22 Aralık 2021 Çarşamba

Türkleşen Kürtler

 


Türkleşen Kürtler

 

Osmanlı idaresi altında yaşayan Türklerin nispi özerk bir yaşam tarzını tercih etmeleri nedeniyle “Kürt” ırasına bürünmeleri yanında bazı Kürt aşiretlerinin iskana mecbur edildikleri yörenin siyasi ve ekonomik yapısına uyarak Türkleştiği gözlemlenmektedir. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte bu durum iyice belirginleşmiş, Kürtlerin yaşadığı bölgelere yoğun biçimde Türk göçü ve iskanı başlatılırken, Kürtler başka bölgelerde iskana tabi tutulmuşlardır.

 

 Cumhuriyet Döneminde Kürtlerin Değişen Statüsü

 

Türk boyları, Türk hanedanı olan Selçuklu ve Osmanlı yönetimi boyunca çeşitli baskılara uğramış, Türkmen nüfus "Etrak-ı bi idrak" (idraksiz, kavrayış yoksunu) olarak nitelendirilmiştir. Bu dönemlerde yönetime karşı isyanların çoğu Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir. Kürt aşiretleri ise, nispi bağımsız (özerk) statüde tutulmuştur. Cumhuriyet’le birlikte durum tersine dönmüştür.

Yeni bir ulus yaratma çabasında olan Cumhuriyet’in kurucuları, dünya konjonktürünün de etkisiyle “Türkleşme” ve “muasırlaşma” (çağdaşlaşma) politikasına yönelmişlerdir.

Mart 1918’de başlayan Koçgiri isyanı, 1921 Haziran’ında kanlı bir biçimde bastırılmıştır. Harekâtın ordu komutanı Nurettin Paşa, Birinci Meclis’e önerilerde bulunarak, isyanın bastırılmasının bir şey ifade etmeyeceğini, Kürtlerin derdest edilerek Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde iskân edilmeleri gerektiğini ileri sürer. Onların yerine de Türk ırkından olanlar yerleştirilecektir.

Benzer bir durum Şubat 1925’te başlayan Şeyh Said isyanıyla yaşanmıştır. Doğu illerinde yürürlüğe sokulan Örfi İdare Kanunu kabul edilir. Hıyanet-i Vataniye Kanunu da aynı gün kabul edilir. 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarılır, İstiklal Mahkemeleri kurulur ve 24 Eylül 1925’te Şark Islahat Planı devreye girer. Plan gereği bölgeye Türk göçmenler yerleştirilecektir. Uygulamalar 1934’te çıkarılan İskân Kanunu ile devam etmiş, iddialara göre Kürtlerin başka bölgelere iskânı ile birlikte “Türkçe konuşma” zorunluluğu da getirilmiştir.

1937–1938 yıllarında Tunceli, Erzincan, Elâzığ, Sivas, Malatya ve Bingöl yöresinde Dersim İsyanı olarak adlandırılan kalkışma patlak verdi. Binlerce insan öldü, 12 bin kişi de zorunlu iskâna tabi tutuldu. Her kalkışma aynı işlemle sonuçlanıyordu; baskı, tenkil ve sürgün.

 

Kürtlerin Türkleştirilmesi

 

İskan edildikleri yerlerde Kürtlerin doğal olarak çevreyle uyum sağlayacağı, dilini ve töresini terk edeceği beklenmektedir. 11 Ocak 1930’da dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın ok tartışılan ve “gizli” olduğu ileri sürülen “İskâna Tabi Tutulanların Türkleştirilmesi” adıyla bir genelge yayınlanır. Aynı dönemde bir başka uyarı da Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’tan gelir. Kürt ileri gelenlerinin Anadolu’ya gönderilerek “Türk köyleri içine dağıtılması” ön görülür.

1931 tarihli Dersim Raporu’nda Birinci Umum Müfettişi İbrahim Tali Bey, “20–30 yıldır cezalandırılmamış tek bir aşiret olmamasına rağmen hiçbirinden olumlu sonuç alınamamıştır; çünkü aşiret sistemi güçlüdür ve bu mıntıkalarda yaşamaya devam ettikleri sürece değişen hiçbir şey olmayacaktır” der.

1934’te yeni bir İskân Kanunu ile pekiştirilen bu politikalar, çok partili döneme geçilen II. Dünya Savaşı sonrasında terk edilmiştir. Bu defa Kürt aşiretleri muhafazakâr partilerin “oy deposu” olarak görülmüştür.

60’lı yılların sonunda, 70’li yılların başında ise Kürt hareketi, sol akımlarla birlikte yeni bir mecraya yol almıştır.

Türkiye dışında kalan Kürtlerin yaşadığı topraklarda da durum çok farklı değildir. Suriye, Irak ve İran sınırları içinde yaşayan Kürt toplulukları toplu kıyımlardan sürgünlere kadar çeşitli muamelelere maruz kalmışlardır.

 

Ünye’de Kürt İskânı

 

“Ben sekiz yaşındayken, 1936’da bütün Cemiloğlu ailesi ve damatları, İskân Kanunu uyarınca değişik illere (..) sürülmüşler. Bizim aileye Ordu düşmüş.”

(Hasan Cemal, Kürtler, s. 15, Doğan Kitap, 2003)

Kitapta geçen sözlerin sahibi 1928 Diyarbakır doğumlu Felat Cemlioğlu’dur. Burukanlar gibi, Güneydoğu’da onlarca aşiret iskân kanunları gereği zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır. (Ayrıntı için Bkz. Ahmet Özer, Doğu Anadolu’da Aşiret Düzeni, Boyut Yay. 1990)

30’lu ve 60’lı yıllardan sonra, günümüze varan ve “terör” sebebiyle boşaltılan mezralar, zorunlu göç’ün Osmanlı’da başlayıp günümüze kadar sürdüğünü göstermektedir.

Çeşitli dönemlerde Ünye’ye Güneydoğu’dan getirilerek iskân edilen aileler vardır. Bir dönem 52 ailenin birden Ordu’nun çeşitli yörelerine yerleştirildikleri bilinmektedir. Belli yörelere yerleştirilenler (Tekkiraz Dizdar Köyü vb.) olduğu gibi, kent merkezine yerleşenler olmuştur. Ünye’de bir dönem “Kürt” lakabıyla anılan şahıslar, aileler mevcutmuş. Bugün yaşı 60’ın üzerindekiler Fevzi Çakmak Mahallesi’nde Orman İşletmesi binasının olduğu yeri Kürt Mezarlığı olarak bilmektedir. Şimdi orada ne böyle bir mezarlık vardır, ne de Kürt lakabıyla anılan şahıslar.

 

Devam edecek: Haftaya; “Türkler, Türkleşme ve Güneş Dil Teorisi”.

 

 

22.12.2021, Ünyekent

http://www.unyekent.com/yazi/2853-turklesen-kurtler.html

 

3 Aralık 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

14 Aralık 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Koçgiri Aşireti, 1918

Bazı çevrelerin İngiliz destekli dediği 
ve Dini Kalkışma lideri olarak gördüğü Şeyh Said

Doğu Anadolu' Aşiret Düzeni-Ahmet Özer

Kürtler-Hasan Cemal