıyla çavdar, çeltik, yulaf ve tritikale (laboratuvar ortamında yetiştirilen buğday ve çavdar melezi) izlemektedir.[3]

Hal böyleyken…

Türkiye’de son 20 yılda tarım alanları %20, buğday ekilen alanlar % 25 azaldı. Topraklarımızın azalmasına rağmen Tarım Bakanlığı’nın geliştirdiği tohumlar, tarım teknikleri ve eğitim çalışmaları nedeniyle üretimde verimlilik arttırıldı ama yetmedi.






 

Buğdayın Yarısı Dışarıdan Geliyor

 

Türkiye son yıllarda (özellikle 2020 ve sonrası), kullandığı buğdayın yaklaşık yarısını yurt dışından ithal ediyor.

Neden?

1- Buğday üretimi diğer tarım sektörlerinde olduğu gibi yeterli devlet desteği alamıyor.

2- Tarım girdileri hızla yükseliyor. Toprak kirası, akaryakıt ve gübre fiyatları, tarım makinaları ve diğer donanımların fiyatı artıyor.

3- Buğday tarımı kârlı bir alan olmaktan çıkınca, işgücü arzı da azalıyor. İşgücü maliyeti diğer ekipmanlar gibi yüksek kalıyor.

4- Tarım alanlarının daralması.

5- Un ve unlu mamullerin dışsatımda (ihracat) kullanılması.[4]

 

Aslında buğday üretiminin yetersizliğiyle ilgili ileri sürdüğümüz bu nedenler, aşağı yukarı diğer tarımsal ürünler için de geçerlidir.  

 

Sonuç

 

Arkeolojik verilere göre günümüzden 12.000 yıl önce beslenmemizin temelini oluşturan ürünlerin yaban ataları ilk olarak Anadolu topraklarında yetişmişti. Buğday, arpa, mercimek, bezelye, nohut...

Ancak Anadolu’nun bu ekolojik ve tarihsel zenginliğine rağmen, Türkiye son yıllarda buğday ithal eden bir ülke konumuna geldi. Oysa Türkiye, tarih boyunca tüm dünyanın etkilendiği savaş dönemleri dışında buğday ithal etmedi.  Neden bu konuma geldik?

Sadece buğday değil, birçok üründe dışa bağımlı bir hale gelme ihtimalimiz var.

Şu anda buğday, mercimek, mısır, fasulye, arpa, pirinç, soya ürünlerinde maalesef dışa bağımlıyız. Hayvan yiyeceği olan samanı yurt dışından alma durumundayız.

Oktay Akbal’ın dediği gibi “Önce Ekmekler Bozuldu!”

Zam furyasından ekmeği istisna tutamıyorsak; kaçınılmaz sonun başlangıcındayız, demektir. 

 

 


12.04.2023, Ünyekent

 



[1] Rahmetle anıyorum kendilerini, bilgili-aydın insanlardı. Bugün çevremize bakıp, bu tür insanları ne kadar özlediğimi fark ediyorum. Eniştem Mazhar Yılmaz, Dayılarım; Yaşar Tokaç, Sami Senayi Tokaç, akrabalarım; Fuat Yönden, Mahmut Şimşek, amcam Hayrettin Varilci ve ismini buraya yazmadığım tüm o güzel insanların özlemiyle…

[2] Haber Türk, 21.12.2021

[3] Buğday Dosyası, TMMOB Ziraat Müh. Odası, 2014

[4] Türkiye dünyanın en önde gelen un ve unlu mamuller dışsatımcısı (ihracatçı) olarak biliniyor. Ekmek tüketimi yüksek bir ülke olmamız yanında, un ve mamuller dışsatımının bu denli yüksek olması, buğday üretimini yetersiz kılan nedenlerin başında gösteriliyor.