27 Aralık 2023 Çarşamba

Giden Dostlara

 


Giden Dostlara

 

 

İlkgençlik yıllarımızın sevilen dizelerindendi Ümit Yaşar’ın “Sana şiirler okuyacağım, gitme” diye başlayan şiiri…

Şiir çoğunlukla gidene yazılırmış.

Gençlik heyecanının yatıştığı dönemde eski büyüsünü yitirir, sıradanlaşırmış.

İlerleyen yaşlarda ise şiir bazen yeniden canlanır, kendini dışa vururmuş. 

Aziz Nesin’den biliyoruz bunu, 70’inden sonra şair yönünü tanımıştık ünlü öykücümüzün…

Şimdilerde şiirin hangi dönemindeyim, karar veremedim.

Zaman zaman azalsa da şiire olan tutkum, hiç bitmedi...

Kronik bir vakıa idi benim için.


 

Doğum Günüm

 

Aralık ayının sekizinci gününde doğmuşum.

Sağ olsun arkadaşlardan kutlama mesajları geldi.

Bu yaş günü biraz daha anlamlıydı benim için; annemin öldüğü yaşı geride bıraktım.

Ölüm söz konusu olunca, nedense önce anne-babamızı, sonra da akranlarımızı ölçü alırız.

2023’ün son günlerinde birçok arkadaşımızın aramızdan ayrıldığına tanık olduk.

Hayata veda edenler ve hayata gelenlerle sağlanıyor bu döngü…

Yıllar önce, yine böyle bir doğum günümde kutlama mesajları almıştım dostlardan…

Bir sosyal medya hatırlatması olarak yeniden düştü önüme:

Tarih 08.12.2010…

Tamı tamamına 13 yıl önce.

“Doğum günün kutlu olsun sevgili kuzenim. Sana sağlıklı, mutlu, nice yaşlar diliyorum.” demiş, sevgili Nurver...

Hemen altında değerli araştırmacı-yazar arkadaşım M. Ufuk Mistepe:

Ünye ağzıyla; “Bu günnerde dovan dovana” deyip, “daha birçok günler doğacaksın” temennisinde bulunmuş.

Bugün, ikisi de aramızda yok!

Nurver Tokaç Oralgül’ü 10 Kasım 2017 günü kaybettik.

M. Ufuk Mistepe’yi 5 Ağustos 2020’de kaybettik.

Aynı sınıftaydılar, arkadaşlardı her ikisi de Ünye Lisesi’nden.

Benim iki yıl ardımdan geliyorlardı.

Doğum günlerinde onlar için ben de benzer temennilerde bulunmuştum…

İyi dileklerim yetmemiş olmalı ki, aramızdan ayrıldılar.

Ardından şiirler okudum.


 

Hulusi Sağlam

 

Ortaokul, Lise…

Hangi yıl, hangi sınıfta birlikte okuduğumuzu hatırlamıyorum.

Tek hatırladığım…

Son gördüğüm gündeki gibi gülümseyen yüzüydü…

Sevgi dolu bir insandı,  kimseyi kırmayan bir kalpti.

Ah Hulusi, sen de mi bırakıp gittin bizi…

Ayrıldın aramızdan?

 

Geçtiğimiz yaz bana bir kitaptan söz etmişti.

Sınıf arkadaşımız Aydın Düzkaya’nın kardeşine ait bir eser:

“Aşkın Rengi İle İstavritin Rengi Aynıdır”.

Ayhan Nadi Düzkaya, 2015, İkinci Adam Yayınları.

Ünye’den bahsediyormuş kitabında Ayhan…

Yaz boyunca zevkle okuduğum kitaplardan biri oldu.

Kitapta yazılan Ünye bahsi önemli tabi, Hulusi’nin dediği gibi…

Her kuşak aynı ayrıntıyı görmüş, aynı duyguları yaşamış Ünye’de. 

Bizim kuşağın yaşadıklarına bizden bir sonraki kuşağın nasıl baktığını da öğrenmiş olduk böylece Ayhan’ın kitabından…

Teessüf ederiz Ayhan, demiştim kitabı okurken…

Ağabeyin Aydın hiç kızmadı mı sana?

Bizden önceki kuşağı biz ölümüne sevip saymıştık, demedi mi?

Bizden sonraki kuşak, bizim kadar bağlı değillermiş büyüklerine.

 

Ünye’nin Dünkü Çocukları

 

Geçtiğimiz ay Orta Cami Avlusu’nı yazarken değinmiştim Ünye’nin Dünkü Çocukları’na… Aramızdan ayrılan Özer Kayır’dan bahsetmiştim. Grubun mensubu bir başka ismi daha kaybettik şimdi. Hulusi Sağlam. O’nunla Ünye’nin geçmişine yolculuk yaptık demiştim. Her gün bulup buluşturduğu eski Ünye fotoğraflarıyla eşsiz bir arşiv derlemişti… Adına Ünye’den İnsan Manzaraları diyordu.

Fotoğraflar arasında en çok Hulusi vardı, Özer’in, Sevdiye’nin ve benim çektiğimiz...

Nasıl olmasın? Ünye’nin ve Ünye’nin Dünkü Çocukları grubunun bütün etkinliklerinde O vardı…

Kadrajıma giren görüntülerden birinde, bir akşam vakti İstanbul Taksim Meydanı’nda tentürük çevirirken görünüyor. Esra Alkan’ın yönettiği Ünye Fatsa Arası adlı yapımın galası için gitmiştik İstanbul’a.

Orada tentürük çevirmesi sakıncalı kişi idi.

Bir başka fotoğrafta Orta Cami avlusunda trampet takımı kıyafetiyle, önünde “mektep kaçakları” yazıyor. Bir başkası Ünye Kordonu’nda; Fener Alayı, Taksim Destek Mitingi, Çamlık Direnişi... Milli bayramlarda tulumbacı, tahta araba sürücüsü…

En çok da Bilgin Hasdemir’in “göğüslük” dediği siyah önlüğüyle görünüyor fotoğraflarda... Çocukluğumuzun, ilkgençlik yıllarımızın okul giysisi.

Ben daha çok eski fotoğraflarını sevdim Hulusi’nin...

1970’lerde top koştururken Yalı kumsalında…

Todori’nin mekânında Sait Tabak’la.

Sahilde Hüseyin Güven’le…

Dedim ya geçmişten bir belge gibi her fotoğrafı…

Adeta bizim kuşağın arşivi, Ünye’den İnsan Manzaraları…

Mekânın cennet olsun Hulusi kardeşim.

Işıklar içinde uyu.

 

 

Not: Ayaküstü sohbetlerimizde “Yukarı gel Ahmet, çay içip sohbet ederiz” diyordun. Bir türlü yukarıdaki mekâna çıkıp sohbetimizi sürdüremedik. Daha çok yitip giden dostlarımızdan söz ederdik; Ahmet Ellibeş’ten, Hüseyin Güven’den, Sait Tabak’tan, Cihan Kocaoğlu’ndan… Hepsine yürek dolusu sevgimizi götür Hulusi, olanca hasretimizin orta yerinde şimdi sen varsın. Onlara şiirlerimizi götür, giden dostlara selam söyle.

 

27.12.2023, Ünyekent

20 Aralık 2023 Çarşamba

Gazeteci Bilal Çetin


 

Gazeteci Bilal Çetin

 

Üniversite son sınıftaydım.

Nasıl olduysa yolumuz bir biçimde kesişmişti O’nunla…

Siyasal’a bağlı Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okuduğu kalmış aklımda.

O yıllarda başladığı okulu bitirip, deneyimli bir gazeteci olacaktı.  

Birçok ulusal gazetede muhabirlik, köşe yazarlığı ve temsilcilik görevlerinde bulundu.

Ankara gazeteciliğinin önde gelen isimlerinden biri oldu.

Bilal Çetin, 18 Aralık Pazartesi günü 65 yaşında hayatını kaybetti.

Bir süredir Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde karaciğer kanseri tedavisi görüyormuş. 

"Cumhuriyet yıllarında birlikte çalışmıştık. Sessiz, sakin ama haberin kokusunu iyi alan bir gazeteciydi…” diyor Faruk Bildirici, Bilal Çetin için…

“O da veda etti bizlere…" demiş.

 

Bilal Çetin Kimdir?

1958 yılında İzmir’in Bergama ilçesinde doğan Çetin, Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksel Okulu’nu bitirdi.

Mesleğe 1979 yılında Türk Haber Ajansı’nda başlayan Çetin, Rapor, Yeni Asır, Dünya ve Cumhuriyet gazetelerinde ekonomi muhabirliği yaptı. Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl, Radikal ve Sabah gazetelerinde Ankara temsilcisi ve köşe yazarı olarak çalışan Çetin, Vatan gazetesinin kuruluşundan itibaren 12 yıl Ankara temsilcisi olarak çalıştı.



“Hayali İhracatın Boyutları – Soygun” isimli bir kitabı bulunan Çetin, Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından verilen “Başarı ödülü” ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2003 yılı Sedat Simavi ödülünün sahibiydi.

Gazeteci Semra Çetin ile evli olan Bilal Çetin’in bir de kızı vardı.

Epeydir medyada görünmüyordu.

Üzüldüm, sessizce aramızdan ayrılışına…

Ailesine ve sevenlerine dayanma gücü diliyorum.

Mekânı cennet, yattığı yer nur içinde olsun.


 

Ünye Cumhuriyet Meydanı

Yaklaşık on beş gün önce Başkan Tavlı tarafından Cumhuriyet Meydanı’nın yenilenmeye ihtiyaç duyulduğu belirtildi.  “Böyle bir projeyi Büyükşehir Belediyemiz planlamakta. Bundan sonra ki dönem için planlıyorlar. Bu proje meydan bölgesinde ciddi bir rahatlamaya vesile olacak.” dedi.

Aralık ayı olağan belediye meclis toplantısında Başkan Tavlı, Ünye Cumhuriyet Meydanı ile ilgili projesinin Ordu Büyükşehir Belediyesi’ne ait olacağı vurgulandı.

Meydanın yenilenmeye ihtiyaç duyduğunu Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Hilmi Güler’le istişare ettiklerini, artık Cumhuriyet Meydan’ında peyzaj olarak kullanılan parke taşlarının kırıldığını, söküldüğünü, tamir edilse de eski görseline kavuşmadığını söylüyor Sn. Tavlı…

Özetle meydanda artık bir yenilenmeye ihtiyaç olduğu ileri sürülüyor.

Durum “yenilenme” ile sınırlı değil…

Cumhuriyet Meydanı’na altı otopark olacak yeni bir projenin planlandığı da açıklanıyor:

“Bundan sonra Cumhuriyet Meydanı’nın yenilenmesi, altı otopark yapılarak bu bölgenin de rahatlatılmasına vesile olacak. Böyle bir projeyi Büyükşehir Belediyemiz planlamakta. Bundan sonra ki dönem için planlıyorlar. Bu proje meydan bölgesinde ciddi bir rahatlamaya vesile olacak.”

Henüz Ünye Çamlık Mesire Alanı için elinden geleni ardına koymayan Büyükşehir Belediyesi, bu defa Meydan Projesi ile sahaya çıkıyor.

Henüz belleğimizden silinmedi, bir önceki BŞB Başkanı döneminde Ünye Çamlığı’nı parsel parsel pazarlamayı düşünüyorlardı.

Rant projesi Ünyelilerin tepkisine tosladı, dikey mimariden vaz geçildi. Çam ağaçları yerinde kaldı. Daha mütevazı olan yatay yapılaşmayla yetinildi.


Son dönem faaliyetleriyle eski projelerin unutulmadığı, er geç yeniden gündeme geleceğinin sinyalleri verildi. Nasıl mı? Çamlık girişine “Ordu Büyükşehir Belediyesi Çamlık Tesisleri” yazan bir beton kapı kondurdular ki, zannedersin Antik Efes kenti girişi…

Şimdi de altında otopark olan yeni bir meydan projesiyle gündeme geliyor Sn. Hilmi Güler.

2019 yerel seçimlerinden önce görevden el çektirilen eski BŞB Eski Başkanı Sn. Enver Yılmaz’a gelirsek… Duyduk ki 2024 yerel seçimleri için ısınma turlarına başlamış. Yeniden aday yapılır mı Ordu’dan, bilmiyoruz.

Tek bildiğimiz, bu kesimden kim gelirse gelsin Ünye için sonuç değişmeyecek!

 

Ünyeli Bir Hemşerimin Meydan Projesi Manifestosu

Düşüncemi yansıttığı için yinelememek adına değerli hemşerimin iznine sığınarak, sosyal medyada yayınladığı görüşünü buraya aktarıyorum:

“Bugün sosyal medyada yerel bir gazetenin bir haberini okudum içimde dağ gibi bir endişe belirdi. Büyükşehir yöneticileri eğer yeniden seçilirler ise ilk olarak meydana yeraltı otoparkı projesi düşünüyorlarmış. Son zamanlarda yerel yöneticilerin yaptıkları beni mutlu etmek şöyle dursun ıstıraba sevk ediyor. İçimde şöyle bir his beliriyor sanırım orada büyük bir rant imkanı var. Kimseyi kanıtsız suçlayamam. Olayın bu tarafı devletin denetimle görevli yetkililerinin işi. Gerçek gazetecilerin ilgi alanı... Ben sadece birkaç soru sormak istiyorum:

1) Madem yeraltı otoparkı ihtiyacı vardı, neden yapılmış olan projeye daha önce dâhil edilmedi, şimdi orayı yeniden kırıp kazmak israf değil mi?

2) Mevcut alanı olduğu gibi koruyacak mısınız, yoksa hem daraltıp hem de bütünlüğünü parça pürçek edip dağıtacak mısınız?

3) Çınarı mevcut alandan ayırıp güya trafiği rahatlatmak için iç taraftan yol geçirecek misiniz?

4) Mevcut projenizde belki 60 yıl önce dikilmiş ağaçları yok etmeyecek misiniz?

5) Atatürk parkının karşısındaki alan hem yeraltı hem yer üstü katlı otopark için gayet uygun hem de yakın iken meydanı bozmak doğru mudur? Ekonomik midir?

6) Gelişmiş kentler şehrin dokusunu olabildiği kadar korumaya ve şehrin merkezindeki şehirle özdeş yerleri aynı tutmaya çalışırken şehirde iyi kalmış iki üç şeyden biri olan meydanı yeniden şekillendirmeye çalışmak şehre iyilik midir, kötülük müdür?

7) Bu kararı şehrin sakinleri ile konuşacak projelerinizi insanlarla paylaşacak mısınız, yoksa burnunuzun doğrultusunda giderek kafanıza göre mi yapacaksınız?

8) Şehir merkezinin öncelikli sorunu şehre arabasız gelemeyen azınlık beyefendilere otopark yapmak mıdır yoksa şehrin tamamına trafikten arınmış çok daha geniş meydan ve parklar yapmak mıdır?

9) En merkezi caddeler olan hükumet ve belediye caddelerinin kaldırımların bile işgalden koruyamayanlar otopark yapıldığında koruyacaklar mı? Vatandaş için bir şey değişmeyecek ise belediyenin otopark gelirinin artmasının halka ne faydası vardır?

10) Şehrin sakinlerinin genel rızasını almadan karar almanın yerel yönetim felsefesi ile bağı var mıdır?

Neyse şimdilik 10 tane ile sınırlı tutalım. Çünkü dinlemeye muradı olmayana elli madde sıralasan sivrisinek sazı muamelesi görür. Benim için hava hoş, emekli olunca memlekete gelince, iki üç kez sevip sayarım, rahatlar sonra da sittir olup giderim. Daimi olarak yasayacak Ünyelilere yazık olmaz mı?

 

Not: Beni bir kez mahcup etmelerini temenni ediyorum, kanaatim odur ki en güzel bir proje bile mevcut olandan daha iyi olmaz. İnşallah böyle bir şeye girişmezler. Öyle bir proje olsun ki bütünlük bozulmasın alan daha çok genişlesin meydan tamamen trafikten arındırılsın ağaçlar proje bitiminde yerlerine yeniden dikilsin sosyal amaçlı bir takım ilaveler ile insanların oturduğu dolaştığı kültürel etkinliklerin yapıldığı çok güzel bir şey olsun. Ama ne kadar hassas olunursa olunsun bu temennilerimin olması çok çok zor. Neredeyse imkânsız üstelik o proje için harcanacak para ile Ünye’ye en az üç otopark yapılır. Şehrin parasına yazık. Gelecek de bir gün gelecek, bakalım nasıl gelecek? Lütfen beni mahcup eder ve vazgeçerler. Teşekkür etmeyen namerttir!” 

20.12.2023, Ünyekent

13 Aralık 2023 Çarşamba

Son Akşam Yemeği

 


Son Akşam Yemeği

  

Geçtiğimiz Çarşamba akşamı, 6 Aralık’ta değerli hemşerimiz A. Selim Tuncer’in yapımcılığını üstlendiği sinema filminin Ünye’de özel gösterimini izledik.

Belediye’nin düzenlediği gösterime eşimle birlikte gittim, beğenerek izledim.

Cumhuriyet’in 100. yılını kutlamak amacıyla yapılan “Atatürk Filmleri”ndan biri gibi algılansa da öyle değil.

Yapımcı Tuncer’in dediği gibi, “farklı bir perspektif” sunmaya çalışıyor.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın tespiti galiba daha doğru:

Osmanlı ile Cumhuriyet’i barıştırmak gibi bir gayesi var bu filmin.



Son Akşam Yemeği ile ilgili eleştirileri okudum.

Atilla Dorsay’ın yazısı bence içlerinde en doyurucu olanıydı.

Mustafa Kemal’e mutfak aracılığıyla yaklaşmak (26 Ekim 2023, T24) adlı yazısında olumlu anlatıyor yapımı Atilla Dorsay, oyuncularını övüyor, spoiler verme pahasına konuyu özetliyor.

Eleştiri bağlamında ise “Film bence fazla stilize, romantize ve idealize edilmiş” diyor, temelde bir “mutfak filmi” olduğunu vurguluyor.


İlk bakışta Son Akşam Yemeği, Vasıf Öngören’in Zengin Mutfağı adlı eserine benziyor. Ama onun kadar ustaca işlenmiş bir senaryoya sahip değil.

Evet, Son Akşam Yemeği’nin senaryosu biraz aksıyor.

Öngören’in Zengin Mutfağı ile benzeşmesi ise, tarihsel bir kesite “mutfaktan” tanıklık etmeleridir.

Zengin Mutfağı yakın tarihimize ilişkin bir olayın,15-16 Haziran 1970 işçi hareketinin bir zengin mutfağına yansımasını konu alır. Olayları anlatan kişi Lütfü Usta’dır ve yıllarını verdiği köşkün baş aşçıdır. Patronu Kerim Bey’e laf söyletmeyen biridir ama olayların gelişimi sonucu kendisi için oldukça konforlu olan köşkün mutfağını terk etmeye karar verir.

Son Akşam Yemeği’nde de iki anlatıcı vardır.

Biri annesinin ölümünden sonra Ankara’ya, dedesinin yanına gelen küçük Elif...

Diğer anlatıcı Elif’in dedesi Ahir Usta’dır.

Eskiden Osmanlı Saray mutfağının baş aşçısı olan Ahir Usta’yı torunu Elif Çankaya Köşkü’nde Mustafa Kemal’in baş aşçısı olarak bilmektedir.

Oysa bir elini Çanakkale cephesinde bırakan Ahir Usta, köşkün mutfağına ancak ocakçı olarak girebilmiştir.

Elif’in geldiği gün köşkte olağanüstü gelişmeler yaşanır.

Servis asansörü vasıtasıyla küçük Elif Cumhuriyet’in ilanı kararına tanıklık eder.

Velhasıl zor bir durumdur ve zorlama senaryoyla da olsa Son Akşam Yemeği oyuncuların performansına dayanarak izleyiciyi sıkmadan finale kadar taşır.  

Aynı performansı Cumhuriyetimizin 100. yılı hatırına TRT’ye dizi senaryosu yazan senaristlerden de beklerdik.

Neler aksıyor?

Eski Osmanlı Sarayının baş aşçısı ve Çanakkale gazisi Ahir Usta’yı Engin Şenkan muhteşem oyununa rağmen “inandırıcı” kılamamış.

Ahir Usta Osmanlı saray mutfağının şefiyken, Çanakkale cephesinde gazi olmuş… Baş aşçı, adı üstünde şeftir, yönetici ve yönlendiricidir. Bir elinin çalışmaması onu şeflikten ocakçılığa düşürmez. Buna karşın Çankaya Köşkü’nün mutfağına ocakçı olarak girebilmiş. Oysa ocakçılık, tek elle çalışan biri için daha olmayacak bir görevdir.

Öte yandan Çanakkale’de esirken, düşman subayının elinde yemek tarifi defteriyle Ahir Usta’yı sorgulaması biraz sakil düşüyor. İki usta oyuncu bile kurtaramamış o sahneyi.

Neyse, işin felsefesine girersek; Cumhuriyet’imizi 600 yıllık Osmanlı’nın devamı gibi görsek de Son Akşam Yemeği, Osmanlı’nın Cumhuriyet’e bahşettiği son bir lütuf gibi duruyor. Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı eserinden bazı esinlenmeler taşısa da, yazarın anı ve araştırmalarına dayanan değerlendirmeler kadar tarafsız olunamamış.

Her şeye rağmen Son Akşam Yemeği’ne negatif bakmak mümkün değil.

Senaryoda bazı zorlamalar olsa da akıcılığından bir şey kaybetmiyor.

Her türden politik görüşe kapı aralaması, herkesi memnun etmese de küstürmüyor.

Atilla Dorsay’ın da anlayamadığı bir ayrıntıya, Mustafa Kemal’in o gece hiç yemek yememesine gelince… El ayak çekilince acıkıyor Paşa ve mutfağa iniyor. Mutfakta Ahir Usta ile diyaloğa giriyor. Dişi ağrıdığı için yemek yiyemediğini anlıyoruz. Bu vesileyle Mustafa Kemal’in ağzından bir Cumhuriyet manifestosuna tanık oluyoruz.

Burada da senaryo zorlanmış. Çünkü Cumhuriyet fikri, filmin başında Latife Hanım ile mutfağın baş aşçısı arasındaki konuşmayla sınırlı kalacaktı.

Atilla Dorsay Ama ben yine de sevdim!” diyor, Son Akşam Yemeği’ni…

Çünkü temelde özgün bir yaklaşım, hiç denenmemiş bir tür... Yani 100. yılını kutlayan Cumhuriyetimizle mutfağımızın birleşimi...” diyor.

Denenmemiş bir tür olduğuna katılmıyorum, çünkü Vasıf Öngören’in 1977’de yazdığı tiyatro eseri Zengin Mutfağı duruyor karşımızda.  

Ama Son Akşam Yemeği’ni ben de sevdim, diyeceğim...

Yapımcısı Selim Tuncer’in dediği gibi Elif rolündeki küçük oyuncu Azra Aksu’yu izlemek için bile olsa, bu yapım izlenir.

 


Duvar

Uzun bir aradan sonra Ünye Şehir Tiyatrosu 8 Aralık akşamı seyirciyle buluştu. Merhum Mustafa Karadeniz anısına Muzaffer İzgü’nün “Duvar” adlı oyunuyla tiyatro sezonunu açan ÜŞT, Kerim Aydemir yönetmenliğinde faaliyetlerini sürdüreceklerini söylüyor.

Henüz bir kültür sarayına yahut bir tiyatro sahnesine sahip olmayan Ünye’de “Duvar” adlı oyun Ticaret Lisesi gösteri salonunda sergileniyor.

Mustafa Karadeniz’in de sahne aldığı dönemde izlemiştik Duvar’ı… Şimdi yıkılıp yerine AVM yapıldı o eski Kültür Sarayı’nın.   

Zaman hızlı akıyor ve hala Ünye bir kültür binasına sahip değil.

Olanaksızlıklar içinde çabalayan Ünye Şehir Tiyatrosu’nu ve yönetmen Kerim Aydemir’i yürekten kutluyor, başarılar diliyoruz.  

Rahmetle anıyoruz Sevgili Mustafa Karadeniz kardeşimizi, nur içinde yatsın.


 

Halkla Birlikte Yerel Yönetimler

 9 Aralık’ta Anadolu Gençlik Derneği Ünye Temsilciliği binasında başka bir etkinlik vardı: Halkla birlikte Yerel Yönetimler Paneli.

Oturumu organize eden ve yöneten Saadet Partisi GİK üyesi Muammer Bilgiç idi.

Konuklar: Rize - Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu ve Giresun – Çanakçı Belediye Başkanı Tuncay Kasım.

Halka dönük, şeffaf belediyecilik örneği veren Fındıklı Belediyesi’nden sonra Çanakçı Belediyesi’ni de öğrenmiş olduk. Kendisine örnek olarak bir zamanların Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez’i örnek alan Çervatoğlu, uygulamalarıyla Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu’nu çağrıştırıyor.

Çervatoğlu, CHP listesinden aday gösterilerek 2019 yerel seçimlerinde yüzde 60’ı bulan oy oranıyla belediye başkanı seçilmişti. Böylece Fındıklı özelinde Ak Parti’nin Rize’deki mutlak egemenliği kırılmış oldu.

Panelde 70’li yılların Fatsa deneyimi konuşuldu. Fındıklı ve Çanakçı uygulamaları anlatıldı. Her iki belediyenin kamuoyunda daha fazla tanınması için öneriler ileri sürüldü.

Panele katılan izleyiciler siyasi eğilimine bakmaksızın halktan yana güçlerin birlik oluşturması gerektiği yönünde düşünce bildirdi.

Yerel seçimlere az bir zaman kala bu tür etkinliklerin artması temennisinde bulunuldu.

Muammer Bilgiç hocaya teşekkürler, başkanlara başarı dileklerimizle.

13.12.2023, Ünyekent


6 Aralık 2023 Çarşamba

Tarihi Dönemleriyle Ünye Kalesi

 


Tarihi Dönemleriyle Ünye Kalesi

 

 

13 OCAK 2016 tarihinde Ünye Kent’te “Ünye Kalesi Ne Kadar Biliniyor?” başlığıyla yazdığımız makalede TRT’den üç kişilik bir çekim ekibi geldiğini yazmıştım.

Karadeniz’in tarih ve kültür varlıklarıyla ilgili bir belgesel çekmek istiyorlardı.

Ünye’de sadece bir noktayı çekebileceklerini söylemişlerdi.

Zamanları az, dolaşacakları yer çoktu…

Tereddütsüz “Ünye Kalesi!” demiştim.

“Neden Ünye kalesi?” diye sormuşlardı.

“Sadece Ünye’nin değil tüm Karadeniz’in bilinmeyen tarihini açığa çıkaracak düzeyde bir sit alanıdır.” demiştim.

Sözümün arkasındayım.

O gün olduğu gibi bugün de Ünye Kalesi, sadece Ünye’nin değil tüm Karadeniz’in bilinmeyen tarihini açığa çıkaracak düzeyde bir sit alanıdır.

 


TRT’nin Ünye Kalesi Çekimi

 

Üç kişilik belgesel ekibiyle kale eteklerine geldik, kaleyi karşıdan gören bir yerde durduk. Zamanları az olduğundan kaleye tırmanmayacaktık...

Zaten gerekli bilgiyi yolda kendilerine iletmiştim.

Arka plana kaleyi alarak, kameraya 4 dakikayla sınırlı bir kale anlatımı yaptım.

Çekim ekibinin sorumlusu uzaktan da olsa gördüğü Ünye Kalesi’nden ve kale hakkında anlattıklarımdan hayli etkilenmişti.

“Ben burayı nasıl atlamışım!” diye hayıflandı.

Ajandasına notlar düşerek Ünye’deki görevini tamamladı.

Çekimler ne zaman yayınlandı, TRT’nin hangi kanalında gösterildi bilmiyorum.

Sonraki yıllarda Ünye’ye bir TRT ekibinin daha uğradığını duydum…

2016’daki ekiple bağlantılı mıydı, neyi çektiler, nasıl anlattılar…

Ne zaman yayınladılar?

Bilmiyorum.

 

Karadeniz Kazı Çalışmaları

 

2016 yılı Karadeniz Arkeolojisi bakımından oldukça verimli geçti.

Ordu’da 2010 yılında başlatılan Kurul Kalesi kazıları önemli bir aşamaya gelindi.

O dönem Ankara Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Yücel Şenyurt başkanlığında başlatılan arkeolojik kazılarda bölgenin antik dönemi hakkında önemli ipuçları elde edildi.

Akabinde Fatsa Cıngırt Kalesi’nde bir kazı başlatıldı.

1.Derece arkeolojik sit alanı ilan edilen Cıngırt’ta, Ordu Kurul Kazısından bir süre sonra, 27 Temmuz - 26 Ağustos 2012 tarihleri arasında Ordu Müzesi Müdürlüğü Başkanlığında Gazi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Erol danışmanlığında 8 kişiden oluşan uzman ekip tarafından kazıldı.

Ödenek yokluğu nedeniyle iki sezon sonra Cıngırt Kalesi kazısına son verildi.

Cıngırt Kalesi’nde Roma ve Helenistik döneme ait buluntular elde edildi.

Aynı tarihlerde Ünye Kalesi için de benzer girişimlerde bulunuldu.

Ancak bu girişimler arkeolojik bir kazı çalışması ile sonuçlanmadı.

“Kazı” yerine “Yüzey Temizliği” yapılmasına karar verildi.

 






Kurul Kalesi Kazıları

 

 Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ordu Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle gerçekleştirilen ve VI. Mithradates dönemine ait 2 bin 100 yıllık Ana Tanrıça Kibele heykeli ile yaklaşık 4 bin parça tarihi eserin bulunduğu Kurul Kalesi kazılarında bölgenin önemli bir antik yerleşimi gün yüzüne çıkarıldı.

Kurul Kalesi yerleşimi iki ana sektöre ayrılmaktadır. Zirvenin güneybatı noktasından Kapı Alanı’na kadar olan bölge İç Kale, bu kısmın kuzeydoğusundaki geniş alan Kuzeydoğu Teras Alanı olarak adlandırılmaktadır.

İç Kale’nin en güneyinde Dilek Kayası (sunak) ve onun kuzeyinde ise bir kaya rezervuarı yer almaktadır. Kaya rezervuarının 20 km. kadar kuzeydoğusunda ise basamaklı bir tünel bulunmaktadır.

İşte 2016 yılı kazısına ait buluntular:

“Duvar diplerine sıralanmış küpler dışında, mekânın ortasına denk gelen alandan çok sayıda testi, tümlenebilir amphora ve 2 adet mühürlü amphora kulbu daha ele geçirilmiştir. Aryballoslar, tabaklar, ağırşaklar, mortar, çanak, çok miktarda kovanlı fırlatıcı oku ucu ve altı adet VI. Mithradates Dönemine ait bronz sikke Mekân 5’ten 543,79 -541,50 m. seviye aralığında ele geçirilmiş diğer dikkat çeken buluntulardır. 543.06-542,17 m. seviyesi aralığında görülen yangın tabakası, diğer mekânlarda da görüldüğü üzere, içerisinde bulunan çatı kiremitleri ile değerlendirildiğinde mekânın geç evresine ait üst örtünün bir yangınla çöktüğünü göstermektedir.” (S. Yücel Şenyurt, Atakan Akçay, Emirhan Bulut – Kurul Kalesi 2016 Yılı Kazı Çalışmaları, s. 137; 39. Kazı Sonuçları Toplantısı 3. Cilt - 22-26 Mayıs 2017, Bursa)

Kalenin giriş kapısının kuzeyindeki iki odada pişmiş toprak Dionysos büstü, üç adet Kybele heykelciği ve çok sayıda savaş aleti ele geçirilmiştir.

Unguentariumlar ve kalıp yapımı kabartmalı kâseler Kurul’da ele geçirilen diğer buluntular arasındadır.

Kurul İç Kale’deki basamaklı tünel giriş kapısına entegre duvar içinde bir niş içerisinde mermerden yapılmış Ana Tanrıça Kybele heykeli ise in situ halde açığa çıkarılmıştır.

Ordu’daki Kurul Kalesi’nde devam eden kazı çalışmalarında arkeoloji dünyası için çok önemli sonuçlara ulaşıldı. Melet Irmağı havzası, Mesudiye, Fatsa ve Ünye antikitesinin açığa çıkarılmasında önemli bir başlangıç kabul edildi.

Nitekim Fatsa Cıngırt Kalesi ve son dönem Bolaman kazılarıyla bölgedeki arkeolojik çalışmalar sürdürülmüş, Kurul’daki kazılar son aşamaya varmıştır.



 

Ünye Kalesi Dönemleri

 

Kurul Kalesi’nde Kybele Heykeli’nin bulunmasından birkaç gün sonra, 2016’nın Kasım ayında Yücel Şenyurt hocayı ve ekibini Ünye Belediyesi aracılığıyla Tozkoparan’a davet ettik.

Tozkoparan Kaya Mezarı ve Cevizdere Havzası’nı incelediğimiz gezide ekipten Doç. Dr. Atakan Akçay, Ordu İl Kültür ve Turizm Müdürü Uğur Toparlak, Ordu Müzesi Müdürü Neşe Öncül ve Turizm Bürosu Şube Müdürü Mehmet Korgancı bulunuyor.

Dönemin Ünye Belediyesi Başkan Yardımcısı Emrah Yılmaz ve mimar Sibel Cerrahoğlu ile Ünye Tarih Araştırma Grubu’ndan Ahmet Kabayel ile birlikteyiz.

Zaman bulursak Ünye Kalesi’ne geçeceğiz.

Şenyurt Hoca’ya Prof. Dr. İ. Kılıç Kökten’in yıllar önce Cevizdere Havzası’nda yaptığı bir araştırmanın dosyasını veriyorum…

Dikkatle inceliyor Hoca, ırmağın karşısındaki sekileri gösterip, Kökten’in oraları işaret etiğini söylüyor. Yarım kalan Ünye araştırmasının devamını getirmek gerekir diyorum Şenyurt Hoca’ya…

Tozkoparan Kaya Mezarı’yla birlikte Kale’deki anıtsal kaya mezarına geliyor konu…

Kesin bir dönem ileri süremiyor ikisi için de...

Tarihsel dönemleri açığa çıkaracak arkeolojik bir kazı gerekli, diyor.

Şenyurt Hoca’ya böyle bir kazının gerçekleşme imkân ve ihtimalini soruyoruz.

Arkeolojik bir kazı nasıl başlatılır?

Ülkemizde gerçekleştirilen kazı çalışmaları üniversitelerin ve enstitülerin ilgili bölümlerinden yerli ve yabancı bilim insanları ile Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müze müdürlüklerince yapıldığını açıklıyor.

Hemşerimiz Tarihçi Osman Doğan aracılığıyla 2006’da Prof. Dr. Mehmet Özsait tarafından bir yüzey araştırması yapılmıştı. 

Ne var ki o tarihten bu yana kazı için önerilen yol ve yöntemlerin hiç birinin işe yaramadı...

Başvurular sonuçsuz kaldı.

Ünye Kalesi’nde arkeolojik kazı yerine turistik donanım tercih edildi.

Tüneller temizlendi, raylı iniş düzeneği hazırlandı.

Kaleye çıkış merdiveni inşa edildi.

Ama kalenin tarihsel dönemlerini açığa çıkaracak bilimsel kazılara geçilemedi.

Son olarak Ordu Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, Ordu Üniversitesi (ODÜ)’den üç akademisyenin Ünye’de gerçekleştirdiği söyleşi programında ifade edildi: Ünye Kalesi bölgenin en önemli tarihi yerleşimidir…

Üzerinde turizme yönelik yenileme ve donanım çalışmalarının yanı sıra, mutlaka arkeolojik kazı yapılmalıdır.

Archaeologica excavatio in Unye Castle definite peragi debet.

 

(Romalı devlet adamı Cato’nun her söz bitiminde yinelediği: Ceterum, censeo Carthaginom esse delendam” deyişine benzer bir serzenişle!)

 

 

06.12.2023, Ünyekent